Quantcast
Channel: Fantastik Canavarlar
Viewing all 1601 articles
Browse latest View live

“Çapulcular” Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey

$
0
0

Şühpesiz, Harry Potter dünyasının en haylaz ve en ilgi çekici karakterleri onlardı! Çapulcularla ilgili bilmediğiniz ya da unuttuğunuz tüm detayları görmeye hazır mısınız? Haydi sizin için Pottermore‘dan derlediğimiz bu yazıyla Çapulcuların hayatına bir göz atalım!

Bundan yıllar yıllar önce, dört Gryffindor’lu oğlan, güçlü bir arkadaşlık bağı kurdu. Onların bilmediği şey işe, bunun büyücülük dünyasında nasıl bir etki yaratacağıydı.

“Tüm ciddiyetimle yemin ederim ki, hayırlı bir şey düşünmüyorum”

“Benim bütün ailem Slytherin’e girmiştir,” dedi.

“Vay canına,” dedi James, “ben de senin iyi birine benzediğini düşünüyordum                            oysa!”

Sirius sırıttı.

“Belki bu geleneğe bir son veririm. Sen nereye gidiyorsun, seçme hakkın olursa?”

James görünmez bir kılıç kaldırdı havaya.

” ‘Yiğittir Gryffindor’da kalan çocuklar!’ Babam gibi.”

– Harry Potter ve Ölüm Yadigarları

İlk olarak James Potter ve Sirius Black, Hogwarts Ekspresi’nde birbirleriyle tanıştılar. Lily Evans ve Severus Snape ile aynı vagonda oturuyorlardı ve Snape’le pek de uyuştukları söylenemezdi doğrusu. Bina seçiminden sonra, James ve Sirius’un kanları, sessiz ama zeki Remus Lupin’e kaynamıştı. Remus Lupin ise ağır kanlı, ufak tefek Peter Pettigrew isimli çocuğa acımıştı. O andan itibaren, onlar ayrılmaz bir dörtlüydü artık.

Bu dörtlü Hogwarts’ın rock yıldızları olarak görülüyordu (yani en azından kendileri için durum böyleydi). James bir Quidditch kahramanıydı ve eğer bu küçük detayı unutanınız varsa diye söylüyoruz, saçlarını sürekli rüzgar yemiş ya da Altın Snitch‘in etrafında dönüp durmuş gibi görünmesi için sık sık darmadağın ederdi. Sirius yakışıklı bir asiydi ve ailesinin Slytherinle yakın ilişkisine meydan okumaktan gurur duyuyordu. Bunun için odasının duvarlarını Gryffindor renkleriyle birlikte motosiklet ve Muggle kızların posterleriyle süslemişti. Zeki Remus, operasyonların beyniydi ve çoğu zaman başarısız da olsa grubu kontrol altında tutmaya çalışan kişiydi. Peter’a gelecek olursak, pekala…o da oradaydı. Onun alışkanlığı, olaylarda önemli roller oynayacak olan güçlü kişiliklere yapışmaktı.

Ancak grup, evrensel olarak seviliyor değildi. Özellikle Severus’a karşı oldukça acımasızlardı ki Severus bir yetişkin olduğunda bile kendisine nasıl korkunç davranıldığını unutmayacaktı. Ayrıca Lily’nin de James’e hayran olduğu söylenemezdi hatta Ölüm Yadigarları’nda onu ” kendini beğenmiş zorbanın teki” olarak tanımlamıştı. Anlayacağınız pek çok ergen gibi onların da büyümesi gerekiyordu.

Bazen bana James’i çok hatırlatıyorsun. Başkalarının yanındayken bundan benim tüylü küçük sorunum’ olarak söz ederdi. Pek çok insan, huysuz bir tavşanım olduğu izlenimini edinmişti.”

– Harry Potter ve Melez Prens

Trajik bir şekilde Remus bir hastalık taşıyordu ve ailesi Hope ve Lyall Lupin, bu durumun onu okula kaydolmaktan alıkoyacağını düşünmüştü (tabii ki Dumbledore bazı özel düzenlemeler yapmıştı). Remus, çocukken kendini kurtadama dönüştürecek bir saldırıdan sağ çıkmıştı. Arkadaşları bu sırrını öğrenmeden önce, her ay geçirdiği dönüşümlerinin ve hastalığının sadece an meselesi olması Remus’ı korkutuyordu.

“Ve beni terk etmediler. Onun yerine, dönüşümlerimi yalnızca daha tahammül edilir hale getirmekle kalmayıp, ömrümün en güzel günleri haline getiren bir şey yaptılar. Animagus oldular.”

– Harry Potter ve Azkaban Tutsağı

Böylece, Çapulcular doğmuş oldu. James bir çatalboynuzlu geyik olarak Çatalak lakabını aldı, Sirius siyah bir köpek olarak Patiayak, ve Peter’a gelecek olursak arkadaşlarından hiç de küçümsenmeyecek bir yardım alarak fareye dönüşme yetisi kazandı ve Kılkuyruk lakabını aldı. Remus ise her ay kurtadama dönüştüğü için “Aylak” lakabını aldı. Hep birlikte, bir hayvan çetesi olarak Hogwarts’ta köşe bucak bırakmadan etrafta dolaşıp durdular. En büyük icatları olan Çapulcu Haritası sayesinde en sevdikleri gizli geçitleri kaydedebildiler ve George & Fred Weasley gibi geleceğin sorun yaratıcıları için adeta bir çığır açmış oldular.

Karanlık Lord’un Hizmetkarı – Kılkuyruğun İhaneti”

Hogwarts’tan mezun olduktan sonra, dört arkadaş, Dumbledore’un Zümrüdüanka Yoldaşlığı’na katıldı. Bayan Potter (Evet! Lily sonunda James’ten hoşlanmaya başlamıştı) da bir yoldaşlık üyesiydi ve mutlu çift çok yakında oğulları Harry’nin doğumunu kutluyor olacaktı. Nikahta James’in sağdıcı olan Sirius ise bebeğin vaftiz babası olarak adlandırılmıştı.

Yine de, her şey yolunda değildi. Bir kehanet açığa çıkmış, ve küçük Harry, Lord Voldemort tarafından hedeflenmişti. Potter’lar Godric’s Hollow’da saklanıyordu ve Sirius’un önerisi üzerine, Peter’ın tahmin edilemeyeceğini düşünerek onu sır tutucuları olarak belirlemişlerdi. Ne yazık ki Peter, oyun alanındaki en önemli taşa oynamayı seçerek bir casusa dönüştü ve Voldemort’tan ayrıcalık kazanmak için eline geçen altın fırsatı gördü. Onun ihaneti yüzünden, James ve Lily Potter, oğullarını korumaya çalışırken katledildi.

“… Voldemort’a gidip Potter’ları ona verebileceğini söylediğin an, senin o sefil hayatının en önemli anıdır herhalde.”

– Harry Potter ve Azkaban Tutsağı

Öfkeli Sirius derhal intikam almak istedi. Peter ve Sirius’un yüzleşmeleri sırasında, Peter etraftaki çoğu tanığın ölmesine neden olan bir patlama yarattı. Fare formuna dönüşüp kanalizasyonun derinliklerini boylamadan hemen önce ise ardında kopmuş bir parmak bıraktı. Kötü şöhretli Black ailesine mensup Sirius, suç sahnesinde delice kahkahalar atar halde bulundu ve deneseydi bile dengesiz bir katile ancak bu kadar benzeyebilirdi.

Sirius sonraki 12 yılını Azkaban’da geçirdi. Arkadaşlarını kaybetmenin hüznüyle yıkılan Remus, bir kez daha yapayalnız kaldı. Peter ise sözde ölümünden sonra Merlin Nişanı ile ödüllendirildi ve bir fare olarak dikkatlerden kaçmaya çalıştı. Bu süre boyunca Weasley ailesinin evcil hayvanı olarak yaşamını sürdürdü.

“Kedi, Fare ve Köpek” – Beklenmedik Bir Birleşme

Şok edici gerçekler açığa çıktı ve Bağıran Baraka’da sadece bir gecede önemli olaylar birbirinin ardı sıra harekete geçti. Sirius, Gelecek Postası’nda “Scabbers”ı suçladıktan sonra Azkaban‘dan kaçtı. Bu sırada Remus, Profesör Lupin sıfatıyla James’in ergenlik çağındaki oğluna Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersi veriyordu. Peter, Hogwarts’ta öğretmenlik yapan eski bir arkadaşıyla komşu olduğunu, bir diğerinin firari bir suçlu olduğunu ve şüpheci kızıl bir kedinin, kuyruğunun dibinden ayrılmadığını fark ettiğinde foyasının ortaya çıkacağını anladı. Bir kez daha kendi ölümünü oynadı… ve bu neredeyse yanına kar kalıyordu.

Harry’nin arkadaşları, çapulcular, hatta Severus Snape bile tüm gerçeklerin sonunda açığa çıktığı Bağıran Baraka’da toplaşmışlardı. James’in varlığı da oğlunun Patronus’u formunda kendisini hissettiriyordu. Sonraki gün Dumbledore şu sözleri söyleyecekti: “Çatalak dün gece yine koşuyordu.”

Ne yazık ki, bunların hepsi Dolunay’da gerçekleşti. Sirius’un adı temizlenemeden önce Remus dönüşüm geçirdi ve karmaşayı fırsat bilen Peter sıvıştı. Hemen sonrasında efendisine geri döndü, Remus istifa etti ve Sirius kendisi gibi kaçak olan Şahgaga isimli Hipogrif ile birlikte yoluna devam etti. Her zaman birinci sınıf yolculukları sevmiştir.

“Kapanışta Açılırım” – Son Toplanma

Sirius bundan iki yıl sonra, sevgili vaftiz oğlunun tarafında Ölüm Yiyenlere karşı savaşırken kuzeni Bellatrix Lestrange tarafından öldürüldü. Peter, kendisine Lord Voldemort’tan hediye olan gümüş eli tarafından, Harry’ye merhamet gösterdiği için boğularak öldü. Hayatta kalan son çapulcu Remus, Hogwarts Savaşı’nda karısı Nymphadora Tonks ile birlikte öldürüldü. Çiftin ardında, vaftiz babası Harry olan, Teddy Lupin isimli oğulları kaldı.

Çapulcuları birlikte son kez yasak ormanda gördük (tabii Peter hariç ama Lily’nin katılımıyla). Diriltme Taşı’yla tekrar bir araya gelen çapulcular, Harry’ye nihai fedakarlığını yapabilmesi için ihtiyacı olan cesareti bulmasında yardım ettiler.  Bunun sayesinde Voldemort mağlup edildi ve Sihir Dünyası eski huzurlu günlerine geri döndü. Çapulcular gitti ama bıraktıkları miras sonsuza kadar yaşayacak.

Muziplik tamamlandı.

“Benimle kalacak mısınız?”

“Sonuna kadar,” dedi James.

“Sizi göremeyecekler, değil mi?” diye sordu Harry.

“Biz senin bir parçanız,” dedi Sirius. Başka kimse bizi göremez.”

– Harry Potter ve Ölüm Yadigarları

Çapulcularla ilgili sizin de eklemek istediğiniz bir şeyler mi var? Fikirlerinizi bizimle paylaşmayı unutmayın!

“Severus Snape ve Çapulcular” hayran filmini Türkçe altyazılı olarak izlemek için buraya tıklayın!


“Voldemort: Varisin Kökenleri” Filminden İlk Fragman ve Detaylar

$
0
0

Asalarınız hazır mı? Yeni bir hayran filmi geliyor! Üstelik bu yapım hepimizin deli gibi merak ettiği bir döneme ışık tutacak! Voldemort: Origins of the Heir, yani Türkçe adıyla Voldemort: Varisin Kökenleri” yakında bizlerle olacak. TryangleFilms, bu harika işten ilk fragmanı yayınladı bile. Sizler için her zamanki gibi Türkçe altyazı hazırlamaktan geri kalmadık.

Bir KickStarter projesi olarak başlayan Voldemort: Varisin Kökenleri gereken desteği gördükçe gerçekleşmeye devam etti. Filmin hikâyesi ise son derece ilgi çekici! Bildiğiniz gibi genç Tom Riddle, Hogwarts‘tan mezun olduktan sonra uzun bir süre ortadan kaybolmuş, geri döndüğündeyse artık gerçek bir kara büyücüye dönüşmüştü. J.K. Rowling, Riddle’ın bu süre içerisinde neler yaptığını asla tam olarak bizlere anlatmadı.

Ve işte bu hayran filmi, tam bu boşluğu doldurmak üzere karşımıza çıkıyor!

Sizler için Türkçe altyazı hazırladığımız ilk fragmanı hemen aşağıdan izleyebilirsiniz:

Serinin yaratıcısı J.K. Rowling‘in bile heyecanla karşıladığı bu filmin tamamının ne zaman yayınlanacağı ise hâlâ merak konusu.

Siz çocuklar gerçekten harika bir iş çıkarttınız. Ben Voldemort’un burnunu seviyorum ancak benim Dumbledore’umdan uzak durun!

Filmin kadrosuna gelin hep beraber bakalım:

Tom Riddle, Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen, Gellert Grindelwald ve Gryffindor’un varisi olarak Hepzibah Smith isimleri bizleri heyecanlandırmaya yetti.

Filmin daha önce yayınlanan konsept tanıtım fragmanı ise hemen aşağıda. Yakında bu videoya da altyazı hazırlayacağımızı da şimdiden duyuralım!

Filmin Facebook sayfasına buradan ulaşabilirsiniz. “Voldemort: Varisin Kökenleri“nden gelişmeler oldukça sizlerle paylaşacağımızdan emin olabilirsiniz!

Sizler ilk fragmanı nasıl buldunuz? Bizim kadar heyecanlı mısınız? Görüşlerinizi bizlerle paylaşmayı unutmayın!

Daha önce Türkçe altyazı hazırladığımız Potter dünyasına ait hayran filmlerini buradan izleyebilirsiniz!

“Voldemort: Varisin Kökenleri” Hayran Filminin Detaylı Konsept Fragmanı

$
0
0

Potterheadler olarak Tom Riddle‘ın Hogwarts’ta çevirdiği işler hakkındaki bildiklerimiz sınırlı. Günlük yazmak, Hortkuluk araştırmaları ve yüksek başarılarla geçen bir öğrencilik hayatı. Peki ya Riddle, Hogwarts’tan sonra ortadan kaybolduğu 10 yıl boyunca neler yaptı, hiç merak ettiniz mi?

İtalya’dan bir grup bağımsız Potterhead film yapımcısı kafadar da sizler gibi bunu düşünmüş ve üstüne kendi kurgularını yaratmışlar! Bu gençler Harry Potter ve Melez Prens kitabını okuyup Tom Riddle‘ın gençliğini gördüklerinde, onu Lord Voldemort yapan şeyler hakkında daha fazla şey öğrenmek istemişler. Bu merakları da ortaya “Voldemort: Varisin Kökenleri” hikâyesini çıkartmış. Bu yıl içinde çıkması beklenen kısa filmin hikayesi tam olarak şöyle:

“Tom Riddle Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’ndan mezun olduktan sırra kadem basar. On yıl sonra, yeni güçler ve yeni bir isimle geri gelir. Karanlık büyünün gizemlerini araştırmaya doğru çıktığı yolculuk onu içten bir şekilde değiştirmiştir. Onu şimdiki emelinden, ölümsüzlüğe ulaşmaktan alıkoymak ise eski okul arkadaşlarına düşer.”

TryangleFilms geçtiğimiz yıl bu zamanlarda aşağıdaki konsept fragmanıyla kendilerinden bolca söz ettirmişti. İşte sizler için Türkçe altyazı hazırladığımız o fragman:

TryangleFilms, projeyi ilk duyurduğunda Kickstarter üzerinden filmi çekmek için bağış topluyordu. Ancak filmin Kickstarter sayfasına bugün girdiğinizde Warner Bros.‘un mektubu ile karşılaşıyorsunuz. Dünkü fragman, J.K. Rowling tarafından onaylamış olsa dahi bu gençlerin önünün defalarca kesildiği bir gerçek. Yukarıdaki tanıtıcı konsept fragmanından sonra “Voldemort: Varisin Kökenleri”nden uzun süre haber alınamadığında da, hayranlar her şeyin bittiğini düşünmeye başlamıştı. Ancak dün sabah harika bir fragmana uyandık! Engellere rağmen yılmayan ekip geçtiğimiz yıldan beri kendilerini oldukça geliştirmişler! Konsept fragmanı dün yayınlanan parçaya nazaran bizlere daha çok bilgi vermesine rağmen görsel efekt konusunda oldukça geride kalmasıyla dikkat çekiyor. Dün yayınlanan fragman ise bu sebeple bizleri oldukça mutlu etti.

Yine de sizlere eksiksiz bir hizmet sunmak için, yaklaşık bir yıl önce yayınlanan bu fragmanı da büyük bir hevesle dilimize kazandırdık. Tüm bu curcunanın içinde bir de Albus Dumbledore‘u görmek bizleri çok mutlu etti! Fragmanda dikkattimizi çeken bir diğer kareyse binaların yadigarlarını gösteren eski çizimler oldu.

Geçen bir seneden bu yana pek çok şey değişmiş olsa da, hikâye ilk günkü gibi heyecan verici duruyor.

“Voldemort: Varisin Kökenleri”nin dün yayınlanan fragmanına hemen aşağıdan ulaşabilirsiniz:

Dünkü fragmanın detaylı haberi ise hemen şurada.

“Voldemort: Varisin Kökenleri” hakkında sizler ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi bizlerle paylaşmayı unutmayın!

“Fantastik Canavarlar 2″nin Senaryosu Tamamlandı ve Filmden Son Detaylar!

$
0
0

Mugglenet’ten duyduğumuza göre, J.K. Rowling Fantastik Canavarlar filminin ikinci bölümünün senaryosunu tamamlamış! Yeni filme dair yepyeni bilgilere hazır mısınız? Büyü Dünyası’nı şimdiden yeterince özlemiştik!

Twitter’ın kraliçesi, geçtiğimiz günlerde birkaç dakikasını ayırarak hayranlarının sorularını yanıtladı. Devam eden tüm projelerinin (Cormoran Strike 4. kitabı, Lethal White; Cormoran Strike mini dizisi; Fantastik Canavarlar serisi – ve daha birçoğu) arasında, J.K. Rowling hayranlarına zaman ayırarak Twitter üzerinden sorulara cevap verdi.

Bunu yaparken de, Fantastik Canavarlar 2 filminin senaryosunun sonunda tamamlandığını duyurdu. Bu yaz filme çekilmeye başlaması için tam zamanında.

Fantastik Canavarlar 2’nin senaryosunu yazmayı bitirdin mi? BANA HER ŞEYİ ANLAT KADIN

Evet, bitirdim. fakat SANA HENÜZ HİÇBİR ŞEY ANLATAMAM, KADIN.

Neredeyse anında, hayranlar Jo’ya akın akın Tweet atarak Newt’in ve sevilen karakterlerin kaderini öğrenmeye çalıştı. Newt’e ve ekibe ne olacağı hakkında tonla spekülasyon vardı. Aktörlerden ana dörtlü beş filmin en az dördü için kontrat imzalamış olabilir, fakat fiziksel bir tehlikeden korunmuş olsalar bile, J.K. Rowling‘in karakterlerin en hassas noktalarına zarar vermek konusunda sabıkalı olduğunu söyleyebiliriz.

“Fantastik canavarlar kitaplarına göre, Newt hala hayatta ve iyi. Endişelenecek bir şey yok.”

“Evet, fakat Jo Newt Scamander’a nanosaniye içinde duygusal yönden hasar verebilecek yeteneğe sahip. Sevdiği birini öldürebilir.”

“Pekala, böyle bir şey olmamasını umut edelim.”

“Queenie ve Jacob’a kötü bir şey olmamasına umuyorum. Aynı zamanda Newt’in abisi Theseus Scamander’a da.”

“Tina hakkında niye karşısın?”

“Fantastik Canavarlar’a göre(kitap) Bay Scamander karısıyla yaşıyor. Bu yüzden, Tina’nın hala güvende olduğunu biliyoruz. Çocuklarına ne olduğunu merak ediyorum.”

Film çekimleri henüz başlamadı, fakat dedikodular (ve mantık) bu yaz başlayacağını söylüyor.

Peki, tamamlanmış senaryo ile, şimdiye kadar ne biliyoruz?

İlk filmin basın etkinlikleri sırasında, yeni haberler gelecek filmler hakkında sorulara yol açmaya başlamıştı. Hiç utanmadan söylüyoruz ki, biz de bu haberlerden biriyiz.

