Quantcast
Channel: Fantastik Canavarlar
Viewing all 1602 articles
Browse latest View live

Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları Filminden Bol Teorili Karakter Posterleri Geldi

$
0
0

Filme neredeyse bir ay kaldı ve Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları cenahından yepyeni içerikler gelmeye devam ediyor. Bugünkü konuklarımız yeni karakter posterleri. Açıkçası yine üzerine konuşabileceğimiz tonla mesele var!

Örneğin Queenie ve Jacob’ı tekrar aynı karede görmek gerçekten harika. Yeni filmde ilişkilerine tam gaz devam edecelerini tahmin ediyoruz.

Bir diğer ikilimiz ise Newt ve Albus Dumbledore… Söylemesi bile heyecanlı, değil mi? Birlikte Gellert Grindelwald’ı alt etmek için yola çıkacaklar. Birlikte derken, elbette Dumbledore bu işe pek karışmayacaktır.

Gellert Grindelwald’ı Credence ile birlikte görüyoruz. Yine.

Ve bu filmde nişanlı olduğunu bildiğimiz Leta Lestrange ve Theseus Scamander. Theseus’un kardeşi Newt’in, Leta’nın bir fotoğrafını taşımasını bilmemiz ile bu durum gittikçe ilginç bir hal alıyor.

Ayrıca Tina’yı, Credence’i avlama görevindeki safkan bir aileden gelen, Fransız-Afrikalı olduğunu bildiğimiz Yusuf Kama ile birlikte görüyoruz. İlginçtir ki ilk filmde Tina, Credence’i korumaya kararlıydı. Buna bakarsak ortak bir yönleri var diyebiliriz. Resmi olarak birlikte ne iş üstündeler, bunu öğrenmek için beklememiz gerek.

Posterlerdeki detaylı işçiliğe ise tam anlamıyla bittik. Bir kenarde Eyfel Kulesi, ortada Ölüm Yadigarları sembolü, öteki tarafta Hogwarts Şatosu…

Yeni karakter posterlerini siz nasıl buldunuz? Yorumlarınızı bizlerle paylaşmayı unutmayın!


“Harry Potter” Karakterleri Zindanlar & Ejderhalar Evreninde Yaşasalar Nasıl Olurdu?

$
0
0

Fantastik edebiyat ve rol yapma oyunları dendiğinde ilk akla gelen eserlerden biri pek çok evreni barındıran Zindanlar ve Ejderhalar olacaktır. Elbette bir Potterhead‘in de mutlaka kulağına çalınmış, hatta aramızda bu dünyanın yakın takipçileri bile olabilir. Mugglenetin makalesi yardımıyla biraz hayal gücümüzü çalıştırıp bu iki evreni birlikte hayal etmeye ne dersiniz?

Tamamıyla cadı ya da büyücü de olsalar, Harry Potter karakterleri, yine de bizim dünyamızda yaşıyorlar. Kendi gezegenimizde, adını duyduğumuz ülkelere aitler. Bu aslında yüksek fantezi edebiyatına (high fantasy) aykırı, çünkü bu tür edebi eserler genellikle tamamıyla farklı dünyalarda, ya da en azından bildiğimiz Ortaçağ Avrupa’sından farklı yerlerde geçiyorlar. Peki ya eğer Harry Potter karakterlerini alıp onları yüksek fantezi dünyalarından birine, örneğin Zindanlar ve Ejderhalar (Z&E) evrenine koysak? Bu durumda sizce nasıl görünürlerdi?

Harry Potter – Yarı Elf Warlock

Yarı Elf ırkı Harry için en uygun olan, çünkü bu ırk iki dünya arasında sıkışıp kalmış durumda ve bu da Harry’nin melezliğine bir analoji oluşturuyor. Onu baş büyücü olarak niteledik, çünkü Z&E’da baş büyücüler güçlerini güçlü yaratıklarla olan antlaşmalarından alıyorlar, hatta bazen kendileri bile bunun farkında olmuyorlar. Harry’nin bir Hortkuluk olarak varolduğu bilindiğine göre, ki bunun kendisi de uzun süre farkında değildi, bu ona kendisinde olmayan Çataldili ve Öldüren Lanet’e karşı hayatta kalabilme gibi bazı özellikler kazandırmıştı.

