Quantcast
Channel: Fantastik Canavarlar
Viewing all 1602 articles
Browse latest View live

Harry Potter Serisi’ne Yön Veren Destan: “Üç Kardeşin Hikâyesi”

$
0
0

Ozan Beedle’ın meşhur hikâyesi, Harry’nin pek çok macerasına yön verdiği birçok temayı bünyesinde barındırıyordu. Pottermore’un hazırladığı listeye birlikte göz atalım.

1. Ölümü Atlatma ve Lord Voldemort

“Üç Kardeşin Hikâyesi” ölümün atlatılabilir bir şey olduğu fikrine dayanmaktadır. Üç adam Ölüm’ü kandırır, ama sadece geçici olarak, çünkü vadesi gelen şeyi onlardan alma umuduyla yaşamları boyunca Ölüm tarafından takip edilirler.

Durumları tüm ömrünü ölümsüzlüğe ulaşmayı ve bunun sunduğu avantajdan faydalanmayı umarak geçiren Voldemort’unkini andırır. Nihayetinde üç kardeşte olduğu gibi ölüm Voldemort’u yakaladı ve ölüm üzerinde hâkimiyet kurarak meşhur ve güçlü olma arayışı sona erdi.

Xenophilius Lovegood Harry, Ron ve Hermione’ye “Üç Kardeşin Hikâyesi”ni anlattığı dönem Voldemort’un ölümlü olması gündemdeydi. Üçü Voldemort’u yok etmek için Hortkulukların izini sürüyordu, yani ölümü kandırmaya yeltenen ve başarısız olan üç kardeşin bu hikâyesinin Altın Üçlü için bayağı umut verici olacağını tahmin edersiniz.

“Ben, ölümsüzlüğe ulaşan yolda herkesten daha ileri gitmiş olan ben. Amacımı biliyorsunuz – ölümü fethetmek.”

– Harry Potter ve Ateş Kadehi

2. Dileklerinizde Alçakgönüllü Olun

Harry, kuşkusuz alçakgönüllü niteliğe sahip kökenlerinden dolayı yolun başında tevazu gösteren bir karakterdi. Kötü davranılmış insanları umursayan cana yakın bir çocuktu, nadiren de kibirli olabiliyordu.

Bu durum elbette kitaplar ilerledikçe değişti – Harry daha inatçı, daha katı biri oldu, tabii hiçbir zaman babası gibi olmanın ucundan geçmedi. Yine de önceden olduğundan daha az alçakgönüllüydü ve “Üç Kardeşin Hikâyesi” onun için pek çok açıdan önemli bir uyarıydı.

Erkenden ölmeyen tek kardeş Ölüm’den onu takip edemesin diye sadece onun gözünden ırak bir koruma alanı isteyen kardeşti. Sonuç olarak korkunç kaderlere maruz kalan kardeşlerinin aksine mutlu bir hayat sürdü ve huzur içinde öldü.

Bu, hikâyenin seride genellikle paylaştığı bir temaydı. Voldemort’un alçakgönüllülükle uzaktan yakından alakası yoktu, büyük dilekleri onu yoldan saptıran ve sonunda öldüren şeydi. Aldığınız kararlarda etik olmanın ve hırsınızın sizi ele geçirmesine izin vermemeniz gerektiğinin önemli olduğunu öğrenmiştik.

Harry Ölüm Yadigârları’na olan takıntısına rağmen sonunda bu dersi aldı ve muazzam gücüne rağmen Mürver Asa’yı elden çıkardı. Harry’nin ailesinde nesilden nesle geçen aynı pelerin olan görünmezlik pelerinine sahip kardeş gibi, Harry ölüme karşı koymaktansa onu kabullenmeyi bildi.

Ama Ölüm yıllarca üçüncü kardeşi arasa da onu asla bulamamış. En genç kardeş ancak çok ileri bir yaşa erişince nihayet Görünmezlik Pelerini’ni çıkarmış, oğluna vermiş. Sonra Ölüm’ü eski bir dost olarak selamlamış ve onunla birlikte memnuniyetle gitmiş ve ikisi, birbirinin dengi, bu hayattan ayrılmışlar.

– Ozan Beedle’ın Hikâyeleri

3. Büyü Acıya Çare Olamaz

Üç kardeşin hikâyesinden alınacak önemli bir ders de, özellikle Harry gibi biri için önem arz eden ders, büyünün acıya çare olamayacağıdır. İkinci kardeş uzun süre önce kaybettiği aşkını hayata geri döndürmek için Ölüm’den Diriltme Taşı’nı hediye olarak istemişti, ancak geri gelen kızın önceki hâlinin siluetiydi ve ikinci kardeş kendini intihara sürükledi.

Bir zamanlar evlenmeyi umduğu ancak vakitsiz ölmüş kızın silueti bir anda önünde belirince hayret ve memnuniyet içinde kalmış. Ancak kız sessiz ve soğukmuş, aralarında bir tül varmış gibi ondan ayrıymış. Fani dünyaya dönmüş olsa da, gerçek anlamıyla oraya ait değilmiş ve ıstırap çekiyormuş.

– Ozan Beedle’ın Hikâyeleri

Büyünün acıya çare olamayacağı fikri seride pek çok kez karşımıza çıkan bir detaydı. Hortkuluklar hayatın yerini tutacak olan zayıf bir şey olarak sergilenmiştir – ne kadar çabalarsan çabala herhangi bir anlam arz edecek şekilde ölümlü olmaktan kaçamazsın. Aynı şekilde, Felsefe Taşı yaşamı uzatma yolunda bir diğer boş girişimdi. Neşelendirme Büyüsü’nün etkisi bile eninde sonunda geçecektir.

Hayaletler öldükten sonra ölümlü dünyada var olmaya devam edebilirler ancak tekrar edecek olursak hayalet olarak yaşamak Neredeyse Kafasız Nick’in de tarif ettiği gibi “hayatın cılız bir taklidi”dir. “Üç Kardeşin Hikâyesi” bize büyünün sevdiğimiz birinin ölümüne çare olamayacağını ve çektiğimiz acıyı da iyileştiremeyeceğini göstermiştir.

4. Kibir Sonunuzu Getirebilir

Mürver Asa verilen kardeşin kaderiyle Voldemort’un kaderi arasındaki ilişkiyi görmek zor değil. Harry elbette zamanında bunu bilmiyordu, ama bu yerinde bir benzerliktir çünkü Mürver Asa’ya sahip olan kardeş kibirle yoldan sapmış, güç arzusuna kapılmış ve bu nihayetinde onu öldürtmüştür.

Benzer şekilde,  Voldemort’un kendi kibri ve yenilmez olduğuna dair inancı onu öldürten şeylerdi. Yine de düşmanını küçük görmeyi başardı ve tüm zamanların en büyük büyücüsü olma yolunda başarısızlığa uğradı.

Üç Kardeşin Hikâyesi”nin Harry’nin öyküsündeki etkisini siz nasıl yorumluyorsunuz? Görüşlerinizi bizimle paylaşmayı unutmayın!


bu da ilginizi çekebilir:

“Üç Kardeşin Hikâyesi” Hayran Filmi


Harry Potter Karakterlerinin Mitolojideki Yansımaları

$
0
0

Harry Potter serisini yazarken Rowling birçok şeyden esinlendi. Elbette bu esin kaynaklarının bazıları mitolojik temellere dayanıyor. Karakter isimlerinden olaylara kadar etkileyen bu geniş edebiyatın izlerini her yerde görmek mümkün. Peki hep birlikte MuggleNet‘in ortaya çıkardığı bazı benzetmelere göz atmaya ne dersiniz?

Harry Potter’da, üç başlı köpekten Remus Lupin’in adına kadar mitolojiye göndermeler her yerde var. Bu yüzden, bazı Harry Potter karakterlerini incelemenin ve onların mitolojik figürlerinin kim olduğunu bulmanın ilginç olacağını düşündüm. İşte ortaya çıkanlar:

1. Albus Dumbledore – Merlin

Bu biraz bariz. Dumbledore’un bembeyaz, uzun sakalıyla yaşlı ve güçlü bir büyücü olması, bu benzetmeyi aklımıza getirmemize yetiyor. Ama tabii ki başka sebepler de var. Örneğin, her iki de kahramanların, kaderini keşfetmelerinde yardımcı olan akıl hocası olmaları. Aynı zamanda ikisinin de kehanetle bağlantısı var. Yine de şu kesin ki Merlin bir kâhinken Dumbledore değil ama Harry’ye kehaneti ileten kendisi, aynı Merlin’in, Arthur ve Uther’a ilettiği gibi.

2. Luna Lovegood – Kassandra

Eğer kitaplar boyunca Luna’nın ne dediğine dikkat edersek, genellikle haklı olduğunu görürüz. Dahası, aynı Voldemort’un, Harry’yi yalnız bırakma taktiğine dikkat çektiği zamanki gibi, olayları diğer herkesten iyi kavrayabilmişti. Yine de Luna, Yunan mitolojisindeki kâhin Kassandra’ya benzer şekilde, kulağa saçma ve deli geldiği için sık sık ciddiye alınmamıştı. Hermione gibi zeki karakterler bile Luna’yı önemli görmemişti. Neyse ki Luna’yı dinleyen birkaç kişi olduğundan -böylece Harry’ye birden fazla kez yardım edebilmişti- Kassandra kadar görmezden gelinmemiştir.

3. Ginny Weasley – Sekhmet

İlk olarak Sekhmet, Antik Mısır mitolojisinde genellikle dişi aslan olarak betimlenmiştir ki bu da zaten Ginny Weasley’yi özetliyor. İkinci olarak Sekhmet, güçlü bir savaş ve yıkım tanrıçasıdır ve Ginny’nin de savaş meydanında üzerine yoktur. Ayrıca Sekhmet’in, Ginny’nin imzası Yarasa Umacı Büyüsü’ne oldukça benzeyen veba hastalığıyla alakası vardır. Yine de yıkıma ek olarak Sekhmet, sevgiyle bağı yüzünden aşk tanrıçası Hathor’ın emsali olarak görülür. Buna benzer olarak kitaplarda, Ginny’nin şiddetli yanı dışında Harry’nin sevgili kız arkadaşı olan bir başka tarafına şahit oluyoruz.

4. Neville Longbottom – Kral Arthur

Şunu kabul edelim ki Neville, seriye pek de iyi başlamadı. Ama Kral Arthur da öyleydi! Neville’in Seherbaz, Arthur’un da kraliyet ailesine mensup olmasından dolayı ikisinin de güçlü soylara dayanmasına rağmen iki kahraman da çocukken zayıf olduğu düşünüldü. Dahası, ikisi de bu zayıflık yüzünden aile üyeleri tarafından kötü muamele görmüştür. Yine de daha sonra, Arthur Camelot’a hükmederek Neville de Dumbledore’un Ordusu’nu idare ederek güçlü liderlere ve komutanlara dönüştü. Ah, bir de şu var ki ikisi de ünlü ve güçlü kılıçlarla dövüştü (Arthur, Excalibur – Neville, Gryffindor’un Kılıcı).

5. Hermione Granger – Athena

Hermione’nin zamanının en parlak cadısı ve Athena’nın da Yunan bilgelik tanrıçası olması arasında belirgin bir zeka bağlantısı var. Aynı zamanda ikisinin de kahramanlara rehber olduğu gerçekleri de ortak. Seri boyunca Hermione, sık sık Harry’ye danışmanlık yapıyor ve Athena da Odysseus ve Perseus gibi kahramanlara sık sık rehberlik yapmıştı. Özellikle Athena’nın Perseus’a ayna parlaklığında Medusa –ona baktıklarında insanları taşa çeviren bir canavar- kalkanı verdiği Perseus miti, çok uygun bir benzetmedir. Bu örnek de Hermione ve ikinci kitapta Harry’yle Ron’u Basilisk’le -ölümcül bakışa sahip olan bir başka canavar- yüzleştiklerine dair uyaran aynasıyla kolayca bağdaştırılabilir.

6. Ron Weasley – Sir Gawaine

Sir Gawaine alışılmadık bir biçimde cesur ve sadık bir şövalyedir ve diğer şövalye arkadaşları tehlikeyle karşı karşıya olduğunda, yüzleşmek için gönüllü olan da odur. Ron da aynı zamanda cesur ve sadık; tehlikeli görevlere gitmeye de karşı çıkmaz. Sir Gawaine, büyülü bir nesneyi elde hayatını kurtaracağı umuduyla elde etmek için yalan söylemişti ve Ron da kaçmıştı (Ölüm Yadigarları’nda Harry ve Hermione’yi yalnız bıraktığı zaman). Yine de bu cesaret gerektiren durumlardaki başarısızlıklarından Gawaine doğruyu itiraf ederek ve Ron da geri dönerek pişman oldu. En sonunda ikisi de kişilerinin iyi olmasından dolayı bu küçük yanlışları affedilmiş ve muzaffer bir şekilde evlerine dönebildi.

7. Harry Potter – Horus

Horus, büyük bir alın yazısıyla dünyaya geldi ama babasını öldüren karanlık ve güçlü bir düşman hedefinde olduğu için saklı kalmak zorunda kaldı. Sonunda Horus, düşmanıyla yüzleşti ve düşmanının kibrini kendi lehinde kullanıp onu aldatarak yendi. Harry’nin aldatma taktiğinin salata sosu malzemesi yerine bir asayı içermesine rağmen yine de Harry Potter’la benzerliği açık görünüyor. Hayat hikayelerinin yanı sıra bir başka benzerlikleri daha var. Horus’un, alçalma yeteneğiyle bilinen hızlı kuş doğanlarla bağı vardır ki bu da Harry’nin uçma yeteneğine benziyor.

Ufak bir ayrıntı olarak Albus Percival Wulfric Brian Dumbledore’un her isminin bir anlamı olduğunu biliyor muydunuz? En ilginci ise Wulfric ismi çünkü Wulfric’in kelime anlamı “kurt gücü” ve dünyanın en eski destanı olan Beawulf’ta da karakter Beawulf (güçlü kurt), genç halinde düşmanı Grendel’i (Gellert Grindelwald) yenmiştir. En sonunda da bir ejderha tarafından ağır yaralandıktan sonra deniz ortasındaki bir mağarada onu kurtarabilecek tek kişi sadık takipçilerinden birinin yetim oğluydu. Aynı Dumbledore’la Harry’nin hortkuluk bulmak için gittiği mağara gibi. Peki sizin aklınıza başka benzerlikler geliyor mu? Bizimle paylaşmayı unutmayın!

J.K. Rowling’in Kaleminden “Harry Potter Evreninde Ölçüler” Hakkında Her Şey

$
0
0

J.K. Rowling’in Kaleminden serimize, Harry Potter evrenindeki ölçü birimleri hakkında keyifli bir yazıyla devam ediyoruz!

İngiliz cadı ve büyücüler elektrik yahut bilgisayarları kullanmadıkları gibi, ölçü birimlerine de asla başvurmadılar. Onlar Muggle hükumetinin kanunlarıyla yönetilmiyorlardı, bu sebeple 1965’te Ölçü Kanunu ortaya çıktığında (metrik ölçülere geçişle ilgili bir kanun) cadı ve büyücüler onu bariz bir şekilde göz ardı ettiler.

Cadı ve büyücüler yorucu hesaplama yöntemlerine karşı hiçbir zaman istekli olmadılar, zira ne de olsa büyü yapabiliyorlardı ve ağırlığı ons, pound ve taşlarla, metreyi inç, fit ve millerle ölçmekte yahut ödemeyi KnutSickle ve Galleon’larla yapmakta hiçbir sorun görmediler.

J.K. ROWLING’İN DÜŞÜNCELERİ

Harry Potter ve Felsefe Taşı’nın müsveddesinin İngiltere’de yayımlanmaya uygun görüldüğü o ilk zamanda, kopya editörü tüm ağırlık ve ölçü birimlerini metrikleştirmem konusunda bana tavsiye verdi çünkü yayımcının alışılagelmiş prensibi buydu. Değişime izin vermeyi reddettim, çünkü yukarıda belirtilen sebepler yüzünden bu tavsiyede zerre kadar mantık yoktu. Dolayısıyla bu durum, yazarın politik görüşüyle ilgili bir tavır olarak algılanmasa iyi olur. Ben bir Avrupa karşıtı değilim, tam aksine, ben tüm benliğimle Avrupa’nın bir parçası olan İngiltere’ye aidim ve bir tarafım da Fransız. Imperial’den (eski İngiliz ölçü birimi) çok daha mantıklı olan ve pişirmeyi kesinlikle diğerine göre daha çok kolaylaştıran (!) metrik sisteme asla karşı değilim. Ancak yine de eski sistemi daha resmedilesi, daha ilginç ve bu nedenle tanımladığım topluma daha uyumlu buldum.

Kitaplarda eski ölçü birimi olan “Imperial Sistem”i kullanmak beklenmedik bir sonuç verdi, İngiliz Ağırlık ve Ölçüler Topluluğu’na katılmak için davet aldım. Britanya’nın metrik sistemi kullanmaması gerektiğine ilişkin düşüncelere katılmıyordum (zira bu topluluğun çoğu üyesi bu düşüncedeydi). Davetiyeyi çöpe atmak üzereydim, ancak aniden gelen bir düşünceyle donup kaldım ve fikrimi değiştirdim. Farkındayım, az sonra söyleyeceğim şeyler karakterim hakkında pek de matah şeyleri açığa vurmayacak ancak bir aydınlanma sonucu fark ettim ki topluluğa katılmam kız kardeşim Di’yi öfkeden deliye döndürürdü. Di asla kızdığındaki kadar komik görünemez, Di’nin nice kişisel gıcıklıklarından biri de eski sistemin hatırına eski kafalılıkla bağlılık duyuyor olması. Ya da başka bir deyişle: “İngiliz işi bu ve hiçbir yabancı bana ölçü sistemimi eleştiremez!”