1- Paris, 1928

Kısa süren kafa karışıklığı ve Fantastik Canavarlar 1 kırmızı halı’dan gelecek film hakkındaki yanlış bilgi furyasından sonra, J.K. Rowling ikinci Fantastik Canavarlar filminin ilkbahar/yaz 1928’inde (Newt’in gezisinden 2 yıl sonra) geçeceğini tweet lemişti. Farklı mevsim ve farklı şehir. Kostüm dalında Oscar kazanmış Colleen Atwood’un, 1920lerin Parisvari ilkbaharı hakkında neler düşündüğünü kimse bilemez. Maalesef şahane paltolar yok. (İlgili haber için tıklayın.)

2- Grindelwald, Johnny Depp; Dumbledore, Jude Law

İlk film, Grindelwald’ın aslında herkesin Graves sandığı kişi olmasının ortaya çıkmasıyla dramatik bir şekilde bitmişti. Kendisi de normal kötü adamcılık, kötülük işleri peşindeydi. Ayrıca bu kötü şöhretli büyücünün Johnny Depp tarafından oynanacağı sızdırılmış ve açığa çıkmıştı. (İlgili haber için tıklayın.) Sonra, Jude Law, Dumbledore olarak katıldı. (İlgili haber için tıklayın.) Fantastik Canavarlar 1 basın turlarından biliyoruz ki, hikaye 5 filme bölünecek ve kabaca Grindelwald-Dumbledore çatışmasına dayanacak. Sonunda ise son destansı savaşları olacak. İkinci film ise bu iki büyücü yüzü daha da belirginleştirecek.

Jude Law’un Genç Dumbledore rolünde taslarlanmış hayran çalışması afişi.

3- Credence Kurtuldu… ve Modesty Yok Edilmiş Bir Evde Ölü, Kötü Üvey Annesiyle Ağlamaya Terk Edildi

Silinmiş sahnelerde ve kırmızı halıda, David Yates Credence ve Modesty‘nin kaderi hakkında konuştu. Credence, Newt’inkine benzer bir gemiye biniyordu. İki çocuğun kaderi hakkındaki birçok sorudan sonra, David Yates ikilinin durumundan ikinci filmin başlangıcında en azından bahsedeceklerini kabul etti. Göreceğiz.

4- Ana Dörtlü Bir Araya Geliyor

Fantastik Canavarlar Hogwarts kitabının yazar biyografisi kısmından biliyoruz ki Newt ve Tina evli ve hayattalar. Aynısını Queenie ve Jacob için de istiyoruz! Aktörlerin kontratları yeni favori dörtlümüzün hayatlarını garantiliyor, fakat kalpleri ne olacak? J.K. Rowling, karakterler birbirine hoşça kal derken  gözlerimizi yaşartmıştı. Queenie ve Jacob bize bir umut ışığı vermişti. Peki nasıl oldu da bu dörtlü iki yıl sonra dünyanın diğer ucunda buluştu? Grindelwald ile dünya çapında olan savaştaki rolleri ne?

5- Leta Lestrange

Tina ve Newt eninde sonunda evleniyor, fakat şu an için ilişkileri belli değil. Newt hala Leta Lestrange için bir şeyler hissediyor. Newt, Hogwarts eğitimini onun için feda ediyor ve okuldan atılıyor, onu o kadar çok seviyor. Leta’nın gelecek filmde önemli bir yer alacağı konusunda eminiz.

IMDB ise, Fantastik Canavarlar için muhtemel bir hikaye özetini önce yayımladı, sonra kaldırdı. Özet ise şöyleydi:

Newt hayatına devam etmeye çalışır, fakat Leta bir şekilde Newt’in onu en az beklediği zamanda geri gelip durur. Bir süre sonra, Newt, Leta’nın orada sadece Dumbledore hakkında, Grindelwald’ı yenmesi hakkında konuşmak için olduğunu fark eder.

Sonunda Rowling’in bitmiş senaryosunun uyup uymadığını göreceğiz.

6- Yeni Canavarlar!

Fantastik Canavarlar isimli bir filmde elbette canavarlar olacak. Açıkça, J.K. Rowling’in hayal gücünden gelen yeni yaratıklar olacak. Peki hikayeye nasıl karışacaklar… hiçbir fikrimiz yok. İlk filmin basın toplantılarında David Heyman’ın da fikri yoktu. Tekrar Newt’in çantasından kaçmayacaklar. Ama Grindelwal konusuyla ilgileri ne? David Heyman ve Yates ikilisi, canavarların Grindelwald güç gösterisi sırasında arka hikayeyi oluşturacaklarını bahsetmişti, fakat hala onları görmek için sabırsızlanıyoruz!

Film çekimleri henüz başlamadı… 2018 çağlarca ötede duruyor. O zamana kadar ne yapacağız? (J.K. Rowling bunun hakkında da tweet attı: Cormoran Strikes mini dizisini izleyin!)

Televizyon serisi çok uzun olmayacak fakat düşünüyorum/umuyorum ki bayılacaksınız. Bir bölüm hariç hepsini gördüm ve çok hoşnut kaldım!

Bütün bu haberler hakkında neler düşünüyorsunuz? Bizlerle paylaşmayı unutmayın!

Rowling, Trump’ların Neden Slytherin Olamayacaklarını Açıkladı!

$
0
0

Trump ailesinden bile olsanız, bu elinizi kolunuzu sallayarak Hogwarts’a gidebileceğiniz anlamına gelmez. Teenvogue sitesinde yer alan habere gelin birlikte bakalım.

Geçtiğimiz günlerde Rowling, Twitter’da yapmayı en çok sevdiği işlerden birini yaptı ve Trump ailesine karşı ufak bir sataşmada bulundu. Harry Potter kitaplarının yazarı daha öncesinde, Başkan Trump’ı Angela Merkel’in elini sıkmadığı için, Trump ekibini ırkçı yaklaşımları ve Başkan’ın destekçilerini saldırganlıkları için eleştirmişti.  Daha önceleri Rowling, Trump’ın edebiyat dünyasının kötü adamlarına taş çıkarabilecek düzeyde olduğu hakkında twitler de atmıştı. Ancak bu sefer Rowling’in hedefinde pek de onaylamadığı tüm Trump ailesi var.

Bir Harry Potter hayranı, Trump ailesinin giymiş olduğu kıyafetlerdeki yeşil ve gümüş renklere göndermede bulundu ve onların Slytherin’li olduğunu söyledi ve Rowling de bu fırsatı kaçırmadı. Twitter’da çok zaman geçirdiğini itiraf eden Rowling, bir hayran tarafından atılan bu twiti yaklaşık on dakika kadar sonra gördü. Atılan twite yanıt olarak, renklerin bir kıstas olamayacağını söyledi. Neden mi? Eğer bu dünyayı kurgulayan Rowling’se ve ipler onun elindeyse Donald Trump Jr. Eric Trump ve Jared Kushner Hogwarts’a pek de yaklaşamayacak gibiler. Hogwarts yoksa, seçmen şapka da yok, problem yok.

“Slytherin Mezunları! Jared, Kushner, Eric Trump ve Donald Trump Jr.”

“Seçmen Şapka’dan önce, davet mektubun gelmeli Oliver.”

Evet, Trump ailesi için Hogwarts iyi bir seçenek  (ya da bu durumda Ilvermony’de olabilir) gibi görünse de, ilk önce sizi okula davet eden mektubunuzu almalısınız ve Rowling’e göre Trump ailesinin sihirbazlık ile pek alakaları yok. Ve burada kuralları Rowling koyar, yani en azından Harry Potter evreninde.

Rowling’in sözü üzerine pek bir şey söylemeyi uygun görmüyoruz. En azından okula davet mektubunun kimlere gitmeyeceğini artık biliyorsunuz.    

Warner Bros.’tan “Voldemort: Varisin Kökenleri” Filmine Yeşil Işık!

$
0
0

Son günlerde ortalığı kasıp kavuran “Voldemort: Varisin Kökenleri” hayran filminden yeni gelişmeler var! Filmin fragmanı çıktığı gün milyonlarca Potter hayranı tarafından izlendiğinde akıllara Warner Bros. cephesinin buna nasıl yaklaşacağı gelip duruyordu. Kısa zamanda iyi habere kavuştuk! Voldemort: Origins of the Heir, WB’nin de onayıyla gümbür gümbür yoluna devam edecek!

Öncelikle, henüz nedir şu “Voldemort: Varisin Kökenleri” diyen takipçilerimiz için, Lord Voldemort‘un gençliğine ışık tutan bu hayran yapımı filmin fragmanını yeniden hatırlayalım:

Harry Potter evreninin en merak edilen karakterlerinden biri olan Lord Voldemort‘un geçmişini konu alan bu hayran yapımı filmin, yapımcıları herhangi bir yasal engele takılmamak ve filmlerinin geleceğini güvence altına almak için Warner Bros. ile görüşmeye çalışıyorlardı. Sizlere daha önceki haberimizde bu filmin adı ilk anılmaya başlandığında Kickstarter kampanyalarının Warner Bros. yüzünden kapandığını iletmiştik. Bu kadar yol geldikten sonra aynı duruma tekrar düşmek istemiyorlar elbette.

Bu bilgiye sahip eski hayranlar da son fragmanın çok kısa sürede milyonlarca kişiye ulaşmasının ardından yasal süreçler yüzünden her şeyin ortadan kaldırılacağından korkuyorlardı. Ancak çok geçmeden mutlu haber geldi; YouTube ve diğer sosyal platformlarda daha fazla Origins of the Heir görebileceğiz!

Warner Bros., Kickstarter olayından sonra diğer el yapımı Potter ürünleri gibi bir kazanç elde etmediği müddetçe Tryangle Films‘in projeyi gerçekleştirebileceğini ve yayabileceğini resmi olarak onayladı.

Bu, hikayenin ‘resmi’ olarak Lord Voldemort‘un geçmişini anlattığı anlamına gelmiyor. J. K. Rowling‘in kaleminden çıkmış veya onun onayıyla çalışılmış bir iş de değil. Ancak henüz sadece konsept fragman ve ilk fragmanla karşı karşıya olan Potterheadler olarak, heyecanlanmak için yeterince veriye sahibiz!

Filmin konsept fragmanına ise hemen şuradan ulaşabilirsiniz:

 “Voldemort: Varisin Kökenleri”nin ne zaman yayınlanacağı ise hâlâ merak konusu. Gelişmeler oldukça sizleri bilgilendirmeye devam edeceğiz!

“Voldemort: Varisin Kökenleri”ne dair tüm haberler için buraya tıklayabilirsiniz!

Fantastik Canavarlar Oyuncularından Son Gelişmeler ve Credence Dedikoduları

$
0
0

Fantastik Canavarlar’ın ilk filminde rol almış ve ikinci filminde rol alacak olan oyuncuların takvimleri bir hayli yoğun. Üstelik Credence Barebone hakkında birtakım duyumlar da var. Gelin, oyuncuların programlarına ve bizleri nelerin beklediğine hep beraber bakalım! Ne de olsa artık onlar da aileden birileri!

Fantastik Canavarlar’ın ikinci filminde genç Albus Dumbledore rolünde Jude Law’ın olacağı duyurulduktan sonra, seride yer alacak diğer oyunculara da bir göz atalım dedik ama bu kadar meşgul olacaklarını hiç kimse tahmin edemezdi herhalde! Fantastik Canavarlar’da karşımıza çıkan ve Ezra Miller’ın canlandırdığı Credence hakkındaki dedikodular, Jude Law, Katheirne Waterston ve Zoe Kravitz’in yeni filmleri hakkındaki bilgilerin hepsi haberimizin devamında!

Johhny Depp, Kenneth Branagh ile “Doğu Ekspresinde Cinayet” filminde!

Harry Potter’da Gilderoy Lockhart rolüyle tanıdığımız Kenneth Branagh ve Fantastik Canavarlar’ın Grindelwald’u Johnny Depp, Agatha Christie’nin “Doğu Ekspresinde Cinayet” filmi için bir araya geliyor.

Dedektif Poirot rolünde izleyeceğimiz ve aynı zamanda filmin yönetmeni olan Branagh şunları söyledi:

“Gerçekten çok heyecanlandığımı söylemeliyim.Karakterin doğasına bürünebilmek için daha çok okudum ve Agatha Christie’nin yeteneklerine bir kez daha hayran oldum. Filmi çekerken çok da eğlendim. Böyle bir projeye imza attığımı için çok mutluyum.”

Ezra Miller’ın Fantastik Canavarlar’ın ikinci filmindeki durumu ve bir diğer filmi “Flash”

Ezra Miller’ın başrolde olacağı “Flash” filmi ikinci yönetmenini de kaybederken daha önceden 16 Mart 2018’de gerçekleşecek gösterim tarihinde de problemler olacak gibi. (Son dedikodulara göre Geleceğe Dönüş filminin yönetmeni Flash için koltuğa oturacak) Billy Crudup’ın yaptığı açıklamalara göre filmin tarihi Ezra’nın yoğun programı sebebi ile biraz daha ötelenebilir.

“Ezra’nın programı… Son derece meşgul bir adam, popüler ve yetenekli.”

Öte taraftan Screen Rant’ın haberine göre, Fantastik Canavarlar’ın ikinci filminde Ezra’yı tekrar görebiliriz. Filmin yapımcısı David Heyman, kesilen bir sahne hakkında şunları söyledi:

“Aslında bir sahneyi çektik. Bu sahnede Credence’ı bir gemide bir yerlere doğru giderken görüyorsunuz. Ancak sonradan bu sahneyi çıkardık çünkü –işte, yine başlıyor- gibi bir his uyandırmak istemedik. Bu sahnede Credence, gemi ile belki Newt’e gidiyordu, belki de gitmiyordu ancak New York’tan ayrıldığı kesin.”

Umarız tüm bu açıklamalar Ezra’yı ikinci filmde göreceğimiz anlamına gelir. Tabii bu durum “Flash” çekimlerini ve çalışmalarını biraz hızlandırmak zorunda kalabilir. 

Katherine Waterston ve Alien: Covenant

İnternette yer alan son fotoğrafta Tina Goldstein’ı yaratıklar ile savaşırken görüyoruz. “Alien: Covenant” filmi Mayıs 2019’da gösterime girerken, yönetmen serinin beş film olacağı dedikodularına son verdi. (Yaratık filmlerinin dört tane olacağını artık kesin olarak biliyoruz.)

Guy Ritchie’nin Yönetmen Koltuğunda Olduğu “Kral Arthur: Kılıç Efsanesi” filmi ve Jude Law

Fantastik Canavarlar’ın ikinci filminde Dumbledore rolünde göreceğimiz Jude Law, Guy Ritchie’nin yönetmeni olduğu “Kral Arthur: Kılıç Efsanesi” filminde kötü adam Lord Vortigern olarak karşımıza çıktı.

Zoe Kravitz’in Rol Aldığı “Vincent N Roxxy” filminin fragmanı yayınlandı

Fantastik Canavarlar’da Leta Lestrange olarak gördüğümüz Zoe Kravitz’in yeni filmi “Vincent N Roxxy”’nin fragmanı yayınlandı. Yönetmen koltuğunda Gary Michael Schultz’un olduğu filmin konusu ise genel olarak şöyle:

“Bir sokakta Roxxy (ZoeKravitz)’e acımasızca saldırıldığını gören Vincent olaya müdahale ediyor. Daha karanlık ve tehlikeli adamların peşlerine düşeceklerini bildiklerinden, Vincent’in yaşadığı küçük kasabaya kaçıyorlar ve orada yakınlaşıyorlar. Ancak Vincent’in biraz sıkıntılı geçmişi ve dış güçler onları ayırmak için yeni bir tehdit haline geliyor.”

Kendinizi uzun ve dopdolu bir maratona hazırlasanız iyi olur. Fantastik Canavarlar’ın ikinci filmini beklerken oldukça güzel vakit geçireceğiz gibi!

Sizin en çok heyecanlandığınız proje hangisi oldu? Yorumlarınızı bizlerle paylaşmayı unutmayın!

Mugglelar Toplanın! Hareketli Fotoğraf “Teknolojisi”ne Kavuşmaya Hazır mısınız?

$
0
0

Guildford Üniversitesi‘nde yapılan çalışmalar yakında hareketli resim ve fotoğrafların hayatımıza dahil olacağını gösteriyor! Bu yenilikçi proje sona erdiğinde sıkıcı, hareketsiz fotoğraflar ve basılı materyaller tarih olacak.

Çoğumuzun gif kavramına yabancı olmadığı şu günlerde Harry Potter evreninin en eşsiz fikirlerinden biri olan hareketli resimleri ve fotoğrafları anlamakta pek zorlanmıyoruz. Ne var ki elektronik ortamda aşina olduğumuz bu fikri elimize alıp inceleyebildiğimiz gerçek bir kağıt üzerinde görmek hala yalnızca sihirle mümkün olabilecek bir ayrıcalıkmış gibi geliyor kulağa. Aslında gelmemeli çünkü Mugglelar da bilimi, sihre dokunmalarını sağlayacak bir araç olarak kullanmaya başladılar bile.

Guildford Üniversitesi bünyesinde çalışan Profesör David Frohlich, Dijital Ekonomi  programı kapsamında kazandığı 1.17 milyon sterlinle oldukça ilginç bir projesini hayata geçirme fırsatı bulacak ve bizler de hareketli resimlerimize kavuşacağız. “O nasıl olacak?” diye sorduğunuzu duyar gibiyiz.

Profesör Fohlich‘in projesi okurların basılı materyallerle etkileşime girebilmesini sağlayacak bir kağıt malzemesi bulmak ve geliştirmek üzerine olacak.”Gelecek Nesil Kağıt(Next Generation Paper) adı verilen projede üretilecek bu yeni kağıt türünün internetle hiper bağ kurabilmesi hedefleniyor. Böylece okurlar yalnızca bir sayfa çevirerek ya da bir kitabın, posterin veya dökümanın yüzeyine dokunarak yakındaki dijital bir aletten gelen bilgilere ulaşabilecekler. Yani bu yeni nesil kağıttan yapılmış eşyalar da tıpkı Hogwarts portrelerinin izleyicilerine tepki vermeleri gibi okurlarıyla etkileşime geçebilecekler.

Şu an dijital platformlarla basılı materyalleri bağlamak için QR kodları kullanıyor olsak da, bu yeni, hybrid teknoloji sayesinde videolara ve ses kliplerine, çiplerle ve sensörlerle donatılmış basılı bir materyal üzerinden ulaşabileceğiz.

Davetsiz misafirleri şifre sorarak şaşırtacak bir Şişman Hanım “posterini” odanızın kapısına asma hayalleriniz nihayet gerçek olabilir. Ayrıca görüntülerinin yanı sıra sesleri ve jestleriyle de her daim yanınızda bulunmasını istediğiniz aile fertlerinizin ve yakın arkadaşlarınızın da videolarını çekmeye şimdiden başlayın deriz.

Bu heyecan verici projenin başarıyla sonuçlanmasını ve hareketli resim ve fotoğrafların hayatımıza girmesini sabırsızlıkla bekliyoruz! Sizler neler düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi bizlerle paylaşın!


Yeni Fantastik Canavarlar Filminde Oynama Fırsatı! 5 Genç Oyuncu Aranıyor!

$
0
0

Warner Bros. ve film yapımcıları Fantastik Canavarlar’ın devam filminin oyuncu kadrosuna katılacak beş genç oyuncu için açık seçme yapacaklarını duyurdular!

Yapımcılar, 13-16 yaş aralığında Newt Scamender, Leta Lestrange ve Sebastian adlı başka bir karakter ile 16-18 yaşları arasında, Gellert Grindelwald ve Albus Dumbledore’un gençliklerini canlandıracak oyuncular arıyorlar.

Harry Potter ve Ölüm Yadigarları’ndan öğrendiğimiz üzere Albus ve Gellert birbirlerinin baş düşmanı olmadan önce aslında dostlardı. Gençlik zamanlarının canlandırılması, aynı Newt ve Leta’da da olduğu gibi, Harry Potter hayranlarının büyük ilgisini çekip bir sonraki filmin hikayesiyle ilgili daha fazla ipucu verecek gibi duruyor. Newt Scamander’ın ilişkileri ve geçmişi oldukça gizemliydi, bu nedenle onun geçmişine atacağımız anlık bakışlar karakter için oldukça büyük olacak.

Leta Lestrange, ilk Fantastik Canavarlar filminde Newt’in “yakın bir arkadaşı” olarak bize tanıtılmıştı, fotoğrafı ise Newt’in atölyesindeydi. Genç Leta’nın canlandırılacak olması devam filminde karaktere daha fazla yer verileceği konusunda bize ipucu veriyor olabilir.

