J.K. Rowling’in kaleminden yeni bir peri masalı: The Ickabog. Yazar, Harry Potter serisini yazdığı sıralarda başladığı bu öyküyü yıllar sonra internet üzerinden ücretsiz olarak yayınlanıyor. FantastikCanavarlar.com olarak bizler de bölümleri Türkçeye çevirip sizlerle buluşturuyoruz.
The Ickabog hakkında daha detaylı bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.
– giriş, önsöz ve ilk bölümler-
– bölüm 59 –
– bölüm 60 –
– bölüm 61 –
bölüm 62
Çoğulma
Neredeyse aynı anda birçok şey birden olmuş, o yüzden orada bulunan hiç kimse neler olduğunu tam yakalayamamış, ama neyse ki, ben size olan biten her şeyi anlatacağım.
Lord Flapoon’un silahından çıkan kurşun doğrudan Ickabog’un açık karnına doğru uçmuş. Ickabog’u her koşulda koruyacaklarına ant içen Bert ile Roderick, kendilerini gelen kurşunun önüne atmış. Kurşun doğrudan Bert’i göğsünden vurmuş ve Bert yere düşerken elinde taşıdığı ICKABOG ZARARSIZDIR yazan tahta levha da paramparça olmuş.
Ardından, –şimdiden bir at büyüklüğünde olan– bir bebek Ickabog, çırpınarak Icker’ının karnından çıkmış. Ürkütücü bir Çoğulma gerçekleşiyormuş, çünkü bebek, ebeveyni silah korkusunu hissederken dünyaya gelmiş ve gördüğü ilk şey, bir öldürme girişimiymiş. O yüzden süratle silahını doldurmaya çalışan Flapoon’a doğru koşmaya başlamış.
Askerler, Flapoon’a yardım edebilecekken, onlara doğru koşarak gelen yeni canavarı görünce o kadar korkmuşlar ki, ateş etmeyi bile denemeden canavarın yolundan hızla kaçışmışlar. Spittleworth ise oradan en hızlı uzaklaşanmış ve kısa süre sonra da gözden kaybolmuş. Bebek Ickabog Flapoon’un üzerine atlamadan önce öyle korkunç kükremiş ki, bu sahne olaya şahit olan herkesin bugün de kâbusu olmaya devam ediyormuş. Saniyeler sonra, Flapoon’un bedeni yerde cansız bir halde yatıyormuş.
Tüm bunlar çok hızlı bir şekilde gerçekleşmiş. İnsanlar çığlıklar atıp ağlarken, Daisy de yolun ortasında Bert’in yanında ölmek üzere yatan Ickabog’u tutmaya devam ediyormuş. Roderick ile Martha ise, şaşırtıcı bir şekilde gözlerini açan Bert’in başında duruyormuş.
“Ga–Galiba iyiyim,” diye fısıldamış Bert ve gömleğinin altında hissettiği, babasının dev, gümüş madalyasını tutup çıkarmış. Flapoon’un kurşunu madalyanın üzerine saplanmış bir halde duruyormuş. Madalya Bert’in hayatını kurtarmış.
Bert’in hayatta olduğunu gören Daisy, şimdi tekrar ellerini Ickabog’un yanaklarına gömmüş.
“Ickaboggle’ımı görmedim,” diye fısıldamış, ölmek üzere olan Ickabog. Gözlerinde yeniden cam elmaları andıran yaşlar belirmiş.
“O iyi,” demiş Daisy, ağlamaya başlayarak. “Bak… burada…”
İkinci bir Ickabog da Ickabog’un karnından kayarak çıkmış. Bu seferkinin cana yakın bir yüzü ve yüzünde utangaç bir gülüşü varmış, çünkü onun Çoğulması ebeveyni Daisy’nin yüzüne bakarken, onun gözyaşlarını görürken ve bir insanın bir Ickabog’u kendi ailesinden biri gibi sevebileceğini anlarken gerçekleşmiş. İkinci Ickaboggle, etrafında feryat figan bağrışan sesleri duymazdan gelerek, yolun ortasında Daisy’nin yanına diz çökmüş ve büyük Ickabog’un yüzünü okşamış. Icker ile Ickaboggle birbirlerine bakıp gülümsemişler. Sonra, büyük Ickabog’un gözleri yavaşça kapanmış ve Daisy onun öldüğünü anlamış. Yüzünü onun tüylü kafasına gömüp hıçkıra hıçkıra ağlamış.