Üyeliğim basına yansıdığında kardeşim muazzam bir öfke nöbeti geçirdi. Öyle gülüyordum ki gülmekten ona bunun aslında sadece onu kızdırmak için yaptığım bir şey olduğunu söyleyemiyordum bile. Bunu söylemem ise onu neredeyse şirazeden çıkardı ve durum daha da komikleşti. Açık söylemek gerekirse, başka hiç kimsenin bir posta pulu parası karşılığı bu kadar eğlenmediğine eminim.


bunlar da ilginizi çekebilir:

* Büyücü Dünyasının Para Birimleri “Muggle” Para Birimlerine Dönüştürüldü!

* Büyü Dünyası Ekonomisini Temelden Sarsan Teori: Büyücüler, Mugglelara “Muhtaç” mı?

Harry Potter’ın Gerçek Bir Slytherin Olduğunun İnkâr Edilemez 5 Kanıtı

$
0
0

Harry Potter rüzgârı esmeye devam ediyor. Tor‘da yayınlanan bu makaleyle çok tartışılan bir konuyu yeniden gündeme getiriyoruz. Jill Grunenwald‘ın kaleminden sizin için Türkçeleştirdik!

Bu yıl, Harry Potter ve Felsefe Taşı İngiltere’de yayımlanmasının yirminci yılını kutluyor. Ve şimdi, yan, tam yirmi yıl sonra bile hayranlar arasında keskin tartışmalar mevcut: Kim daha kötü; Umbridge mi Voldemort mu? Snape gerçekten iyi miydi yoksa şeytanın teki mi? Hangi Ölüm Yadigarı’na sahip olmak isterdin? Aslına bakarsanız biz hayranlar hâlâ J.K. Rowling’in oluşturduğu geniş ve karmaşık olan o harika dünya hakkında konuşma konusunda son derece tutkuluyuz. Kendi adıma, sürekli sormaktan vazgeçemediğim belirli bir soru var ve o soru, itiraf etmek gerekirse, oldukça tartışmalı: Seçmen Şapka Harry’yi yanlış binaya yerleştirmiş olabilir mi?

Her hayran gibi benim de bu soruyla ilgili kesin bir görüşüm var. Harry Potter ve Felsefe Taşı kitabının kapağını açtığım 2001 yılındaki o ilk andan beri bir Slytherin olduğumu biliyordum. Üniversitenin ilk yılının yazıydı ve ben kuzenimin çocuklarına bakıcılık yapıyordum. Çocuklar üst katta uyurken kendimi eğlendirmek amacıyla o zamanın çıkmış kitaplarını inceledim ve Felsefe Taşı gözüme çarptı. Herkesin ön yargıyla suçladığı gibi ben de onun basit bir çocuk kitabı olduğunu düşündüm.

Birkaç saat sonra kuzenim ve kocası eve döndü ve ben kitabı bitirmem için ödünç vermeleri konusunda onlara yalvardım. Ertesi gün, ikinci kitapta neler olduğuna ilişkin çıldırtan meraklanmalardan sonra oturduğum yerdeki halk kütüphanesine ikinci, üçüncü ve dördüncü kitapları almak için gittim- o zamanlar sadece bu dört kitap yayımlanmıştı– ve hepsini bir hafta içinde yalayıp yuttum. Seriye tıpkı Snape’in kancalı burnu gibi takılıp kalmıştım.

O zamandan beri yaklaşık yirmi yıl boyunca asla hangi binada olduğumdan şüphe etmedim. Bu yirmi yıl içinde yaptığım her çevrimiçi test de yargımı doğruluyordu. Her zaman. İnsan içine çıktığımda gri ve yeşil renklerimi büyücülerin geri kalanının bizi nasıl gördüğüne inat gururla taşıyordum. Başka bir Potter fanına Slytherin’li olduğunuzu bir söyleyin hele, size karşı tutumlarını anında değiştirirler- ki bu gayet adaletsizdir, özellikle de benim Seçmen Şapka’nın Seçilmiş Kişi’yi yanlış binaya yerleştirdiğine gönülden inanıyor olduğum düşünülürse.

Seçmen Şapka, bildiğimiz gibi bir öğrenciyi yanlış binaya yerleştirmiş olabileceğini inatla reddeder. Halen daha düşünmemiz gerekir ki Seçmen Şapka Harry’yi Slytherin’e yerleştirmeye çok yaklaşmıştı. Nitekim Sırlar Odası kitabında da Seçmen Şapka ikinci kez Harry’nin “Slytherin’de çok iyi işler yapabileceğini” söylüyor. Doğru, Harry Voldemort’un ruhundan bir parçayı habersizce içinde taşıyordu, ancak o küçük parça Harry’nin seri boyunca Slytherinvari davranışlar sergilemesinin açıklaması olabilir mi?

Seçmen Şapka’nın yanılmaz olduğu görüşüne katılmaya her ne kadar o, entrikacılığa karakterden daha çok önem veriyor olsa bile gönüllü değilim. Hikayenin hatırına Harry, Ron ve Hermione’nin aynı binada olması gerektiğine inanabilirim, ama tabii bir de şu var: Hermione aslında Rawenclaw’da olmalıydı.

Seçmen Şapka asla hata yapmıyor olabilir, ancak J.K.Rowling’in yaptığına eminim. Bunun yanında Harry’nin neden bir Slytherin olması gerektiğine dair beş nedenimi sunacağım size:

1. Harry Voldemort’la Uzaktan Akrabaydı

Ölüm Yadigarları’nda öğrendiğimiz üzere, Harry ve Voldemort onları çok çok uzaktan akraba kılan Peverell Kardeşler’in soyundan geliyordu. Ve yine aynı şekilde kitaplardan öğrendiğimiz gibi birçok büyücü ailesi evlilik yoluyla birbirine bağlıydı. Dolayısıyla Harry’nin tanıştığı neredeyse her büyücüyle bir şekilde akraba olma ihtimali var.

İş soya geldiğinde en çarpıcı olan şey, direkt nesebi olmasalar bile Harry’nin Peverell Kardeşler’e bağlı olmasıydı. Harry’nin soyu Ignotus Peverell’dan iniyordu, yani Görünmezlik Pelerini’nin sahibinden. Görünmezlik Pelerini, Ölüm’ü kandırabilmesi sonucu Ignotus’a verilmişti. Pelerin nesiller boyu elden ele geçerek Harry’ye ulaştı. Yani bildiğimiz üzere onu birtakım kurnaz girişimlerde kullanacak olan kişiye.

2. Harry Hırslıydı

Harry gibi, okurlar da biz Slytherin’lerin hırslı oluşu kötü bir özellikmiş gibi gösterildiğinden dolayı bizden hoşlanmamışlardır. J.K. Rowling Slytherin’leri güç delisi ve hırslılığı yalnızca şöhreti, parayı, caka satmayı ve benzeri şeyleri kovalamak için kullanan kişiler olarak resmetti. Bu son derece dar bir bakış açısı elbette: Hermione’nin tüm sınıflarda her şeyin birincisi olma arzusu da tam anlamıyla hırslılığa bir örnekti ancak onun bu çabası asla bir Slytherin’in herhangi bir konuda azim göstermesi kadar kötülenmedi.

İşte azminin bu derecesi Harry’yi bir Slytherin yapıyor: Harry her kitapta kendini sonucu ne olursa olsun umursamayarak final vuruşuna hazırlıyor. O, ne istediğini bilen ve ona ulaşmak için her şeyi göze alan bir çocuk: Felsefe Taşı’na Sna-pardon, Quirrell’dan önce ulaşıyor, Ginny’yi kurtarmak için Sırlar Odası’na giriyor, Gringotts’a yasa dışı şekilde dalıyor, izinsiz olarak Sihir Bakanlığı’na giriyor- hem de iki kere.

Tüm bunlar gösteriyor ki Harry’nin doğasında her ne kadar tersini iddia etse güce olan bir açlık var,ve birazcık olsa bile bir Kahramanlık Kompleksi. Ya da Hermione’nin Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nda söylediği gibi: “Sence de sende birazinsanları kurtarma şeyi yok mu?

Gayet aklı başında ve- size hatırlatırım– haklı olarak, Hermione Harry’yi Sirius’un hayatta olduğu ve Voldemort’un yalnızca onun kahraman olarak tanınmak arzusunu kullanmaya çalıştığı konusunda uyarınca bile Harry onu dinlemeyi reddetti: Bir kez daha günün nasıl kurtarılacağını yalnızca kendisinin bildiği hususunda azmetmişti.

3. Kurnazdı

Ah, kurnazlık. Aktörlük, yahut iş bazı konulara gelince adına sanat da deniyor, istediğine ulaşmak için hilekarlık yapma durumu. Bazıları Harry’nin üstü örtülü yalanları veya küçük manipülasyonlarını affedilir bulup savunabilir, zira Harry onları iyi olanın gerçekleşmesi adına sık sık yapıyordu. Ancak tarafsızlıkla bakıldığında bunun tanımı final vuruşu olarak açıklanmayabilir. Yine şu azimlilik meselesine dönüyoruz: Harry ne istediğini bilen bir çocuktu ve zaman zaman onu elde etmek için kirli oyunlar da oynamadı değil.

Örneğin Felsefe Taşı’nda Harry kütüphanedeki Yasaklı Bölüm’e girme hususunda çaresiz kaldığı zaman Görünmezlik Pelerini’ni kullanmıştı. Gerçekten de Harry ne zaman Görünmezlik Pelerini’ni giyse- Hogsmeade’e sızmak, Hogwarts Ekspresi’nde Draco’yu gözlemek (cidden ama, o kırık burnu hak etmişti); ve pelerini kullandığı diğer her vakitte olmaması gereken yerlerdeydi ve bunu kıymetli bilgileri el altından elde etmek için yapıyordu.

Harry aldatmacalarını o zamana kadar hep Ignotus’tan miras kalmış pelerin eşliğinde yapıyordu, ancak Melez Prens’te Snape’in ders notlarını Profesör Slughorn’u etkilemek adına gizli gizli kullanmak için farklı bir avantaj elde etti- ayrıca yedi kitap boyunca ne kadar fazla Çok Özlü İksir harcandığını da göz ardı etmeyelim.

Ve şimdi de Ölüm Yadigarları’nda Griphook’un Gryffindor’un kılıcı karşılığında Gringotts’a girmek için üçlümüze yardım etmeyi kabul ettiği zamana gelelim. Harry kabul etti ancak Griphook’a kılıcı ne zaman alabileceğini söylemesi gerektiği kısmı münasip bir şekilde aradan çıkardı.

Hermione tüm Hortkuluk’ların yok edilmesinin yıllar alabileceğini söylediğindeyse Harry Griphook’un bunu bilmesine gerek olmadığını belirtmişti.

Vay be. Oldukça asil bir hareket, Harry.

4. Kurallara Apaçık Şekilde Saygısızdı

Ah, gardiyanların Hogsmeade’e gitmene izin vermiyor ve sen de zaman Görünmezlik Pelerini’ni kullanarak köye sızmaya mı karar veriyorsun? Peki o zaman. Buna Yasaklı Bölüm’deki, üçüncü kat koridorundaki zamanları ve kuledeki yatağın dışında geçirilen o geceleri de ekleyelim.

Sihir Bakanlığı’na iki kez üst üste gizlice girilmiş olduğundan bahsetmiş miydim? İlki Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nda Voldemort’un Sirius’u kaçırdığına inandığı içindi, ikincisiyse Ölüm Yadigarları’nda madalyonu Umbridge’ten çalması gerektiği zamandı.

Merlin’in sakalı, herkes Dumbledore’un bir an için bile olsa Harry’nin Ateş Kadehi etrafındaki Yaş Çizgisi’ni atlattığına inandığını mutlaka düşünmüştür.

5. Cesareti Sorgulanabilir

Gryffindor’un yapı taşlarından biri cesarettir, ancak korkuyla yüz yüze gelindiği zaman cesur olmak ve fevri davranmak arasında ince bir fark vardır. Harry ikincisine (fevriliğe) daha yatkındı ve onun fevriliği kahraman olma konusundaki azmiyle, kendini kanıtlamak için tehlikeli durumlara pervasızca dalmasıyla kolayca bağdaştırılabilir. Harry genellikle sonucunda yanıldığı kanıtlanan hususlarda fazla tezcanlıydı: Snape Taş’ı çalmaya çalışmıyordu, Dumbledore İkinci Görev’de Fleur’ün kardeşi Gabrielle’in boğulmasına asla izin vermeyecekti, Voldemort aslında Sirius’u kaçırmamıştı, vesaire vesaire.

Seçmen Şapka Harry’yi Slytherin’e yerleştirmeyi düşündüğünde aslında Harry’ye bir fırsat sunmuştu. Kendisinin Slytherine’e seçilmesine ses çıkarmamak- o herkesin nefret ettiği, negatif izlenimi olan binaya- daha cesur bir seçim olurdu. Bu özel bina hakkında asırlardır süregelen varsayımlar ve ananeleri yıkmak için eline bir fırsat geçmişti.

Neville Longbottom’dan bir şey öğrendiysek o da gerçek cesaretin mevcut vaziyete karşı durabilmek olduğudur. Buna karşılık Harry Slytherin’e seçilmemek için Seçmen Şapka’ya yalvarırken cesareti bir kenara bırakarak ön yargılarının esiri olmuştu.

Dumbledore Harry’ye, “Bizi biz yapan seçimlerimizdir,” diyor. Eğer bu doğruysa Harry kolay olanı seçti, bu da onu ideal bir “Cesur Gryffindor Aslanı” olmaktan çıkarıyor.


Bu iddialı yazıya katılıyor musunuz? Yoksa benim yazarın aksine düşündüğüm gibi sizce de Harry’nin olması gereken yer her şeye rağmen Gryffindor Kulesi miydi? Yorumlarınızı bekliyoruz!

bu da ilginizi çekebilir:

Harry Potter’ın Paralel Evrenlerdeki 4 Farklı Kaderi

J.K. Rowling’in Kaleminden “Gryffindor’un Kılıcı” Hakkında Her Şey

$
0
0

Seri boyunca önemli bir konumda olan Gryffindor’un Kılıcı hem Hortkuluklar konusunda başarılı olmuş, hem de Harry’nin Slytherin ve Gryffindor arasında kalması hakkındaki ikilemini gidermiştir. Gelin Pottermore’un hazırladığı bu yazıyla birlikte kılıcın tarihine, ilham aldığı efsanelere ve J.K. Rowling‘in bu kılıç hakkında neler düşündüğüne birlikte göz atalım.

Gryffindor’un Kılıcı binlerce yıl önce cincüceler, büyülü dünyanın en yetenekli dolayısıyla en büyülü metal işçileri tarafından yapılmıştır. Kılıç, saf gümüşten şekillendirilmiştir ve Gryffindor Binası’nın Hogwarts’taki bina puanını sayan kum saatinin içindekilerle aynı zümrütler kılıca ilave edilmiştir. Godric Gryffindor’un ismi kabzanın tam altına kazınmıştır.

Kılıç, Godric Gryffindor’un tasvirlerine uygun bir şekilde Birinci Ragnuk tarafından dövülmüştür. Ragnuk cincüceler arasındaki en iyi gümüş işleyicisidir, bu yüzden de Kral‘dır (Cincüce kültüründe yönetici olan kişi diğerlerinden daha az çalışmaz, aksine daha beceriklidir.). Kılıcın yapımı bittiği zaman Ragnuk kılıca o kadar âşık olmuştur ki Gryffindor’un kılıcı ondan çaldığını iddia ederek emrindekileri kılıcı geri alması için göndermiştir.

Gryffindor kendisini asasıyla korumuştur ama saldırganları öldürmemiştir. Bunun yerine, cincüceleri krallarına büyülenmiş olarak göndermiştir. Ragnuk’a, eğer kılıcı Gryffindor’dan tekrar çalmaya çalışırsa, kılıcını tüm cincücelere karşı kullanacağına dair bir tehdit mesajı yollamıştır.

Cincüce kralı bu tehdidi ciddiye almış ve Gryffindor’u hakkı olan kılıcıyla rahat bırakmıştır. Yine de Gryffindor’a karşı ölene dek kırgın kalmıştır. Bu kırgınlık yüzünden günümüzde bile cincüce topluluğundan bazı kesimlerdeki Gryffindor’un Kılıcı çaldığına dair yanlış bir efsanenin temeli atılmıştır.

Aslında merak edilmesi gereken soru, bir büyücünün neden bir kılıca ihtiyaç olduğudur. Bu soru sıkça da sorulmuş ve kolayca cevaplanmıştır. Uluslararası Gizlilik Mevzuatı‘ndan önceki günlerde, büyücüler Muggle’larla birlikte serbestçe gezerken, kendilerini savunmak için asaları kadar kılıçlarını da kullanmışlardır. Aslında, bir Muggle kılıcına karşı bir asa kullanmanın pek de sportmence olmadığı düşünülmüştür (Ama bu hiç yapılmadığı manasına da gelmez.). Pek çok yetenekli büyücü, geleneksel manada bakıldığına aynı zamanda çok başarılı bir düellocudur ki Gryffindor da bu büyücüler arasındadır.