Açık oyuncu seçmeleri Büyücülük Dünyası’nda gelenek gibi bir şey. Faith Wood – Blagrove, Fantastik Canavarlar’daki Modesty rolü için binlerle kadın oyuncuyu geçmiş, Evanna Lynch ise  2006 yılında Luna Lovegood karakteri için on beş bin genç kadın aday arasından seçilmişti.

Fantastik Canavarlar’ın açık oyuncu seçmelerine başvurmak istiyorsanız casting.prod@wb.uc-ns.com’a son iki ay içerisinde çekilmiş renkli bir fotoğrafınız, telefon numaranız, ev adresiniz ve doğum tarihinizle mail gönderebilirsiniz. Yalnız 18 yaşından küçüklerin başvurusunu ailesinin yapması gerekiyor.

Geçmiş oyunculuk deneyimi şart değil ancak başvuru yapanların İngiltere’de çalışabilir olması (yani İngiltere veya İrlanda vatandaşı olması ya da AB pasaportuna sahip olması) gerekiyor. Ayrıca Ağustos-Kasım 2017 arasında film çekimleri için de müsait olmalı. Başvurular 20 Haziran 2017’de son bulacak.

Genç oyuncularla ilgili ne düşünüyorsunuz? Sizce filmde ne kadar yer alacaklar? Peki ya seçmelere katılmayı düşünür müsünüz? Görüşlerinizi bizimle paylaşmayı unutmayın!

Harry Potter ve Kızıl Pelerin #11: Elwyn’in Hediyesi

$
0
0

* * *

önceki bölümleri okumadıysanız:

BÖLÜM LİSTESİNE ULAŞMAK İÇİN TIKLAYIN!

* * *

“Crookshanks?”

Hermione’nin titrek sesi ve derin hıçkırığı koridorda yankılandı. Aynı anda ayak sesleri de duyuldu, sesler yavaş yavaş odanın içine kadar geldi.

Hermione ufak, tavşan adımları atarken, dar ve karanlık bir köşeye sinmiş bir çift sarı göz arıyordu. Aradığını bulamayınca dizlerinin üstüne çöktü ve gözlerini kısarak çalışma masasının altını kontrol etti.

“Crookshanks?”

Masanın altı zifiri karanlıktı, önünü daha iyi görebilmek için asasını çıkararak büyülü sözü fısıldadı, “Lumos…” Asanın ucu parıldadı ve ortalık hafifçe aydınlandı.

O sırada odayı sarmış olan sessizliği, tam arkasından gelen bir homurtu yok etti; ne olduğu tam olarak anlaşılamayan sarı bir tüy yumağı yatağın altından koridora fırladı ve bunu yaparken yere rastgele istiflenmiş birkaç kitabı devirdi.

Hermione bu sesle irkilerek olduğu yerde zıpladı ve kafasını çekmeceye çarptı. Ağzından bir öfke nidası fırladı ama hiç zaman kaybetmeden kitapların üzerinden atladı, kafasını ovuştururken kedinin peşinden koşarak seslendi,

“Crookshanks buraya gel!”

Ama Crookshanks koridoru geçip oturma odasına girmişti bile, Kingsley’in bacaklarının arasından geçerek sendelemesine sebep oldu, sonra da hafifçe sekerek sarmaşık desenli koltuğun altına girdi.

“Off Crookshanks…”

Hermione halının üzerine uzanıp elinden geldiğince sakin bir şekilde kediyi teskin etmeye çalıştı. Eline onun en sevdiği kedi ikramlarından almıştı, bir tanesini koltuğun altına doğru iteledi. Kedi belirli bir süre bekledi, sonra patisiyle ikramı kendisine doğru çekti ama dışarı çıkmadı.

Bütün bunlar olurken Arcanus Grines ayakta, kapının hemen yanındaydı; asasını şömineye doğrultmuştu, “Cesedin yerdeki biçiminden ve diğer ipuçlarından anladığım kadarıyla öldüren lanet aşağı yukarı bulunduğum yerden yollanmış.” Sol elinin işaret parmağıyla kanepenin büyünün etkisiyle yanmış kolçaklarından birini işaret etti. “Buraya temas ettiğinde yolundan hafifçe sapmış ama yine de hedefi bulmuş, büyük talihsizlik.”

Kingsley eli çenesinde, düşünceli bir sesle, “Açı normalden daha dar ve çıkış yeri olması gerekenden alçak gibi…”

Grines onun söylediklerini onaylarcasına başını salladı, “Kesinlikle… Bunun çok mantıklı bir açıklaması var.”

İlgiyle onları izleyen Mr Weasley’in kafası biraz karışmış gibiydi, “Bu şartlar altında saldırganın bir insan olmadığını mı düşünmeliyiz? Bir cincüce? Ya da başka bir ev cini? Suç aleti çalıntı bir asa olabilir mi?”

Grines başını iki yana salladı, “Hayır, sanmıyorum. Benim farklı bir teorim var…”

Eğilerek Crookshanks’in saklandığı koltuğun altına baktı ve kediye seslendi, “Crookshanks, yardımına ihtiyacım var.”

Kedi hiçbir tepki vermedi birkaç saniye sonra itiraz eder bir tavırla miyavladı.

Grines ısrar etti, “Haydi ama… Kreacher’ın katilini bulmalıyız…”

Crookshanks’ı bir süredir oradan çıkarmaya uğraşan ve kesin bir başarısızlığa uğrayan  Hermione’nin şaşkın bakışları altında gizlendiği yerden çıktı, bir yandan mırıldanırken hafifçe sekerek Grines’in ayaklarının dibine kadar geldi. Grines onu özenle kaldırdı ve kucağına alarak başını okşamaya başladı. Kedi bunun üzerine önce hafif hafif, sonra büyük bir gürültüyle guruldamaya başladı, bir yandan da gözlerini kocaman açarak sanki etrafından gelebilecek tehlikelere karşı tetikte bekliyordu.

Grines kedinin patisine dokununca hayvan gözlerini kısarak tırnaklarını çıkardı ve hırladı.

“Tamam, tamam, sakin ol bakalım… Şimdi bana nerede olduğunu göster.”

Yavaşça Crookshanks’i yere bıraktı, hayvan sendeleyerek etrafı kokladı ve koltuğun arkasına doğru yürüdü, sonra da kuyruğunu altına alarak oturdu. Grines onu takip ederek parkeyi karış karış inceledi, sonunda belli bir noktada duraksayıp heyecanlı bir şekilde bağırdı: “İşte burada…”

Kingsley ve Mr Weasley merakla kafalarını onun işaret ettiği yere doğru uzattılar. Mr Weasley gözlerini kısarak sordu: “Bu kan mı Arcanus?”

Grines parmağını yere yapıştırdı, kaldırdığında ucunda kırmızı bir leke vardı, “Hiç Kuşku yok ki öyle. Lanetin bu kadar alçaktan ve yere paralel gitmesinin sebebi…” duraksadığında yere eğilerek Crookshanks’i tekrar kucağına aldı ve ayağa kalktı, “Bu akıl küpü,  tüylü dostumuz. Belli ki tam laneti yollarken katile saldırmış ve onu yaralamış. Bu arada kendi de yaralanmış…”

İncitmemeye çalışarak kediyi Hermione’ye gösterdi, “Yarın patisine baktırmak için Diagon Yolu’na götürmek isteyebilirsin.” Hermione teşekkür ederek Crookshanks’i eline aldı ve yaralı patiyi incelemeye başladı.

Mr Weasley, “Peki şimdi ne olacak?” diye sordu.

Bu defa sorusunu yanıtlayan Kingsley oldu, “Kan örneğini Azkaban’a yollayacağız. Orada daha önce sabıkası kayda alınmış suçlulara ait örneklerle karşılaştırılacak. Eğer eşleşme çıkarsa kim olduğunu bulduk demektir.”

Grines düzeltti, “Ya da kim olduklarını…”

Kingsley gözlerini şaşkınlıkla açarak, “Bu sonuca nasıl vardın?” diye sordu.

Grines, “Ayak izlerinden…” diyerek sözlerine devam etti. “Harry geldiklerinde kapının açık olduğunu söyledi. Belli ki geçtiğimiz yıl Hermione’nin Yaxley’i yanlışlıkla buraya getirmesiyle Fidelius Büyüsü bozulmuş. Eve giren her kimse Yaxley’in geçen yıl yanısıra cisimlenme ile getirdiği ölüm yiyenlerden biri olmalı, ki halen Azkaban’a atılamayan, kaçak olan iki tanesini tanıyoruz.”

Bunları söyledikten sonra ellerini arkasında birleştirip kaşlarını çattı, odanın içinde bir aşağı bir yukarı volta atmaya başladı, “Kapıyı açtılar, sessizce içeri girdiler ve beklediler.” Yeri işaret etti,  “Koridorda parkeler eriyen kardan dolayı ıslanmıştı.” Parmaklarını görünmez bir izi takip eder gibi yavaş yavaş kaldırdı ve bu defa duvarı gösterdi, gözlerine dalgın bir bakış yerleşmişti, “lekeler doğrudan merdivenlere gidiyordu ve çift ayak izi vardı. Girdiklerinde ev cininin ayak seslerini duymuş ve bu yüzden yukarı çıkmış olmalılar.”

Mr Weasley kaşlarını çattı, “Zavallı Kreacher’a neden saldırmak istemiş olabilirler ki?”

Grines omuz silkerek yanıt verdi, “Kreacher ile bir dertleri olduğunu sanmıyorum. Bence buraya Harry, Ron, Hermione ya da üçü için birden gelmişlerdi. Fakat…”

Grines kararsızca duraksadı, gözleri zeminde tek bir noktada sabitlendi, “Anlamsız… Çok anlamsız…” Başını iki yana salladı.

Kingsley kuşkuyla, “Kafanı kurcalayan nedir Arcanus?” diye sordu. “Varsayımların tutarlı görünüyor,” diyerek arkadaşını aklından geçenleri söylemesi için cesaretlendirdi.

Grines bir rüyadan uyanır gibi kafasını kaldırdı, “Neden Noel gecesi? Anlamsız olan bu! Bir saldırının keşif süreci, uygulaması ve kaçış planı olur. Bu evde dördünün yaşadığını biliyorlardı, bunu teyit etmek için mutlaka keşfe çıkmış olmalılar.” Duraksadı, “Ama Noel’de Kovuk’a gitme ihtimalleri burada olma ihtimallerine göre çok daha yüksekti. Neden bu kadar gün dururken evin boş olma ihtimalinin en yüksek olduğu Noel gecesi saldırmayı tercih ettiler?”

“Bunun tek bir açıklaması var…”

Tüm kafalar arkalarından yükselen sesin sahibine doğru döndü, Harry yanında Elwyn ile beraber oturma odasına girmişti. Gözlerini kararlı bir şekilde Grines’e dikerek, “Birileri benim evde Kreacher ile yalnız olacağımı düşünüyordu, haklıydı da. Bakanlıkta Elwyn ile karşılaşmasaydım baskın esnasında burada Kreacher ile yalnız olacaktım…”

Bu sözler üzerine uzun bir sessizlik oldu. Mr Weasley endişeyle, “Harry, burada olacağını bizim dışımızda kim bilebilir?” diye sordu. Harry kafasını iki yana salladı, “Bu sorunun yanıtını şimdilik bilmiyorum ama emin olun bulacağım…” Son derece ciddi görünüyordu.

Kingsley Shacklebolt davudi sesiyle söylenenleri onayladı, “Harry haklı. Bu olanların hiçbiri tesadüf değil. Soruşturmayı derinleştireceğiz. Lütfen artık hiçbir şeye dokunmayın. Şimdilik öğreneceğimizi öğrendik sayılır.”

Mr Weasley’e döndü, “Arthur, Harry, Ron ve Hermione’yi al, Dedalus ve Hestia’yla Kovuk’a gidin. Bir süre de orada kalın. Ben Arcanus ile bir süre daha burada olacağım. Herkes için uzun bir gece oldu.”

Crookshanks mırıldanarak Hermione’nin elinden yere atladı ve sanki eşyalarını toplamak niyetindeymiş gibi Hermione’nin odasına yollandı. Hermione ve Mr Weasley alt katta endişeli bir ifadeyle onları bekleyen Ron ile Ginny’nin yanına indiler. Elwyn büyük bir sükûnetle odayı inceleyen Harry’nin kolundan tuttu, Grines ve Kingsley’den uzaklaştırdı, odanın diğer ucuna kadar beraber yürüdüler, “Harry, İyi misin?”

Harry sakince yanıtladı bu soruyu. “İyiyim,” dedi. Sustu ve gözlerini yere indirdi, “Sadece suçluluk duyuyorum, Kreacher için üzülüyorum. Bu şekilde gitmeyi hak etmedi.”

Elwyn başını yana eğdi, “Kreacher konusunda haklısın, ama suçluluk duyman için bir sebep yok, bunların olacağını bilemezdin…”

Harry, “Tabi ki bilemezdim, bilmiyordum,” dedi ve devam etti,  “Ama kendimi kandırdım, Voldemort gidince her şeyin sona ereceğini sandım… Güvende olduğumuzu sandım… Daha tedbirli olmalıydım. Sirius…”

“Vaftiz Baban…” diye tamamladı Elwyn onun sözlerini;

Harry “Doğru,” dedi, “Böyle zamanlarda ona ne kadar ihtiyacım olduğunu anlıyorum. Bu ev onun için Azkaban’dan farksızdı, çünkü dışarı çıkamıyordu. Bu yüzden çoğu zaman yanımda değildi ama aklımı ne zaman bir şey kurcalasa, ne zaman üzüntü ya da endişe duysam bana mutlaka bir şekilde ulaşırdı. Bazen…” önlerinde odunların çatırdadığı şömineye baktı, gözleri parıldadı, “Yine bir şekilde alevlerin içinde görünüp bana yardım edecekmiş, benimle konuşacakmış gibi geliyor…”

Elwyn anlayışla gözlerinin içine baktı, “Harry o gitti… Gelecek Postası yazmıştı…”

Harry yutkundu, sanki bir şey boğazına takılmış kalmıştı, “Evet, gitti… Ama sanki ölmemiş gibi geliyor. Cedric’i, Fred’i gördüm, Dumbledore’u… Tonks ile Lupin’i… Hepsini bir şekilde kabullendim. Hatta kendi ölümümü bile…” İçinde Kapanışta Açılırım yazan Altın Snitch gözünün önünde canlandı. “Ama Sirius, Bellatrix onu lanetledikten sonra bir kapıdan geçti, tül bir perdeden. Gerçekten ölmüş olduğunu bilsem, bunu bilebilsem, belki…”

Elwyn sessizce onu dinledi, Harry’nin bu hislerini uzun zamandır içinde tuttuğunu fark etmişti, sabırla sözlerini bitirmesini bekledi.

“…Kabullenmek daha kolay olurdu. Sirius bir Animagus’tu. Beşinci sınıfa geçeceğim yaz, kuzenimle Privet Drive’da Dolores Umbridge’nin yolladığı iki Ruh Emici’nin saldırısına uğradık ve kurtulabilmek için Patronus Büyüsü yapmak zorunda kaldım. Bu yüzden Sihir Bakanlığıyla başım derde girdi. Okuldan atılırım diye ödüm patlıyordu. Duruşmaya giderken siyah bir köpeğe dönüşüp bana eşlik etti. Ron ve Hermione yanımda olduğu için şanslıyım ama Sirius’un benimle olması…”

“Sanki bir ailen varmış gibi hissettirdi…”

“Aynen öyle… Öldüğü gece herkesi peşimden Bakanlık’a sürüklemesem şu anda hayatta olabilirdi. Ya da Pettigrew kaçmasaydı bir şekilde aklanabilirdi, özgür olurdu, benimle olurdu…”

Elwyn kollarından hafifçe tuttu, “Her şeyi düşünemezsin, herkesi kurtaramazsın… Elinde olmayan şeyler için endişelenmeyi bırak. Şu an yapabileceğin en iyi şey, Kingsley ve Arcanus ile Kreacher’a bunu yapanları bulmak.”

Harry uzun uzun düşündü, kabullenmeye çalıştı, “Belki de haklısın,” dedi sonunda. Elwyn’in gözlerinin içine bakarak, “Bu gecelik Mr Weasley ile gideceğim,” dedi. Onun yüzünde mutsuzluğun bir gölgesini görmeyi bekledi ama Elwyn gülümsedi: “Güvende ol,” dedi.

Harry de onunkine buruk bir gülümsemeyle karşılık verdi, “Sen de…” Aniden aklına gelmiş gibi tekrar söze girdi, “Bu arada, KŞS’lerinden kaytarmak istersen…”

Sözünü tamamlayan Elwyn oldu, “Ya da bir Hogwarts son sınıf öğrencisini darp etmek gerekirse, evet, seni çağırırım.”

Beraber alt kata indiler, Mr Weasley, Ginny, Ron ve Hermione Ron’un odasına geçmişti, sesleri üst kattan geliyordu. Kapının eşiğinde tek başlarınaydılar.

Harry, “İyi geceler Elwyn,” dedi.

Elwyn ona bakarak başını salladı, “İyi geceler Harry – insan bludger- Potter…”

Genç cadı Grimmauld Meydanı’nın kapısından dışarı çıktı, tepesine yağan karların altında, kaldırımda bir an durup Harry’ye baktı. Harry o yas anında bile içini mutlulukla dolduran yeni bir duygunun varlığını keşfetti. Elwyn ona el salladı, sonra da cisimlenerek karanlıkta yok oldu. O gittiğinde Harry eski karamsar ruh haline geri döndü ve bu durum hiç hoşuna gitmedi.

Kreacher’a veda etmek için tekrar birinci kata çıktı. Arcanus Grines ve Kingsley hala şöminenin önünde hararetle bir şeyler tartışıyordu, gelenin Harry olduğunu fark edince bir an susup ona baktılar, sonra konuşmalarına daha cansız bir tonda devam ettiler.

Harry Kreacher’a doğru eğildi, başını elleri arasına aldı ve kulağına fısıldadı, “Ne pahasına olursa olsun… Sana bunu yapanları bulacağım.” Ev cininin kafasını yavaşça yere bıraktığında küçük, yaşlı vücudu cansız bir kukla gibi oynadı. Bu görüntü Harry’nin içini acıttı. Bir yolunu bulup Kreacher’ı onurlandırmaya karar verdi.

Kreacher nereye gömülmeliydi?

Aklından tek bir yer geçiyordu; Kreacher en çok sevdiği insanların, ailesi olarak kabul ettiği Black’lerin yakınında yatmalıydı son uykusuna.

Harry onun Black aile mezarlığında gömülmesini sağlayacaktı. Hatta eğer elinden gelirse Regulus Black’in yanına. İkisi de çok acı çekmiş, Karanlık Lordun acımasız dünyasında hak etmedikleri bir ölüme yürümüşlerdi. Harry Regulus’un intikamını almıştı, Kreacher’a olanların hesabını da soracaktı. Kararlılıkla tekrar ayağa kalktı, sabırla Kingsley ile Arcanus’un konuşmasının bitmesini bekledi. Bir dakika sonra Kingsley Shacklebolt Grines’i başıyla selamlayarak alt kata indi. Harry Grines’in yanına yaklaşıp “Mr Grines, bir dakikanız var mı?” diye sordu.

Grines onun kendisiyle konuşmak istemesine şaşırmış gibiydi, apaçık bir merakla Harry’ye baktı, “Tabii ki,” dedi.

Harry hiç duraksamadan “Haklıydınız,” dedi.

Grines, “Ne konuda?” diye sordu.

“Seherbaz olmaya hazır olmadığım konusunda…” Hazmetmesi zor bir durumu kabullenen biri edasıyla devam etti sözlerine, “Albus Dumbledore bana daima Lord Voldemort’a karşı olan üstünlüğümün sevme yeteneğinden kaynaklandığını söylerdi.” Harry dudak büktü, “Kısmen haklıydı da. Aileme duyduğum sevgi bana hep yol gösterdi ve Godric’s Hollow’da, Little Hangleton’da canımı da kurtardı.”