Hermione Granger – İnsan Büyücü

Ona en uygun bulduğumuz ırk bu oldu çünkü tüm Z&E evreninde en az fantastik ırk insan sihirbazlar. Bu da Hermione’nin Muggle doğumlu olmasıyla uyuşuyor. Bu nedenle tıpkı Hermione’nin insanların onu kan durumu nedeniyle hor görmelerine müsaade etmemesi gibi, onun insan olmasını hor görmelerine de müsaade etmezdi. Onu sihirbaz olarak seçmemiz kendi evreninde harika bir cadı olmasından değil. Yetenekli güçlerle donanmış büyücülerin aksine, sihirbazlar sihri çalışarak öğrenir. Hermione’nin kitap kurdu hallerini düşününce, başka hiçbir şey ona bu denli uymazdı.

Ron Weasley – Ejderdoğumlu Paladin

Ejderdoğumlular gururlu türlerdir ve bireylerinin çoğu kendilerini kanıtlamak için güçlü bir arzu duyarlar. Kalplerini kol yenlerinde taşırlar ve genellikle oldukça uzun boylu olarak bilinirler. Bu açıdan bakıldığında, Ron tıpkı bir kırmızı ejderdoğumluya gibi görünüyor. Şövalye tarafında ise, Ron’un yer yer kıskançlıklarına rağmen, arkadaşları için kavgaya girecek kadar da yürekli. Bu noktada satranç sahnesi gözlerimizde canlanıyor. Bu sahnedeki doğruyu yapıp koruma güdüsü şövalyelikle son derece uyuyor.

Neville Longbottom – Buçukluk Cleric

Buçukluklar kibar ve sadık olmakla bilinirler. İddiasız gibi görünseler de hafife alınmamaları gerekir. Ayrıca bitkilere olan sevgileriyle ünlülerdir. Dürüst olmak gerekirse, Neville’e daha uygun olabilecek bir ırk olduğunu düşünmüyoruz. Onun iki nedenden dolayı Cleric olması gerektiğine karar verdik. Clericler aslında şifacılardır ve Neville’in arkadaşlarına göz kulak olduğunu biliyoruz. İkinci nedense birinci seviye Clericler, başa çıkabilecekleri zarar yönünden zayıf görünebilirler. Ancak bu durum, seviye arttıkça gelişir ve tecrübelerimiz gösteriyor ki pek çok Cleric korkunç derecede güçlüdür. Ki bu da Neville’in karakteriyle fazlasıyla örtüşüyor.

Luna Lovegood – Eladrin Druid

Luna’nın kendine has karakterini düşündükçe, onun için seçtiğimiz ırkın bunu yansıtması gerektiğine inandık. Eladrinler elflere benzer, çoğunlukla onların bir alt sınıfı olarak görünürler. Ancak Eladrinler genellikle, gizemli ve çoğu kişi için anlaması zor olan Fey’ler ile daha sık bağdaştırılırlar. Druid yönü içinse, Luna’nın en sevdiği şeylerden biri sihirli yaratıklar gibi duruyor. Druidler de doğa ve hayvanlar ile son derece bağlantılı bulunan bir sınıf hatta ilerleyen aşamalarda hayvanlara dönüşebiliyorlar. Luna da bir Buruşuk-Boynuzlu Hırgür’e dönüşmekten mutluluk duyabilirdi.

Albus Dumbledore – Tiefling Enchanter

Bilmeyenler için, Tieflingler insanlarla şeytani varlıkların birleşimiyle oluşur. Efsanede Merlin’in mensubu olduğu düşünülen Cambion ırkına son derece benzerler. Dumbledore’un Merlin prototipine son derece uygun olması nedeniyle bunu uygun bulduk. Ayrıca, Tieflingler renklidirler ki Dumbledore da böyle olmaktan son derece memnun olurdu. Onun bir nevi büyücü, yani Enchanter olması ise büyücülerin sosyal ve politik konularda iyi ve zaman zaman da manipülatif olabilmesinden kaynaklı. Harry Potter evreninde verilen Dumbledore’un manipülasyonları düşünüldüğünde, tam olarak kendisine uygun olduğuna karar verdik.