Günümüzde, birçok kültürde çok farklı büyülü kılıca rastlanabilir. Nuada’nın Kılıcı, Tuatha Dé Danann tarafından yapılmış dört efsanevi tılsımdan biridir ve kınından çıktığı zaman yenilmezdir*. Ayrıca, Gryffindor’un Kılıcı bir şeyi Excalibur efsanesine borçludur. Kral Arthur’un kılıcı, bazı efsanelere göre bir kayaya sıkışmıştır ve gerçek kral tarafından kayadan çıkarılabilir. Kılıcı taşımaya layık olanın taşıyacağı fikri, Gryffindor’un Kılıcı’nın gerçek bir Gryffindor Binası üyesi tarafından kullanılabileceği fikrinde yankılanmıştır.

J.K. Rowling’in Düşünceleri

Excalibur’a dair başka bir gönderme de şudur: Harry’nin, Ölüm Yadigarları‘nda, bir ormandaki donmuş bir gölün içinden kılıcı aldığı bölümdür – aslında Snape kılıcı oraya biraz da fesatlığından koymuştur, direkt Harry’ye de verebilirdi. Excalibur’un başka efsanelerdeki versiyonundaysa, kılıç Arthur’a Göl’ün Leydisi tarafından verilmiştir ve Arthur öldüğünde göle geri dönmüştür.

Büyülü dünya’da, bir şeye fiziksel olarak sahip olmak, o nesnenin gerçek sahibi olunulduğunu garantilemez. Bu konsept Ölüm Yadigarları‘nda ve Gryffindor’un Kılıcı’nda da geçerli.

Farklı kültürel inanışların bir potada eriyince ne olacağını hep merak ettim. Harry Potter kitaplarında cincüce ırkının en agresif olanları, cincüceler tarafından yapılan her nesnenin onların hakkı olduğunu düşünür – yine de herhangi bir nesne, altın karşılığında bir büyücüye ömrü boyunca bırakılabilir. Cadılar ve büyücüler, Muggle’lar gibi, bir ödeme yapıldığı anda, nesnenin onlara ait olduğunu, öldüklerindeyse torunlarına veya hayatta olan herhangi bir mirasçısına geçtiğine inanır. Bu, bir çözümü olmayan bir çatışmadır çünkü iki taraf da doğru şeyin ne olduğuna dair farklı fikirlere sahip. Sonuç olarak da, Ölüm Yadigarları kitabında, Griphook yardımı karşılığında ücret olarak kılıcı istediğinde, Harry zor bir etik ikilemde kalmıştı.


(*) Ç.N. : Tuatha Dé Danann, Kelt mitolojisindeki deniz tanrıları olan Fomorii‘yi yöneten Tanrıça Dana ve Fomorii’den sonra, İrlanda halkını yöneten son tanrı ve tanrıça neslidir. Bilginin ve büyünün ustaları olan Tuatha Dé Danann, İrlanda’ya gelirken dört tılsımı da yanlarında getirmişlerdir. Bu tılsımlar; üzerine gerçek bir İrlanda kralı bastığında çığlık atan Fal’ın Taşı (The Stone of Fal), ölümcül kılıç Nuada’nın Kılıcı (The sword of Nuadu), Güneş Kralı Lugh’un mızrağı ve tanrıların tanrısı Dagda’nın herkesi doyurabilen kazanıdır. Hıristiyanlığın İrlanda’ya yerleşmesinden sonra Tuatha Dé Danann bir destan ve efsane şekline dönüşmüştür. Yer altına yerleşip periler olduklarına inanılır.

Sizler Gryffindor’un Kılıcı hakkında neler düşünüyorsunuz? Griphook ücret konusunda haklı mıydı? Ya da esinlenilen efsaneler nasıl? Yorum yapmayı unutmayın!


bunlar da ilginizi çekebilir:

* J.K. Rowling’in Kaleminden Diğer Harry Potter Hikâyeleri

* Gryffindor’un Kılıcı Muggle Dünyasında Şekil Buldu

Gelmiş Geçmiş En Detaylı Severus Snape Testi

$
0
0

Favori asık suratlı İksir Profesörümüz oldukça gizemli bir adamdı. Yine de onca sır, Severus Snape‘i ölesiye tanımamak için yeterli bir bahane değil. Pottermore‘un hazırladığı bu pek kapsamlı testi çözdüğünüzde, dev gizemin ne kadarına hâkim olduğunuzu göreceksiniz!

Harry Potter ve Ölüm Yadigarları kitabının sonuna kadar Severus Snape’in gerçekte kim olduğundan bir türlü emin olamamıştık. Ancak perde açılalı çok oluyor ve artık bilinmeyene sığınmak için herhangi bir sebebimiz kalmadı.

Başlamadan önce sizi uyarmalıyız. Bu test tahmin ettiğinizden çok daha zorlu olacak. Derin bir nefes alın ve asanızı hazırlayın!

Sonucu bizimle ve arkadaşlarınla paylaşmayı lütfen unutma!

Sitemizde yer alan diğer Harry Potter Quiz’leri için buraya tıklayabilirsiniz!


“Severus Snape ve Çapulcular” Hayran Filmi İçin Tıkla!

Hogwarts’ın Kadim “Seçmen Şapka”sı Yanılabilir mi?

$
0
0

Hogwarts’ın kadim Seçmen Şapkası‘nın kararları zaman zaman eleştirilerin odağı olmuştur. Peki Şapka’nın gerçekten de yanılması mümkün mü? Gelin birlikte inceleyelim!

Hepimiz 11 yaşında iken Hogwarts’tan gelecek mektubu beklemişizdir. Kendimizi 9 3/4’te duvarın tam ortasından geçip King’s Cross İstasyonu’na adım atarken, küçük kayıklar ile Hogwarts’a varıp Büyük Salon’daki ziyafete katılırken, Biçim Değiştirme, Tılsım, Bitkibilim, Karanlık Sanatlara Karşı Savunma ve hatta inkâr etmeyelim İksir derslerinde ve Hogwarts’ta ait olduğumuzu düşündüğümüz binalarda hayal etmişizdir. Seçmen Şapka’yı kafamıza takıp binamıza seçilmek çok tuhaf bir duygu olmalı. Neye göre seçildiğimiz ise Seçmen Şapka’nın büyülü şiirlerinden anlaşılıyor ve Seçmen Şapka asla yanılmıyor. Gerçekten öyle mi?

Hogwarts’ın dört kurucusunun binalarına seçecekleri öğrencilerinden beklentilerinin sınırını çizmek epey zor. Seçmen Şapka’nın yanılmaz olduğu düşünülebilir, ama bana göre bu biraz büyütülmüş bir olgu. Bu seçimleri irdelemek bazen çok daha zorlaşıyor. Hele Seçmen Şapka’nın Slytherin’i önermesine rağmen Harry’nin bu binayı tercih etmek istemeyişini ve Gryffindor’a atanmasını göz önüne alırsak Seçmen Şapka tercih hakkı bile sunuyor; nasıl yanılmaz olsun ki?

Bir Ravenclaw olarak Pottermore’daki Seçmen Şapka testindeki soruların cevaplarına baktığımda fark ettiğim kadarıyla Slytherin ile Ravenclaw arasında da çok ince ve yanıltıcı bir çizgi var. Kendini beğenmiş Gilderoy Lockhart’ın başkalarının sırtından geçinerek ün yapması ve sahtekârlıklarından, Quirinus Quirrell’ın Voldemort’un taşıyıcısı olarak kendi sonunu hazırladığı hizmetlerinden ve hatta hırslarına yenik düşen Helena Ravenclaw’un annesine olan kıskançlığından bile bunu kolayca anlayabiliriz. Ancak bu üç isim de birer Ravenclaw’du, Slytherin değil.

Bu noktada Albus Dumbledore’u da Gryffindor olmaktan çıkarmak gerekir o halde. Dumbledore’un Lord Voldemort’a karşı sunduğu yem Harry Potter iken Newt Scamender ise yine Dumbledore’un bizzat kendisi tarafından ‘Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar: Grindelwald’un Suçları’ filminin fragmanından anladığımız kadarıyla bir başka karanlık büyücüye, Grindelwald’a karşı görevlendiriliyordu. Bu gibi kendi yüzleşemediği savaşlara öğrencilerini yem etme yönelimleri Dumbledore’u bir parça korkak yapmaz mı?

Bu mantıkla bir yere varamayız. Burada Seçmen Şapka veya dört kurucunun tam bir vasfı yok sanırım. Ne de olsa Harry Potter dünyasında sürekli vurgulanan, insanı kendisi yapan tercihlerini onlar belirlemiyorlar. Örneğin Slytherin’e karşı oluşmuş önyargı binanın ve Salazar Slytherin’in karanlık oluşu yüzünden midir? Elbette hayır. Slytherin olmak da en az Gryffindor, Hufflepuff, Ravenclaw olmak kadar gurur verici bir şey bana kalırsa. Slytherin’in üzerine yapışan önyargılardan çok daha fazlası olduğunu düşünüyorum. Bizim gözümüzde Severus Snape pekâlâ bir Gryffindor olabilir ancak o cesur bir Slytherin’di. Nitekim bunun takdirini 19 yıl sonrasında geçen bölümde Harry de Albus Severus adını verdiği oğlu Slytherin’e seçilmekten korktuğu zaman yapmıştı.

“Albus Severus Potter. İsmini Hogwarts’ın iki müdüründen alıyorsun. Biri Slytherin’dendi ve o tanıdığım en cesur adamdı.” – Harry Potter

Mesele kişilere ait olabilecekleri grubu verebilmek. Severus Snape’in, James Potter ve Sirius Black ile birlikte Gryffindor’da olduğu bir hikâyeyi düşünelim, baş edebilir miydi onlarla? Benim düşünceme göre James ve Sirius Severus’u Sümsükus diye çağırırlarken onunla Slytherin olduğu için değil küçük gördükleri için uğraşıyorlardı. Ayrıca James Potter pekâlâ Harry’nin annesi Lily Evans’ı Severus’tan kıskandığı için de böyle davranıyor olabilir. Kaldı ki kendileri kabadayılıkları ile Slytherin’e yakıştırılan özelliklere sahiplerdi. Sirius ise tamamı Slytherin olan bir sülalede tek Gryffindor’du. Hani ailenin gittiği binaya gidiyorduk? Ayrıca kurallara uymama konusunda Hermione, Ron ve Harry üçlüsünü bile geride bırakacak kadar ileri gitmişlerdi. Çapulcular ekibinin üç üyesi yasadışı Animaguslardı, biri yani Remus Lupin ise bir kurtinsandı. Tüm bunlar onları Slytherin mi yapmış oluyor? Hayır bir Gryffindor da pekala kabadayı olabilir, kurallara uymayabilir ve hatta kötülük yapabilir. Salazar Slytherin’in kimseye karanlık büyücüleri ile ünlü böyle bir bina bıraktığını düşünmüyorum. Kişilerin tercihlerinden o sorumlu değil. Bir Slytherin’de aranan özellikler kurnazlık, hırslılık ve becerikliliktir; karanlık olmak değil. Ayrıca bu özelliklere sahip biri başka bir binaya ait olamaz mı yani? Hermione bu üç özelliğe de sahipti.

Bir de hazır Ron’un ismi geçmişken onu tam bir Gryffindor olarak adledebilir miyiz mesela? Temiz bir kalbi vardı ve Hufflepuff’a da gayet yakışırdı. Hatta Ron ile özdeşleşmiş olan oyuncu Rupert Grint de çözdüğü Pottermore testinde Hufflepuff çıkmıştı. Ron’un iç dünyasını ele aldığımız zaman neden Hufflepuff olamayacağını anlayabiliriz aslında. Sondan ikinci ve sonuncu erkek kardeş olarak, arkadaşları arasında da gölgede kalmış biriydi. Kelid Aynası’nda gördüğü tablo veyahut Slytherin’in madalyonunda gizlenmiş olan Voldemort’un ruhunun bir parçasının ona gösterdikleri Ron’u aslında bir Slytherin yapabilir miydi? Neville Longbottom cesurdur, ama Cedric Diggory de öyle. Ayrıca ikisi de temiz birer yüreğe sahiplerdi. Acaba Hufflepuff Neville için doğru bina olabilir miydi? Belki o zaman asla potansiyeline ulaşamayabilir ve ezilen bir çocuk olarak kalabilirdi. Ya da Cedric doğru binada değildi. Hufflepuff başarılarıyla ünlü bir bina değilken kendisi Ateş Kadehi’nin seçtiği kişiydi. Neville’in de Cedric’in de cesaretleri ve iyi yüreklilikleri tartışmaya açık değildir ancak biri Gryffindor diğeri Hufflepuff. İki binadan kişiler de becerikli, korkusuz ve temiz kalpli olabilirler.

Ya Peter Pettigrew, hepimiz onun Gryffindor’da ne işi vardı diye sormadık mı? Voldemort’a en çok hizmet etmiş ölüm yiyen bir Gryffindor’du. İnsanlar onu da cesaretsizliği dolayısıyla (ki bence kendisi farklı türden bir cesaret sergiliyor.) Slytherin’e yakıştırarak yine ön yargılarını perçinleyebiliyorlar. Voldemort en aciz halinde iken ona bakan Peter’dı. Ben bunun korkaklıkla alakalı olduğunu sanmıyorum. Bir Slytherin illa korkak olamaz. Slytherin’in bundan çok daha büyük olduğunu düşünüyorum. Salazar Slytherin’in kendisinin bile en az Gryffindor kadar cesur olabileceğini anlamak gerek.

Çizgi çok belirsiz, Harry Potter bir Slytherin olsaydı Voldemort’u yendikten sonra Mürver Asa’yı yok etmek yerine belki bir gün onu yeni bir karanlık büyücü olmak için kullanabilirdi. Burada bina kötü olduğu için değil, yine Harry’nin hırslarına en kolay yenilebileceği bina Slytherin olduğu için böyle bir gelecek senaryosu öngörülebilir. Sağ kalan çocuk, Voldemort’u alt eden büyük büyücü, Mürver Asa’nın son sahibi… Böyle bir egoyla seherbaz olmayıp belki tarihin görebileceği en büyük karanlık büyücü olabilirdi pekâlâ. Harry kendi şeytanlarıyla en az Snape kadar savaştı. Şeytan, Slytherin değildir.

Böyle düşününce Quirrell’ın benim binamdan oluşuna şaşırmıyorum diyemem. Voldemort’u kafasının arkasında ve benliğinde ancak zayıf iradeli biri bu kadar tutkulu taşıyabilirdi. Güya zekâsıyla ünlü bir binadan çıkmış kendisi. Yine aynı şekilde Gilderoy Lockhart da bir Slytherin olarak düşünülebilirdi. Ama zekâsını bir Slytherin gibi kurnazca kullanamayan ve bu yüzden iki yeniyetme 2. sınıf öğrencisine yenilen bir adamı ben kendi binama, Ravenclaw’a bile yakıştıramıyorken kurnaz Slytherin’e hiç layık göremiyorum. Peki ya Helena Ravenclaw’u bir Slytherin olarak görebilir miyiz? Bir Slytherin’e yakıştırılacak şekilde annesinin zekâsına ve diademine olan kıskançlığına yani kendi şeytanlarına yenik düşmesine karşılık onu durdurmaya çalışan Kanlı Baron’du, bir Slytherin. Sonunda Helena’yı öldürmesi onu daha fazla mı Slytherin yapıyor? Elbette hayır. Benim binam da gayet rahat sahtekâr, Muggle düşmanı, safkan takıntılı karanlık büyücüler çıkarabilir. Bizzat Slytherin’in soyundan geliyor olan Voldemort’un, eski adıyla Tom Marvolo Riddle’ın aşk iksiriyle kandırılmış babası Tom Riddle bir muggledı. Slytherin olması soyunun baba tarafı açısından soru işareti yaratıyor. Peki ya kendine Melez Prens diyen Severus Snape yarım kan olduğuna göre Salazar Slytherin’in safkanlık takıntısını düşünürsek Slytherin’de ne işi vardı?

Bu soruların bir sonu yok. Dediğim gibi çizgi çok belirsiz. Karakter bazlı değerlendirme yapmak da binaların klasik tanımları üzerinden yorum yapmak da bir yere varmayı güçleştiriyor. Basitçe kalplerimize dokunan ve çocukluğumuzu güzelleştirip kalıcı kılan yazar J.K. Rowling’i suçlamak da pek mantıklı gelmiyor. Tüm bunlara kurgusal hatalar olarak değil de, küçük güzel nüanslar olarak bakıyorum ben. Binaların üstlerine yapışmış lekeler ve yönelimler bina kurucularına ait kalıpların da, binalara giren öğrencilerin de dışında kalıyor sanırım. Zaten kalıplar belirginlik konusunda işi yeterince zorlaştırıyor. Yine öğrencilerin tercihleri de binalarının ve o binaların kurucularının tercihleri olmuyor. Binalar kişilere ait olabilecekleri bir ev ve en yüksek potansiyellerine ulaşabilecekleri bir ortam sunar. Hepsi bu. Seçmen Şapka şiirlerini söyleyedursun, sizlerin tercihlerine saygı duyacaktır. Ancak yanılmazlığı şimdilik tartışmalı. Ravenclaw’un sembolünün kuzgun değil de kartal olması kadar yanıltıcıdır bazı şeyler.