Gözlerini yere dikti, “Öte yandan zayıflıklarım da çoktu. Zihinbendde asla iyi olamadım, çünkü kafamı bir türlü boşaltamıyordum. Zor anlarda daima hislerimin beni yönlendirmesine izin verdim.” Grines’in doğrudan gözlerinin içine baktı, “Bakanlıkta ilk tanıştığımızda size, hatta Hogwarts’ta Zihinbed derslerinde benzer şeyleri söylediğinde Profesör Snape’e çok kızmıştım.” Acı bir şekilde gülümsedi, “Ama şimdi anlıyorum ki, iyi bir Seherbaz olmak için, bu işi gerçekten bitirebilmek için söylenenlerin doğru olduğunu anlamam gerekiyordu. Severus Snape onu bu şekilde alt etti, duygularından arınarak…”

Gözlerini yeniden Grines’e dikti, “Bana bu işi bitirmem için yardım edin…”

Grines ona az önceki sözlerini tartıyormuş gibi baktı. Sanki ne kadar kararlı, kendinden emin ve ciddi olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi. Sonunda hiçbir şey söylemeden Harry’ye elini uzattı. Harry onun elini sıkıca kavradı ve tokalaştılar.

* * *

Harry odasına geçip sırt çantasına aceleyle birkaç kıyafet tıkıştırdı, sonra da çantasını omzuna atıp alt kata indi. Mr Weasley, Ron, Hermione ve Ginny gitmeye hazır bir şekilde onu bekliyordu. Ginny ona buz gibi soğuk bir ifadeyle baktı. Harry bu bakıştan ve mesafeli tavrından onun geldiğine pişman olduğunu hissedebiliyordu ama yapacak bir şey yoktu. Ginny’yi buraya davet etmemişti. O gece evde yaşananların hiçbiri Harry’nin rızasıyla olmamıştı.

Dedalus ve Hestia’nın da aralarına katılmasıyla hep beraber Kovuk’a cisimlendiler.

Hermione kendisini iyi hissetmediğinden herkesten izin istedi ve doğruca Ginny ile kalacakları odaya geçip yattı. Harry o giderken arkasından baktı, Kreacher’ın ölümünün Hermione’yi çok etkilediğini düşündü. Ne de olsa yıllardır ev cinine iyi davranılmasını söyleyen kişi o olmuş ve beraber yaşadıklarından cine fazlasıyla alışmıştı. Ama Hermione’nin çok güçlü bir cadı olduğunu ve bunu da atlatacağının farkındaydı.

Ron’la ikisi Ron’un Kovuk’taki eski odasına geçtiler ama hemen uyumadılar. Karanlıkta uzun uzun sohbet ettiler. Mayıs ayından beri olanları, Ölüm Yiyenlerin Borgin & Burkes’te, sonra Little Hangleton’da görülmelerinden İrlanda’ya kaçışlarına, oradan geri dönüşlerine ve Grimmauld Meydanı’ndaki trajediye kadar her şeyi karşılıklı tekrar ettiler. Sonunda uykuya daldıklarında Grimmauld Meydanı’ndan yanlarında getirdikleri Büyücü Saat dörde geliyordu. Köstekli saatine bakan Büyücü artık yatmalarını, onların seslerinden uyuyamadığını, gecenin bu saatinde ne konuşuyorlarsa sabahı bekleyebileceğini söyleyerek onları payladı. Harry ile Ron önce bu tavra kızsalar da sonrasında ona hak verdiler. Ron ışığı söndürüp Harry’ye iyi geceler diledi ve yorganının altına girdi. Birkaç saniye içinde de uyuyakaldı.

Harry, yorgun olmasına rağmen birkaç dakika Kovuk’un penceresinde ince ince yağan karı izledi, sonra uykuya daldığı anda kendisini tanıdık bir rüyanın ortasında buldu.

Bakanlıktan döndükleri gece gördüğü, Griyffindor yatakhanesinde uyandığı o garip rüyanın içindeydi yine; yatağında doğruldu; tam karşısındaki yatakta Peter Pettigrew uyanmış, gözlerini ona dikmiş bakıyordu. Harry bu defa onu görünce irkilmedi, Peter ona kapıyı işaret ederek “Zamanı geldi,” dedi,  ayağa kalktı. Kendilerini St Mungo’nun beyaz koridorlarından buldular. John Beresford elinde Ateşokunu tutarken kalın çerçeveli gözlükleriyle bir böcek gibi görünen Mrs Trelawney ile sohbet ediyordu; Harry yanından geçerken sinsi sinsi güldü. Bir an sonra Harry hastane odalarının önünden geçiyordu. Kafasını çevirdiğinde yatakta yatanın kendisi olduğunu fark etti,  Elwyn onun yaralarını sarıyordu. Odanın tam ortasında dev bir ağaç vardı, ürkütücü, yüksek bir ağaç. O kadar büyüktü ki Harry kafasını kaldırdığında tavanı delip geçtiğini fark etti.  Ağacın karanlık dalları arasında sarımtırak gözler onu izliyordu, Harry endişeyle koridorda yürümeye devam etti.

O sırada karşısına yıkılmak üzere olan, eski bir Malikâne çıkmıştı. İkinci katının sol üst penceresinde mumun titrek alevi perdeyi aydınlatıyordu. Bir erkek gölgesi ayağa kalktı. Elinde tehlikeli görünen, Harry’nin asaya benzettiği bir şey vardı ve onu Harry’ye doğrulttu. Harry arkasını dönüp kaçmaya çalışırken koca kıskaçlarını açıp kapayarak üstüne gelen bir Akromantula gördü ve bağırmaya başladı.

Uyandığında nefes nefeseydi ve ter içinde kalmıştı. Ron odadaki diğer yatakta hala ağzı açık uyuyordu. Güneş yeni doğmuş olacak henüz Kovuk’ta hiçbir hareketlenme duyulmuyordu.

Harry rahatlayarak tekrar yatağına girdi ve tavanı izlemeye başladı. Bir süre kafasına dolan düşünceler yüzünden uyuyamadı. Aynı rüyayı ufak tefek farklarla tekrar görüyor olması sadece yaşadığı gerginliğin doğal bir sonucu muydu? Yoksa şu an çıkaramadığı farklı bir anlam mı taşıyordu? Bu ikilem üzerine düşünüp durdu, yatağında döndü. Sonunda tekrar uykuya daldı ve bu defa hiç rüya görmedi.

Sabah uyandığında denizin derinliklerinden yüzeye çıkma hissiyle döndü gerçek dünyaya, Noel gecesi yaşananları hatırlaması biraz süre aldı. Gözlerini açtığında ilk önce kendi yatağında değil, Kovuk’ta yine Ron’la aynı odada uyanmış olduğuna şaşırdı, sonra Kreacher’ın Grimmauld Meydanı Birinci Kat oturma odasında başı elleri arasında cansız yatışını hatırladı. Hemen ardından da Elwyn Baines ile olanları. Ginny’nin oturma odasına girdiğinde Harry ile Elwyn’i gördüğü anda yüzünde beliren hayal kırıklığı ifadesi gözünün önünde canlandı. Ama Ginny ile arasında geçenler o anda sorunlarının en küçüğü sayılabilirdi. Yine de Kovuk’u hızla terk etmek şu anda yapabileceği en iyi şey olurdu. Çünkü ikisini de zor durumda bırakmak istemiyordu.

Yatakta doğruldu, Ron ise yorganını çekiştirerek duvara doğru döndü ve horlamaya devam etti.

Bir gece önce yağan karı hatırlayarak çantasını açtı, üstünü sımsıkı giydi, yüzünü yıkadı ve merdivenlerden aşağı indi. Ocakta demlik ıslık çalarak fokurduyordu ancak Mrs Weasley ortalıkta görünmüyordu. Harry buna memnun oldu; her ne kadar Ron’un annesini çok sevse de Gelecek Postası’nın asparagas haberlerinden birinde Hermione ile isimleri birlikte anıldığında ona ne kadar soğuk davrandığını unutamamıştı. Ginny’nin annesiyle konuşup konuşmadığını, konuştuysa tepkisinin ne olacağını pek kestiremiyordu.

Biraz hava almak ve kafasını toplamak için dışarı çıktı ve bahçeye yöneldi. Hava buz gibiydi ancak yağan kar iklimi biraz olsun yumuşatmıştı. Çitin öte yanında Dedalus Diggle bir elinde asası, diğer elinde üzerinde dumanı tüten kahve kupasıyla nöbet tutuyordu. Harry’yi görünce kupayı havaya kaldırdı. Harry de onu minnetle selamladı, talihsiz adamın bu soğukta dışarıda nöbet tutmasının tek sebebi kendisiydi.  Bir an yanına gitmeyi düşündüyse de biraz yalnız kalmaya ihtiyacı olduğunu fark ederek vazgeçti, çiçek tarhlarının arasında dolaşan yeryücelerinin tam karşısında bir bank vardı, üzerindeki karları temizleyerek oturdu.

“Senin için endişelendiğimden gelmiştim…”

Hemen arkasından gelen bu ses Harry’nin irkilmesine sebep oldu. Panikle ayağa fırlayıp elinde asasıyla, arkasını döndüğünde Ginny’nin ellerini kavuşturmuş karla kaplı tepeleri izlemekte olduğunu gördü. Bilmeden tam da onun olduğu yere gelmişti. Belli ki Ginny’yi de uyku tutmamıştı. Bir an için yanına mı gitmeli yoksa olduğu yerde mi kalmalı karar veremedi. Sonra hiçbir şey yapmak zorunda olmadığını düşündü ve içinden nasıl geliyorsa öyle davrandı.

“Teşekkürler. Ben iyiyim.”

“İyi olduğunu fark ettim,” dedi Ginny sitemkar bir ifadeyle.

Bu imalı söz Harry’nin içinde bir öfke dalgasının yükselmesine sebep oldu. Yine de kendisini dizginlemeyi başardı. Ginny sözlerine devam etti:

“Bu teşekkür edilecek bir şey değil. Yanlış anlamaman için söyleme ihtiyacı duydum, sonuçta bittiğini söyleyen bendim.  Bu yüzden sana kızmadım.”

Harry onun kendisine kızıp kızmadığını pek merak ediyor değildi, yine de başını sallamakla yetindi.

“Herkesin yoluna gitmesi en doğrusu. Noel’den sonra zaten okula dönüyorum. Paskalyayı da Hogwarts’ta geçireceğim.”

Harry bunun sebebinin Jonathan Beresford olup olmadığını merak ettiyse de yorum yapmadı, yine sessiz kalıp sadece onaylar şekilde başını salladı.

“Mezuniyet 19 Haziran’da, yani hazirana kadar eve gelmeyeceğim. Güvenliğin için Kovuk’ta kalmanın doğru olduğunu düşünüyorsan, haberin olsun.”

Konuşması kararlı ve duygusuzdu. Harry de onun gibi bu işin hızlı ve acısız bitmesini istiyordu, bu yüzden aynı kararlılıkla yanıt verdi.

“Bugün Grimmauld Meydanı’na döneceğim. Kimseden kaçıp saklanmaya niyetim yok. Paskalya’da ya da ne zaman istersen buraya geri dönebilirsin, ben olmayacağım.”

Ginny kaşlarını çattı, bu defa o sanki eve neden döndüğünü biliyorum dermiş gibi bakıyordu. Yine de o da hiçbir şey söylemedi. Harry ayağa kalktı, Ginny’ye doğru yürüdü, elini uzatarak “Kendine iyi bak,” dedi.  Ginny onun elini yumuşak bir şekilde sıkarken ciddi bir ifadeyle başını salladı.

Harry arkasını döndü, karta bata çıka Dedalus Diggle’a doğru yürüdü. Onu tekrar selamladı ve bir süre havadan sudan konuştuktan sonra Grimmauld Meydanı’na döneceğini söyledi. Dedalus Williamson’un evde onu beklediğini söyledi. Harry bir defa daha minnetle gülümsedi ve Kovuk’un bahçesine baktı. Ginny içeri girmişti, bunun üzerine Harry yeniden Grimmauld Meydanı On İki Numara’ya cisimlendi.

Eve geri döndüğünde Williamson muhtemelen yorgunluktan, bitkin ve dalgın bir halde nöbet tutuyordu. Yine de Harry’ye son havadisleri vermekte gecikmedi: Bakanlık gece Kreacher’ı götürmüştü. Williamson Kingsley Shacklebolt’un ev cininin Harry’nin arzu ettiği gibi Black aile mezarlığına defnedileceğini söylediğini duymuştu.

Harry teşekkür etti ve içeri girdi. Ev sessizdi. Sanki bir gece önce hiçbir şey olmamış gibi sessizdi hem de. Halbuki orayı ev yapan parçalardan biri sonsuza dek yok olmuştu. Harry zamanın nankör olduğuna karar verdi bir kez daha. Yıllarını o eve vermiş olan Kreacher hiç var olmamış gibiydi şimdiden.

Harry aşağı, mutfağa indi, kilerden Kreacher’ın eşyalarını toplayarak bir sandığa kaldırdı. Sonra da Ron ile Hermione Grimmauld Meydanı’na dönene kadar savunma büyülerini çalışmak için oturma odasına geçti, şöminenin tam karşısında pozisyon aldı.

Asasını havaya kaldırıp gözlerini kapadı, Telum Exspiravit kelimeleri döküldü dudaklarından, bir an için bedeni anafora kapılır gibi döndü, yok olup şak sesiyle aynı yerde tekrar belirdi.

Telum Exspiravit…

Birkaç adım öteye cisimlenip asasını görünmez bir düşmana sapladı.

Telum Exspiravit…

Kreacher’ın cansız bedeni sanki hala az ötede yeşil sarmaşık desenli halının üzerinde yatıyordu. Zihnini boşaltmaya, Kreacher’ı düşünmemeye, Grines’in söylediği gibi bir hiç olmaya çalıştı.

Telum Exspiravit…

Yeşil kıvılcımlar Grimmauld Meydanı’nın geniş pencerelerinde parıldıyordu.

* * *

Harry, Ron ve Hermione’nin Noel gecesi Kovuk’ta olan biteni konuşabilmesi ancak baskının üzerinden bir hafta geçip hayatın normale yakın seyretmeye başlamasıyla mümkün oldu.

Ron ile Hermione’nin anlattığı kadarıyla Weasley’ler ile Granger’ların Kovuk’taki buluşması cep sinsioskopları çalmaya başlayıncaya dek son derece keyifli ve eğlenceli geçmişti. Mr Weasley’in abartılı karşılaması, ardından Muggle dünyası üzerine sorduğu sorular sık sık Mrs Weasley’in, “Neden misafirlerimize biraz mola vermiyorsun Arthur?”, “Helikopterlerin havada nasıl durduğu bu kadar önemli mi?” veyaArthur o şarjlı matkabı lütfen yerine koyar mısın? Elinden bir kaza çıkacak,” gibi uyarılarıyla kesilmişti. Yine de Mr Granger büyük bir sabırla Arthur Weasley’in tüm sorularını yanıtlamakla kalmamış aynı zamanda yanında ev hediyesi olarak getirdiği üçlü priz ve beş metrelik uzatma kablosuyla gönülleri fethetmişti. Bu arada Mrs Granger’ın da son derece yetkin bir aşçı olduğu ortaya çıkmıştı. Özellikle tarçınlı puding ve kabaklı kek tarifiyle Mrs Weasley’in takdirini kazanmış ve ikili uzun, derin bir sohbete dalmıştı. Ron Mr Granger’a büyücü satrancını kısaca öğretmiş, rakibi usta bir muggle satranç oyuncusu olduğundan oyunu hızla kavramayı başarmış ve onu gerçek anlamda zorlamıştı. Hatta Ron iyi bir maç çıkararak gelecekteki kayınpederinin gözüne girmeye uğraştığı için kritik bir hamleye karar vermek için  o kadar uzun süre düşünmüştü ki atlar uyumak için ağıllarına dönünce oyun yarım kalmıştı.

Ron ve Hermione de aynen Harry gibi saklanarak yaşamak istemiyordu, ama baskından sonra hayat tarzları değişmişti. Artık Grimmauld Meydanı On iki Numara’nın yeni kuralları vardı. Ev işleri, bulaşık yıkamak, yemek yapmak, evi süpürmek gibi görevlere pek de alışık olmayan Ron’un tüm itirazlarına rağmen, üçü arasında adaletli bir şekilde bölüşülmüştü. Yine de Ron bir şekilde kendi sorumluluklarını ufak tefek ayak oyunlarıyla Harry ile Hermione’ye yüklemeyi başarıyordu. Hermione bir keresinde onun kirli su kovasına batırdığı paspasla yeri silmeye çalıştığını gördüğünden cinnet geçirip bağırıp çağırmış, elindeki paspası kapıp temizliğe kendi başına devam etmişti.

Güvenlik konusu da artık eskisine nazaran çok daha fazla ciddiye alınıyordu. Dedalus, Hestia, Williamson ve başka seherbazlar Grimmauld Meydanı’nda dönüşümlü olarak nöbet tutuyor, üçlü, giriş çıkışlarıyla ilgili onları düzenli olarak bilgilendiriyordu. Eve her gelen mutlaka güvenlik sorularına tabi tutuluyor, içeri girmesine tüm soruları doğru yanıtladıktan sonra izin veriliyordu.

Seherbazlık Sınavı yaklaştıkça Harry ile Ron’un Bakanlık ziyaretleri artıyordu; Robards, Kingsley ve Grines’in uygulamalı özel dersleri ve bir yandan Hogwarts’taki FYBS’lere hazırlanan Hermione’nin kuramsal sınav için verdiği özel destek sayesinde ikili artık neredeyse hazır gibiydi. Bunların dışında Harry’nin Seherbazlık yolunda büyük bir avantajı da Elwyn’in varlığı oldu.

Harry, Ron’a ve Hermione’ye olan saygısından onu Grimmauld Meydanı’na davet etmiyordu. Ron’un bu konuda desteği onun için önemliydi ama Ginny yüzünden hiçbir şekilde bu ilişkiye taraf olmak istemiyordu. Hermione ise hem Ginny’nin iyi arkadaşıydı hem de Elwyn’i daha bu ilişki gündeme gelmeden önce bile bir türlü sevmeyi başaramamıştı. Harry bu anlaşmazlığın bir başka sebebinin kıskançlık olduğunun da farkındaydı. Elwyn’in zeka konusunda Hermione’den eksiği yoktu. FYBS’de yedi dersten Olağanüstü almış ve Hogwarts’ı onur derecesiyle bitirmişti. Üstelik bunu yaşça büyük büyücülerle yarışmasına rağmen yapmayı başarmıştı.

Elwyn Harry’ye daima zayıf olduğu ve zayıf olduğunu çoktan kabullendiği iyileştirici büyüler konusunda sınırsız destek oldu. Son derece sabırlı ve olgun bir yapısı vardı, bu özellikleri onu başarılı bir eğitmen yapıyordu. Harry basit yaralanmalardan öte artık ciddi büyü kazalarını düzeltecek seviyeye gelmeyi başarmıştı. Bu, aynı zamanda hiç yaşamadığı, değişik bir tecrübeydi. Elwyn’den bir şeyler öğrendikçe ona olan saygısı artırıyor ve ilişkileri güçleniyordu.

Ocak ayı da böylece bitti ve şubat ayı çabucak geldi. Şubatta hayatlarında çok köklü değişiklikler oldu ve bu değişiklikler Sevgililer Gününde ortaya çıktı.

Harry 14 Şubat cumartesi sabahı uyandı, yüzünü yıkamaya giderken Ron’un odasının kapı aralığından baktı ve genellikle o saatte horlarken görmeye alıştığı arkadaşının çoktan uyanmış olduğunu fark etti. Ron ayaklarını yataktan aşağı uzatmış, gergin bir ifadeyle yerdeki parkeleri inceliyordu. Harry bir sorun olduğunu düşünerek içeri girdi ve bembeyaz bir suratla midesini tutan Ron’a baktı,

“İyi misin?”

“Pek Sayılmaz?”

“Ne oldu Ron?”

“Yok bir şey. Sadece midem bulanıyor… Sanırım şeyden… Eee… Heyecandan…”

“Neden?”

“Söylerim ama dalga geçmeyeceksin. Zaten bir konuda fikrine ihtiyacım var…”

Ron gergin bir ifadeyle baktı, sonra ayağa kalkıp kapıyı örttü. Geri döndüğünde yatağın altına eğildi ve bir kutu çıkardı. Kutuyu açtığında Harry’nin gözleri koca koca açıldı. İçinde siyah kadife kutunun içinde pahalı görünen bir yüzük vardı.

“Yoksa?”

Ron yutkundu ve Harry’ye hipogrif kasesinde yenmeyi bekleyen ölü bir sıçan gibi baktı ve “Evlenme teklif edeceğim,” dedi.