Bir şey Daisy’nin başını okşarken, tanıdık, gür bir ses ona, “üzülmemelisin,” demiş. “Ağlama, Daisy. Bunun adı Çoğulma. Çok yüce bir şey.”
Daisy gözlerini kırpıştırarak başını kaldırıp Icker’ı ile aynı sesle konuşan bebeğe bakmış.

“Benim adımı biliyorsun,” demiş Daisy.
“Tabii ki, biliyorum,” demiş Ickaboggle, nazikçe. “Ben senin hakkında her şeyi bilerek Çoğuldum. Ama şimdi benim Ickabob’umu bulmalıyız,” demiş ve Daisy, Ickabog’ların kardeşlerine Ickabob dediğini anlamış.
Daisy ayağa kalkmış ve yolun ortasında Flapoon’un ölü yattığını görmüş. İlk doğan Ickaboggle’ın ise ellerinde dirgen ve silahlar tutan insanlarla çevrili olduğunu fark etmiş.
“Benimle birlikte buraya çık,” demiş Daisy hemen ikinci bebeğe ve ikisi de el ele verip yük arabasına çıkmışlar. Daisy kalabalığın onu dinlemesi için bağırmış. Kendisi Ickabog’un omuzlarında dolaşan kız olduğu için, ona en yakın kişiler onun dikkate değer şeyler söyleyebileceğine kanaat getirmiş ve böylece diğer herkesi susturmuşlar. Sonunda Daisy konuşabilmiş.
Kalabalık en sonunda tamamen sessizleştiğinde ağzından çıkan ilk sözler, “Ickabog’lara zarar vermemelisiniz!” olmuş. “Eğer onlara zulüm ederseniz, onların bebekleri de zulüm edenler olarak doğar!”
“Vahşi Çoğulur,” diye onu düzeltmiş Ickaboggle, yanından.
“Vahşi Çoğulur, evet,” demiş Daisy. “Ancak iyilik görerek Çoğulurlarsa, onlar da iyi olurlar! Onlar yalnızca mantar yiyor ve sizinle dost olmak istiyorlar!”
Kalabalığın arasından şüpheli mırıldanmalar yükselmiş. Fakat Daisy onlara Binbaşı Beamish’in bataklıktaki ölümünü anlatmış. Onu öldürenin Ickabog değil, Lord Flapoon olduğunu ve Spittleworth’un onun ölümünü kullanarak bataklıkta katil bir canavarın olduğunu nasıl uydurduğunu anlatmış.
Bunun üzerine, kalabalık gidip Kral Fred’le konuşma kararını almış ve ölü Ickabog ile Lord Flapoon’un bedenlerini yük arabasına yükleyerek yirmi tane güçlü adamla arabayı çekmeye koyulmuşlar. Böylece en önde iyi Ickaboggle’la kol kola giden Daisy ve Martha, ellerinde silahlarla öfkeden deliye dönmüş otuz kadar vatandaş ve insanlardan korkarak ve nefret ederek Çoğulan ve insanları öldürme potansiyeli olan ilk-doğan Ickaboggle’dan oluşan kalabalık saraya doğru yola koyulmuş.
Ancak, Bert ile Roderick, nereye gittiklerini sonradan anlayacağınız bir sebepten, ani bir kararla ortalıktan kaybolmuş.
Bölüm 63: Lord Spittleworth’un Son Planı
The Ickabog hakkındaki yorumlarınızı bizimle paylaşmayı unutmayın!
The post The Ickabog #62: J.K. Rowling’den Bir Peri Masalı – Çoğulma | OKU appeared first on Fantastik Canavarlar.