J.K. Rowling’in kaleminden yeni bir peri masalı: The Ickabog. Yazar, Harry Potter serisini yazdığı sıralarda başladığı bu öyküyü yıllar sonra internet üzerinden ücretsiz olarak yayınlanıyor. FantastikCanavarlar.com olarak bizler de bölümleri Türkçeye çevirip sizlerle buluşturuyoruz.
The Ickabog hakkında daha detaylı bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.
– giriş ve önsöz –
– bölüm 1 –
bölüm 2
Ickabog
Ickabog efsanesi Marshlands’liler tarafından nesilden nesle aktarılmış ve ağızdan ağza tüm Chouxville’e yayılmış. Bugün artık hikâyeyi bilmeyen yokmuş. Elbette, diğer tüm efsaneler gibi, bu efsane de ağızdan ağza geçtikçe değişmiş durmuş. Gel gelelim, bütün bu hikâyelerde ülkenin kuzey uç noktasında bir canavarın yaşadığından bahsediliyormuş. Bu canavar kapkaranlık geniş bir alanda, insanların giremeyeceği kadar tehlikeli ve sisli bir bataklıkta yaşıyormuş. Canavarın çocukları ve koyunları yediği söyleniyormuş. Hatta bazen geceleyin bataklığın yakınlarına yolu düşen yetişkin adam ve kadınları da kapıp götürüyormuş.
Ickabog’un mizacı ve görünüşü anlatana göre değişiyormuş. Bazıları yılana benzediğini, bazıları ise ejderha veya kurt benzeri olduğunu söylüyormuş. Kimi kükrediğini, kimi tısladığını ve hatta kimileri ise bataklığın üzerine ansızın inen sisler gibi usulca süzüldüğünü söylüyormuş.
Söylediklerine göre, Ickabog’un olağanüstü güçleri varmış. Oraya yolu düşenleri pençelerine çekmek için insan sesini taklit edebiliyormuş. Onu öldürmeye çalışırsanız ise, sihirli bir şekilde iyileştiği ya da bölünüp iki Ickabog’a dönüştüğü söyleniyormuş; uçabiliyor, alevler fışkırtabiliyor, zehir saçabiliyormuş – Ickabog’un güçleri anlatıcının hayal gücüne göre böyle büyüdükçe büyüyormuş.
Tüm krallıktaki anne babalar çocuklarına, “ben çalışırken sakın bahçeden çıkma,” diyormuş, “yoksa Ickabog seni yakalayıp ham diye yutar!” Böylece yurdun dört bir yanında, çocuklar Ickabog ile dövüşme oyunları oynuyor, Ickabog’un hikâyesini anlatarak birbirlerini korkutuyor ve hatta hikâye çok inandırıcı olursa, Ickabog’la ilgili kâbuslar bile görüyorlarmış.
Bert Beamish da bu küçük çocuklardan biriymiş. Dovetail ailesi evinize akşam yemeğine geleceğini söylerse, bu, Bay Dovetail’in Ickabog’la ilgili yeni hikâyeler anlatıp herkesi eğlendireceği anlamına geliyormuş. O gece beş yaşındaki Bert yatağından ağlayarak ve korkarak uyanmış; rüyasında sisli bir bataklığın içinde yavaş yavaş batmakta olan bir canavarın dev beyaz gözleri ona bakıyormuş.
“Geçti, geçti,” diye fısıldamış annesi, elinde bir mumla parmak ucunda yürüyerek odaya girmiş ve onu kucağına alıp sallamaya koyulmuş. “Ickabog diye bir şey yok, Bertie. Bu sadece saçma bir hikâye.”
“A-ama Bay Dovetail koyunların k-kaybolduğunu söyledi!” demiş Bert, hıçkırarak.

“Evet, kaybolmuşlar,” demiş Bayan Beamish, “ama bu, onları bir canavarın aldığını göstermiyor. Koyunlar aptal canlılardır. Kendi başlarına etrafta dolaşmış ve bataklıkta kaybolmuşlar.”
“A-ama Bay Dovetail i-insanların da kaybolduğunu söyledi!”
“Yalnızca aptal insanlar geceleyin bataklığa gider,” demiş Bayan Beamish. “Ağlama artık, Bertie, canavar falan yok.”
“Ama Bay D-Dovetail dedi ki, i-insanlar pencerelerin dışından sesler duymuş ve s-sabah da tavukları kaybolmuş!”
Bayan Beamish gülmeden edememiş.
“Duydukları sesler sıradan hırsızlar, Bertie. Marshlands’in yukarısında insanlar birbirlerinden hep bir şeyler araklıyorlar. Komşularının onlardan bir şeyler çaldığını kabul etmektense Ickabog’u suçlamak daha kolay!”
“Çalmak mı?” diye sormuş Bert, soluk soluğa, annesinin kucağında doğrulup ciddi gözlerle annesine bakarak. “Çalmak çok kötü bir şey, değil mi, anneciğim?”
“Evet, kesinlikle çok kötü,” demiş Bayan Beamish, Bert’i kaldırıp nazikçe sıcak yatağına geri koyup üstünü örterek. “Ama neyse ki, biz o vahşi Marshlands’lilere yakın yaşamıyoruz.”
Mumu eline almış ve yine parmak uçlarına basarak kapıya doğru yürümüş.
“İyi geceler,” diye fısıldamış kapıdan. Annesi, genelde, Cornucopia’daki diğer tüm anne babalar gibi çocuğuna ‘Ickabog’suz uykular’ diye eklermiş. Ama bu sefer onun yerine sadece “güzel uyu,” demiş.
Bert yeniden uykuya dalmış ve bir daha da rüyasında canavar falan görmemiş.
Gel gelelim, Bay Dovetail ile Bayan Beamish çok iyi arkadaşlarmış. Okulda aynı sınıfta okumuşlar ve tüm hayatları boyunca birbirleriyle görüşmüşler. Bay Dovetail Bert’in kabus görmesine neden olduğunu öğrenince, kendini suçlu hissetmiş. O Chouxville’deki en iyi marangoz olduğu için, çocuğa bir Ickabog heykeli oymaya karar vermiş. Heykelin tüm dişlerini gösteren gülümseyen geniş bir ağzı, büyük pençeli ayakları varmış ve bu, zamanla, Bert’in en sevdiği oyuncak halini almış.
Bert’e, annesi ile babasına, komşuları Dovetail’lere ya da Cornucopia krallığındaki başka herkese Ickabog masalı yüzünden başlarına büyük belaların geleceğini söyleseler, buna gülerlermiş. Onlar dünyanın en mutlu krallığında yaşıyorlarmış. Ickabog onlara ne gibi bir zarar verebilirmiş ki?
Bölüm 3 çok yakında FantastikCanavarlar.com’da!
The Ickabog hakkındaki yorumlarınızı bizimle paylaşmayı unutmayın!
The post The Ickabog #2: J.K. Rowling’den Bir Peri Masalı – Ickabog | OKU appeared first on Fantastik Canavarlar.