Suratı bembeyazdı, ayağa kalkmıştı ve Harry’nin kollarını kerpeten gibi sıkıyordu. Harry heyecandan dehşete kapılmış olan Ron’un ellerini kollarından zorlukla ayırdı, “Teklifin bana edilmeyeceğini varsayıyorum. “

Ron kaşlarını kaldırarak anlamsızca bakmayı sürdürdü.

“Hermione’ye de bu şekilde davranacaksan St Mungo’da bir yer ayırt ki kolunu yerine dikebilsinler. Ron, Planın nedir?”

“Bilmiyorum, Ee, Chef Wizard’ta rezervasyon yaptırdım.”

“Sonra?”

“Eh, yemekten sonra şampanya gelecek ve kadehlerden birinin içinde yüzük olacak, o sırada ona bakıp benimle evlenmesini isteyeceğim.”

“Şey, bunun yeterli olacağından emin misin?”

Ron ona sanki okul sandığından çıkan bir grup yavru akromantula’ya bakar gibi baktı, “Nasıl yani?”

Harry sıkıla sıkıla yanıtladı, “Yani Hermione, daha doğrusu kızlar zaman zaman daha görkemli bir şeyler bekleyebiliyor.” Harry’nin içinde Ron’un evlilik teklifi kötüye giderse ya da acemice uygulanırsa Hermione’nin bunu ona ömür boyu hatırlatacağına dair bir his vardı. Zaten altıncı sınıfta Ron’un bir çay kaşığının duygusal derinliğine sahip olmakla suçlamıştı. Açıkçası Harry Ron’un bu tanımın iyice üzerine yapışacağı bir gece organize ediyor olduğuna dair ciddi kuşkulara sahipti.

Ron ona sanki çataldili konuşmuş gibi baktı, “Nasıl görkemli yani? Kadeh numarasını bir muggle filminde görmüştüm. Orada gerçekten işe yaramıştı.”

Harry çaresiz görünen arkadaşına baktı, “Bilemiyorum Ron, ben hiç evlenmedim. Doğal olarak da hiç evlenme teklifi etmedim. Neden bir kıza sormuyorsun?” Bir an durakladı ve istemeye istemeye “Mesela Ginny’ye…” dedi.

Ron çaresizce başını elleri arasına aldı, “Benimle dalga geçer, Wimple’ın zaman döndürücüsünü kullanarak geçmişe gider ve bugüne dönüp tekrar dalga geçer.”

“Babana sorsan?”

“Yüzüğü ampul kutusunun içine saklamamı söyler.”

Harry acı acı tam da o an Sirius’a gerçekten ihtiyaçları olduğunu bir kez daha kendi kendine itiraf etti. Sirius muhtemelen Muggle doğumlu cadılarla olan tecrübelerini onlarla seve seve paylaşırdı. Yine de kendi bir şeyler üretmek için umutsuzca çabaladı. Sonra aklına bu konuda tecrübesi olan biri daha geldi.

“Ağabeyine sorsan? Bill’e?”

Ron umutsuzca, “Sordum bile,” dedi. “Tatil için Mısır’a gittiklerinde, bir sfenks’in tepesinde teklif etmiş. Yüzük küçük bir hazine sandığının içindeymiş. Kullanabilmek üzere Uysal bir sfenks bulursan gerçekten makbule geçer…”

Harry kendi kafasında Üçbüyücü Turnuvası’ndaki Noel Balosunda dansı açmak için bir partner bulmaları gereken güne geri döndü ve bir kez daha ejderhaları kızlarla ilgili sorunlarına çözüm bulmaya tercih ettiğini fark etti. Sonra da Elwyn’e başarıyla çıkma teklifi ettiğini hatırlayarak en azından bu konuda yerinde saymamış olduğuna sevindi. Ron’a döndüğünde, “Bu durumda Ron, Chef Wizard’a git, yüzüğü kadehin içinde ver, kafasına dikmeyeceğine emin ol, sorun çözülsün,” diyerek kestirip attı. Ron çaresizce kafasını eğdi.

O sırada kapı aniden yumruklanınca ikisi de yerinden zıpladı. Ron panikle yüzüğün olduğu kutuyu yatağın altına iterken “Girin,” dedi. Gelen Hermione’ydi ve esneyerek odaya giriyordu, “Sesinizi duydum. Ne konuşuyorsunuz öyle fısır fısır?” Önce Harry’ye sonra Ron’a baktı, endişeyle sordu: “Ron neden bembeyazsın?”

Harry sakin göründüğünü umarak cevap verdi, “Yanlışlıkla George’un kusturan pastillerinden içmiş.”

Hermione’nin yüzünde kuşkulu bir ifade belirdi, gözlerini kısıp ona imalı imalı, “O zaman çabuk kusup gel, kahvaltı edelim,” dedi ve odadan çıktı. Ron ile Harry birbirine baktı, Ron yutkundu ve Hermione’yi takip etti.

Elwyn neredeyse tüm gün St Mungo’da mesaide olacaktı, bu yüzden Harry ile akşam buluşmaya karar vermişlerdi. Ron ile Hermione’nin bu tarihi günün tamamında beraber dışarıda olacağını anlayan Harry onu Grimmauld Meydanı’na yemeğe davet etmişti.

Yemek yapma konusunda henüz yeterince ustalaşmadığından Diagon Yolu’ndan kendisine yol gösterecek bir yemek kitabı almıştı. Sarı kapağının üzerinde Delectia Collins isminde bir aşçıcadı dumanlar tüten bir yemek kazanını karıştırıyor, arada kepçesine doldurduğu yemeği tekrar içine boşaltıyordu.

Menüde karar kıldıktan sonra, gerekli malzemeleri satın aldı. Eve döndüğünde sarı gözleriyle kendisini izleyen Crookshanks’e kedi ikramlarından verdi ve onun keyifle miyavlamasına sebep oldu.

Harry pişirmeye ya da adına ne denirse, peynirli domates çorbası ile başladı. Çorbayı tatma kısmına geldiğinde renginin kırmızı yerine turuncu olduğunu, içinde topak topak domatesler ve parça etle bataklığa benzediğini, tadınınsa domates suyundan hallice olduğunu fark etti. İçtiği çorbayı lavaboya tükürdü ve hemen ardından tencerenin içindekileri çöpe döktü.

Çorbadan kurtulduktan sonra etleri pişirmeye koyuldu. Etlerle işi bittiğinde beklediğinden az yanmıştı ama hardal sosu için aynı şeyi söylemek mümkün değildi. Dumanın çıkması için dev pencerelerden birini açtı, suratını ekşite ekşite sosu tavadan spatulayla kazıdı. Anlaşılan sağ kalan çocuğun Dean Ormanı’nda Hermione olmadan hayatta kalması bir mucize olurdu.

Yemek saati yaklaşıp hava yavaş yavaş kararırken panik her yanını sarmaya başladı, son çare olarak Chef Wizard’ı aradı ve yirmi sekiz peynirli, karlı Fransız Bahçesi ile bol garnitürlü tereyağlı dağ bifteğinden sipariş etti. Fransız Bahçesini Hermione’nin çok sevdiğini hatırlıyordu. Siparişler yarım saat sonra kar beyazı şirin bir baykuş tarafından getirildi. Harry ona yemek ücretiyle beraber bahşiş de vererek geri yolladı, sonra masayı kurarak Elwyn’i beklemeye başladı. Bir yandan da Ron’u Hermione’ye evlenme teklif ederken hayal edip sırıtıyordu. Hediyesini bir kez daha kontrol etti: Diagon Yolundan aldığı, Elinde asa tutan cadı şeklindeki şişesiyle son günlerin en popüler kadın parfümü olan Femme Magique. Şişeyi güzelce paketletmiş ve yanına bir de Sevgililer günü kartı eklemişti.

O sırada kapının önünde konuşmalar duydu. Giriş koridoruna yöneldiğinde Elwyn’in sesini tanıdı. Williamson muhtemelen ona güvenlik sorularını soruyordu.

Kapıyı açtığında adeta büyülendi. Elwyn mavi atkı ve beresi içinde son derece sevimli görünüyordu ve harika kokuyordu. Harry öylesine mest olmuştu ki Horace Slughorn’un altıncı sınıfta hazırladığı aşk iksirini hatırladı. O anda iksirin hazırladığı mahzende olsa muhtemelen ciğerleri Elwyn’in kokusuyla dolardı; kız Williamson’a iyi akşamlar diledi ve Harry onu içeri davet etti.

Elwyn Harry’yi öptü, sırt çantasını omzundan çıkardı, nedense üzerine ufak bir şemsiye yerleştirmişti. Harry çantada bir şeyin kıpırdandığını fark etti.

“İçinde ne var?” diye sordu.

Elwyn parlak mavi gözleriyle gülümserken verdiği yanıt sıradışıydı:

“Sana Sirius’u getirdim…”

* * *

Harry’nin onun neden bahsettiğini anlaması birkaç saniye sürdü ve aklından belki de milyonlarca aykırı düşünce geçti. Sonra çantanın üstündeki şemsiye hafifçe oynadı ve yere düştü. Yavru bir köpek görünmüştü: Kapkara bir Alman Çoban Köpeği…

Elwyn çantanın iplerini çözdü ve onu serbest bıraktı, küçük köpek aşağı atladı ve parkenin üzerine oturarak merakla Harry’yi süzmeye başladı.

“Harry? Tanıştırayım, Sirius… Sirius, bu Harry…”

Harry bu şirin köpeğe karşı içinde kontrolsüz bir sevgi hissetti, hemen eğilip kucağına aldı ve “Merhaba,” dedi. Sirius ona keyifle havlamaya başladı.

Elwyn, “Onu Diagon Yolu’nda Sihirli-Hayvan Dükkanının önünden geçerken fark ettim. Anladığım kadarıyla annesi onu reddetmiş, sahiplendirmeye çalışıyorlardı.” Harry’nin yanına yaklaştı ve koluna dokundu, “Seni koruyabilmek için biraz daha büyümesi gerekir, asla alevlerden kafasını uzatarak akıl veremez ama en azından terliklerini kemirebilir.”

Harry Sirius’un vaftiz babasının dönüşmüş haline ne kadar benzediğini şaşkınlıkla fark etti. Sirius Black ile ilk karşılaştığında kendisini tutamayarak ailesine hakaret eden Marge Hala’yı şişirmiş ve Privet Drive 4 numaradan gökyüzüne yollamıştı. Sonra da Hogwarts’tan atılacağını düşünerek bavulunu kaptığı gibi sokağa fırlamış ve ne yapacağını bilmez halde kaldırıma çöküvermişti. Sirius dev bir köpek suretinde çalıların arasında belirmiş ve onu izlemeye başlamıştı.

Kafasındaki anılar geçidinden sonra Harry’nin aklına aniden Crookshanks geldi. Acaba Sirius ile anlaşabilecekler miydi?

Bu sorusu hemen yanıt buldu. Crookshanks şemsiyeliğin yanında belirdi ve tembel adımlarla onların yanına geldi. Harry’nin etrafında dört dönen köpeğe onaylamaz bir ifadeyle baktı. Ama onu gören Sirius hoplaya zıplaya yanına gitti ve kediyi koklamaya başladı. Crookshanks benden uzak dur gibilerden şöyle bir hırladı, bakışlarıyla köpeği Harry’ye şikayet etti ama en sonunda teslim oldu ve olduğu yere çöktü, Sirius tepesinde bir sağa bir sola atlayarak onu kalkması için ikna etmeye çalıştı.

Elwyn bu sıradışı ikiliye baktı, “Eh çok tatlılar değil mi? Haydi yemek yiyelim, öğlenki peynirli Fransız Salatasından beri hiçbir şey yemedim.“ Harry, onun bu sözleri ve yaşadığı tesadüf üzerine şok geçirdi ve yemek odasına yürürken, Merlin aşkına Neden Ben? diye düşündü.

Arkasını döndüğünde onun bu halini gören Elwyn gülerek, “Şakaydı…” dedi. “Siparişin ne olduğu kapının önündeki Chef Wizard paketinin üzerine yazılıydı. Sabahtan beri hiçbir şey yemedim, kurt gibi açım. Şu an koca bir hipogrifi bile yiyebilirim…” Harry dayanamadı ve güldü.

Akşam yemeği son derece keyifli geçti. Elwyn karlı Fransız Bahçesini çok sevmişti, kurt gibi acıkmasına rağmen formuna dikkat etmesi gerektiğini söyleyip yarısını tabağında bıraktı. Bir de tatlıya yer açmak istiyordu tabi.

Harry onun getirdiği tatlıyı tabaklara pay ederken, paketin üzerinde Perkins Tatlı Evi yazdığını gördü. İçinden minik çilek reçelli çörekler ile Maskarpon peynirli, çilekli rulo pasta çıktı. Harry pastaları iki tabağa doldurup sütlü çayla beraber servis etti, Elwyn ile sıcak şöminenin karşısına yerleştiler. Crookshanks tam aralarında otururken Sirius merakla dolaşıyor, odanın sağını solunu kokluyordu.

Harry rulo pastadan bir çatal aldı ve gözleri parladı, “Çok iyi…”

Elwyn sapına yılan şekli verilmiş korkunç çatalıyla çörekleri didiklerken, “Perkins Tatlı Evi Whitehall’da cadde üzerinde küçük bir yer,” dedi. “Randall Perkins adında komik, pos bıyıklı bir Muggle işletiyor. Yazın dondurma satıyordu ama sanırım işler pek iyi gitmedi, itirazım yok, adam suratsız ama tatlı işinde iyi…”

Harry ona hak vererek keyifle başını salladı.

“Giyinmeye üşendiğim için dükkâna iş kıyafetiyle gittim.” Üzerindeki cüppeyi gösterdi. “Bakanlık çok yakın olduğundan benim gibi davranan çok fazla büyücü olsa gerek, Maskeli Balo tarzı bir şey olup olmadığını sordu.”

Harry, “Keşke onu da getirseydin,” dedi, bir parça çöreği ağzına götürürken.

Bu arada Sirius, şöminenin önüne yerleşmiş, halının üzerine oturarak alevleri seyretmeye başlamıştı. Bu durum Harry’nin dikkatini çekti. Tabağını sehpanın üzerine bırakarak Sirius’u kucağına aldı.

Köpek belli ki üç aydan büyük değildi, zekice bakıyordu, hatta fazla zekice.

Harry’nin içinden onu köpekle konuşmaya iten bir dürtü yükseldi.

“İsmini kimden aldığını biliyor musun?” diye sordu. Köpek bir defa hevesle havladı ve dili dışarda ona baktı. Harry’nin kaşları çatıldı, bu evet mi demekti?

Derin bir nefes aldı, bir an düşündü ve sözüne devam etti, “Sirius Black benim vaftiz babamdı.”

Yine tek bir havlama.

Harry bu sefer bilinçli olarak onu yanıltmayı düşündü, “Sirius aynı zamanda bir animagus’tu. Dönüştüğü hayvan bir fareydi.”

Sirius iki defa havladı, sonra olduğu yere oturup kafasını tavana doğru kaldırıp ulumaya başladı.

Elwyn tek kaşını kaldırdı, en az Harry kadar şaşırmış görünüyordu.

Harry dili dışarıda hızlı hızlı nefes alıp veren köpeğin gözlerine baktı, “Sirius bir köpekti değil mi?”

Köpek, bir defa havladı.

Harry son sorusunu sordu, “Sirius sen misin? Bana geri mi döndün?”

Köpek tek defa havladı, Harry’nin üzerine atladı ve onun yüzünü yalamaya başladı. Harry kahkahalar atarak devrildi, karşı koltukta bağdaş kurmuş ikisini izleyen Elwyn’in de katıldığı sonsuz kahkahalarla.

O sırada sokak kapısı açıldı, Ron ve Hermione’nin sesi duyuldu, hararetli hararetli bir şeyler tartışıyorlardı. Harry bu gecenin onlar için önemini hatırladı. Kucağında Sirius ile ayağa kalkıp merdivenlere yöneldi.

Aniden bir çığlık duyuldu, Hermione’nin dehşet içindeki sesi koridorda yankılandı: “Harry, birisi ya da bir şey koridorun ortasına pislemiş!”

Sirius kafasını kaldırıp suçluluk dolu bir ifadeyle Harry’ye baktı, sonra da onun kendisini tutmasına fırsat vermeden kucağından atlayıp doğruca yatak odasına kaçtı. Sanki evi önceden biliyormuş, yıllarca burada yaşamış gibi.

* * *

Hermione, Ron ve Elwyn’in karşılaşması o evde yaşanan coşkulu olaylardan biri olmadı. Köpek pisliğine iğrenerek bakmakta olan Hermione, Elwyn’i gördüğünde gözlerini kıstı, tek kaşını kaldırdı. Yine de en azından elini sıkmaktan geri kalmadı. Ron da nazik ama mesafeliydi. Zaten Elwyn de kendisine nasıl davranıldığını pek de umursuyor görünmüyordu. Dördü birkaç dakika beraber oturduktan sonra izin istedi, çantasını omzuna asıp koridora inerek sokak kapısına yöneldi. Merdivenlerden hoplaya zıplaya gelen Sirius da onu yolculamak için Harry’ye katılmıştı.

Elwyn eğilerek ayaklarının arasında dolanan köpeği kucağına aldı, “Harry’ye göz kulak ol Sirius. Crookshanks’e de iyi davran, Hermione’yi kızdırma. Ron’u rahatsız etme…” diye tembihledi. Sonra göz ucuyla Harry’ye bakarak köpeğin kulağına, “…ama kızkardeşi eve gelirse ihtiyacını ayakkabısının içine giderebilirsin,” diye fısıldadı.

Harry gülmemeye çalışıyordu, bir şekilde kendisini tuttu ve Elwyn’e sarıldı.

“Teşekkürler, her şey için…”

“Bir şey değil… Kendine iyi bak…”

Elwyn kapıdan çıktı, basamaklardan inerken Harry ona seslendi, “Elwyn!”

Genç cadı arkasını dönüp yüzünde meraklı bir ifadeyle ona baktı.

“Onlara biraz zaman ver…”

Elwyn bakışlarını indirdi, “Önemli değil Harry… Gerçekten…”

Harry onun bakışlarındaki mutsuzluğu ve suçluluğu gördü. Ona Ginny ile yaşadıklarından dolayı suçluluk duymaması gerektiğini, olanlarda hiç rolünün olmadığını söylemek istedi. Kimsenin fikrinin önemli olmadığını, önemli olanın kendisinin ne hissettiği olduğunu. Ama dilinin ucuna kadar gelen sözcükleri yuttu.

Elwyn karanlıkta kayboldu, sokaktaki gölgeler onu yutmuş gibiydi.

* * *

Ron ile Hermione kollarını kavuşturmuş yorgun bir halde Harry’yi bekliyordu. Sirius afacanlığıyla odadaki havayı değiştirmeyi başardı. Siyah köpek kucaktan kucağa dolaşırken, onların bu davranışını hiç onaylamayan Crookshanks bozum olmuş bir hırlama ile kös kös odasına gitti.

Harry, “Eee?” diye söze başladı, “Geceniz nasıl geçti?”

Ron ağzı kulaklarına vararak Hermione’ye döndü, “Sen anlat…” Bir yandan Sirius’un başını okşuyor, bir yandan da kasılıyordu.

Hermione elini kaldırıp gizleyemediği bir mutlulukla yüzüğünü gösterdi.

Harry sevinçle bağırdı, “Tebrikler! Anlatın bakalım!”

Hermione söze girdi, “Eh, günün büyük bir bölümünü Diagon Yolu’nda geçirdik aslında. Ron anlayamadığım bir şekilde sürekli eski günlerden bahsedip duruyordu. Dağ ifritinin Hogwarts’a girdiği gün barışıp arkadaş oluşumuzdan başlayıp, Sırlar Odasında hortkuluğu yok ettiğimiz güne kadar. Anlatıp durdu. Aslında pek hoştu her şeyi tekrar hatırlamak.”

Ron Harry’ye bakıp göz kırptı.

Hermione devam etti, “Sonra Chef Wizard’a gittik, önceden en güzel masayı rezerve etmiş ve çakıl taşları ile güllerle donatmıştı. Ben otururken bir beyefendi gibi davranıp sandalyemi itti. Sonra her zaman yaptığı gibi kafasını tabağına daldırmak yerine bir beyefendi gibi yemek şarabını seçti, rekoltesine ve yılına kadar detay vererek. O kadar değişikti ki bir an başka birinin çok özlü iksir içerek Ron’un kılığına girdiğini dahi düşündüm”

Ron sırıtıyordu.

“Yemek esnasında masaya müzisyenler geldi, keman ve gitarla bir parça çaldılar. Hem de Alanis Morrisette’ten… En sevdiğim muggle müzisyendir.”