Konuk Yazar: Kaan Şahin


bunlar da ilginizi çekebilir:

* Seçmen Şapka’nın Seçimlerine Bilimsel Bir Bakış

Seçmen Şapka’nın Belalıları: Harry Potter, Neville Longbottom ve Diğerleri

Fantastik Canavarlar Kahramanları Hakkında Seçmen Şapka Ne Diyor?

Seçmen Şapka, Dünya Edebiyatından 10 Değerli Yazara Binalarını Fısıldıyor!

Potter Ailesi’nin İsimlerinin Feci Büyüleyici Etimolojileri

$
0
0

Harry’nin ailesi Potterların, oldukça eskiye dayanan bir aile olduğunu biliyoruz. Hatta taaa Ignotus Peverell’a kadar ulaştığı da Pottermore tarafından onaylanan bir gerçek. Ancak Harry’nin Dursleylerle büyümesinden dolayı Potterlar hakkında pek bir bilgiye sahip değiliz. Bu yüzden işte Pottermore bize ufak bir köken rehberi hazırlamış. Hep birlikte bir göz atmaya ne dersiniz?

Ne yazık ki kitaplarda Harry’nin ailesiyle pek tanışamadık ama Potter ailesinin isimlerinin arkasındaki kökeni incelemek gayet büyüleyici…

Harry Potter

Harry ile ilgili ilginç olan şey olağanüstü bir büyücü olup çok sıradan bir isme sahip olmasıdır. Fakat daha derinden incelersek, Harry’nin isminin liderlik ve savaş fikirlerine dayandığını görürüz. Harry’nin katlanması gereken onca şey bu duruma uygun ve isim de farklı dillerde buna benzer anlamlara geliyor.

Harry, İskandinav dilinde “savaş amiri” (war chief) demek –zaten Dumbledore’un Ordusu’nun kurucusuydu- ve İngilizcede de  “ev” (home) kelimesiyle ilişkilendirilmesinden dolayı “koruyucu” (protector) anlamında. Peki Harry, kendini sürekli neyi korurken buluyor? Hogwarts tabiii ki -en çok evi gibi gördüğü yeri.

James Potter

Harry’nin babası oldukça karmaşık bir insandı ve ismi, Latince’de “yerine geçmek” (supplant) ya da “yerine koymak” (replace) kelimesinden türemiştir. Bunu göz önüne alarak James’in, Snape’in yerine geçtiğini düşünebiliriz çünkü James, önce Lily’nin en yakın arkadaşı sonra da eşi ve çocuğunun babası oldu. Nihayetinde Snape, Hogwart’ta arkadaş olduğu kişilerle yakınlaşmasaydı belki o ve Lily birlikte olabilirdi. Ya da… belki de olamazlardı. Belki de James sadece çok yaygın bir isim: birçok kralın ve iki tane de havarinin ismi. Yine de James Potter’ın bazı liderlik özellikleri barındırdığı kesin.

“Potter”a gelince –potter, evet doğru tahmin ettiniz, çömlekçilik (pottery) yapan kişi anlamına gelir ama Harry’nin bu soyadı, lakabı “Potterer” olan yaşlı bir büyücü atasından gelmektedir. Tam ismi Stinchcombelu (İngiltere’de eskiden bulunan bir köy) Linfred’di ama takma ismi ünlü olduğu şeydi ve zamanla “Potter”a kısaldı. Potterer, Harry’nin bildiği büyücülük dünyasında sıklıkla kullanılan birçok iksirin yaratıcısı olarak kabul görür -kırılan kolunu geri iyileştirmek için İske-Büy bile kullanmıştı.

Lily Potter

Lily’nin isminin kelimesinin tam anlamı, onun zarif, hoş ve çiçek kadar saf olmasıdır -onun hikayesini bildiğimiz kadarıyla da bu tanım uyuyor. Lily, yukarıdaki sebeplerden ötürü James’in isteklerinin, Snape’in arkadaşlığının ve Petunia’nın öfkesinin yansımasıydı.

Küçük bağlantılara bayılıyoruz ve Lily ve Severus’un adında kesinlikle bir şeyler var. Zambaklar (lily) kesildiklerinde çok güzel çiçeklerdir ve Severus’un ismi “sever” (kesmek, koparmak) kelimesinden iki harf fazla. Peki hangi şu bildiğimiz ilişkiyi Severus kopardı (sever)? Lily, yeni büyülü arkadaşıyla çok ortak yanı olduğunu öğrendikten sonra Petunia ve Lily’nin ilişkisini.

Fleamont Potter

Harry’nin dedesinin, baba tarafındaki en tuhaf Potter ismi ödülünü alacağına şüphe yok. Hogwarts’taki yıllarında, onu her türlü kavgaya karıştıran bu ismi oldu ve Fleamont, onuru korumak için savaştı. Aile isminin devam etmesinde ısrarcı olan büyükannesinden dolayı ona Fleamont ismi verildi –yani Harry’nin büyük-büyük-büyükannesi-.

Fleamont’ın kazancını Sleekeazy’nin Saç İksiri’ni, çok ünlü bir büyücü güzellik ürünü, yaparak kazandı. Fleamont adına gelince, böyle alışılagelmedik bir isimde anlam bulmak zor ama “mont” Fransıcada dağ (mountain) manasında ve flea da tabi ki kökeni Latincede, kaçmak (to flee) anlamına gelip “fleon” kelimesine dayanan böcek (bug) demek. Yani… şey… “kaçan dağ”? Bunun anlamı konusunda emin değiliz. Yine de harika bir isim.

Euphemia Potter

Euphemia ismi, “eu” “iyi” anlımda ve “phemia” da “konuşmak” (to speak) anlamında olup Yunancadan türemiştir; yani “güzel konuşan” (well-spoken) manasındadır. Tarihte, Euphemia bir azizdi ama isminin “hakkında güzel konuşulmuş” (well-spoken of) anlamında yorumlanması gerekiyordu bu yüzden tarihi bir kişilik olarak Euphemia, konuşması çok hoş birisi olmak yerine öldükten sonra övülmüştü.

Potter ailesinde Euphemia, Fleamont’un karısıydı; yani Harry’nin babaannesiydi ve uzun süre boyunca Euphemia ve Fleamont çocuk sahibi olmayı denedi. Sonunda Euphemia, James Potter’ı doğurdu ve eğer doğurmasaydı, olaylar büyücü dünyası için çok farklı gelişebilirdi. Belki Voldemort’un kehaneti hala olurdu ve Harry yerine Neville tüm bunlarla başa çıkmak zorunda kalırdı.

Henry Potter

Harry’nin babasının büyükbabası Henry Potter, etrafındaki insanlarca Harry olarak bilinirdi. Evet, Harry ilk Harry Potter değildi ve Henry’nin kendi büyüleyici geçmişinden dolayı bu ikili, birçok yönden benzerdi.

Henry, torununun çocuğunun hayatının ileriki zamanlarında yapacağı gibi politikaya girdiğinden, Büyüceşûra’da yüksek mevkide bir büyücüydü ve o zamanın Sihir Bakanı Archer Evermonde’a karşı çekişmeli bir şekilde karşı çıkmasıyla iyi bilinirdi. Paralelliğe bakılırsa Harry de Cornelius Fudge iktidardayken pek onun hayranı sayılmazdı.

Henry ismi, aynı Harry gibi, kökleri Almancadan türeyerek güçle ilişkilendirilir. “Heim” ev (home) anlamındadır ve “ric” de güç (power) ya da yönetici (ruler) anlamında; yani Henry, “evi yöneten” (home ruler) manasındadır. Böyle benzer tarih ve ruhla gayet akla yatkın geliyor.

James Sirius Potter, Albus Severus Potter ve Lily Luna Potter

Tabii bu isimlerin hepsi gayet tanıdık geliyor. Harry ve Ginny’nin çocuklarının her birinin adını, onlardan önce gelen harika insanların mirasını onurlandırdığından daha önce gördük ve bu da ailelerinin hoş cömertliğinin göstergesi.

James, belli ki Harry’nin babasının adını almış ve Sirius da Harry’nin vaftiz babasının adıydı. Sonra Dumbledore ve Snape’in ilk isimlerini alan Albus var ve bu iki oğlan da adlarının gerçek sahiplerini farklı yönlerden andırıyor. James, dedesinin öz güvenini ve muzipliğini miras almışken fazlasıyla içe dönük kardeşiyle alaycı ilişkisi de James’le Severus’unkine benziyor.

Bunun yanı sıra Lily, biraz utangaçlığı ve küçüklüğünden dolayı erkek kardeşlerini göz önünde tutmasıyla annesine oldukça benziyor. Parlak, kızıl saçları ise adaşı ve babaannesi Lily ve annesi Ginny ile paylaştığı bir başka ortak nokta.

Ben, Lily Luna’daki Luna’nın, Ginny’le Luna Lovegood’un yakınlığından geldiğini düşünmüşümdür hep. Ee, bütün çocukların adını Harry koyacak değil ya. Ancak Luna, birçok yönden Harry’ye ilham olduğu için Harry’nin en küçük kızıyla adaş olduğu düşüncesi daha yaygın.

Peki sizin düşünceniz neler? Yorum bırakmayı unutmayın!


bunlar da ilginizi çekebilir:

* J.K. Rowling’in Kaleminden “Potter Ailesi” Hakkında Her Şey

Weasley Ailesi’nin İsimlerinin Pek de Şaşırtmayan Etimolojisi

Harry Potter Karakterlerinin İsimlerinin Büyüleyici Etimolojisi

Lily, Petunia ve Çiçeklerin Dili


Bir Patronus Karakteriniz Hakkında Neler Söyler?

$
0
0

Bir Patronus, Ruh Emiciler’i haklamak konusunda harikalar yaratır. Ayrıca sahibi oldukları büyücünün sırlarını ortaya çıkarmakta da oldukça iyidirler. Sizin de bir Patronus’unuz varsa, muhtemelen kişiliğinizden belli başlı izler taşıyordur. Pottermore’dan çevirdiğimiz bu yazıyla gelin daha da derinlere inelim.

Bir Patronus, doğası itibariyle ait olduğu cadı ya da büyücünün kişiliğine bağlıdır; her ne kadar istedikleri hayvan formuna bürünmüyor olsalar da. Yani, Patronus’un, büyücünün en sevdiği hayvana büründüğü pek görülmemiştir; ancak daha önce hiç görmedikleri ya da duymadıkları bir yaratığın şeklini alması ise oldukça muhtemeldir.

Peki, ama Patronus’ların bu taşıdığı anlam da neyin nesi? Aslında özü, tamamen yorumlamaya dayalı. Neyse ki, biz Muggle’lar yüzyıllardır hayvan sembolleri üzerine çalışıyoruz ve Harry Potter karakterlerinin sahip olduğu Patronus’lar mit, kültür, din ve edebiyatta karşımıza çıkan belli başlı yaratıklardan oluşuyor.

Dumbledore’un Ordusu’nun gurur duyduğumuz beş üyesinin sahip olduğu Patronus’lara bir göz atalım. Bakalım, bize karakterlerimizin kişilikleriyle ilgili ne gibi ipuçları veriyorlar?

Çatalboynuzlu Geyik – Harry Potter

“Uzun örgüsü sırtına inen kız, ‘Senin,’ diye araya girdi, Harry’ye bakarak, ‘Patronus yapabildiğin doğru mu?’

Bu soru, gruptan meraklı bir mırıltı yükselmesine yol açtı.

‘Evet,’ dedi Harry, birazcık gardını alarak.”

– Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı

Harry’nin cismani bir Patronus yaratabiliyor oluşu, henüz ismi konmamış Karanlık Sanatlar savunma kulübüne yazılmalarında öğrencileri fazlasıyla etkilemişti. Çatalboynuzlu Geyik, grubun lideri olmaya yaraşır bir sembol.

Ormanın Kralı’ olarak bilinen Çatalboynuzlu Geyik, diğer tüm hayvanların koruyucusudur. Harry’nin yaptığı tam da buydu: Okul arkadaşlarının savunma büyüleri öğrenmesi için bildiği her şeyi onlara öğreterek yardım etti. Ayrıca, başkalarını kurtarmak için çoğu zaman kendini tehlikeye attı; Büyük Göl’den Gabrielle Delacour’u kurtarması ve Esrar Dairesi’ne Sirius Black için gitmesi, bu örneklerden sadece iki tanesi. Tıpkı Hermione’nin söylediği gibi, Harry’de ‘insanları-kurtarma-şeyi’nden biraz vardı.

Çatalboynuzlu Geyik’in bundan başka sembolik anlamları da bulunmaktadır. Yılda bir kez çatal boynuzunun düşmesi ve yeniden büyümesi, yeniden doğuşun ve dirilişin bir sembolüdür. Ne kadar da tanıdık… Aynı, Harry’nin ‘Sağ Kalan Çocuk’ olmasının bir sembolü gibi…

Harry’nin ailesi de, onun gibi geyik formunda Patronus’lara sahipti: James’in Patronus’u bir Çatalboynuzlu Geyik, Lily’ninki ise bir Maral’dı. Ve her ikisi de, sevdiklerini korumak uğruna öldü. Harry’nin ise en büyük arzusunun ailesinin geri dönmesi olduğunu düşünecek olursak, Patronus’u ailesini bir araya getiren küçük, sembolik bir önem taşımaktadır.

Su Samuru – Hermione Granger

Hermione’nin asa kullanma becerisi, daha ilk derslerde kendini göstermişti: çevir ve hafifçe vur. Tam bir bilek işi. Hermione’nin Patronus’u, zeki ve maharetli bir hayvan olan Su Samuru. Su samurları, küçük kayaları bile yerinden oynatabilen bir hayvan olarak bilinirdi. Henry Williamson’ın Tarka the Otter, Gavin Maxwell’in Ring of Bright Water ve Kenneth Grahame’ın The Wind In The Willows (Söğütlükte Rüzgâr) adlı kitaplarında görüldüğü gibi, su samurları İngiliz Edebiyatı klasiklerinde de görülmektedir. Hermione’ye ait Patronus’un birçok kitaba konu olması ne kadar da manidar, değil mi?

Ayrıca, Su Samuru Hermione’nin görmeye alışkın olmadığımız bir tarafını da yansıtmaktadır. 18. yüzyılda yaşamış Tılsım Araştırmacısı Professor Catullus Spangle’a göre, bir Patronus sahibinin bilinen kişiliğini yansıtmasının yanında, kimselerin bilmediği, gizli yönlerini de göstermektedir. Ruh Emici gibi şeytani bir şey ile yüzleşebilmek için, kişinin daha önce hiç ihtiyaç duymadığı bir güce tutunması gerekir. Bir Patronus ise, bireyin henüz keşfetmediği gizli kişiliğinin bir uyanışıdır.

Hermione’nin vurdumduymaz yanı, genelde, hiç bitmeyen ev ödevi yığınları arasında pek kendini belli etmese de, Patronus’unun dünyada olan biteni umursamaz hali ve neşeli tavırları bize bu yanını göstermektedir.

Hermione’nin Patronus’u, pırıl pırıl gümüşi bir su samuru, etrafında hoplayıp zıplıyordu. “Güzeller aslında, değil mi?” dedi Hermione, ona şefkatle bakarak.

– Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı

Jack Russell Terrier – Ron Weasley

“Harry’yi öldürmek istiyorsan, bizi de öldürmelisin!” dedi ateşli ateşli. Hem de ayakta durmak için gösterdiği gayretten rengi daha da solduğu ve konuşurken hafifçe sallandığı halde.”

– Harry Potter ve Azkaban Tutsağı

Terrier, göründüğünden kesinlikle çok daha güçlü küçük bir köpek cinsidir. Karşısında ne olursa olsun, tehdit olarak gördüğü her şeye korkusuz bir şekilde havlar. Ron Weasley ise, kendisindeki bu özelliği bize çoğu kez göstermiştir: kırık bacağıyla ayakta durmaya çalışarak kaçak bir mahkûmun karşısına dikilirken de, -sonu her ne kadar sümüklüböcek kusması talihsizliğiyle bitse de- elinde kırık bir asayla Hermione’nin onurunu korumaya çalışırken de.

Jack Russell gibi inatçı ve dik kafalı oluşu bir yana (Ron’un Ateş Kadehi’ndeki destansı somurtkanlığını hatırlayın), bir köpek Patronus, sadık bir arkadaşın sağlam bir işaretidir. Mesela, Sirius Black örneğini ele alalım: Sirius köpek yanıyla oldukça uygun bir karakter. Sirius, arkadaşlarına, kendi davasına ve biricik vaftiz oğluna fazlasıyla sadık bir insandı. Öyle ki, kanının son damlasına kadar savaşırdı. Her ne kadar Ron’un küsüp terk etmişliği olsa da, hep yeni bir vahşilikle geri gelmiştir. İşte, en iyi arkadaş diye buna denir.

Yaban Tavşanı – Luna Lovegood

“Benim biraz tuhaf olduğumu düşünüyorlar, biliyorsun. Hatta bazıları bana ‘Laklak’ Lovegood diyor.”

– Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı

İngilizce’de ‘mad as a March hare’ (Mart tavşanı kadar deli) deyimi, Patronus’uyla sıra dışı bir ilişkisi olan Luna Lovegood’u daha iyi anlatamazdı. Yaban Tavşanı’nın, ‘ay’ ile güçlü bir bağı vardır. Eski pagan inanışlarında ‘aya bakan tavşan’ sembolü de buradan gelir. Asıl ilginç olanı, Luna’nın isminin Latincede ‘ay’ anlamına geliyor olmasıdır.

Bazı Patronus’ların, sahibinin sırrını ya da bastırılmış bir özelliğini açığa çıkardığını göz önünde bulundurursak, Luna’nın daima duygularının etkisinde davrandığını görebiliriz. ‘Laklak’ (İngilizcede: loony) lakabı, ‘lunatic’ (Türkçede: deli) ve ‘lunacy’ (Türkçede: delilik) kelimelerinden gelmektedir. Yani, tam da dolunayın üzerimizde bıraktığına inanılan bir duygu durumu. Luna’nın Patronus’u bize gösteriyor ki; kim ne derse desin, Luna kendisiyle gurur duyuyor.

Patronus’u adeta yaban tavşanını andıran bir diğer karakter ise, Nymphadora Tonks. Tonks’un Patronus’u bir Kır Tavşanı’ydı. Luna gibi, Tonks da kimin ne söylediğini umursamadığı davranışları, tarzı ve çılgın renkli saçlarıyla özgür bir ruha sahipti. Ancak şunu biliyoruz ki, Remus Lupin’e âşık olmasıyla birlikte, (bazılarının başına geldiği gibi) Patronus’u artık bir kır tavşanı değil, bir Kurt formuna dönüşmüştü.

Yaban Domuzu – Ernie Macmillan

Hufflepuff masasında Ernie Macmillan ayağa kalkıp bağırdı: Peki ya kalıp savaşmak istiyorsak?

– Harry Potter ve Ölüm Yadigârları

Ernie çoğu zaman kendini beğenmiş bir Sınıf Başkanı olmuş olabilir. Ama Harry, bütün o “Slytherin’in Varisi” mevzularında Ernie’nin davranışını çok da umursamamıştı. Ve anlaşılan o ki, söylediği hiçbir şey de, Ernie’nin fikrini değiştirmemişti.

Ama Ernie aslında kalben cesur yürekli bir çocuktu. Hogwarts Savaşı’nda mücadeleye katılmak istemesindeki heves bize bunu gösteriyor. Savaş esnasında Harry, Ron ve Hermione’yi kurtarmak için Yaban Domuzu Patronus’unu göndermişti. Birçok kültürde yaban domuzu savaşı sembolize etmektedir ve Hogwarts’taki taarruza önderlik etmesi de bize bunun onu ne kadar doğru yansıttığını gösteriyor.

Peki, siz tüm bunlara katılıyor musunuz? Ya da sizin de Patronus’larla ilgili başka teorileriniz var mı? Peki ya, sizin Patronus’unuz hangisi ve sizi ne kadar doğru yansıtıyor?

Patronus rehberimiz için buraya, Patronus’unuzun ne olduğunu öğrenmek içinse buraya tıklayabilirsiniz.

J.K. Rowling’in Kaleminden “İsim Koyan Kâhinler” Hakkında Her Şey

$
0
0

Büyücü ailelerinin çocuklarına nasıl isim koyduklarına dair Pottermore için J.K. Rowling’in kaleme aldığı bu yazıya gelin hep beraber göz atalım!

İsimlerin pek çoğu çocuklara büyücü aileleri tarafından koyulur. Bu isimlerden bazıları bize göre Muggle isimleri olsa da (ör. James, Harry, Ronald) diğerleri o ismi taşıyan kişinin kişiliği veya kaderiyle ilgili ayırt edici bir anlama işaret etmektedir (ör. Xenophilius, Remus, Alecto).

Bazı büyücüler isimleri aile geleneği hâline getirmişlerdir. Örneğin Black ailesi çocuklarına yıldız ve takımyıldızlarının adını vermeyi severler (ki bu durum pek çoğuna göre onların afili hırs ve gururlarına uymaktadır). (Potterlar ve Weasleyler gibi) diğer büyücü aileleri çocuklarına en sevdikleri isimleri koyarlar ve bu konuyu uzatmazlar.

Ancak büyücü toplumunun belirli bir kesimi, (genellikle yüklü bir altın karşılığında) çocuğun geleceğiyle ilgili kehanette bulunan ve buna göre uygun bir ad öneren bir İsim Koyan Kâhin’e danışarak eskiden kalma büyücü âdetini sürdürmektedir.

Bu adet giderek daha da az uygulanmaktadır. Pek çok aile çocukları için “kendi yolunu kendi çizsin” anlayışını tercih etmekte ve çocuklarının yetenekleri, mühletleri veya en kötü ihtimalle yaşayabilecekleri felaketlerle ilgili erken ipuçları almaktan (haklı olarak) hoşlanmamaktadır. Anne ve babalar, İsim Koyan Kâhin’in yanından dönerlerken sık sık kendilerini saçma bir şekilde yiyip bitirmişler çocuklarının kişiliği veya geleceği hakkında Kâhin’in öngörülerini hiç duymamayı dilemişlerdir.


bunlar da ilginizi çekebilir:

* J.K. Rowling’in Kaleminden Diğer Harry Potter Hikâyeleri

Harry Potter Dünyasında Harika Bir Evcil Hayvan Olabilecek 10 Muazzam Ejderha Türü

$
0
0

Hogwarts’a başlıyor olsak evcil hayvanımız ne olurdu? Kedi, kurbağa ve baykuş arasından seçim yapabiliyoruz ama ya diğer o kadar büyülü canavar? Hagrid gibi kocamaan Hogwarts sınırları içinde, Yasak Orman’ın dibinde yaşıyor olsak biz de ejderha beslemeye kalkışır mıydık? Yoksa sadece kedimizin bir Animagus peşinde olup olmadığı konusunda endişelenir miydik? Eğer ejderhadan yanaysanız, işte en iyisini seçmek için Pottermore’dan bize bir kılavuz.

Demek yeni bir evcil hayvan arıyorsunuz. Korkunç, pul pul, tehlikeli ve ateş püskürten bir ejderha edinmeyi düşündünüz mü?

Eğer gerçekten bir tane edinecek olsanız, Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar kitabındaki on çeşit ejderhadan hangisi en iyi evcil hayvan olurdu? Bazıları hiçbiri derdi. Ama bazıları da ejderhaların yanlış anlaşıldığını ve evleri yanmayan türden olduğu sürece bu pullu yoldaşların harika olabileceğini düşünürdü.

Eğer büyücü olsaydınız, Domuz Kafası’ndaki gizemli yabancıdan hangi yumurtayı seçerdiniz?

1. Norveç Pütürlüsü (Norwegian Ridgeback)

Eğer en ünlü ejderha çeşitlerinden birisi arayışındaysanız belki de Norveç Pütürlüsü, ailenize hoş bir ilave olabilir. Örneğin Rubeus Hagrid, Hogwarts’ta anahtarların bekçisi, genç Norbert’a harika bir “anne” olmuştu ama ne yazık ki ona bakacak alanı yoktu.

Neden bunu seçmelisiniz?

Çünkü Hagrid’i seviyorsanız, Pütürlü’yü de seversiniz. Fakat bir tane edinmeyi de planlıyorsanız, tercihen ahşaptan yapılmış olmayan, geniş ve ferah bir alana sahip eviniz olması tavsiye edilir. Hatta bu tavsiye, muhtemelen herhangi başka bir ejderhaya bakmak için de geçerlidir. Ayrıca Pütürlülerin, bir ile üç aylık arasında -diğer türlerden çok daha erkenken- ateş püskürtme becerileri geliştirmeye yatkın olduklarını aklınızın bir köşesinde tutun; yani yumuşacık oyuncakları, beşikleri ve diğer eşyaları yüksek ihtimalle ateşe vereceklerdir. Bunların dışında Pütürlü, sevimli bir evcil hayvan seçeneğidir. Muhtemelen.

2. Öbüruç Opalgözü (Antipodean Opaleye)

Bu Yeni Zelanda ejderhası, türleri arasında en güzeli olarak bilindiğinden daha görkemli bir hayat sürmeyi dileyenler için kusursuz bir seçenektir. Tabi ki bütün ejderhalar kendi çaplarında en güzelleridir. Yine de Öbüruç Opalgözü, yanardöner pulları ve çok-renkli gözleriyle özellikle daha bir dikkat çekicidir; üstelik canlı kızıl renginde muhteşem bir ateşi vardır. Fazlasıyla şık. Opalgözü, sadece sadık bir ev hayvanı olmakla kalmayıp ev halkına da hoş bir ilave olacaktır.

Neden bunu seçmelisiniz?

Eğer kendi evcil hayvanınız tarafından öldürülmek istemiyorsanız, Öbüruç Opalgözü bunun için gayet idealdir. Hatta, karnı aç olmadıkça insanları çok nadir öldürür. Hepimiz yemekten önce biraz huysuz olmaz mıyız zaten? Bu ejderhanın bir başka artı noktası ise en sevdiği yiyecek siz yerine koyunlardır. Aslında doğrusunu söylemek gerekirse, ejderhalar arasından edinmeniz gereken evcil hayvan muhtemelen bu türdür.

3. Çin Ateştopu (Chinese Fireball)

Bu ejderha, görsel olarak tatmin edici olanlardan -özellikle de bir Gryffindorsanız ve topluluğunuzla uyum sağlayacak  kırmızı-altın rengi bir arkadaş istiyorsanız.

Neden bunu seçmelisiniz?

Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar’a göre bu ejderha, birazcık fazladan refakatçiye karşı değil. Bu nedenle, ailenizi genişletmek istiyorsanız, belki de iki tane almalısınız -hatta belki üç tane!

Küçücük bir uyarı: Çin Ateştopları insanları yemekten hoşlanırlar, bu yüzden bu uyarıyı aklınızın bir köşesine koyun.

4. İsveç Kısaburnu (Swedish Short-Snout)

Görkemli İsveç Kısaburnu, güzel olmakla birlikte kalası ve kemiği saniyeler içinde küle dönüştürebilme becerisiyle kullanışlıdır da. Etrafta fazladan kalasınız ve ,şey, kemiğiniz duruyorsa harikadırlar. Her neyse, ejderhalar ne kadar olabilirse o kadar nadir insan öldürürler ama bunun sebebi ıssız, dağlık yerlerde yaşadıkları için olabilir. Yine de biz, söylenmesi gerekeni söyleyelim de.

Neden bunu seçmelisiniz?

Kısaburnu, muhteşem mavi ateşi ve gümüşi-mavi pullarıyla süslenmiş harika bir ejderhadır. Görünüşlerinizi birbirinize uydurabilirsiniz!

5. Sıradan Gal Yeşili (Common Welsh Green)

Rahat bir sahip için Sıradan Gal Yeşili, sahibini yerine koyunların lezzetini tercih etmesiyle daha sakin bir yoldaştır. Ahenkli kükremesi ve sevimli, kahverengi- yeşil

benekli yumurtalarıyla birlikte ejderhalar dünyasında ancak bu kadar sakıncasızını edinebilirsiniz.

Neden bunu seçmelisiniz?

Çünkü kulağa…söylemekten çekinmeyelim, sevimli bir ejderha gibi geliyor. “Sevimli ejderha” tamlamasının birbirine zıt olduğunu düşünmüştük; bu yüzden bu da bir neticedir.

6. Peru Zehirdişlisi (Peruvian Vipertooth)

Bu bakır renkli tür küçük fakat zehirli dişleri ve insanlardan hoşlanma meyilliyle güçlüdürler -ve “arkadaş olma” gibi iyi bir anlamda da değil. Evet, sizi yiyebileceği anlamından söz ediyoruz. Ama aynı zamanda keçi ve inek de yerler yani en azından çeşitli bir yeme alışkanlıkları var.

Neden bunu seçmelisiniz?

Yer konusunda biraz sıkıntılıysanız Peru Zehirdişlisi, neredeyse 5 metre olan ufak boyutuyla harikadır. Ayyy. Tüh, “sizi yeme” durumu olmasaydı.

7. Romen Uzunboynuz (Romanian Longhorn)

Uzunboynuz’un; büyücülerin, güçlü boynuzlarına olan ilgilerinden dolayı türünün, neredeyse soyu tükenmekle karşı karşıya kalmasından kaynaklı aldatıcı bir tarihi vardır. Romen Uzunboynuz boynuzu, toz haline getirildiğinde çok değerli bir iksir malzemesi haline gelir. Bu nedenle de bu ejderha, büyücü toplumunca yakından korunmaya başladı. Aynen öyle, bir ejderhanın korunmaya ihtiyacı olacağını kim tahin edebilirdi değil mi?

Neden bunu seçmelisiniz?

Çünkü belli ki bu türün iyi bir eve ihtiyacı var. Boynuzlarını, kâr elde etmek için satmayacak birinin evine.

8. Hebrid Siyahı (Hebridean Black)

Britanya’nın yerlisi olan Hebrid Siyahı, mor gözleri ve yarasa gibi kanatlarıyla sert pullu bir ejderhadır. Bu ejderha, köpeklerin, sığırların ve geyiklerin tadını sever ve muhtemelen odalarında yalnızken metal müzik dinlemekten hoşlanır. Tamam belki de müzik kısmından değil.

Neden bunu seçmelisiniz?

Çünkü çok havalı!

9. Ukrayna Demirgöbeği (Ukrainian Ironbelly)

Ukrayna Demirgöbeği, altı tona kadar ulaşabilen ağırlıklarıyla türlerinin en büyük ejderhalarıdır. Bu sebeple de birazcık külfetlidirler ama yine de bir kez onları tanıyınca muhtemelen çok şirindirler.

Neden bunu seçmelisiniz?

Çünkü ejderha alacaksanız, en iyisi en büyüğünü almak.

10. Macar Boynuzkuyruk (Hungarian Horntail)

Heyecanlı bir yaşam tarzı arayışında mısınız? Deri ceketler sizi yetmiyor mu? Peki ya Macar Boynuzkuyruk, en tehlikeli ejderhalardan birini edinmeye ne dersiniz? Görünüşünüzü keskinleştirmek için ne yöntem ama.

Neden bunu seçmelisiniz?

Eğer Macar Boynuzkuyruk arkanızı kolluyorsa hiç kimsenin size asla bulaşmak istemeyeceği sebebinden ötürü.

Merlin’in donuna şükürler olsun ki bu ejderhalar, Fantastik Canavarlar Nelerdir Nerede Bulunurlar kitabının sayfalarında güvende yaşıyorlar.

Sevimli, pullu arkadaşlarımızla ilgili buradan daha fazla bildi edinebilirsiniz.

Bu yazıyı okuyunca Charlie’nin işi, kulağa göründüğünden daha da tehlikeli geldi sanki. Yine de tüm bu türlerle çalışmak harika olabilirdi. Özellikle de içlerinden birinin güvenini kazanmak! Bu rehber fikrinizi oluşturmanızda yardımcı oldu mu? Peki ya siz hangi ejderhayı sevimli yoldaşınız olarak seçerdiniz?


bunlar da ilginizi çekebilir:

* Harry Potter Dünyasının “Ejderhaları” Hakkında Her Şey

* Kendin Yap Projesi #2: Kendi Ejderha Yumurtanızı Yapın!

* Ejderhalar: Yanlış Anlaşılan Yaratıklar

Ekibimizin Koleksiyoncusu Cansu Kayalar’ın 10 Favori Harry Potter Parçası!

$
0
0

“Bir çocuğun yetişkinlerin dünyasından kaçıp, her açıdan güçlü olduğu bir yere gitmesi fikri bana çok çekici geldi.– J.K. Rowling

İşte bu fikir, dâhiyane bulduğum ve aslında ne kadar ihtiyaç duyduğumu kitapları okuyana kadar fark etmediğim bir fikirdi. Aradan yıllar geçti, ancak bu ihtiyacım yetişkin olmama rağmen değişmedi. “Yetişkinlerin” dünyası çoğu zaman boğucu ve katlanılmaz bir hal alıyor. İşte o zaman “durdurun dünyayı inecek var!” diyorum, kapıyorum rastgele bir Harry Potter kitabı ve kaçıyorum o muhteşem evrene.

Zaman içerisinde, istediği zaman eline kitap alıp okuyamayacak kadar fazla sorumlulukla yüklenen, daha da meşgul bir yetişkine dönüşünce o dünyayı ayağıma getirmeye karar verdim ve koleksiyonum daha da büyüdü. Aslında sahip olduğum tek koleksiyon bu değil ya, yine de en güzeli olduğu için bugün size kendi çekmeye çalıştığım fotoğraflarla biraz tanıtacağım. Editörümüz benden böyle bir Top 10 istediğinde karar vermekte bu kadar zorlanacağımı tahmin etmemiştim. Sizlerle paylaşmak için sabırsızlanıyorum.

Haydi buyurun koleksiyonumdaki favori 10 parçama!