Lord Voldemort – Melez Yuan Ti Lich Necromancer

İlk olarak melez Yuan-Ti kısmı ile başlamak gerekirse, Yuan-Tiler yılanımsı insanlara ait ırktır. Melez Yuan-Tiler, görünüm olarak insandır ancak farklı olarak bazı yılansı özellikler barındırırlar. Voldemort’un melez kanı ve evrenindeki görünümü ile ona en uygun ırkın bu olduğunu düşündük. Lich necromancer tarafı içinse, Voldemort’un ölümü alt etmek konusundaki takıntısı ile onu necromancer dışında bir ırktan görmek oldukça zor olurdu. Lichler, ölümsüzlüğü elde etmek için ruhlarını muska adı verilen somut nesnelerin içine depolayan necromancerlardır. Benzerlik inanılmaz.

Peki ya siz bu benzerlikleri nasıl buldunuz? Z&E’de herhangi bir ırka uygun bulduğunuz başka Harry Potter karakteri aklınıza geliyor mu? Yorumlarınızı duymak için sabırsızlanıyoruz.

Harry Potter ve Azkaban Tutsağı Konseri’nin Büyüsüne Kapılmaya Hazır mısınız?

$
0
0

Ve beklenen ana çok az bir zaman kaldı! John Williams’ın efsanevi müziklerini Benjamin Pope‘un şefliğinde film boyunca canlı orkestra eşliğinde dinleme fırsatı sunan Harry Potter Film Concert serisi, serinin üçüncü filmi Harry Potter ve Azkaban Tutsağı ile seyircisiyle buluşmaya hazırlanıyor.

Harry Potter In Concert serisi, serinin üçüncü filmi Harry Potter ve Azkaban Tutsağı ile 14 ve 15 Aralık’ta Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde devam ediyor. Yüksek çözünürlüklü dev ekranda gösterilecek filmin John Williams imzalı dahiane müzikleri ise canlı orkestrayla yeniden hayat bulacak.

CineConcerts ve Warner Bros. Consumer Products işbirliğiyle gerçekleşen Harry Potter Film Konserleri Serisi, uluslararası konser turnesine 2016 yılında başladı. 2016 yılında Harry Potter ve Azkaban Tutsağı’nın büyülü prömiyerinden bu yana bu sihirli gösteri, yarım milyonu aşkın izleyiciye ulaşarak J.K. Rowling’in büyülü dünyasını, otuz sekizi aşkın ülkede altı yüzden fazla performans ile her geçen gün daha fazla kişiyle buluşturuyor.

Hogwarts’daki üçüncü yıllarında Harry, Ron ve Hermione, hayatlarını değiştirecek Azkaban mahkumu Sirius Black ile tanışıyor. Üç arkadaş bu yolculuklarında, yarı at/yarı kartal Hippogriff ve Boggarts’la maceraya atılırken kehanet sanatında uzmanlaşmayı öğreniyorlar. Ruh emicilerle ezeli bir savaşa kalkışan Harry, aynı zamanda tehlikeli bir kurt adamla baş etmeyi öğreniyor. Harry’i bekleyen asıl sınav ise Sirius Black ve ailesiyle ilgili gerçekler oluyor.

Harry Potter ve arkadaşlarının büyülü yolculuğu, John Williams’ın Oscar Adayı besteleriyle hayat buluyor. Masalsı ve gizemli bestelerle, J.K. Rowling’in büyülü dünyasının kapıları aralanıyor. Williams’ın titiz dokunuşlarıyla anlam kazanan hikaye, seyircisine hem görsel hem işitsel bir şölen yaşatıyor.

Harry Potter filmleri serisi, gelmiş geçmiş en büyük kültürel fenomenlerden biri oldu. Milyonluk kitlelere ulaşan bu özel işi, bu sefer ödüllü film müzikleriyle canlı bir performans eşliğinde seyirciye ulaştırmak gerçekten dahiane. Bu etkinlik, her detayıyla unutulmaz bir deneyim.” olarak anlatıyor CineConcerts’ın kurucusu ve Harry Potter in Concert projesinin yapımcısı Justin Freer.

Sizler de bu muhteşem filmi bir kez daha -sinema perdesinde ve canlı müzik eşliğinde- deneyimlemek istiyorsanız, biletlerinizi almayı unutmayın!

