J.K. Rowling’in kaleminden yeni bir peri masalı: The Ickabog. Yazar, Harry Potter serisini yazdığı sıralarda başladığı bu öyküyü yıllar sonra internet üzerinden ücretsiz olarak yayınlanıyor. FantastikCanavarlar.com olarak bizler de bölümleri Türkçeye çevirip sizlerle buluşturuyoruz.
The Ickabog hakkında daha detaylı bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.
– giriş, önsöz ve ilk bölümler-
– bölüm 26 –
– bölüm 27 –
– bölüm 28 –
bölüm 29
Bayan Beamish’in Tedirginliği
Chouxville’e gelince… Spittleworth, Dovetail ailesinin gecenin bir yarısı pılını pırtını toplayıp komşu ülke Pluritania’ya taşındığına dair bir hikâye uydurup yaymış. Haberi Daisy’nin eski öğretmeni sınıf arkadaşlarına, uşak Cankerby da tüm saray çalışanlarına duyurmuş.
Bert o gün okuldan eve döndükten sonra, kendini yatağına atıp gözlerini tavana dikmiş. Diğer çocukların ona ‘Dombili’ dediği, küçük, tombul bir çocuk olduğu ve Daisy’nin ona hep arka çıktığı o eski günleri düşünüyormuş. Uzun zaman önce sarayın avlusunda ettikleri kavgayı ve doğum gününde Cennet Umutları’nı yanlışlıkla yere düşürdüğünde Daisy’nin yüzündeki ifadeyi anımsamış.
Ardından, Bert son günlerde boş vakitlerini nasıl geçirdiğini düşünmüş. Roderick Roach’la arkadaş olmak ilk başlarda hoşuna gidiyormuş, çünkü ondan önce Roderick ona hep zorbalık ediyormuş ve artık bunu yapmayı bırakması Bert’i mutlu ediyormuş. Ama kendine dürüst olması gerekirse, Roderick’in yaptığı aynı şeyleri yapmaktan hiç hoşlanmıyormuş; mesela, sapanla sokak köpeklerine vurmak ya da kızların okul çantalarına gizlice canlı kurbağa koymak gibi. Şimdi Daisy’yle geçirdiği eğlenceli günleri düşündükçe, Roderick’le geçirdiği günler yüzünde beliren gülümsemelerin ne kadar yapmacık olduğunu ve Daisy’le arkadaşlığını düzeltmek için hiçbir çabada bulunmamış olmaktan ne kadar pişmanlık duyduğunu daha çok fark ediyormuş. Ama artık çok geçmiş. Daisy Pluritania’ya giderek onu ebediyen terk etmiş.
Bert yatağında böyle yatadursun, Bayan Beamish de mutfakta tek başına oturuyormuş. O da en az oğlu kadar kendini kötü hissediyormuş.
Bayan Beamish, Bay Dovetail’in Ickabog’un gerçek olmadığına dair dile getirdiklerini bulaşıkhanedeki hizmetçiye söylediği andan beri pişmanmış. Kocasının attan düşmüş olabileceğini söylemesine o kadar kızmış ki, kelimeler ağzından düşünmeden çıkmış ve iş işten geçene kadar onu bir vatan haini olarak ihbar ettiğini fark etmemiş bile. Aslında eski arkadaşının başını belaya sokmayı gerçekten hiç istememiş, o yüzden bulaşıkhanedeki kadın Mabel’e söylediklerini unutması için yalvarmış, o da kabul etmiş.
Gel gelelim, Bayan Beamish rahatlamış bir halde bir kazan dolusu Genç Kız Rüyası’nı fırından çıkarmak için döndüğünde, uşak Cankerby’ın köşede sinsice durduğunu fark etmiş. Sarayda çalışan herkes Cankerby’ın ne kadar gammazcı ve boşboğaz olduğunu bilirmiş. Odalara çıt çıkarmadan girmekte ve fark edilmeden anahtar deliklerinden insanları gözetlemekte hünerliymiş. Bayan Beamish, Cankerby’a ne kadar süredir orada olduğunu sormaya cesaret edememiş. Ama şimdi kendi mutfağında bir başına oturup düşünürken yüreğini felaket bir korku kaplamış. Cankerby, Bay Dovetail’in vatan hainliği sayılan sözlerini Lord Spittleworth’a yetiştirmiş olabilir miymiş? Bay Dovetail’in Pluritania’ya gitmemiş ve hapse atılmış olma ihtimali var mıymış?