Ron gururla, “Ekte güç oynatıcısında görmüştüm,” dedi.

Hermione kahkahasını zorlukla bastırarak, “Demek istediği MP3 oynatıcı,” diye düzeltti. “Sonra da Saray Tiyatrosu 21.00 matinesinde, Madame Bovary oyununa ait iki bilet çıkardı cebinden. Bu oyunu ne zamandır görmek istiyormuş, Gustave Flaubert’in büyük hayranıymış ve ilk realist roman olduğundan edebiyat tarihinde önemli bir yeri varmış. O an imperius laneti ihtimalini de eledim, Ron’daki değişikliğin açıklaması kesinlikle çok özlü iksirdi.”

Sirius ağzını kocaman açarak esnedi.

“Oyunun son perdesi bitip oyuncular seyircileri selamladıktan sonra başrol oyuncusu sahneyi terk etmeyip adımı söyleyerek ayağa kalkmamı rica etti. Şok olmuştum tabi, Ron da ayağa kalkıp elinde mikrofonla herkesin ortasında o sözleri söylediğinde daha büyük bir şok yaşadım. Ne dediğini Harry’ye de tekrarlasana Ron?”

Ron öksürerek boğazını temizledi, “Etraf muggle doluydu, bu yüzden ne olduğumuzu çok çaktırmamam gerekiyordu, anlarsın ya… Şey dedim, ee… “ Yüzü kızarıp bozardı, “İlk dönemler farkında olmadığımı, ama sonra aşkının şey… Büyü gibi sardığını… Neyse canım bunun gibi şeyler işte.”

Hermione eğlenen ifadeyle Ron’un can çekişmesini izledi, sonra elini tuttu. “Eh, entelektüel centilmen Ron tek gece için fena değildi ama bir ömür mümkün değil çekilmez. Bu hali daha iyi…”

Gecenin kalanında mutluluklarını birbirleriyle paylaştılar. Harry Elwyn’in Sirius’u keşfedişini ve getirişini anlattı. Bu hikaye hem Ron hem de Hermione’nin ona karşı daha yumuşamasını sağladı. Sonunda Hermione koltukta uyuyakalınca geceyi sonlandırma vaktinin geldiğine karar verip, odalarına çekildiler.

* * *

Günler su gibi akıp geçti, mart ayı aynen şubat gibi soğuk başladıysa da havalar ikinci haftadan itibaren belirgin şekilde yumuşadı. Mart’ın 14’ü geldiğinde Harry artık kendisini karşısına çıkabilecek her türlü engeli aşacak güçte hissediyordu. Hayalet Kama büyüsü, iyileştirme büyüleri, gizlenme ve iz sürmede Hogwarts’ta öğrendiklerinin üzerine çok fazla şey koymayı başarmıştı. Dolores Umbridge’in duruşmasının ardından Kingsley’in karşısına çıkan yeni yetme büyücü yoktu artık.

Ron ile Hermione sınavdan bir gün önce Kovuk’a gitmiş, geceyi Weasley’lerde geçirmişti. Sabah Bakanlık’a üçü hep beraber geçeceklerdi.

Harry de sınav sabahı yüzünü yalamakta olan Sirius sayesinde erkenden uyandı ve hazırlanmaya başladı. Bugün Kızıl Pelerin’i sırtına geçirmeye bir adım daha yaklaşacağı gündü. Aynanın karşısına geçerek kendisine şöyle bir baktı ve hazırım diye düşündü. Bundan daha iyisi olamazdı.

Sirius’la beraber kahvaltılarını ettiler, ardından giyindi. Tam cüppesini sırtına geçirmişti ki kapı çaldı. Sirius koşturarak merdivenden aşağı indi ve kapının önünde kuyruğunu sallayarak havlamaya başladı. Harry kapıyı açtığında karşısında Elwyn Baines vardı.

“Günaydın. Hazır mısın seçilmiş çocuk?” diye sordu genç cadı.

Elwyn’in sağ kolunun altında bir motosiklet kaskı vardı. Yedeğini de diğer elinde tutuyordu. Kaskı Harry’ye fırlattı. Harry bunu beklemediğinden iki büklüm oldu ve kaskı zorlukla yakaladı.

Elwyn sırt çantasını indirdi. Sirius koşa koşa çantaya girdi ve kafasını dışarı çıkardı. Elwyn çantayı Harry’ye teslim etti. Williamson’a selam vererek kaldırıma indi. Harry ikinci şoku orada yaşadı,

Elwyn son model siyah bir motorun koltuğuna yerleşmiş ve kafasına kaskını takmıştı. Harry bir an ağzı açık ona baktıktan sonra Grimmauld Meydanı On İki Numara’nın kapısını kapayarak motora doğru yürüdü, sırt çantasını takıp koltuğa oturdu ve Elwyn’e belinden sıkı sıkı sarıldı. Gülerek, “Sana da günaydın, evet hazırım,” dedi.

Elwyn motoru çalıştırdı ve gaz vermesiyle beraber adeta bir ok gibi fırladılar, sokağın sonuna kadar gidip köşeyi dönmesi en fazla üç saniyeyi almış, bu sırada kırmızı bir yolcu otobüsüne çarpmaktan kılpayı kurtularak Harry’ye ufak bir kalp krizi geçirtmişti.

“Umarım, senin için fazla hızlı değildir.”

Harry cevap vermek için ağzını açtı ancak rüzgar yüzüne öyle şiddetli çarpıyordu ki sözlerinin yarısını yuttu ve söyleyebildikleri duyulmadı bile.

Elwyn kırmızı ışık sarıya dönerken kavşaktan bir mermi gibi geçti ve sola saptı. Kahverengi saçları rüzgarda dalgalanıyordu.

“Sabah biraz hareket sınav heyecanını dağıtır diye düşündüm,” dedi.

Harry sınav heyecanının yerini can derdinin aldığını söyledi. Bu söz üzerine Elwyn’in kahkahaları duyuldu. Yol kenarındaki muggle’lar onlar geçerken bakakaldı. Motor çiçekçinin tezgahını belki milimetrelerle ıskalayıp sola saptı. Harry Dean Farrar tabelasını zorlukla okudu, kaldırıma çıktılar ve Speedo Bikes’in bisikletlerinin arasından sıyrıldılar.

Elwyn yola çıktıkları andan itibaren belki de ilk defa frene o an bastı. Motor yarım tur atarak önünde Queen Anne’s Chambers yazılı binanın girişinde durdu ve motor stop etti.

Elwyn resmi bir ses tonuyla, “Sihir Bakanlığı Westminster girişi,” anonsunu yaptı, “Bizimle seyahat ettiğiniz için teşekkür ederiz!”

Harry bacakları pelte olmuş halde motordan indi. Kaskını çıkararak Elwyn’e baktı. “Teşekkürler, gerçekten çabuk geldik.”

Çantayı sırtından çıkarıp Elwyn’e geri verirken Sirius’un başını okşadı, “O zaman veda zamanı. Görüşürüz,” dedi.

Elwyn’i de öptü ve vedalaştılar.

“İyi şanslar Harry!”

Elwyn motoru yeniden çalıştırdı ve gaz verdi, yola tekrar çıkıp mermi gibi fırlamadan önce son sözü “Kap o pelerini!” oldu. Harry gülerek havlayan Sirius ile Elwyn’in arkasından el salladı.

Beyaz mermere oyulmuş ufak heykellerle sarılı kemerin girişindeki sarı duvarın önünde durdu ve sanki o duvar hiç yokmuş gibi yürüyerek içeri girdi.

Birkaç dakika sonra ilk defa gördüğü suratsız bir Bakanlık Eğitmeninin nezaretinde üzerinde Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi’nin dev bir logosunun oyulmuş olduğu çift kanatlı kapının önüne gelmişti. İçeri girdiğinde toplantı masasının üzerinde bir mürekkep hokkası, tüy kalem, ters çevrilmiş birkaç parşömenin ve bir bardak suyun kendisi için hazır edilmiş olduğunu gördü. Sandalyeyi çekerek otururken içinden muhtemelen farklı bir odada sınava çekilmekte olan Ron’a iyi şanslar diledi.

Eğitmen ciddi bir ses tonuyla kuralları sesli bir şekilde okudu. Kuramsal sınav toplamda elli dakika sürecekti, çoktan seçmeli elli soru vardı ve uygulamalı sınava girmeye hak kazanmak için kaç yanlış yapıldığına bakılmaksızın en az otuz beş soruya doğru yanıt verilmesi bekleniyordu. İkinci parşömende ise örnek bir olay verilmiş ve adaydan bir Seherbazın bu rol oyununda nasıl hareket etmesi gerektiğinin kaynak göstererek anlatması bekleniyordu.

Eğitmen sözlerini bitirdiğinde yarım ay şeklindeki gözlüklerinin üstünden Harry’ye bakıp anlattıklarını anlayıp anlamadığını sordu. Harry herhangi bir sorun olmadığını söyledi ve sınav başladı.

İlk birkaç soruyu hiç zorlanmadan yanıtladığında heyecanı yatışmaya başladı, Sihir Bakanlığı’nın kuruluş nedeni, Yasal Yaptırım Dairesinin ilk Başkanı ve ilk icraatleri gibi temel bilgileri Hermione’nin ağzından dinlemişti. Seherbazların öldürme ya da rehin alma yetkilerinde kimin imzasının alınmasının gerektiğini bir an düşünüp Sihir Bakanı şıkkını işaretlediğinde o ana kadar en az on doğrusunun garanti  olduğundan emin gibiydi.

Sonra sıra Seherbazlık Rütbelerine geldi, rütbelerle ilgili sorular kolaydı. Harry’nin zorlandığı ilk soru da Seherbaz yetkileriyle ilgiliydi. Bir Seherbazın azılı bir suçluyu kovalarken bir araca, misal bir süpürgeye el koyup koyamayacağı soruluyordu. Harry bu sorunun yanıtını uydurmak zorunda kaldı.

Bir başka zor soru ise Seherbaz Bürosunun özerkliği ile ilgiliydi. Harry bu özerkliğin Büroya ne getirdiği sorusunun şaşırtmacalı olduğunu düşündü. Çünkü büro aslen özerk değil, Bakanlığa bağlı çalışıyordu. Bu soruya sonradan dönmek üzere boş bıraktı.

Harry’nin sınavı tamamlaması yaklaşık kırk beş dakika sürdü. Sonrasında boş bıraktığı ve kararsız kaldığı sorulara geri dönerek bazılarına yanıt verdi, bazılarına verdiği yanıtları da değiştirdi. Tam da o sırada susuzluk hissi geldi. Bardaktaki suyu kana kana içti.

Tekrar parşömene dönerek vaka çalışmasını okumaya başladı. Güya bir türlü suçüstü yapılamayan kanun kaçağının sorgusunda kullanılması gereken teknikleri yazması bekleniyordu.

Bir de tartışma konusu eklenmişti: Sorgulama esnasında Veritaserum kullanılmalı mıdır? Tartışın…

Harry tüy kalemi mürekkep hokkasına batırdı ve düşündü. Her ne kadar Veritaserum en iyi yöntem gibi görünse de Gawain Robards’ın Veritaserum etkisinde verilen ifadenin duruşmada geçerli olamayacağı konusunda kendisini uyardığını hatırlar gibiydi. Ama sebebi neydi ki acaba?

Harry terlemeye başlamıştı, sanki oda giderek ısınıyor gibiydi. Tüy kalemini bıraktı, cüppesini sırtından çıkararak sandalyesinin başına astı. Bu çaba bile ter içinde kalmasına yetmişti. Kafasını kaldırıp eğitmene baktığında onun bırakın terlemeyi, eğitmen kılığı üzerine cüppeye sıkı sıkı sarındığını fark etti.

Tekrar parşömenin üzerine eğildi. Veritaserum konusunu hatırlamaya çalıştı. Dili damağına yapıştığından bir yudum daha su içti. Kafasında Gawain Robards’ı canlandırmaya çalıştı. Koca göbeğini hoplata hoplata anlatıyordu sorgu tekniklerini, Harry hatırlamıştı. Veritaserum gerçeği değil, sanığın gerçekleştiğini sandığı bir olayı anlatmasını sağlıyordu. Dolayısıyla aslında bir suçu işlememiş olan bir büyücü imperius laneti altında o suçu işlediğini sanıyorsa  işlemediği bir suçu kendi yapmış gibi itiraf ediyordu.

Hemen kağıdının üzerine eğilerek bu düşüncelerini yazıya dökmeye başladı. Ama bir yandan da cayır cayır yanıyordu sanki. Hastalanmaya başladığını hissediyordu. Bu yüzden daha acele yazmaya başladı, parşömenin yarısından çoğunu doldurmuş, muhtemelen uygulamalı sınava geçecek performansı göstermişti. Öte yandan başı ciddi anlamda dönmeye başlamış, önündeki parşömeni görmekte zorlanmaya başlamıştı.

Gözünün önünde renkli parlak şekiller belirdi, sanki sarhoş gibiydi. Eğitmene dönerek konuşmaya çalıştı, “Ben… İyi değilim…” Odaklanmakta zorlanıyordu. O sırada Harry’yi şaşkına çeviren bir şey oldu. Eğitmenin yüzü değişiyordu sanki. Hatları şekilsizleşiyor, yanaklarında yaralar çıkıyordu. Bu yaralar çiçek bozuğu izleri gibiydi. Harry bu yüzü tanıyordu, ismi dilinin ucundaydı. Kendisini zorlayarak Pullman dedi, Wimple’ın asistanıydı karşısındaki. Çok özlü iksir etkisini kaybedince gerçek şeklini almıştı. Harry onun üstüne atılmaya çalıştı ama savurduğu kolu sadece masadaki bardağa çarpıp devrilmesine, kırılmasına ve içindeki suyun dökülmesine sebep oldu.

Harry o akıl bulanıklığı içinde dahi ne olduğunu kavramayı başardı: Pullman onu zehirlemişti. Yere düştü. Aklındaki her şey silinir zihni karanlığa bürünürken son gördüğü şey ona tersten bakan Pullman’ın sessiz sırıtışıydı. Son hissettiği şey karıncalanan kolundan çekilip yerde bir yere sürüklendiğiydi.

Harry gözlerini kapadı ve renkli şekiller dönmeye devam etti. Ta ki bilincini tamamıyle kaybedene kadar.

– Bölüm Sonu –

Gizli Kahramanlar: Aberforth Dumbledore

$
0
0

Gizli Kahramanlar serisinde bu ayki durağımız Aberforth Dumbledore. Abisinin gölgesinde kalmış bu karakterin aslında büyücü ve Muggle dünyasında nasıl bir rol oynadığını hep birlikte inceleyelim.

Domuz Kafası‘nın sahibi imalarıyla dikkat çeker. Ayrıca, işi arasında verdiği dahice kararlarla övgüyü hak ediyor.

Ee, Aberforth Dumbledore keçilerden hoşlanıyorsa ne olmuş? Keçi besliyor. İlgi duyuyor. Keçimsi kurgulara ilgi duyuyor. Bunu çok da irdelemeye gerek yok.

Asıl nokta, Aberforth Dumbledore da Harry Potter kitaplarında gizli kalan bir başka kahraman. Her şeyden öte, Harry’ye serüveninin çok önemli bir noktasında yardım ediyor ve diğerleriyle sürtüşmekten korkmuyor.

Aberforth kesinlikle dışa dönük bir insan değil. İnsanların arasına karışmayı gururla reddediyor, insanlara karşı uzun dönemli kinlerini besliyor, örneğin alçak dolandırıcı Mundungus Fletcher. Fikirlerinin uyuşmadığı insanlara dışkı – doğal olarak keçi dışkısı – fırlatmakla itham ediliyor. Yakınındaki insanları “ahmaklar” olarak tanımlamaktan çekinmiyor.

Fakat hayat hikayesini göz önüne alırsak huysuzluğu anlaşılabilir oluyor.

Bir çocuk olarak Aberforth, daha genç ve masum kız kardeşinin Mugglelar tarafından sadece farklı olduğu için saldırıya maruz kaldığını görmüştü. Kız kardeşi – Ariana – birçok insandan uzak durmaya başlıyor, Aberforth’tan sakınıyordu. Sihirli yeteneklerini saklamaya çalışırken Ariana annelerini vahşi bir patlamayla kazara öldürdü. Ayrıca bütün bu süre boyunca abisi, gösterişli Albus Dumbledore, işlerine odaklanabiliyordu, Hogwarts’ın müdürü oldu ve tarihin en büyük büyücülerinden biri olarak hatırlandı.

Aberforth bir somurtkan olarak tanımlanabilir ve gerçekten de somurtkanın tekidir. Bu huysuzluğu Aberforth’un tartışmaya meraklı olduğu ve bir tartışma için düello yapmaya düşkün olduğu manasına geliyor. Kesinlikle mükemmel biri değil ve muhtemelen cahil /okuma yazma bilmiyor – kendi öz abisine göre.

Tüm bunlara rağmen, Aberforth’un karanlık güçlere karşı oynadığı anahtar rol azımsanamaz.

Harry, Ron ve Hermione‘nin, keçimsi Patronusunu kullanarak Ölüm Yiyenlerden kaçmalarını sağlamıştı ve onları Domuz Kafası’na almıştı. Her zamanki karamsarlığıyla, Harry ile tartıştı, Albus’un Yaşayan Çocuk ve dünyadaki kaderi hakkındaki güzel hükümlerini iyice sorguladı.

Kendisi ayrıca İhtiyaç Odası‘na sürekli olarak yiyecek sağlayarak hayati karargahı ayakta tuttu. Muhtemelen o olmasaydı Dumbledore’un Ordusu çokça bocalayacaktı.

Daha ikna edilmeniz gerekiyor mu? Tehlikeli Ölüm Yiyenlerin Hogwarts’a yaptıkları saldırı sırasında, öğrenciler o ve sevgili kız kardeşinin portresi sayesinde Hogwarts’ı ve Domuz Kafası’nı bağlayan geçitten geçerek kendilerini kurtarmışlardı.

Dahası mı? Dobby, asla Malfoy Malikanesi’ne giderek günü kurtaramazdı. Aberforth bu elf arkadaşı, Harry ve arkadaşlarını Bellatrix Lestrange‘in kıskaçlarından kurtarmak için göndermişti.

Bu kahramanlıklardan daha da fazlası, Aberforth’un büyücü medeniyetine asıl katkıları genellikle gözden kaçıyor. On yıllar önceki asa savaşını Aberforth cesurca idare etmişti. Bu olmasaydı, Harry doğmadan çok önce kötülük zaferini kazanmış olurdu.

Dumbledore ailesi hala evlerinde yaşarken, Gellert Grindelwald Albus’a bir ziyaret yapmıştı. Başarılı Albus, Grindelwald’ın dikkat çekici yeteneklerine ve karizmasına kapılmıştı. Pek yakında, Dumbledore, Grindelwald’ın Mugglelara küresel boyutta boyun eğdirme planlarına karışmıştı. Dikkate değer kaynaklarını hesaba katarsak, tarihi pek tabii değiştirebilirlerdi. Ariana’yı korumak için, Aberforth, Grindelwald ve Albus ile bir düelloya tutuştu – sonu facia olmuştu.

Tabi ki, bu düello sapmış bir lanetin Ariana’yı öldürdüğü düelloydu. Kimse kimin asasını suçlayacağını bilmiyordu, fakat Grindelwald kaçtı. Hemen öncesinde Aberforth’u acılara boğan Cruciatus Laneti ile hareketsiz bırakmıştı.

Kızkardeşlerinin cenazesinde, Aberforth abisi Albus’un burnunu kırdıktan sonra, iki kardeş arasında büyüyen bir nefret on yıllar sürdü.

Fakat Grindelwald gitmişti, Albus gittiği karanlık yoldan kurtulmuştu. Basit bir şekilde, bugün yaşayan her Muggle Aberforth’a bir teşekkür borçlu. Muhtemelen.

Kesinlikle, kendisi bir aziz değil. Son Hogwarts Savaşı sırasında Slytherin öğrencilerini rehin almakla tehdit etmişti. Keçilere olan ilgisi ise Büyüceşura tarafından resmi bir kınama almıştı. Bu konuya odaklanmaya gerek yok.

Fakat geniş resme bakın. Aberforth Dumbledore olmasaydı Harry, arkadaşları, Hogwarts ve muhtemelen dünya çok daha farklı bir kadere mahkum olurdu. Çünkü Aberforth Dumbledore gerçek anlamda bir KEÇİ: (G.O.A.T)

Tüm zamanların en mükemmeli (Greatest Of All Time)

Peki sizce Aberforth karakteri nasıl biri? Kendisi hakkındaki fikirlerinizi bizlerle paylaşmayı unutmayın!