14 ARALIK TARİHİ İÇİN BİLET SATIN ALMAK İSTERSENİZ BURAYA TIKLAYABİLİRSİNİZ.

15 ARALIK TARİHİ İÇİN BİLET SATIN ALMAK İSTERSENİZ BURAYA TIKLAYABİLİRSİNİZ.

Bizler de FantastikCanavarlar.com ekibi olarak orada hazır bulunacağız. Görüşmek ümidiyle!

Nox.

Johnny Depp: “Rowling Benim Haksız Yere Suçlandığımı Biliyor”

$
0
0

Johnny Depp Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları filmine alınması üzerine ortaya çıkan tartışmalarla ilgili sessizliğini bozdu. Depp uzun bir süre kabuğundan çıkmamıştı, bu durum da pek çok tartışmaya yol açmıştı.

Eski eşi Amber Heard, Depp’i kendisine aile içi şiddet göstermekle suçlamış, bu iddia da Harry Potter hayranlarının pek hoşuna gitmemişti. Yapım ekibinin ve J.K. Rowling’in Depp’i filmin kadrosunda tutmaya devam etmesi pek çok hayranı hayal kırıklığına uğrattı.

Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları filminin kadrosuna alınmasıyla ilgili çıkan tartışmalar sorulduğunda Johnny Depp bu sorudan kaçmadı. Soru röportajın sonunda Depp’in oynadığı karakterin kendi içinde yaşadığı karmaşadan ve bu ekibe katılmadan önce Harry Potter dünyasını çok iyi bildiğinden bahsettiği sırada geldi. Depp’in devam filminin kadrosuna girmesi üzerine aldığı tepkilere verdiği yanıt şöyle oldu:

“Size karşı dürüst olacağım, J.K. tüm o insanlardan aldığı çeşitli tepkileri cevaplandırmak zorunda kaldığı için kendimi kötü hissettim. Bunlara katlanmak zorunda kaldığı için çok üzüldüm. Ama sonuçta gerçek bir tartışma var. Bir de haksız yere suçlandığım gerçeği var, bu yüzden The Sun gazetesine haksız suçlamaları sürdürerek iftira attığı için dava açıyorum. J.K. delili gördü, o yüzden de haksız yere suçlandığımı biliyor ve beni alenen savunmasının nedeni bu. Olayları hafife alan biri değil o. Gerçeği bilmeseydi beni savunmazdı. Durum gerçekten böyle.”

Johhny Depp’in aile içi şiddet gösterdiği iddialarını inkâr etmesi ise Amber Heard’ün avukatlarınca hoş tepkiler almadı. Depp’in, “Utanmadan Sayın Heard’e karşı psikolojik şiddeti devam ettirdiğini,” söylediler. Avukatlar ayrıca aktris Amber Heard’ün tüm bu olanları atlatmaya çalıştığını dile getirdiler. Geçen sene, Heard ve Depp aile içi şiddetin yaşandığını ima eden ortak bir açıklamada bulunmuşlardı, ancak Heard ve avukatları, J.K. Rowling’i ve prodüksiyonu açıklamalarında hikâyelerine uyacak işine gelen kısımları seçtiği konusunda eleştirdi.

Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları filminin oyuncularına gelirsek, tartışmalar devam ederken onların ağzından Johnny Depp’le çalışmak konusunda çıkan sözler hep iyi şeylerdi. Bir oyuncu Depp’in “nazik ve profesyonel” olduğunu söylerken bir diğeri çalışma sırasında Depp’in oynadığı karaktere kişisel dokunuşlarla doğaçlama yapabilme yeteneğine hayran kaldığını belirtti. J.K. Rowling de başlangıçtaki duruşunu bozmadı ve Depp’in devam filmine sağladığı katkıdan mutluluk duyduğunu belirtti.

Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları gelecek ay vizyona girecek. Özellikle Johnny Depp göz önünde tutulduğundan filmin nasıl bir gişe yapacağı birçok insan tarafından merak konusu. Bunu zamanla göreceğiz ancak ciddi ciddi banyo küvetinde Titanik filmini tekrar çekmeyi düşündüğünü ifade ettiği yakın zamanlı bir röportajından da anlaşılacağı gibi Depp kendince apayrı bir dünyada yaşıyor. Durum neyden ibaret olursa olsun, kendisi Fantastik Canavarlar 3’ün kadrosuna katıldı bile. Sizin bu konuda düşünceleriniz nedir? Yorumlarda bahsetmeyi unutmayın!