10. The Daily Prophet (Gelecek Postası)

Sahip olduğum el yapımı replikalardan sadece biri olan, sinir bozucu Rita Skeeter’ın da çalıştığı Gelecek Postası favorilerimden. Nedeni ise bunu yapan sanatçının film setinden tam bir gazeteyi temin edip buna uygun şekilde replikasını çıkarması olması. Yani bu tam manasıyla filmdeki versiyonunun %100 bir kopyası. Elinize aldığınızda kendinizi günlük gazetenizi almış ve Sihir Bakanlığı’ndaki ofisinize gidiyor ya da Hogsmeade’de kazan pastası yiyip sabah haberlerini okuyor gibi hissediyorsunuz! ( Artık siz karar verin!)

9. El Yapımı İksir Tüpleri

Fantastik Canavarlar‘ı ve beni Instagram üzerinden takip edenlerin bileceği üzere sık sık el yapımı replikalar hazırlıyorum. Bunlardan biri de Snape’in iksir sınıfındaki tüpler. Aslında yaptığım onca şeyin arasından (Ejderha Yumurtası, Newt’in Canavar Besleme Tablosu vs. gibi) karar vermesi zor olsa da bunu tercih etmem gerektiğini düşündüm. 2 metre pleksiglas boru bulup bunları kestirip, CNC’de altına uygun sıkı geçme tapa kestirip hepsini elle zımparalayıp, yurt dışı bir siteden tam ölçüsüne uygun siyah kapaklar bulup, içindeki malzemeleri yine iksir sınıfındaki malzemelere uygun olacak şekilde toplayıp, tüplerin üzerilerindeki etiketleri hazırlayıp ve tüm bunları ölçü ve şekil itibariyle mümkün olduğu kadar orijinallerine uygun yapmak gerçekten çok zordu. (Anlatınca bile zor geldi!) Biraz daha eskitme yaptıktan sonra %100 bitmiş olacak. Boş zamanları değerlendirmek için harika bir aktivite olduğunu söylemeliyim. Bunca emek ve ortaya çıkan sonucu da beğenmem sebebiyle bu set ilk 10’umda olmalıydı!

8. Balyumruk Shadow Box

Aslında bu kutuyu Balyumruk, Zonko ve Weasley Büyücü Şakaları replikalarıma ithafen favorim olarak seçtim. O renkli, eğlenceli, muzip ve lezzetli havayı tek bünyede toplamış bir hali var. Ve 10 seneden bile eski olup çok nadir bir parça olması da oldukça güzel bir hale getiriyor.

7. Sahte Slytherin Madalyonu

Evet, içinden R.A.B’nin notu çıkan, Dumbledore’un dolaylı olarak hayatına mal olan şu hortkuluk. Tasarımının çok güzel olması onu favori replikalarımdan biri yapıyor, evet. Ancak sahte madalyonun bulunduğu o bölümler, tüm seri boyunca nefesimi tutarak okuduğum, en heyecanlandığım bölümlerden biriydi. Filmdeki sahneleri de oldukça etkileyiciydi. Sonunda en sevdiğim karakterlerden biri olan Dumbledore’un, sahte hortkuluğu bulmak uğruna o denli güçsüzleşmesi ve o gece öldürülmesi, bu replikayı benim için en duygusal ve en heyecanlı bölümlerden birinin ana maddesi haline getiriyor.

6. Hermione’nin Aynası

Serideki en sevdiğim karakterlerden birisi tabi ki Hermione. Hatırlarsanız Basilisk’e baktığı halde ölmeyip taşlaşmasının sebebi bu aynaydı. Üzerindeki Şeytancık benzeri dans eden figürler ayrıca çok hoşuma gidiyor. Yine 2002 filminin ardından kısa bir süre satılmış, 15 seneden daha eski, Japonya menşeli bir replika. Dolayısıyla favorilerimden biri olmayı hak ediyor.

5. Evcini Kafası

Seriyi okuyanlar bilir, asil ve pek köklü Black Ailesi’nin yüzyıllardır süre gelen bir geleneği vardır. Yüzlerce yıldır aileye hizmet eden ev cinleri öldükten sonra kafaları kesilir ve sadakat ve hizmetine ithafen, onu onore edeceği düşünülerek sergilenirdi. İşte bu da bizim ev cini! Şaka bir yana rafta dururken gerçekten köklü bir büyücü ailesinin bir ferdiymişsiniz hissiyatı uyandıran bu ev cini %100 el yapımı ve filmdeki ebatlarda. İtalyan bir sanatçı tarafından sadece bir tane üretilen bu ev cininin şanslı sahibi olduğum için çok mutluyum. Gerçi gece karanlıkta bu parçayı gördükten sonra eşim bir süre benimle konuşmamıştı ama artık kapalı bir dolapta tuttuğum sürece sorun etmiyor(!)

4. Ozan Beedle’ın Hikâyeleri Koleksiyoner Versiyonu

İşte en sevdiğim parçalardan bir diğeri. Ozan Beedle’ın Hikâyeleri’nin ortaçağdan kopup gelmiş orijinal versiyonu (gibi) bu set. Ayrıca J.K. Rowling’in muhteşem çizimleriyle sizin için özel hazırlanmış hissiyatı veriyor. Hikâyenin yer aldığı ufak kitabın üzerindeki gümüş kurukafa deseni ve işlemeler mükemmel.

3. Hogwarts Kütüphanesi Kitapları

Hogwarts kütüphanesinden kapıp geldiğim bir çantası dolusu kitap. Ah hayır, bunları birbirinden ayıramazdım. Canavar Kitap: Canavarlar, Üç Büyücü Turnuvası Trajedileri, Hogwarts Bir Tarih, Karanlık Sanatlara Karşı Savunma, Geleceğin Sis Perdesini Aralamak, Dumbledore’un Hayatı ve Yalanları, Fantastik Canavarlar Nelerdir Nerede Bulunurlar’ın Flourish ve Blotts baskısı, Gilderoy Lockhart’tan seçmeler ve tüm diğer kitaplar Büyücülük Dünyas’ının olmazsa olmazı. Çocuk sahibi olan bir büyücü ailesinin evinde Ozan Beedle’ın Hikayesi’nin orijinal baskısının olmaması düşünülemez değil mi? Şaka bir yana, bazılarını kendim yaptığım, bazılarını satın aldığım, içinde içerik olan ya da boş olan, tüm bu kitap replikaları kitaplıkta adeta vazgeçilmezler.

2. Ateşoku

Fazla söze gerek yok! Bir Ateşoku! 1:1 ölçüde. Yaklaşık 1,5 metre civarı bir replika. Kaç sene önce aldığımı bile hatırlayamadığım, en eski replikalarımdan biri. Şunu söylemeden geçemeyeceğim ki fotoğraflar gerçek ihtişamını pek yansıtmıyor.

1. Lanetli Kolye

Kitap ve filmlerde çok fazla hayati bir öneme sahip olmasa da göreni adeta kendine hayran bırakan, opal taşlarla süslü bir replika bu. Orta Çağ ve sonrasındaki Barok dönemi tarzı hoşunuza gidiyorsa bu kolyeye benim gibi hayran kalırdınız. Ayrıca hiçbir online satış sitesinde bile yer almayan bu kolyeyi bulup buralara getirmek için verdiğim uğraş manevi olarak da onu bir numaram yapıyor.

Sizlerin de koleksiyonu var mı merak etmiyor değilim. Eğer sizler de yorumlarda kendi parçalarınızı ve fikirlerinizi paylaşırsanız çok memnun olurum. Beni Instagram’dan takip edebilir ve dilediğiniz zaman yazabilirsiniz. Umarım sizi Büyücülük Dünyası’nın bu sihirli objeleriyle meşgul ederek günlük dert ve tasalarınızdan bir nebze olsa uzaklaşmanızı sağlamışımdır. Sihirle kalın!

Cansu Kayalar’ı Instagram üzerinden takip etmek için buraya tıklayabilirsiniz!

Jude Law ve Eddie Redmayne’den King’s Cross İstasyonunda Hayranlara Büyük Sürpriz

$
0
0

Her yıl Potter hayranları Harry’nin Hogwarts Ekspresi‘ne bindiği anı kutlamak için Londra’daki King’s Cross istasyonunda toplanıyor. Ancak bu yıl onları Fantastik bir sürpriz bekliyordu… Yakında çıkacak Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları filminin yıldızları Eddie Redmayne ve Jude Law sabah saatlerinde King’s Cross İstasyonu’na gelerek yaptığı sürprizle hayranları sevince boğdu.

Büyücü Dünyası’nın hayranları, mevzu 1 Eylül’e gelince ne yapacağını iyi bilir: Bu tarihte öğrenciler saat tam 11’de yola çıkan Hogwarts Ekspresi’ne binip ikon haline gelmiş bu trenle okula dönerler. Londra’daki King’s Cross İstasyonu’nda, hayranlar yürekten bir geri sayım ile o anı kutlamak için toplanmaya başlarlar. Bu bir nevi Yeni Yıl’ı kutlamaktır, tabii büyücü tarzında.

Ancak bu yıl biraz daha özeldi çünkü yakında çıkacak olan Fantastik Canavarlar filminde Newt Scamander ve Albus Dumbledore’u oynayan Eddie ve Jude hayranlara merhaba demek için King’s Cross’a çıkageldiler. Tüm bu tatlı kargaşayı yakalamak için biz de oradaydık – işte Eddie ve Jude’un o anlarına birlikte göz atalım.

– Eddie Redmayne ve Jude Law’dan Peron Dokuz Üç Çeyrekte Hayranlara Sürpriz

Gördüğünüz üzere, ikili oradayken meşhur Harry Potter fotoğraf çekimine girişti: 9. ve 10. peronlar arasındaki duvardan bir kısmı dışarı çıkmış meşhur el arabasıyla poz verdiler. Ardından birkaç sevimsiz selfie çekiminin ve Büyücü Dünyası’nın eğlencesinin zamanı gelmişti.

Son olarak, Edith Bowman saat 11’e gelirken geri sayımda kalabalığa rehberlik etmek için Eddie ve Jude’a katıldı, saat 11 olduğunda istasyonda Hogwarts Ekspresi’nin peron dokuz üç çeyrekten kalktığı üzerine bir duyuru yapıldı. Kalabalık sevinçle bağırırken asalar yukarı kaldırıldı ve yeni dönemin başlangıcı kutlandı.

– Yılbaşı’nı boş verin, yılın en önemli geri sayımı budur.

Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları 16 Kasım’da bizi genç Dumbledore’un öğretmenlik günlerinden kesintiler göreceğimiz Hogwarts’a geri götürecek. Siz de bizim gibi geri sayıma başladınız mı? Yorumlarınızı bekliyoruz.


bunlar da ilginizi çekebilir:

J.K. Rowling’in Kaleminden “King’s Cross İstasyonu” Hakkında Her Şey

J.K. Rowling’in Kaleminden “Peron Dokuz Üç Çeyrek” Hakkında Her Şey

Nereden Geldiğini Kimsenin Bilmediği O Kırmızı Canavar: Hogwarts Ekspresi

Harry Potter ve Lanetli Çocuk’un Avustralya Oyuncu Kadrosu Belli Oldu

$
0
0

Potter macerasının sekizincisi Harry Potter ve Lanetli Çocuk tüm dünyayı kasıp kavurmaya devam ediyor. Kitabını J.K. Rowling ile birlikte John Tiffany ve Jack Thorne’un yazdığı, John Tiffany’nin ise yönetmen koltuğunda oturduğu tiyatro oyunu, şimdi de Avustralya’da sahnelenmeye hazırlanıyor. 2019 yılının başlarında Malbourne‘da prömiyerinin yapılması beklenen Lanetli Çocuk’un oyuncu kadrosu ise belli oldu.

Harry, Ron ve Hermione karakterlerinin de içinde bulunduğu oyuncu kadrosunun 42 kişi olacağı açıklandı.

Oyunda Harry Potter karakterini Gareth Reeves oynayacak. Böylece ‘Lanetli Çocuk Harry‘yi ilk kez Jamie isimli biri canlandırmıyor olacak. Hermione Granger rolünü Paula Arundell, Ron Weasley rolünü ise Gyton Grantley canlandıracak.

Soldan sağa: Gyton Grantley (Ron Weasley), Paula Arundell (Hermione Granger), Gareth Reeves (Harry Potter)

Ginny Potter rolünde Lucy Goleby‘ı, Albus Potter rolünde ise Sean Rees-Wemyss‘i göreceğiz. Draco Malfoy’u Tom Wren, oğlu Scorpions’u ise ilk profesyonel tiyatro deneyimi olacağını söyleyen William McKenna oynayacak.

Oyuncu kadrosunun geri kalanını merak edenler için ise isim listesi şöyle: Iopu Auva, Damien Avery, Mike Bishop, Simon Chandler, Clare Chihambakwe, Louis Corbett, Gillian Coscriff, Manali Datar, Mark Dickinson, Lyndall Grant, George Henare, Soren Jensen, Hamish Johnston, Madeleine Jones, James O’Connell, Amanda Labonte, Debra Lawrance, Kuda Mapeza, Kirsty Paterson, John Sharman, David Simes, Hayden Spencer, Slone Sudiro, Connor Sweeney, Jessica Vickers ve Hannah Waterman.

“Lanetli Çocuk ekibimiz git gide büyüyor,” diyor yönetmen John Tiffany.

“Gösterimizde yer alan herkes oldukça heyecanlı ve böyle başarılı bir yapımın Avustralya ayağının parçası olmaktan gurur duyuyorlar. Oyuncu seçimlerinde Avustralya ve Yeni Zelanda’nın her köşesinden yoğun bir ilgi gördük. Aynı ilgiyi izleyicilerimizden de göreceğimize eminim.”

Harry Potter ve Lanetli Çocuk‘un ön gösterimi, 16 Ocak 2019’da Melbourne Princess Theatre‘da gerçekleştirilecek ve biletleri çoktan satışa çıktı bile! Ön gösterimden kısa bir süre sonra 23 Şubat’ta ise resmi açılışı yapılacak.

Lanetli Çocuk‘un Avustralya gösterimi için resmi web sitesinden daha fazla bilgi alabilir ve diğer ülkelerdeki gösterim haberlerini de takip edebilirsiniz.

Oyun günün birinde ülkemizde de sergilenir mi, bu sorunun yanıtını ölesiye bir merakla beklemeye devam ediyoruz. Siz ne dersiniz?

“Harry Potter: Sihir Tarihi” Raflardaki Yerini Aldı

$
0
0

Geçtiğimiz yıl Harry Potter: A History of Magic adıyla yayımlanan kitap nihayet “Harry Potter: Sihir Tarihi” isimli Türkçe baskısıyla raflardaki yerini aldı.

Geçtiğimiz Temmuz ayının sonlarına doğru duyurulan ve Ekim 2017’de satışa çıkan kitap hatırlayacağınız üzere Harry Potter: A Journey Through a History of Magic‘le aynı anda piyasaya sürülmüştü. Bundan birkaç ay önce “Harry Potter: Sihir Tarihinde Bir Yolculuk” kitabını okuma şansına erişmiştik. Şimdiyse yine Sevin Okyay ve Kutlukhan Kutlu çevirisiyle bu ciltli baskıyı Türkçe olarak okuma şansına erişiyoruz.

Öncelikle gelin tanıtım yazısına bir göz atalım:

“Harry Potter ve Felsefe Taşı”nın yayımlanışının yirminci yılı şerefine sihir tarihini keşfetmeye davetlisiniz…

Bu kitap, J.K. Rowling’in kişisel koleksiyonundan daha önce hiç görülmemiş parçalar da dahil olmak üzere British Library’nin arşivlerinden garip, müthiş ve ilham verici parçalarla dolu harika bir eser. Sizi Astronomi’den İksir derslerine, Tılsımlar’dan Kehanet’e Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’nun ders programını derinlemesine keşfetmeye davet ediyor.

Uzmanlardan oluşan bir kadro, sizi British Library’den ve dünyanın dört bir yanındaki koleksiyonlardan itinayla seçilmiş nadide parçalar arasında gezdirerek, sihirle ilgili bütün konularda size rehberlik edecek. Kadim büyü kitaplarını inceleyecek, gökyüzü kürelerine hayret edecek, Yaşam İksiri’nin sırrını açığa çıkarmayı vaat eden tezhipli bir el yazmasını açacaksınız. Ejderha kanı şişelerine, yılan biçiminde asalara, acayip adamotu köklerine, renkli at-adamlara ve gerçek bir cadı süpürgesiyle karşılaşmaya hazır olun. Harry Potter hikâyelerinin sihir, tarih ve mitle kesişimi hem büyüleyecek hem de eğlendirecek.

Şimdi, muhtemelen “Harry Potter: Sihir Tarihinde Bir Yolculuk” kitabını okumuş olanların aklına şu soru gelecek: “Peki bu kitabın diğerinden farkı nedir?” İşte bu sorunun cevabını sitemize özel olarak yanıtlayan Yapı Kredi Yayınları‘ndan dinleyelim:

İki kitap da Hogwarts müfredatı temel alınarak hazırlanmış ve konu başlıkları aynı fakat Sihir Tarihinde Bir Yolculuk daha sade bilgiler içeren bir kitaptı. Sihir Tarihi ise konuların günümüzdeki uzmanlarının açıklamalarını da içeriyor. Sosyal bilimciler, bitki bilimciler, yabani hayat uzmanları hatta bir rahip bile var isimler arasında. İsimler şöyle: Julia Eccleshare, Roger Highfield, Anna Pavord, Lucy Mangan, Tim Peake, Owen Davies, Peder Richard Coles, Steve Backshall ve Steve Cloves. J.K. Rowling’in orijinal manuscript’leri ve çizimleri hatta romanlarda kullanılmayan sayfalar da dahil olmak üzere çok fazla görsel var kitapta. Çok daha detaylı, tam koleksiyonluk bir kitap.