Gizli Kahramanlar: Pomona Sprout çevirimiz için buraya tıklayabilirsiniz!

Saklı Kalmış Bir Kahraman: Lily Potter çevirimiz için buraya tıklayabilirsiniz!

Gölün Küçük Yaramazları “Garkenezler” Sinemaya Nasıl Aktarıldı?

$
0
0

Harry Potter ve Ateş Kadehi filminde karşımıza çıkan Garkenezlerin beyaz perdeye nasıl aktarıldığını hiç merak ettiniz mi? Pottermore ekibi bu büyüleyici süreci sizler için kaleme almış. Gelin Üçbüyücü Turnuvası‘nın karanlık anlarına geri dönelim ve şu Garkenezlerle yakından tanışalım!

Ateş Kadehi‘nden Harry’nin adı çıktığında kimsenin Harry’nin başına neler gelebileceğinden haberi yoktu. Ron bile Harry’nin kendi adını gizemli bir yol keşfedip Ateş Kadehine kendisinin attığını düşünmüş ve herkesin içinde tartışmaya tutulmuşlardı. Eğer Üçbüyücü Turnuvası’nın bu denli tehlikeli olduğunu bilselerdi, hiç kimse bunu düşünmezdi demek çok mümkün.

Her bir aşamasında büyülü görevlerin giderek zorlaştığı bu büyük turnuvanın ikinci görevinde Harry’nin yapması gerekenler basitti. Dibinde ne ile karşılaşacağını bilmediği denize dalmak ve dostlarını kurtarmak! Ancak burada dikkat etmesi gereken küçük bir detay vardı. Harry o sularda yalnız değildi. Garkenezler kısa ahtapot kolları ve korkutucu görünüşleri ile Harry’nin amacına ulaşmasını önlemek için ellerinden geleni yapmaya hazırdılar. Sevimli bir görünüşe sahip olsalar da sesleri ve nereden çıkacaklarının belli olmayışı Harry’yi oldukça zor bir duruma sokmuştu.

Harry Potter ve Ateş Kadehi filminde Garkenezleri tasarlayan ekip bu küçük yaratıkların neye benzeyeceği üzerinde birçok farklı seçenek oluşturdu. Günün sonunda varılan karar Garkenezlerin küçük başlıklı, iki bacaklı, sekiz el örgülü, iri parlak gözlü ve dahada önemlisi büyük sivri kulaklı yaratıklar olması oldu. Bazılarının bacakları kurbağa bacağına benzerken bazıları mühür taşıyordu.

Garkenezlerin görüntüsünün netleşmesinden sonra karar verilmesi gereken nokta bu yaratıkların işlevsel olarak neler yapıp neler yapamayacağıydı. Tam da bu noktada keskin dişlerle dolu büyük bir sırıtış tasarımı yapıldı. Harry Potter film serisinin diğer filmlerinde olduğu gibi Garkenezler tam boy silikon ile yaratılıp boyandı. Sonrasında ise görev animasyon yapımcılarındaydı. CGI sanatçıları siber olarak tasarlanacak modelleri oluşturdu. Dahası, filmin görsel ekibi bu küçük, tatlı ama korkutucu yaratıkları basitleştirilmiş bir şekilde kullanmak için yepyeni bir yazılım geliştirdi. Garkenezler Potter dünyasına dört bir koldan büyük bir dikkat ve özenle yapılan çalışmalar sonucunda getirildi.

Peki Garkenezlerin sinemaya aktarılışını sizler nasıl buldunuz? Görüşlerinizi bizlerle paylaşmayı unutmayın!

Sitemize özel Garkenez çizimi Berra Sözeri’ye aittir.

Garkenezler hakkında detaylı bilgi için buraya tıklayabilirsiniz!

Harry Potter Büyücülük Dünyası’ndan Gece Işıkları Gösterisine Hazır mısınız?

$
0
0

Sonunda bu da oldu! Universal Stüdyoları, Disney World için Hogwarts Şatosu’nda Gece Işıkları adlı muhteşem bir gece gösterisi hazırladı.

Disney World sonunda Pandora’nın kutusunu açtı ve bizleri harika bir gösteriyle buluşturdu. Geçtiğimiz hafta sonu Universal Stüdyoları tarafından yayınlanan bu görsel şölen 23 Haziran’da resmi olarak başlayacak, üstelik görmek için Kaliforniya’ya gitmek zorunda değilsiniz, hemen aşağıdan izlemeniz mümkün!

Bir sürü güçlü projektör, ışık ekranı ve özel efekt kullanılarak hazırlanan gösteriye, ünlü okulun renkli animasyonlar şeklindeki replikası ile John Williams’ın filmlerden hatırlayacağınız eşsiz müzikleri eşlik edecek.

Gösterinin tanıtımı ise şöyle yapıldı:

Hogsmeade Köyü’ne karanlık bastırdığında, “Hogwarts Şatosu’nda Gece Işıkları” Hogwarts’ın dört binasının dehşet verici manzarasıyla parlayacak: Gryffindor, Ravenclaw, Hufflepuff ve Slytherin, gece gökyüzüne saçılan muhteşem ışık huzmeleriyle zirveye çıkacak!

Gerçekten de büyülü görünüyor, siz ne dersiniz?

Harry Potter ve Melez Prens Filmine Dair Az Bilinen 14 Gerçek

$
0
0

Harry Potter ve Melez Prens filmini izleyip de sevmemek mümkün mü diyenler yaşadı. Her şey göründüğü gibi miydi? Kötüler sahiden çok mu kötüydü? Harry Potter ve arkadaşlarının kaderini belirleyecek Melez Prens kimdi? Eğer bu soruların cevabını merak ediyorsanız doğru yerdesiniz!

Movie Pilot tarafından kaleme alınan “Harry Potter ve Melez Prens Filmine Dair Az Bilinen 14 Gerçek” adlı yazılarında bu büyülü dünyanın bilinmeyenlerini izleyicilerle paylaşmış. Biz de sizler için her bir maddesini en ince detayına kadar izledik ve bakın neler bulduk!

1. Tom Riddle ve Voldemort Oyuncuları

Ralph Fiennes Tom Riddle karakterinin bir dönemini oynarken Hero Fiennes-Tiffin 11 yaşındaki Tom Riddle olarak kurgulandı. Yönetmen David Yates, amcasına benzemesi yüzünden Hero ile çalışmak istediğini ve onun karanlık havasını sevdiğini söyledi.

2. Serinin İlk Oscar Adayı

Akademi Harry Potter ekibine çok büyük bir sürpriz yaptı! Bu film En İyi Görüntü Yönetmeni Akademisi Ödülü‘ne aday gösterildi ve serinin Akademi Ödülüne aday gösterilen ilk filmi olarak tarihe geçti.

3. Robert Knox’un Trajik Ölümü

Marcus Belby rolünü oynayan Robert Knox 24 Mayıs 2008 yılında filmin çekiminden sadece birkaç gün sonra oldukça trajik bir şekilde bıçaklanarak öldürüldü.

4. Lavender Brown’u Kim Oynayacak?

7000’den fazla genç kadın oyuncu Lavender rolü için seçmelere katıldı ve her biri özenle hastane sahnesini okudu. Ancak ne kadar gariptir ki, Hermonie rolünü üstlenen Emma Watson Jessie Cave’i Lavender rolü için önerdi ve kendisi bu sahneyi daha okumadan rol için kabul edildi.

5. Filme Eklenen 3 Yeni Sahne

Kitaptan farklı olarak, Harry Potter ve Melez Prens filmine senaristler tarafından üç yeni sahne eklendi. Bunlardan ilki, filmin başında gösterilen Millennium Bridge’in çökmek üzere olmasıydı. Ayrıca, Harry’nin Dumbledore ile buluşmasının öncesinde metro istasyonunda garsonla flört edişi de kitapta yer almıyordu. Son olarak ise senaristler Ölüm Yiyenlerin göle saldırısını filme eklediler.  

6. Profesör Slughorn ve Black Ailesi

Profesör Slughorn’u filmde ilk gördüğümüzde onun hakkında öğrendiğimiz şey Sirius Black dışındaki tüm Black ailesine İksir dersi vermiş olduğuydu. Bu kısmın kitapta biraz daha farklı verilmiş olduğunu görebiliriz ancak film boyunca Profesör Slughorn’un Black Ailesi ve bu ailenin eviyle olan gizemli ilişkisinin oldukça iyi işlenmiş olduğu aşikar.

7. Muggle Metroları

Birçok Harry Potter fanı Harry’nin bir metro istasyonunda gösterildiğini ancak Harry’nin Dursleylerin evinde olmasının daha mantıklı olacağını söyleyerek rahatsızlık duyduğunu ifade etmiş durumda.

8. Dursley Ailesine Artık Yer Yok mu?

Kitap boyunca Dursleylerden bahsedilmiş olsa da Harry Potter ve Melez Prens’te yer almadıklarını görmekteyiz. Bu oldukça ilginç çünkü serinin kitaplarını okuyanlar gayet iyi bilirler ki, Harry’nin travmalarının Muggle boyutunu Dursley ailesi ile yaşarken deneyimlediği tecrübeler oluşturmuştur.

9. Ejderha Tesadüfü

Harry’nin Üçbüyücü Turnuvası’na katıldığı zamanda ilk görevinde karşılaştığı Macar Boynuzkuyruk‘un bebek versiyonu Diagon Yolu’ndaki küçük ejderdir. Bu Harry için oldukça büyülü bir an olmuştur.

10. Harry-Ginny İkilisi

Kitabın aksine, Harry ve Ginny ilişkilerine Noel tatilinde başladılar. Filmde ise Ginny ve Dean’in neden ayrılmadığı üzerinde çok fazla durulmadı. Harry Potter ve Melez Prens filmi Harry-Ginny ikilisinin aşkı için çok özel bir başlangıç noktası olmuştur.

11. Profesör McGonagall’ın Kanser Tedavisi

Profesör McGonagall rolünü canlandıran Maggie Smith, film çekimleri boyunca meme kanseri tedavisi olmak için radyo terapi aldı. Film ekibi, bu süreçte Smith’e yardım etmek için ellerinden geleni yaptı.

12. Quidditch

Harry Potter ve Ateş Kadehi filminden bu yana Quidditch’e biraz mesafeli olsa da, Melez Prens ile birlikte Hogwarts’taki Quidditch oyunlarına çok büyük bir geri dönüş yapıyor! Aslına bakacak olursanız, Harry Potter ve Sırlar Odası filminden beri Quidditch oyununun bir tam bölümünü göremedik. Ancak Harry Potter ve Melez Prens filminde özlediğimiz maç sahnelerini görebiliyoruz.

13. Yönetmen Koltuğunda Bir İlk

David Yates, Chris Columbus‘tan beri seride birden fazla Harry Potter filmi yönetecek olan ilk yönetmen olarak adını seriye altın harfler ile kazıyor.

14. Filmin Uzunluğu

Harry Potter ve Melez Prens filmi tamı tamına 2 saat 33 dakika sürüyor ve serideki üçüncü uzun film olarak anılmakta.

Peki, Movie Pilot’un bu ilginç bilgileri nereden aldığını bilmek istemez miydiniz? Tabii ki Dumbledore’un düşünselinden! O yüzden de her biri büyülü ve inanılmaz! Bu ilginç gerçeklerle ilgili neler düşündüğünüzü bizimle paylaşmayı unutmayın!

Haftanın Büyüsü: Impedimenta

$
0
0

Merhaba sevgili okurlarımız! Haftanın Büyüsü köşemize verdiğimiz bir aradan sonra tekrar sizlerle beraberiz. Bu aradan dolayı sizden özür dileyip yeni büyümüzü hemen sizlerle paylaşmak istiyoruz. Bu hafta inceleyeceğimiz büyümüz Impedimenta. Umarız tekrar bizlerle büyülerimizin detaylarını incelemeye hazırsınızdır diyerek başlıyoruz!

Engelleme Büyüsü olarak da bilinen Impedimenta, hedefi yavaşlatmak amacıyla kullanılan bir büyüdür. Büyünün etkisi geçici ve kısa sürelidir, yaklaşık on saniye boyunca sürer. Arıları bile havadayken dondurma gibi bir etkisi olsa da Cansararlara karşı etkisiz kalır. Ayrıca Akromantulalara karşı da etkisizdir ve göbeklerinin altından, yani koruyucu zırhları olmayan yerlerinden vurulmadıkları sürece Kelekerlere karşı da bir etki göstermez. Bu büyü genellikle hedefi hareketsizleştirmek için kullanılmaktadır. Diğer kullanımları ise hedefi geriye ittirmek veya atmak, hareketinin hızını azaltmak, hatta havaya kaldırmak olabilir.

“Bu büyünün seri bir şekilde kullanımı saldırganı bir süreliğine dondurabilir ya da önündeki büyülü canavarları durdurabilir. Bu büyü, her düellocunun cephanesinin inanılmaz önemli bir parçasıdır.

-Büyüler Kitabı, Miranda Goshawk

Peki bu büyüyü kimler, ne zaman kullandı biliyor muyuz? Haydi birlikte bir göz gezdirelim!

“Impedimenta!” diye haykırdı Harry, Engelleme Büyüsü’ne başvurarak. Büyü yine Keleker’in zırhına çarpıp sekti. Harry geriye doğru sendeleyerek birkaç adım attı ve düştü. “IMPEDIMENTA!”

Keleker donup kaldığında ondan sadece birkaç santim uzaktaydı – Harry onu alttan, etli, kabuksuz karnından vurmayı başarmıştı. Soluk soluğa kalan Harry iterek ondan uzaklaştı ve aksi yönde koştu – Engelleme Büyüsü kalıcı değildi, Keleker her an yeniden bacaklarını kullanacak hale gelebilirdi.

-Harry Potter ve Ateş Kadehi

  • Harry Potter bu büyüyü ilk olarak 1995 yılının Haziran ayında, Üçbüyücü Turnuvasının üçüncü görevinde kullanmak için öğrenmişti. Bu görevde de bu büyüyü 24 Haziran 1995’te labirentin içerisindeyken bir Akromantula üzerinde başarılı bir şekilde kullandı. Bundan bir sene sonra ise, 18 Haziran 1996 tarihinde Esrar Dairesi Savaşı sırasında bu büyüyü Harry, Lucius Malfoy ve başka bir Ölüm Yiyen üstünde kullandı. 30 Haziran 1997’de, kristal mağarada Harry bir İnferi ile karşılaşmasında bu büyüden yardım aldı. Aynı gün, Amycus Carrow, Astronomi Kulesi Savaşı sırasında Ginny ile düello yaparken Harry bu büyü ile Ginny’nin yardımına koştu. Aynı gün Impedimenta’dan son kez yardım almaya çalışması ise Snape ile karşılaşmasındaydı. Snape, Albus Dumbledore’u öldürdükten sonra okuldan kaçmaya çalışırken Harry onu bu büyü ile durdurmaya çalıştı.
  • Dumbledore’un Ordusu’nun üyelerinin hepsi 1995-1996 okul döneminde bu büyüyü kullanmayı öğrendi.
  • Aynı okul yılında Madam Hooch, bir Quidditch maçından sonra kavga eden Harry ve Draco Malfoy’u ayırmak için bu büyüyü Harry’nin üzerinde kullandı.
  • James Potter, yani Harry’nin babası ise bu büyüyü 1976’nın Haziran ayında Snape üstünde kullanıyordu, yani en azından Harry Düşünseli’ne bakarken öyle görmüştü.

Kütüphanede yaptıkları listeye yukarıdan aşağı göz gezdirdi.

“Bunun görünüşü hoşuma gitti,” dedi. “Bu Engelleme Büyüsü. Burada dediğine göre, sana saldırmaya kalkan her şeyin hızını kesiyormuş, Harry. Bununla başlayalım.”

-Harry Potter ve Ateş Kadehi

Tarihi

Bu büyümüzün tarihi konusunda ne yazık ki kullanan kişilerin kullanma tarihleri dışında bir bilgimiz yok.

Etimoloji

Impedimenta” kelimesi, “engel” anlamına gelen bir Latince kelime olan “impedimentum” kelimesinden gelmektedir. Yani, burada bu kelimeyi “durdurmak, yavaşlatmak” olarak anlayabiliriz.

Bu haftaki büyümüzün sonuna gelmiş bulunuyoruz, umarız Impedimenta büyüsünü incelerken siz de en az bizim kadar eğlenmişsinizdir! Unuttuğumuz bir bilgi var mı? Haftaya köşemizde hangi büyüyü görmek istiyorsunuz? Yorumlarınızı bizlerle paylaşmayı unutmayın! Haftaya tekrar görüşmek üzere, büyüyle kalın!


Bill Weasley’nin Kardeşlerin En Havalısı Olduğunun 10 Kanıtı

$
0
0

Filmlerde Bill Weasley‘i yeterince görememiş olsak da kitapları okumuş olanlar onun ne kadar havalı ve iyi görünümlü biri olduğunu bilir. Düşünün ki Veela soyundan gelen Fleur Delacour’u etkilemiş biri o. Gelin, hep birlikte Bill Weasley’nin etkileyici özelliklerine bir göz atalım!

İşte size Bill Weasley’nin yaptığı her işte çok iyi olduğunu gösteren yönleri! Eğer merak ediyorsanız pijamalı bir gulyabaniden çok daha iyi olduğunu söyleyebiliriz.

“Bill’in görünümü için söylenebilecek tek şey vardı: sıkı bir tipti.”

– Harry Potter ve Ateş Kadehi

1. Gringotts’ta Bir Lanet Kırıcı

Bu unvanın kendisi bile oldukça havalı, değil mi! Sadece cincücelerle birlikte çalışmakla kalmıyor-malumunuz hilekar müşteriler- aynı zamanda işinin bir parçası olarak zamanının çoğunu Mısır Piramitleri’nin arasında geçiriyor. Herhalde ona büyücülük dünyasının Indiana Jones’u demek pek de garip kaçmaz.

2. Zeki Biri Olmak Havalıdır

Açıkça görülüyor ki Hermione kitap kurtları için bayrağı her yere taşıyor, ama Bill de oldukça zeki bir genç adam. Aynı zamanda, zekası konusunda da Hermione’den daha rahat görünüyor. Böcürt’ü tüm sınavlardan kalmak olan birini düşünün üstelik tüm derslerini saydırabilmek için gerçek anlamda zamanı geri döndürmüş biri, Hermione Granger’dan başkası olamaz elbette!

Bu arada Bill, kulaklarından çıkan S.B.D.leri ve öğrenciler başkanı rozetiyle görünüşe göre pek stresli de değil. Lafı bile olmaz!

3. Üstelik Stil Sahibi

Mrs. Weasley, en büyük oğlunun estetik seçimleriyle ilgili daimi bir savaş içinde olabilir. Ama, Bill’in arkada toplanmış uzun saçları, dişli küpesi ve ejderha derisinden botları Harry’nin ilk dikkatini çektiğinde, ‘bir rock konserinde tuhaf kaçmayacak giysiler‘ diye düşünmüştü.

Sadece bir dakikalığına düşünün, Bill Weasley ile rock konserine gidiyorsunuz. Sadece onun yanında olduğunuz için bile çok fazla puan kazanırdınız. Tüm seyircilerin sizi elleri üstünde uçurması kaçınılmaz olacaktır.

4. Percy’nin Kazan Dipleriyle Alay Ediyor

Sadece Percy Weasley böyle düzenli bir şekilde kazan diplerini tartışıp hala ifadesiz bir yüze sahip olmayı başarabilir.

Doğal olarak Fred ve George, bıkmadan usanmadan Percy ve onun bakanlıktaki sert yakalı yeni iş girişimiyle alay eden ikili olarak adlandırılabilir. Ama bu aşamada Weasley’lerin en büyük oğluna Percy’nin kazan dibi raporuyla ilk dalga geçişi için teşekkür etmeliyiz- üstelik bunu destansı bir masa savaşının ortasındayken yapıyor! Klasik Bill.

5. Mrs. Weasley’nin Onca Yaygarasına Karşı Sakin Kalabiliyor

Ailemizin üzerimize gelmesinin ne kadar sinir bozucu olduğunu hepimiz biliriz ve Mrs. Weasley’nin Bill’in görünüşüyle ilgili aşırı titiz davranışları son derece can sıkıcı olmalı. Tabii bizim için can sıkıcı diyebiliriz, ama görünüşe göre Bill için değil.