Kaynak: Movieweb

DEV TEORİ: Jacob Kowalski, Helga Hufflepuff’ın Soyundan mı Geliyor?

$
0
0

Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları filmi beyaz perdede yerini almaya hazırlanırken seriye dair teoriler de hızla üretilmeye devam ediyor. Jacob Kowalski’nin kökenine dair bu teoriyi okuyunca çok şaşıracaksınız!

Dursleyleri saymazsak Jacob, Büyücülük Dünyası içerisinde görece en büyük ve önemli role sahip olan tek Muggle, üstelik olaylara dâhil olmasının da yegane sebebi Newt’in onun yanında otururken yanlışlıkla yumurtasını düşürmesi. Bu da akıllarda Jacob’ın Büyücük Dünyası’yla olan ilişkisini göstermek için kasten mi yapıldığına dair soru işaretleri oluşturuyor çünkü baktığımız zaman oldukça önemsiz gibi gözüken birinin çok büyük olaylarda yer aldığını görüyoruz. Teoriye göre Newt ile Jacob’ın karılaşması tamamen kaderin bir cilvesi, tıpkı Harry’nin Voldemort’la dövüşmesi gibi. Jacob’ın aslında Büyücülük Dünyası ile kendisinin bile farkında olmadığı çok büyük bir bağlantısı var – sıkı durun – Jacob, Helga Hufflepuff’ın soyundan geliyor!

Teorinin çıkış noktası Hufflepuff’ın maskotuyla başlıyor. Dört kurucuyu da incelediğimizde seçtikleri maskotların isimleriyle uyumlu olduğunu görüyoruz: Gryffindor’un maskotu aslan ve mitolojide Griffin kanatları olan aslan için kullanılan bir kelime; Slytherin’inki yılan ve İngilizce’deki “slither” kelimesi “yılan gibi kayarak ilerlemek” anlamına geliyor; Ravenclaw’un maskotu beklendiği gibi “raven” yani kuzgun değil kartal ama bunun kartalların zekayla ilişkilendirilmesi gibi birkaç sebebi mevcut. Ancak Hufflepuff’a baktığımız zaman isminin “badger” yani porsukla bir ilişkisini göremiyoruz.

Ama şöyle bir durum da var, J.K. Rowling’in Hufflepuff için düşündüğü ilk maskot aslında porsuk değil de ayıymış. Bunu da çok az basılmış ve nadir bulunan Harry Potter kitaplarının birinde yazdığı nottan görüyoruz.

“Belki de ilk fikrime sadık kalıp onu temsil etmesi için bir ayıyı seçseydim Hufflepuff hayranlarından hak ettiği saygıyı görürdü.”

Bu cümleden de anlaşıldığı gibi Rowling’in aklında alternatif fikirler varmış. Seçmen Şapka’dan öğrendiğimiz üzere Helga Hufflepuff’ın anavatanı Galler’in güney kesimlerinde ve oradaki vahşi yaşam ayıları değil ama kurtları ve porsukları içeriyor. Porsuklar çalışkanlık ve sadakat gibi kavramlarla ilişkilendirilen canlılar ki bu iki kavram da Hufflepuff’ın önem verdiği konular. Ayrıca porsuklar evlerini yerin altına inşa ediyor, tıpkı Hufflepuff Ortak Salonu gibi. Sonuç olarak coğrafya ve sembolizm açısında porsuk uygun bir maskot gibi görünüyor. Ancak bu çıkarım çok tatmin etmemiş olacak ki diğer Bina isimlerinde olduğu gibi Hufflepuff’ın ismi de maskotuyla bağdaştırılmaya çalışılmış.