Sihir Tarihi, Sihir Tarihinde Bir Yolculuk’un genişletilmiş baskısı diyebiliriz.

Gördüğünüz gibi bu kitabın genişletilmiş, koleksiyonluk bir baskı olduğunu söyleyebiliriz. Yani Harry Potter dünyasına ait daha çok detay ve bilgileri merak eden takipçilerimiz de tercih edip kendi kitaplığına katmak isteyecektir.

Biraz da baskı hakkında detay verelim. Kitabı hazırlayan isim Sally ­Griffin, kapak tasarımı ise ­James­ Fraser‘a ait. Üstte de söylediğimiz gibi kitabın çevirmenliğini Harry Potter dünyasının Türkçe baskılarında artık isimlerine alıştığımız iki isim, Sevin Okyay ve Kutlukhan Kutlu üstlendi. Düzeltisi Filiz ­Özkan‘a, editörlüğü ise Hazel Bilgen‘e ait. Türkçe baskısındaki grafik uygulamaları da Arzu­ Yaraş yapmış.

Gelelim merak edilen sorulardan birine; 256 sayfalık tamamı resimli ve cilti olan bu baskının fiyatına. Tahmin edeceğiniz üzere ekonominin de durumu sebebiyle, bu kitabı direkt olarak raflardan almak isterseniz 120 TL gibi bir rakamı gözden çıkartmanız gerekiyor. Lakin internet üzerinden yaklaşık 40 TL’ye varan indirimler söz konusu. Yani 80 TL’ye bulabilirsiniz.

Dilerseniz kitabın ön okumasına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. “Harry Potter: Sihir Tarihi” raflardaki yerini aldı bile.


Yıllar İçinde En Çok Değişen 6 Harry Potter Karakteri

$
0
0

Pottermore sizi 7 kitaplık Harry Potter serüveni süresince ilk yıldan son yıla dek en fazla değişime uğrayan karakterleri incelemeye davet ediyor. Hazır mısınız?

“İŞİN SIRRI ÇOK ÖZLÜ İKSİR Mİ, YOKSA MUHTEŞEM BİR KARAKTER GELİŞİMİ Mİ?”

Yedi yıl bir insanın büyüyüp değişmesi için oldukça uzun bir süreç, ve elbette ki hiçbir Harry Potter karakteri hikayenin başından sonuna kadar onları ilk başta tanıdığımız halleriyle kalmadılar- (Hagrid hariç tabii ki, o saygın güven abidesi!) Her neyse, bu yazıda sözünü edeceğimiz karakterler ise seri boyunca şüphe götürmez şekilde en dikkate değer ve müthiş değişimleri gösteren karakterler olacak…

1. Neville Longbottom

Sevgili Nev’imizle başlamadan olur mu? Onun bir Gryffindor olma serüveni tereddüt ve gerginlikle başladı, özellikle de kendisi ve tüm ailesinin onun bir “Kofti” olduğunu düşündüğü göz önüne getirilirse. Ancak muzip amcası tarafından pencereden dışarı fırlatılıp da bumerang gibi geri döndüğünde, genç büyücü kendisinde büyücü kanı olduğunu keşfetti ve böylece Hogwarts’a katıldı, ilk etapta bir utangaç ve korkak olarak başlayıp sonradan hakkıyla tam bir efsaneye dönüştüğü yere.

Yalnızca Bitkibilim’de harika değildi, S.B.D.’lerinden de fevkalade notlar almıştı. Aynı zamanda Karanlık Sanatlar’a Karşı Savunma’da ustalaştı, (Dumbledore’un Ordusu sağ olsun) Hogwarts Savaşı’nda Voldemort’la yüz yüze geldi ve Karanlık Lord’un kalan son Hortkuluk’unu, Nagini’yi öldürdü.

Sihir Bakanlığı için Neville!

“Gümüş kılıcın savruluşu gelen kalabalığın kükremesini, çarpışan devlerin seslerini ya da hücum eden at-adamları bastırmadı, gene de bütün gözleri üstüne çekmiş gibiydi. Neville tek bir vuruşta dev yılanın kafasını kopardı. Kesik kafa dönerek, Giriş Salonu’ndan saçılan ışık selinde parıldayarak havaya yükselirken, Voldemort’un ağzı kimsenin duymadığı bir öfke çığlığıyla açıldı ve yılanın gövdesi yere, onun ayaklarının dibine pat diye düştü-“

– Harry Potter ve Ölüm Yadigarları

2. Hermione Granger

Kurallara iflah olmaz derecede bağlı olan Hermione, zamanla o kuralları ikide bir en yakın iki dostuyla yıkıp duran birine dönüştü. İspiyonculuğuyla Ron ve Harry’yi ilk kitapta okuldan kovulma riskine kadar götüren kız, beşinci kitapta halinden gayet memnun bir şekilde Karanlık Sanatlara Karşı Savunma’yı illegal yoldan öğrenmek için yasadışı bir örgüt kurdu. Hogwarts’ın bu en zeki cadısı, kural yıkma konusunda kuşkusuz oldukça uzun bir yol kat etti. Quidditch seçmelerinde Cormac McLaggen’ı şaşırtmasından bahsetmeye gerek yok, bir öfke nöbeti sırasında Kehanet’i pat diye bırakmasından yahut Malfoy’un yüzüne yumruk atmasından da. Son derece gururluyuz!

3. Dudley Dursley

Dudley korkunç, çekilmez ve Smeltings bastonunu kullanmaktan (Genellikle Harry üzerinde) mutlu olan bir zorbaydı. Dolayısıyla da karakterinin değişimi gerçekleştiğinde sonuç son derece şaşırtıcı ve dokunaklı oldu. Dudley Harry’nin onu kurtardığı  bir Ruh Emici saldırısının travmasını yaşadı, sonrasında zaman içinde kuzenine bir fincan çay bırakacak ve yedinci kitapta Privet Drive’dan ayrılırken onun iyi olmasını dert edecek birine dönüştü. Tüm bunlara rağmen biz elbette ki Dudley’nin ikisi de çocukken Harry’ye çektirdiği işkencelerin üzerine sünger çekmeyeceğiz, ancak bu yeni Dudley’yi eski orijinal halinden daha çok sevdik.

4. Horace Slughorn

Belki de tartışmalı bir durum ama biz yine de bunu konuşacağız: Profesör Slughorn hiçbir zaman okurlar tarafından itibar kazanmadı. Bu göçebe yaşantıdan kopup gelmiş olan harika büyücü- ki kendisi Ölüm Yiyenler’e yakalanmamak için sürekli taşınıp duruyordu- Hogwarts Savaşı’nda olanca cesaretiyle Slytherin binasını temsil etti! Yalnızca iki yıl içinde savaşmaktan korktuğu için saklanıp duran birinin doğru olduğuna inandığı şey için savaşan birine dönüşümü son derece mertçeydi, helal olsun ona.

Ama aynı zamanda da en utanç verici anısını Voldermort’a karşı kullanabileceği halde Harry’den ısrarla saklamasını da unutmayalım, bu da cesaretin bir başka şekliydi. Uzun lafın kısası Harry Slughorn olmadan bu işi başaramazdı, ancak yine de Slughorn’un ilk etapta işleri Harry için biraz daha kolaylaştırmış olmasını dilerdik.

5. Ginny Weasley

Hepimiz Ginny’nin Harry’ye fena halde yanık olduğunu biliyoruz, Hogwarts’taki ilk yılında bu sevgiyle çok mücadele etti ve en sonunda çareyi içini maalesef ki içinde Voldemort’un ruhundan bir parçayı taşıyan o günceye dökmekte buldu. Ama Sırlar Odası’ndan kurtulup da Hermione’den küçük bir tavsiye aldıktan sonra Hogwarts’ta benliğini yeniden kazandı. Yarasa-Umacı Büyüsü’nde bir numara oldu, Quidditch’te Gryffindor için gözde bir Kovalayıcı’ydı ve en önemlisi, Harry’den vazgeçti.

Küçük bir hatırlatma: Harry onun ne kadar muhteşem olduğunu fark ettiğinde Ginny çoktan Dean Thomas’la çıkıyordu bile!

“Aslında sen hiç vazgeçmedim,” dedi. “Geçmedim aslında. Hep ümit ettim… Hermione bana hayatıma devam etmemi söyledi, belki başkalarıyla çıkarsam iyi olacağını, sen etraftayken biraz rahatlamamı söyledi, çünkü sen odadayken asla konuşamıyordum, hatırlıyor musun? Ve eğer ben biraz daha- kendim olursam, benim biraz daha farkıma varabileceğini söyledi.”

– Harry Potter ve Melez Prens

6. Harry Potter

Kim bu listeyi Harry’nin kendisi olmadan sonlandırabilirdi ki? Ailenin istenmeyen üyesi olarak merdiven altındaki dolaba tıkıştırılmış, sataşıp alay eden bir kuzene sahip, ortaokula Dudley’nin eski, boyanmış üniforması içinde gitmeye zorlanmış birinden Hogwarts’a gitmeden önce sınırlarını hiç zorlamamış olduğu halde büyücülük dünyasına girdiğinde o dünyanın kahramanı olmuş birine. Buna rağmen o her zaman kendi gibiydi, özgüvenini hiç kaybetmedi ve ruhunu kurtarmaya çalışırken aynı zamanda Voldemort’u da nihayetinde öldürdüğü o zamana dek üzerine yüklenen hiçbir zorluktan kaçmadı.

Ah, ve bunu yaptığında yalnızca 17 yaşındaydı. Bir bulldog tarafından ağacın tekine kıstırılmış biri için hiç fena değil, ha?


Size göre yıllar içinde büyük değişim geçiren ve burada bahsedilmemiş başka bir karakter daha var mı? Yorumlarınızı bekliyoruz!

Onur Selamet Sizi Büyülü Bir Yolculuğa Davet Ediyor: “Ölü Dalgıcın Sonbaharı” Raflarda!

$
0
0

Harry Potter‘la büyüyen nesil nihayet işin üretim boyutuna da geçti! Bugün sizlere harika bir haberimiz var. Sitemizin kurucularından Onur Selamet‘in ilk kitabı “Ölü Dalgıcın Sonbaharı” raflarda!

Onur Selamet’i pek çok dergi ve fanzinden, ayrıca Kayıp Rıhtım edebiyat portalından ve Marşandiz Fanzin’den hatırlamanız mümkün. Gerçeklerle arası iyi olmayan bir edebiyat fanzini çıkartan Onur’un öyküleri de gerçekliğe savaş açan türden.

Onun öykülerinde ölü bir balinanın karnında mevsimler dönüyor, zifir makineleri insanlığın kâbuslarını kemiriyor, raydan çıkan trenler vahşi gezegenleri ziyaret ediyor, çizgi filmleri tedavülden kaldırmak isteyenlerle mücadele ediliyor, mahşer günü şapkalar yağıyor.

“Ölü Dalgıcın Sonbaharı” dünyadan usulca çıkmak isteyenlere en gizli patikaları fısıldayarak rehberlik ediyor. Gerçek denen safsata hiç bu kadar ağır yara almamıştı.

Kitabın arka kapağına hep birlikte bakalım:

“Burada kimse gerçek safsatasının arkasına saklanmaz.”

Onur Selamet’in anlattıkları gerçekliğe açıkça cephe alan, sıkıcı hayatlarımızın sarsılmaz somutluğunu yerle bir eden öyküler. Selamet, güçlü imgelemleriyle buhranlı nefeslerimizin ağırlığını üstümüzden kaldırıyor. Bizi imkânsız diye bir şeyin olmadığı, henüz düşlemediğimiz diyarlara götürüyor. Balina midesinde dönüp duran mevsimler, korku kırıntılarıyla beslenen makineler, raydan çıkan trenlerin gittiği vahşi gezegenler, Sukubi Du ve patenli örümcekler… Hepsi yazarın tekinsiz ormanında birer başrol.

Okyanusu ciğerlerinize doldurmaya hazır mısınız?

“Olanları hiçbir çizgi filmin ele alamayacağı bir ciddiyetle anlatacağım. Mantık kaçarsa çizgi filmlere sığının.”

Dedalus Kitap’tan çıkan kitabın editörlüğünü Baran Güzel üstleniyor. Bu büyülü kapak tasarımı ise Barış Şehri’nin elinden çıktı.

Sevgili Onur’a edebiyat hayatında bol şans diliyoruz. Kendisinin bizi gururlandırmaya devam edeceğinden eminiz!

“Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları” Filmi Hakkında 10 Muhteşem Bilgi

$
0
0

Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları yaklaştıkça heyecan daha da doruğa çıkıyor. Şu ana kadar birçok görsel ve fragman yayınlandı ancak hâlâ filmin ana sırları gizemini koruyor. Bu merakımızı sadece filmin kendisi giderecek olsa bile azalmasına yardımcı olabilecek bir yazı Pottermore aracılığıyla bizlerle.

Grindelwald’ın Suçları’nın oyuncu ve yapım ekibi, yeni çıkacak filmden birkaç sırrı ortaya döktü. İşte bilmeniz gerektiğini düşündüğümüz birkaç bilgi!

(Not: Elbette bir miktar spoiler içerir.)

Oyuncu Eddie Redmayne (Newt Scamander), Ezra Miller (Credence) ve Collum Turner (Theseus Scamander), yönetmen David Yates ve yapımcı David Heyman’ın da dahil olduğu yapım ekibine, Colleen Atwood (kostüm tasarımcısı)Martin Foley (sanat yönetmeni) ve Pierre Bohanna (prop uzmanı),- bize yeni Fantastik Canavarlar filmi hakkında bilgi vermek için katıldı.

İşte ikinci filmden bekleyebileceğimiz bazı şeyler:

1. Film, politik temasıyla gerilim filmi olacak

Yönetmen David Yates, gelecek filmin “ilginç bir gerilim/aşk hikâyesi” olacağını belirterek filmin genel mizacıyla dalga geçti. David, aynı zamanda filmde yer alan, Harry Potter kitaplarında da olduğu gibi, politik temalardan söz etti. “Eğer film yapıyorsanız, nihayetinde, yarattığınız dünyaya karşı hassas olmadan edemezsiniz.” diye açıkladı.

“Her gün size etki eder. Jo senaryoyu yazarken onu etkiledi, hikâyeyi birleştirdiğimizde bizi de etkiledi. Bizden daha büyük dünyada olan şeylere göz kapamıyoruz ama kişisel görüşüm filmin, direkt politik içerikli olmasındansa evrensel, örnek olucu ve eskimeyen olduğu yönünde. Film aslında hoşgörü, anlayış ve farklılığa değer vermek hakkında. Bu filmde, bu değerleri ve onları zorlaştıran şeyleri inceliyoruz.

“Artan korkular ve farklılığa karşı zulüm, bunlar tarihe yazılan şeyler. Sadece bugünle alakalı durumlar değil. Asıl korkutucu olan ise gün geçtikçe bugünle daha alakalı olmaya başlamaları.”

2. Oldukça “sofistike” olacak

Harry Potter hikâyelerinin ana temalarından biri sevgiydi, aynı Harry’nin annesinin onu kurtarmak için kullandığı gibi. David Yates’e göre Grindelwald’ın Suçları da bu temayı takip edecek ancak sevgi tarafından “yozlaşma” fikrini ele alacak.

“Her şey büyüyormuş ve daha sofistike oluyormuş gibi geliyor.” diye açıkladı David Yates. “Diğerlerinden daha çok yaptığımız şey, filmi çoklu-karakter anlatıcısı haline getirmek oldu. Yani aynı anda birden fazla karakteri takip ediyoruz. Bu, bir aşk hikâyeleri dizisi aslında. Ana tema aşık olmak, sevgiden uzaklaşmak, bir ideolojiye tutulmak, aşka doğru sürüklenmek, aşk tarafından yozlaşmak… Bence ana fikir aşk çevresinde dönüp duruyor.

3. Görünüş ve verdiği his açısından fazlasıyla karanlık

Oscar Ödüllü kostüm tasarımcısı Colleen Artwood, karakterleri ikinci maceralarına hazırlamak için geri döndü. Esas ilhamlarından biri ise kara filmdi (film noir), özellikle de 1940ların klasiği Üçüncü Adam (The Third Man) oldu.

“İlhamım kesinlikle kara filmi yansıtıyor ve ben, Üçüncü Adam’ın duruşuna bayılıyorum; demek istediğim o gerçekten hoş görünen bir film. Işık ve gölgelerin kullanımı çok güzel.” dedi Artwood.

“Bu David Yates’in not aldığı bir şeydi; bu filmdeki kara film hissini gerçekten çok beğendi.”

Bu, Burnuk’u (Niffler) küçük şapkası ve trençkotuyla mı göreceğiz demek? Muhtemelen hayır…

4. Senaryo o kadar gizliydi ki karakterlerin hepsinin kod adı vardı

Gerçek hayatta ne yazık ki büyülü parşömenimiz yok; bu yüzden Fantastik Canavarlar’ı yapan kişiler, senaryonun detaylarını saklı tutmak için başka yöntemler bulmak durumunda kaldı.