Molly’nin, Bill’in küpelerinin iş için uygun olmadığını savunduğu konuşmalarından birinde, Bill kendisini oldukça basit bir şekilde savunuyor; ‘ Anne, bol miktarda hazine getirdiğim sürece bankadaki kimse nasıl giyindiğimle ilgilenmiyor.’ Bill: 1 Molly: 0

6. Ne Zaman Harekete Geçmesi Gerektiğini Biliyor

Çoğu zaman Bay Sakin olmasına rağmen, Bill yine de ne zaman harekete geçmesi gerektiğini biliyor. Ölüm Yiyenler Quidditch Dünya Kupası’nda ortaya çıktığı zaman, Bill derhal onlara karşı çıkmaya hazırdı.

Olaydan sonra, yaralanmasına rağmen ve kolundan ‘bolca’ kan akmasına rağmen Bill’in tek derdi Karanlık İşareti oluşturan kişinin yakalanıp yakalanmadığıydı. İşte bizim adamımız!

7. Rita Skeeter Bile Onun Canını Sıkamıyor

En çetin ceviz olanlarımız bile Rita’nın acımasız sözlerine ve onun zehirli kuş tüyü kalemine maruz kalmıştır. Kendisi hakkında söylenen asılsız dedikodulara nadiren kulak asan Hermione, Rita’nın attığı iftiralar yüzünden göz yaşlarına boğulmuştu. Her boydan ve türden kana susamış canavarla arkadaş olan Hagrid, Rita’nın hiç de kibar olmayan sözleri yüzünden kulübesinden çıkamamıştı.

Peki ya Bill? Lütfen. “Uzun saçlı aptal” olarak damgalanmayı bile büyük bir rahatlıkla karşılıyor.

8. Üstelik Eşi de Bir Harika

Serideki neredeyse tüm oğlanlar talihsiz bir şekilde, Beauxbatons öğrencisi ve Üçbüyücü Turnuvası yarışmacısı olan güzeller güzeli Fleur  Delacour’un dikkatini çekmeye can atmıştır. Ama Fleur’ün Bill’i gördüğü an, oyun bitmişti.

Peki Fleur Bill’i büyük bir ilgiyle süzerken, Bill’in eli ayağı mı titredi ? Tabii ki hayır! Cool bir tavır takınarak Bill kızı kolayca tavladı. Güzel oyundu Weasley, güzel oyundu.

9. Zorluklar Karşısında Sakinliğini Koruyabiliyor

Voldemort geri döndüğünde ve herkes anlaşılır biçimde yıkılmış haldeyken, Dumbledore bile her zamanki gibi keyif dolu görünmüyordu.

Dumbledore herkesi görevlerine göre dağıtırken, Arthur’la konuşmak konusunda kaygılıydı. Bill müdürün lafını basit bir ‘Bana bırak‘ ile böldü. Seri hareketlerle Harry’nin omzuna eliyle hafifçe vurdu, annesini yanağından öptü ve bir hışım pelerinini de alarak uzun adımlarla hayranlık uyandıran bir çıkış yaptı. İşte böyle yapılır.

10. Acımasız Bir Kurtadam Tarafından Saldırıya Uğradı ve Mutlak Bir Şampiyon Gibi Yoluna Devam Etti

Bill, Fenrir Greyback tarafından saldırıya uğradığı zaman, hayatı boyunca taşıyacağı bir yara almıştı. Bu, en güçlü insanlar için bile şiddetli bir değişime uğramak için yeterli bir travmaydı.

Yine de Harry’nin, Bill’e yaptığı geçmiş olsun ziyaretleri sırasında gözlemlediği bir şey vardı ki o da; Bill’in karakterinde herhangi bir değişim olmadığıydı. Görünen tek fark ise Bill’in az pişmiş hatta kanlı bifteklere olan yeni düşkünlüğüydü. Fenrir de kim?

Sizin Weasley’lerin en havalı oğlu Bill ile ilgili eklemek istediğiniz bir şey var mı? Görüşlerinizi bizimle paylaşmayı unutmayın.

Fantastik Canavarlar’ın Yeni Filminde Hogwarts’a Geri Dönüyoruz!

$
0
0

Harry Potter evreninde geçen Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar filminden yeni ve heyecan verici haberler var!

Canavarlar başlangıçta sadece Albus Dumbledore aracılığıyla Potter serisine bağlanacak gibi görünüyordu. Ancak yeni oyuncu çağrısı sayesinde iki öykü de aynı yeri paylaşacak gibi görünüyor -çünkü 1900’lü yılların başındaki Hogwarts flashback sahnelerinde olsa dahi bizlerle olacak!

Pottermore‘a göre, genç aktörlerin Newt Scamander, Leta Lestrange, Gellert Grindelwald ve Albus Dumbledore‘un genç versiyonlarını oynaması için bir çağrı yapıldı.

“Newt, Leta ve Sebastian adlı başka bir karakterin genç versiyonlarını oynayacak 13 ila 16 yaşları arasındaki üç aktör için açık seçme çağrısı yapıldı.” diye yazıyor Pottermore. “Ayrıca 16-18 yaşları arasında, Gellert Grindelwald ve Albus Dumbledore’un gençliklerini canlandıracak oyuncular da arıyorlar.”

Zoe Kravitz tarafından oynanan Leta Lestrange, kısa bir an için Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar’da bir fotoğrafta göründü. Newt ve Leta’nın gençlik dönemlerinde yakın olduklarını biliyoruz, ancak gizemli bir kavga yaşamışlar ve bu Newt’in fotoğrafa üzüntüyle bakmasına sebep oluyor. Newt’in yeni arkadaşı Queenie Goldstein, insanların amaçlarını ve duygularını okuyabiliyor, Leta’nın bu ilişkide bir “alıcı” olduğunu ve Newt’in bir “verici”ye ihtiyacı olduğunu fark ediyor.

Leta Lestrange elbette Rodolphus Lestrange‘in atası olduğundan Hogwarts günlerinde onun bir Slytherin olduğunu varsayıyoruz. Newt ise bir Hufflepuff’dı ve on beş ya da on altı yaşındayken Leta’nın işlediği bir suçu üzerine alarak okuldan atıldı. Yapılan seçme çağrısındaki oyuncuların yaşlarına bakarsak, Fantastik Canavarlar serisinin bu olayı ekranlara getirmek niyetinde olduğu da rahatlıkla söylenebilir!

Genç bir Dumbledore ve Grindelwald arayışı, Dumbledore’un başka bir genç adamı ekranda öpebileceği anlamını taşıması da gayet olası. Ayrıca Dumbledore’un kız kardeşi Ariana’nın trajik ölümüyle sonuçlanan olaylar da muhtemelen gelecek filmlerde karşımıza çıkacak. Jude Law, zaten genç Dumbledore’un bir versiyonunu oynadığı için bu, Fantastik Canavarlar serisinin önemli sayıda flashback’e sahip olacağı anlamına da geliyor.

Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar’ın ikinci bölümü 16 Kasım 2018 tarihinde vizyonda olacak. Hogwarts’ı yeniden görmek, sizce de harika olmayacak mı?

Horace Slughorn Beyaz Perdeye Nasıl Aktarıldı?

$
0
0

Meraklı bir karaktere sahip Horace Slughorn ilk başlarda bizi ona güvenip güvenmeme konusunda arada bırakmıştı. İşte yılların eskitemediği aktör Jim Broadbent, çok yönlü İksir Profesörü karakterine böyle can verdi.

Jim Broadbent Harry Potter film serisine İksir Profesörü Horace Slughorn olarak katılmadan evvel rol çeşitliliği birçok farklı noktaya ulaşan yüzden fazla filmde oynamıştı. Harry Potter ve Melez Prens filmi ise ona farklı bir meydan okumaydı.

“Karakterimin perdede görüldüğü ilk noktada bir koltuk kılığındayım” diyor kendisi.

Bu güzide kariyerinde Broadbent’in bu yeni rolü için kullanabileceği herhangi bir şey var mı sorusu akıllara geldiğinde, “Bir zamanlar bir tuvalet kapağının seslendirmesini yapmıştım ama bu ilk gerçek sandalyem.” diyor. Döşemeden pijamaya dönüşümü sağlayan lila renkli maddenin özü JanyTemime’den gelirken, bu sadece Slughorn’un geniş giysi yelpazesindeki ilk kanat.

Temime’e göre (kendisi serideki kostümleri tasarlayan hanımefendi), Slughorn Dumbledore kadar kıyafet düşkünü biri değil, buna rağmen nerede ne giyeceğini her zaman bilen birisi. Ona göre karakter, gardırobundaki kıyafetleri 25 senedir değiştirmiyor, bu kıyafetler modaya uygun dursa da biraz eski püskü görünmekteler.

“Aynı kıyafetleri giyip duruyor, belki de bu elbiseler ona görkemli günlerini anımsatıyor.”

“Bir zamanlar bu kıyafetler çok güzellerdi ama artık kullanılmış haldeler, düğmeleri sallanıp duruyor, ayakkabıları hasar görmüş ve giysi kumaşı birçok kez dikilmiş durumda.”

Düşünseli’nde Tom Riddle’ın öğretmeni olduğu bir dönemi izlediğimiz sahnelerde bu kıyafetlerin ilk zamanki hallerini görme şansı buluyoruz.

Horace Slughorn karakteri için Pottermore’da bizlere aktarılan bu kısa yazıyı sizlere sunduk. Sizler bu karakter ve kostümleri hakkında neler düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi bizlerle paylaşmayı unutmayın!

J. K. Rowling Yeniden Forbes’in “En Yüksek Gelirli Ünlüler” Listesinde!

$
0
0

Bildiğimiz üzere J. K. Rowling, Forbes’in dünyanın en nüfuzlu şahıslarının servetini ölçen yıllık listelerine yabancı değil. Ancak 2012’de hayır kuruluşlarına yaptığı büyük bağışlar nedeniyle milyarder listelerindeki sıralamasını kaybetmişti. Rowling’in bu yardımsever tarafının yakın bir zamanda değişeceğini düşünmüyoruz, ancak hem Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar? hem de Harry Potter ve Lanetli Çocuk’un çıktığı bir yıl sonrasında Rowling’i En Yüksek Gelirli Ünlüler listesinde tekrar görüyoruz – hem de üçüncü sırada!

95 milyon dolarlık geliriyle üçüncü sıradaki Rowling’in üstündeki isimler ise birinci sıradaki Sean Combs ve ikinci sıradaki Beyoncé.

Forbes, listelerine üçüncü sıradan giren yazarın başarısı hakkında kısa bir yazı da yayınladı:

“İngiliz romancı, ‘Harry Potter ve Lanetli Çocuk’ ile sihrini tekrar konuşturdu. Ortaklaşa yazılmış bu senaryo, 4,5 milyondan fazla yurt içi kitap satışı ile 2016’nın en çok satan kitabı oldu ve West End tiyatro yapımının da 2018’e kadar olan biletleri satıldı. Rowling ayrıca en son filmi olan ‘Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar’ ve Universal Stüdyolarındaki Harry Potter mekânlarından da gelir elde etti.”

Bu listede, 2004’te altıncı ve 2008’de de dokuzuncu sıralara oturan Rowling’in en yüksek sıralaması ise bu sene oldu. Yazarın bu listeye en son girdiği yıl olan 2014’te ise sıralaması listenin en sonlarında olan 84 idi.

İmkânsızı Başarmak: Kreacher’ı Savunma Yazısı

$
0
0

Pottermore‘un sunduğu karakter savunma yazılarını sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz. Geçtiğimiz ay James Potter‘ı savunmuştuk. Bu ayki yazımız ev cini Kreacher hakkında! Kreacher nasıl oldu da homurdanan ve Karanlık Sanatlar seven bir düzenbaza dönüştü? Bu soruyu kendinize hiç sormuş muydunuz? Gelin Kreacher’ın karakterinin derinliklerine inen bu yazıya göz atalım!

Bir an için bir kültün uşak gibi davranan bir üyesi olduğunuzu düşünün. Alışılmadık yöntemleri olan bu kült tuhaf olabilir ama sizin kültünüz. Onu seviyorsunuz. Ayrıca son derece uzun bir yaşam sürüyorsunuz, yani bu kültün nesillerce büyüdüğüne ve olağanüstü güç kazandığına tanık oluyorsunuz.

Bir gün kültteki herkes ya Azkaban’a gönderiliyor ya da ölüyor ve siz de kimseyi görmeden veya on yıllarca size öğretilenden başka bir düşünceye maruz kalmadan kültün karargahında çürümeye terk ediliyorsunuz.

Sonra birden kültteki en büyük yetkin kişinin gözden düşmüş oğlu karargaha dönüyor ve size emirler yağdırmaya başlıyor, bir de üstüne sizin bugüne dek öğrenmiş olduğunuz her şeyin karşısında olan insanları oraya çağırıyor. En kötüsü de bu kişi sizden onlara yemek yapmanızı, arkalarını toplanmanızı ve size göre yerleri sildiğiniz toz bezinden de pis olan bu büyücülere köle olmanızı bekliyor.

Sevgisizlikten tükenmek üzeresiniz. Aileden kovulmuş yeni efendinizi bile memnun etmek için çabalamaya değer diye düşünüyorsunuz. Ama onun sizden nefret eder gibi bir hali var, size emir vermediği ve sizi yaka paça odadan atmadığı zamanlarda hiçe sayılıyorsunuz.

Öfkelisiniz, çoktan geçmiş bir vaziyete ve çoktan ölmüş insanlara karşı sağlam bir bağlılık hissi besliyorsunuz.

Kreacher’la Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı‘nda tanıştığımızda kendisini içinde bulduğu durum aşağı yukarı böyle.

Atalarının kopmuş başlarını keyifli halde görmesi şöyle dursun, Sirius Black’in atalarından kalma ev Grimmauld Meydanı 12 Numara’da Karanlık nesnelerin içinde uzunca zaman terk edilmiş Kreacher balatayı sıyırmıştır.

Ortalama bir ev cininin bahtı zaten yeterince zor. Pek çoğu, onları buyruklarını sorgusuz yerine getirmek zorunda bırakan safkan ailelere bağlı kalarak büyücülerin esareti altında kapana kısılıp kalmıştır.

Onların içinde bulundukları bu kötü vaziyetin ne kadar üzücü olduğu Kreacher’ın hikayesinde Dobby’nin, Winky’nin veya Harry Potter dünyasında karşılaştığımız herhangi bir ev cininkinden daha da çok hissediliyor.

Kreacher’ın tabiatı onu yetiştiren çevre tarafından o kadar bozulmuş ki “hayatının amacı, başının kesilip tıpkı annesi gibi bir plakaya konması”, diyor Ron.

“Eh – evet, Kreacher biraz garip ama, bu onun kabahati değil.”

-Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı

Karanlık büyü sever Black ailesinin artık olmaması ve bir süreliğine hayatta olan tek kişi Sirius’un ailenin eski şanını temsil eden her heykeli, gobleni alaşağı etme ve her bir aile yadigarını çöpe atmadaki kararlılığı Kreacher’ın kabul etmeye hazır olduğu bir şey değildir.

Sirius, Grimmauld Meydanı 12 Numara’nın Dumbledore’un Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen’le savaşmak için kurduğu örgüt Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nın karargahı olarak kullanılmasına izin verir, Kreacher Weasley’ler, Harry, Hermione ve diğer Yoldaşlık üyelerini sürüler halinde oraya geldiğini görünce sarsılır.

“…Hem lağımdan farksız kokuyor, hem de bir suçlu, ama kadın da ondan matah değil, kanı bozuk iğrenç veletleriyle gelmiş hanımımın evini altüst ediyorlar, ah zavallı hanımım, bir bilse, bir bilse evine alınan alçakları, kim bilir ne derdi ihtiyar Kreacher’a, ah, ne kadar utanç verici, Bulanıklar ve kurtadamlar ve hainler ve hırsızlar, zavallı ihtiyar Kreacher’ın elinden ne gelir…”

-Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı

Sirius Kreacher’ı hor görmekle ölümcül bir hata yapar. Grimmauld Meydanı 12 Numara’yı onun emri dışında terk edemeyeceğini sanan Sirius öfkeyle “Dışarı!” diye kükrediği emrin Kreacher tarafından evin dışına çıkma emri olarak anlaşılabileceğini fark etmez. Böylece ev cini hizmetine daha layık olacağını düşündüğü Sirius’un kuzenleri Narcissa Malfoy ve kız kardeşi Bellatrix Lestrange’ı aramaya koyulur.

Onlar yoluyla Sirius hakkındaki can alıcı bilgiyi Voldemort’a iletebilmiş olmasının Harry’nin sevdiği vaftiz babasının Esrar Dairesi’nde ölmesinde büyük payı vardır, bu da Harry’nin Kreacher’dan daha da çok nefret etmesine yol açar.

Grimmauld Meydanı 12 Numara Sirius’un ölümünden sonra Harry’ye kalınca, Kreacher onun gönülsüz hizmetçisi olur.

“Kreacher, Efendi ne isterse yapar,” dedi Kreacher, öyle aşağı eğildi ki dudakları neredeyse kendi boğum boğum ayak parmaklarına değdi, “çünkü Kreacher’ın seçeneği yok, ama Kreacher böyle bir Efendi’ye sahip olduğu için utanıyor, evet -”

-Harry Potter ve Melez Prens

Harry’nin Kreacher’ın Efendi’si olmayı istememesi anlaşılır bir şey, ancak Hortkuluk arayışındayken Ron ve Hermione Grimmauld Meydanı’na sığındığında, Harry, ve bu ilk defa olmuyor, kendisinin (ve Sirius’un) önceden Hermione’yi dinlemesi gerektiğini anlar.

Dumbledore’un tavsiyesi üzerine E.R.İ.T. kurucusu, Sirius’u Kreacher’a saygıyla yaklaşması konusunda uyarır, Hermione bunu Kreacher anlaşılır bir şekilde öfkeli olan Harry’nin hizmeti altına girince de yapmaya devam eder.
Kötü muamele gösteren nesillerin ürünü, haliyle sevgiye o kadar muhtaç kalmıştır ki en ufak şefkat belirtisi onu minnet duygusuyla kaplar, Harry Hortkuluk Slytherin’in madalyonunu bulmasına yardım ettiği için Kreacher’a madalyonu teşekkür hediyesi olarak verdiğinde bunu anlar.

Yakın zamanda sevgisi kazanılan bir Kreacher şaşırtıcı bir sonuç verir; üstüne önlüğünü geçirir, son nefesine kadar Grimmauld Meydanı 12 Numara’yı temizler ve özveriyle taze çorba ve sıcak sandviçler hazırladığı altın üçlü için orayı bir ev haline getirir.

Geçirdiği bu bütünüyle ani değişim Sirius’un Kreacher’a karşı aldığı tavırda ne kadar yanıldığını gösterir. Sirius ona saygılı davransaydı, evcini belki de ona ihanet etmezdi ve muhtemelen Karanlık Lord’unkindense Yoldaşlık’ın fikirlerini benimseyip onlara uyardı.

“Sirius Kreacher’a korkunç davranıyordu, Harry, ve öyle bakmak da bir şey değiştirmeyecek, doğru olduğunu biliyorsun. Sirius burada oturmaya geldiğinde Kreacher çok uzun süredir yalnız kalmıştı ve herhalde biraz şefkat bulmak için can atıyordu. Eminim ki o geldiğinde ‘Miss Cissy’ ile ‘Miss Bella’ Kreacher’a çok iyi davranmışlardır, o da onlara bir yardımda bulundu ve bilmek istedikleri her şeyi söyledi. Ben hep büyücülerin ev cinlerine karşı davranışlarının bedelini ödeyeceklerini söylemiştim. Eh, Voldemort ödedi… Sirius da.”

-Harry Potter ve Ölüm Yadigarları

Harry ev cini için gerçekten şefkat beslemeye başlar ve Hogwarts Savaşı sona erdikten sonra Harry’nin aklından geçen düşüncelerinin başında Kreacher gelir. Tamam, belki de sadece sandviç istedi ama bu aynı zamanda Kreacher’ı biraz affetmiş olabileceğini gösteriyor. Harry affedebildiyse, biz de yapabiliriz.

… sırtını portrelere döndü, şimdi sadece Gryffindor Kulesi’nde onu bekleyen dört direkli karyolayı düşünüyor, acaba Kreacher oraya onun için bir sandviç getirir mi diye merak ediyordu.

-Harry Potter ve Ölüm Yadigarları

Siz Kreacher hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu yazının haklı veya haksız bulduğunuz yanları neler? Düşüncelerinizi bizimle paylaşmayı unutmayın! Gelecek ay Petunia Dursley‘i savunma yazısında görüşmek üzere!

Viewing all 1601 articles
Browse latest View live