Bunun üzerine düşünüp taşındıkça daha da korkmaya başlamış ve sonunda Bert’e seslenerek akşam yürüyüşüne çıkacağını söyleyip evden apar topar çıkmış.
Sokaklarda hâlâ oynayan çocuklar varmış. Bayan Beamish, oynayan çocukların aralarından kıvrıla kıvrıla geçerek, Kent-İçi-Kent’in çıkış kapıları ile mezarlık arasında duran küçük eve varana kadar hiç durmadan ilerlemiş. Evin pencereleri karanlık, marangozhane ise kapalıymış, ama Bayan Beamish ön kapıyı hafifçe itince kapı açılmış.

Duvarlardaki resimler ile birlikte tüm mobilyalar gitmiş. Bayan Beamish yavaşça uzun bir soluk bırakmış. Bay Dovetail’i hapse atmış olsalar, mobilyalarını da onunla birlikte oraya koyacak değillermiş, nasılsa. Görülen o ki, Bay Dovetail eşyalarını toplayıp Daisy’yi de alarak sahiden de Pluritania’ya taşınmış. Bayan Beamish Kent-İçi-Kent’e doğru geri yürürken, kendini biraz olsun hafiflemiş hissediyormuş.
Birkaç küçük kız yolun ilerisinde ip atlıyor, hep bir ağızdan krallığın dört bir yanında oyun alanlarında söylenen bir şarkıyı söylüyorlarmış:
“Ickabog, Ickabog, sakın yakalanma,
Ickabog, Ickabog, haydi durma zıpla,
Eğer korkuyorsan sakın arkana bakma,
Sakın binbaşı gibi sen de ona yakalanma–”
İpi çeviren küçük kızlardan biri ipin ucunu bırakıp şarkıyı söylemeyi keserek arkadaşına Bayan Beamish’i işaret etmiş. Diğer küçük kızlar da dönüp baktıklarında pasta şefini görünce kıpkırmızı olmuşlar. Bir tanesi korkunç bir şekilde ciyaklarken, bir diğeri de gözyaşlarına boğulmuş.
“Sorun yok, kızlar,” demiş Bayan Beamish, gülümsemeye çalışarak. “Hiç sorun değil.”
O yoluna devam ederken çocuklar da kaskatı kesilmiş bir halde durmaya devam etmişler; ta ki, Bayan Beamish yeniden arkasına dönüp ipin ucunu düşüren kıza bakana değin.
“O elbiseyi…” diye sormuş Bayan Beamish, “nereden aldın?”
Yüzü kızaran küçük kız önce başını eğip elbisesine bakmış ve sonra tekrar başını kaldırıp Bayan Beamish’e bakmış.
“Bunu bana babam verdi, hanımefendi,” demiş kız. “Dün işten eve geldiğinde. Ağabeyime de bir bandalore getirdi.”
Bayan Beamish birkaç saniye daha elbiseye bakakaldıktan sonra yavaşça dönmüş ve evine doğru yürümeye devam etmiş. Kendi kendine yanılıyor olduğunu söylemiş, ama Daisy Dovetail’in onun tıpatıp aynısı bir elbise giydiğini hatırlıyormuş; güneş sarısı, boyun ve kol ağızlarına papatyaların işlendiği güzel, küçük bir elbise. O zamanlar Daisy’nin annesi hayattaymış ve kızının tüm elbiselerini kendisi dikermiş.
Bölüm 30 çok yakında FantastikCanavarlar.com’da!
The Ickabog hakkındaki yorumlarınızı bizimle paylaşmayı unutmayın!
The post The Ickabog #29: J.K. Rowling’den Bir Peri Masalı – Bayan Beamish’in Tedirginliği | OKU appeared first on Fantastik Canavarlar.