“Bu çok komik çünkü sana sahneleri gönderiyorlar ama bütün karakterlerin isimleri değiştirilmiş.” diye açıkladı Eddie Redmayne.

“O kadar gizliler ki kostüm bölümü, karakterleri ve onların kıyafetlerini listelediklerinde karakterlerin isimlerini yazmalarına izin yok. Bu yüzden Newt ‘İyi Adam’ olarak, Tina, Tina Turner’dan dolayı Turner diye ve Dumbledore da ‘Çok İyi Adam’ olarak yazılmış.

5. Credence “Sirk Arcanus” adlı bir büyücü sirkinin parçası olacak

Ezra Miller, sıkıntılı karakteri Credence’ın ikinci filmde karakterin büyücü sirkine gireceğini söyleyerek nasıl gelişeceğinden bahsetti. Bu bahsedilen sirki fragmanda birkaç kez görmüştük.

Sirk Arcanus,” dedi Ezra.

“İlginç çünkü Credence’ın anlatıcısının ilk filmde, aşağılayıcı terim “ucube”yi onu çok etkileyecek şekilde söyleyişini duyduk değil mi? Ben bunun çok ilginç olduğunu düşünüyorum çünkü biz Credence’ı, burada, küçük bir gösteride, o zamanın deyimiyle ucube gösterisinde buluyoruz. “

“Sirk göründüğü gibi çok güzel ve Stuart Craig (yapım tasarımcısı) harika bir set ve inanılmaz şeyler yarattı.”

6. Harry Potter hayranları için “ağızları açık bırakacak sahneler” var

Eddie Redmayne, bir kez daha Newt Scamander olarak kahramanımız rolünü üstlenerek filmdeki Harry Potter bağlantılarının “ağızları açık” bırakacağını söyleyip dalga geçti.

“Senaryoyu okudum ve o kadar çok ince detay var ki… Çok fazla katmanı var ve eğer Harry Potter hayranıysanız, bir o kadar da ağızları açık bırakacak sahne var.” dedi Redmayne.

“Senaryoyu okumayı bitirdiğimde çenem yerdeydi.” diye güldü Eddie. “Ve hepsini tekrar başlayıp okumam gerekti.”

Kulağa oldukça umut verici geliyor!

7. Callum Turner Hogwarts binasını öğrendi

Hufflepuff çıktım,” diye söyledi oyuncu. Callum, kendisi yeni filmde Newt’ın abisi Theseus Scamander’ı oynayacak.

İlginç bir bilgi: Sahnedeki kardeşi Eddie Redmayne, namı diğer Newt Scamander, da aynı zamanda Hufflepuff ve Eddie, kendisiyle Collum arasında tuhaf benzerlikler olduğunu daha önceden de kabul etmişti.

“Callum’la çalışırken en çok hoşuma giden şeylerden birisi,” dedi Eddie. “Onun oynadığı Savaş ve Barış’ı eşimle izliyordum ve o ekranda belirdiğinde Hannah’yla dedik ki Collum, benim daha uzun, daha koyu renkli ve daha iyi görünen versiyonum gibi.”

Ayrıca Callum, “bir baykuşun pencereden mektup getirmesini umut ederken” büyük bir Harry Potter hayranı olarak büyüdüğünden bahsetti. Eminiz ki hepimiz bu duruma aşinayız.

8. Hogwarts’ın hikâyede önemli bir yeri var

Tanıdık İskoç kalesi, Grindelwald’ın Suçları’nın ilk fragmanında ortaya çıktığında hayranlar, hep birlikte nefeslerini tuttu ve David Yates, Hogwarts’ın bu filmin hikâyesinde yer almasının neden bu kadar önemli olduğu hakkında konuştu.

“Çünkü Dumbledore’u tanıştırıyoruz ve o dünyayı, bu dünyaya getirmek doğru geldi.” diye açıkladı Yates.

“Kısacık bir süre için oradayız, filmin tam ortasında, 10 dakika için Hogwarts’a geri dönüyoruz ve orayı 1927’de görüyoruz. Bizi oraya götüren şey, gelişme aşamasının çok doğal bir kısmı.”

“Hogwarts’a geri dönmenin bu hikâyede çok önemli bir işlevi var.” diye gizemlice ekleme yaptı.

9. Filmde birçok yeni canavar yer alacak

Yeni filmdeki yardımcı tasarım yönetmeni Martin Foley, ikinci kısım için birçok yeni, büyülü canavar sözü verdi ve bazılarını, Fantastik Canavarlar Nelerdir Nerede Bulunurlar kitabından duymadık.

“Bu filmlerde çok fazla kavis var ve yaratıklar da kesinlikle bunun bir parçası.” diye açıkladı Foley. “Jo kuşları seviyor, bu nedenle kuş benzeri birçok yaratık var.”

Bu yılın başında Eddie Redmayne, Burnuk’un yavruları olabileceğini duyurmuştu. Eddie aynı zamanda bebek Burnuklarla çalışmanın, yeni filmle ilgili en çok hoşuna giden kısımlardan biri olduğunu söyledi.

“Yavru Burnuklar, şimdiye kadar çekilen muhtemelen en sevdiğim sahne oldu.” diye itiraf etti Eddie. “Karışıklığa sebep oluyorlar ve bu da şimdi 15 aylık çocuğum olduğu döneme rast geldi. Bebek Burnuklar, aynı özelliklerin birçoğunu bulunduruyorlar.”

10. Fantastik Canavarlar hikâyeleri dünyanın her bir yanını gezebilir

İlk Fantastik Canavarlar filmi bize New York’taki büyücü dünyasını gösterdi, gelecek film de Paris’in gizli büyüsünü ortaya çıkaracak. Ve şimdi de David Yates, gelecek üç filmin de tüm dünyada yolculuk yapmaya devam edeceğini öne sürdü.

“Biliyor musunuz, önünde sonunda filmler, dünyanın her yerine gidecek. Üçüncü filmin nereye gideceğini biliyorum…” diye dalga geçti.

Şimdilik, sabırlı olmamız gerekiyor.

Unutmayın Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları 16 kasımda sinemalarda olacak.

Peki bu bilgiler sizin merakınızı birazcık dindirebildi mi? Eğer sonraki üç filmden birisi Türkiye’de çekilecek olsa sizce nereler bu filme uygun olurdu? Fikirlerinizi bizimle paylaşmaktan çekinmeyin!

Slug Kulübü’ne Katılmanın Artı ve Eksileri

$
0
0

Profesör Slughornun gözde öğrencileriyle haşır neşir olmaktan hiç çekinmiyor olduğu kesin. Peki acaba onun kötü şöhretli Slug Kulübü’nün faydaları da var mıydı? Pottermore’un hazırladığı bu listeyi hep birlikte okuyalım!

Slug Kulübü’nün ayrıcalıklı kapılarından birçok yetenekli öğrenci geldi geçti. Aralarından şanslı olan birkaçı için kulübe üye olmanın birtakım faydaları vardı: Özel hazırlanmış akşam yemekleri, yalnızca davetle gidilebilen partiler, ünlü insanlarla tanışmak. Yani, Slug Kulübü Dumbledore’un açık fikirliliği tarafından yönetilen bir okulda -en azından Harry’nin dönemi için-, üyelerine ayrıcalıklı bir çevre sundu diyebiliriz. Peki buna değdi mi?

Büyücülük Dünyası Şartlarında, Slughorn’un Gözdeleri Pek Çok Yeteneği Kendinde Toplamış Kişilerden Oluşuyordu…

Standart bir Slytherin bina başkanına göre Slughorn tam bir safkan meraklısı değildi. Dört binadan da favorileri vardı, yıllar içinde Muggle doğumlu Lily Evans, Dirk Cresswell ve Hermione Granger gibiler, melezler ve Ginny de kulübe katıldı ve kulüp üyesi Blaise Zabini tarafından “pis küçük kanıbozuklar” olarak eleştirildiler.

Tüm bunlara bakarak Slughorn’un ön yargıdan tamamen uzak olduğunu söylemek doğru olmaz- Lily’nin safkan olmadığını öğrendiğinde şok geçirmişti- ancak genel olarak binasının kurucusu olan Salazar Slytherin’in görüşlerini kucaklamış değildi, zira Slytherin’in kendisi Muggle doğumluları eğitmekten tiksinmiş ve bu da istifasını sunmasını tetiklemişti. Bu safkan tutuculuğu belirli büyücü ailelerinde halen sıkı sıkıya mevcuttur. Dolayısıyla özellikle de Lily ve Dirk açısından bakıldığında- ki onların Hogwarts yıllarında Voldemort giderek güçlenmekteydi- yeteneklerini Slughorn’un yaptığı gibi bağımsız şekilde takdir etmek, onları “Kutsanmış 28”e dahil etmek içten bir değişim olmuş olsa gerek. Ve TomRiddle konusunda yaptığı hatalardan sonra Slughorn Ölüm Yiyen’likle herhangi bir bağlantısı olan hiçbir öğrenciyi kulübe davet etmemekte karar kıldı, tabii ki Lucius Malfoy’u bir kereliğine bu kuralın dışında tutmuştu.

… Ancak Slug Kulübü Aynı Zamanda İfrat Tohumları da Ekti

Slughorn hiyerarşi oluşturmaya karşı değildi. Tamam, gözdelerini kan statülerine göre seçmiyor olabilirdi ama şu kesin ki bazılarını da ebeveyn/akrabalarına bakarak seçiyordu. Konum, atletiklik, şöhret, güç: bunlar Slughorn’un hayranlık duyduğu vasıflar. Ve eğer çocuklar onun üstünlük vesilesi gördüğü bu vasıflardan birine sahip bir ailede yetişmişlerse yeteneklerinin olup olmaması Slughorn’u o kadar da ilgilendirmiyordu. Blaise Zabini, Marcus Belby, Cormac McLaggenve, Neville Slughorn’un şatoya geri dönüşünün ilk partisinde yetenekleri değil, akrabaları yüzünden çağırılanlar arasındaydılar. Aynı zamanda Muggle doğumlular ve “kanıbozuklar” ise akrabaları sebebiyle değil, sergiledikleri yetenekler sayesinde Slughorn tarafından seçilmişlerdi. Ancak (kulüpte kalmak için) daha fazlasını sergilemeleri gerekecekti.

Ve elbette Slughorn’un zerre önemsemediği “diğerleri” de vardı. Draco Malfoy’u görmezden geldi, Ron’un ismini kız kardeşini ve iki en iyi arkadaşını kulübe davet etmiş olmasına rağmen defalarca yanlış telaffuz etti. Öyle zamanlarda Ron oldukça kıskanmış olmalıydı, yine de Slughorn’a dengeli ve son derece sakin şekilde karşılık verirdi. Ancak Slughorn’un ona şan kazandıran öğrencilerle diğerleri arasındaki ayrımcılığı bazılarını içerletmiş olabilir.

Slug Kulübü İyi Bağlantılar ve Kariyer Sağlıyordu…

Kulübün ayrıcalıkları Balyumruk’un sahibi Ambrosius Flume’a hiç zarar vermedi, Slughorn’un referansıyla Flume, Ciceron Harkiss’in yanında ilk işini buldu. Slughorn’un hakkında bahsetmekten mutluluk duyduğu Holyhead Harpileri’nin kaptanı Gwenog Jones da Slughorn sayesinde imtiyaz kazanmıştı ve profesör, onu kulübe seçtiği yeni üyelerle tanıştırmaya getirirdi.

Aynı zamanda, Slughorn’un yeteneklileri fark etme konusunda esrarengiz bir becerisi olduğu söylenebilir. Ambrosius ve Gwenog gibi, Dirk (sonradan Cincüce İrtibat Bürosu Başkanı olan), Gelecek Postası Editörü Barnabas Cuffe, Hermione -elbette- ve Harry’nin annesi Lily, yani onu Slughorn’un favorileri arasına katacak bir İksir yeteneğine sahip olan kişi de iksir profesörünün yetenek avlamadaki hünerine örnek verilebilir.

Slughorn bu öğrencilerle ilgilendi çünkü sonucunda çabasının ödülünü alacağını umdu. Ancak iyi bağlantılara sahip bir öğretmenin desteği onu değerlendirecek kapasiteye sahip bir öğrenciye elbette ki yarar sağlar, buna karşılıklı çıkar ilişkisi diyebiliriz.

Ancak Slughorn Bazı Şeyleri Korkunç Derecede Yanlış Yaptı

Slughorn’un yetenek keşfindeki hüneri onun zaaflarına da vesile oldu. Safkan takıntılı Blaise ve kibirli agresif Cormac Slughorn’un iyi bağlantılara sahip kişiler karşısında at gözlüklü oluşuna mükemmel bir örnek teşkil ediyorlar. Bu durumda yetenekli olmanın pek de önemi yoktu, çünkü Slughorn’a göre yetenekli öğrencileri kazanmasının ona yarar sağlama ihtimali vardı evet, ama hali hazırda belli ayrıcalıklara sahip öğrenciler için bu kesindi.

Ve elbette Slughorn Riddle, yani sonradan Voldemort olacak kişi konusunda feci şekilde yanılmıştı. Yeteneği ve cazibeli albenisinin ağır basması yüzünden Slughorn onun karanlık yanını fark etmeyi reddetti. Ona Hortkuluklar hakkında bilgi verirken ne kadar gerildiğini göz ardı etti. Sonradan pişman oluşu, yetenekli bir öğrencinin Voldemort’a dönüşme planlarında ona yardımcı olup memnun etme konusundaki tutkusunu hasır altı edemiyor. Blaise ve Cormac konusundaki tutumu da gösterdi ki Slughorn’un sonradan kelli felli biri olma potansiyeline sahip kişilerin her kusuruna karşı kör olmadaki gönüllülüğü asla sona ermeyecek.

Slug Kulübü Gücü Her Şeyden Daha Üste Koyardı

Kulübün daha geniş bir dünyaya ışık tuttuğu söylenebilir, ancak hareketleriyle Slughorn, öğrencilerine güç ve statüyü üstün tutmayı öğretmişti. Belki Voldemort değildi ama o da insanlar arası hiyerarşi oluştururken hiç vicdan azabı çekmiyordu.  Onun bu insan “biriktirme” alışkanlığı arkadaşlık ve hatta aile ilişkilerinde çatlaklar oluşturuyordu. Bu bir anlamda Voldemort’un da arzusu değil miydi zaten?

Slug Kulübü tamamen zararsız görünebilir- birkaç parti, biraz da gayrı resmi kariyer planlaması-  ancak tüm bunlar Voldemort’un yükselişine yardım edecek olan yaltaklık ve kaypaklığa içten içe zemin hazırladı.

Siz ne dersiniz? Slug Kulübü’nün artı yanları mı yoksa eksi yanları mı daha ağır basıyor?

Harry Potter ve Kral Arthur’un Büyülü Dünyaları Arasında Dikkat Çeken 11 Benzerlik

$
0
0

Kral Arthur‘un efsanevi hikâyesini hepiniz biliyorsunuzdur. Peki bu iki büyülü dünya arasındaki bazı benzerliklere birlikte göz atmaya ne dersiniz? Pendragonlar ve Potterlar… MuggleNet’in hazırladığı bu şaşırtıcı listeye hep birlikte göz atalım!

1- İkisi de bilge bir büyücü tarafından eğitildiler. (Dumbledore ve Merlin) 
2- İkisi de çok küçük yaşta itibaren koruyucu aileler tarafından büyütüldüler. (Harry Dursleyler ile, Arthur ise Sör Ector ve ailesiyle) 

3- Bir kız bir erkek iki yakın arkadaşları oldu. Bu arkadaşların arasında romantik bir ilişki vardı. (Ron ve Hermione; Sör Lancelot ve Guinevere) 
4- İkisi de kaderlerini engellemeye yönelik hayati tehlikeler atlattılar.

5- Yerinden çıkarması mümkün olmayan kılıçları çektiler. (Godric Gryffindor’un Kılıcı ve Excalibur)
6- Her iki yapımda da Richard Harris oynadı. (Harry Potter’da Dumbledore’u, Camelot’ta [1967] Kral Arthur’u) 


7- Kendilerini bekleyen çok özel bir kaderden habersiz, sıradan biri gibi büyüdüler. (Harry 11 yaşına kadar büyücü olduğundan habersizdi, Arthur ise kılıcı taştan çekene kadar tahtın varisi olduğunu bilmiyordu.)
8- Kaderleri hakkındaki gerçekleri öğrendikten sonra ikisi de sıkı bir eğitimden geçti. (Harry yıllarca okulda büyüler konusunda ustalaşmaya çalıştı, Arthur ise şövalyelik için eğitildi ve akademik eğitimden geçti.)

9- Her ikisinin hikayesi de bazı sihirli özel objeler içeriyordu. (Ateş Kadehi, Kutsal Kase vb.)
10- Her ikisi de soyları hakkında ön yargılarla karşılaştılar. (Harry bulanık olmakla, Arthur ise soylu olmadığı gerekçesiyle.)


11- İkisinin de uzaktayken özlemini çektikleri bir mekân vardı. (Harry yazları Dursleylerin evindeyken Hogwarts’ı, Arthur ise görevlere gittiğinde Camelot’u özlüyordu.)

Peki siz bu benzerlikler hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizin de fark ettiğiniz başka ortak noktalar var mı? Bizimle paylaşmayı unutmayın!

Viewing all 1602 articles
Browse latest View live