Helga, Kuzey Germen dillerinde “holy” yani “kutsal” anlamına geliyor ancak bununla ilgili bir bağlantı kurulamamış. Öte yandan Hufflepuff uydurma bir kelime olsa da “huff” ve “puff” olarak ikiye böldüğümüzde ayrı ayrı anlamlarını inceleyebiliriz. Puff “hamur işi” anlamına geliyor ve bu çıkarım da teorinin esas noktasına yani Jacob Kowalski’ye geliyor. Pottermore’a göre Helga Hufflepuff yemeklerle ilgili büyüleriyle meşhur, ayrıca kendisi mutfakta çalışmaları için ev cinlerini getiren kişi ki bu yüzden de Ortak Salon mutfağın hemen yanında. Peki tüm Harry Potter evreninde Helga Hufflepuff dışında kimin özellikle yemek konusunda uzmanlığı var? Jacob Kowalski’nin!

Elbette on yüzyıl önce yaşamış biriyle sadece yemek konusunda benzemek yeterince iyi bir bağlantı değil, o nedenle başka yönlerden de ilişkilendirmek gerekiyor. İlk olarak Jacob duygusal olarak “huffy” yani hassas ve fiziksel olarak “puffy” yani tombiş. İkinci olarak her ne kadar kendisiyle Amerika’da tanışmış olsak da Jacob Polonya’da yani Hogwarts’a yakın bir Avrupa ülkesinde doğup ardından Amerika’ya yerleşen bir göçmen. Üçüncü olarak ise filmimizin ana karakteri bir Hufflepuff ve Jacob gerçek bir Hufflepuff’ın  ete kemiğe bürünmüş hali adeta: Çalışkan, sadık ve aynı Helga gibi başkalarının anında sırt çevireceği şeylere, mesela Newt’in canavarlarına, kucağını açan biri.

Tüm bunları topladığımızda birçok şey hâlâ tesadüf gibi görünüyor ama Jacob’ın kaderinde Büyücülük Dünyası’nın bir parçası olmak var. Bu nedenle Jacob’ı başka ünlü bir Hufflepuff ile ilişkilendirmeye çalıştığımızda karşımıza tek bir isim çıkıyor: Hepzibah Smith.

Kendisi Voldemort tarafından öldürülünceye kadar zengin bir hayat yaşayan yaşlı bir hanımefendiydi. Daha Voldemort’a Helga Hufflepuff’ın soyundan geldiğini söylemeden önce Kupa’yı ailesinden başka insanların istediğini söylüyor ki bu oldukça önemli çünkü Hufflepuff’ın soyundan gelen başka ailelerin de var olduğunu öğreniyoruz. Tabii Hepzibah’ın çocuğu yok ama soyağacındaki biri soyadı Kowalski olan biriyle evlenip Jacob’ın dünyaya gelmesini sağlamış olabilir. Öte yandan hem Hepzibah hem de Kowalski Yahudi ismi ki bu onları birbirine daha da yaklaştıran bir gerçek. Ama hepsi bununla sınırlı değil. Kowalski’nin anlamı ne biliyor musunuz? “Smith”in oğlu” demek! Belli ki Rowling burada bize Jacob’ın soyadının aslında Smith olduğunu ve onun Hufflepuff’ın soyundan geldiğini çıtlatıyormuş.

Toparlayacak olursak; elimizde serinin ana karakterinin ve Jacob’ın en yakın arkadaşının mezun olduğu bina olan Hufflepuff’ın canlı kanlı hali yani sadık, çalışkan, duygusal, tombiş ve Avrupa’dan göç eden bir pasta şefi var. Tüm bunlar, Jacob’ı Büyücülük Dünyası’na sırf Newt’in yanında bir süre oturması ve olaylara dâhil olmasından çok daha fazla bağlayan şeyler.

Siz teoriyle ilgili ne düşünüyorsunuz? Tüm bunlar birer tesadüf mü yoksa Rowling’in planlayarak yaptığı bir başka şey mi? Yorumlarda bahsetmeyi unutmayın!

Kaynak: SuperCarlinBrothers

Ozan Beedle’ın Hikâyeleri’nin Resimli Özel Baskısı Türkçe Olarak Raflarda

$
0
0

Geçtiğimiz aylarda Ozan Beedle’ın Hikâyeleri‘ni de resimli özel baskı halinde okuyabileceğimiz haberini paylaşmıştık. Çok beklemeye gerek kalmadan artık bu baskıyı neredeyse yurt dışındaki basımıyla aynı anda, Türkçe olarak Yapı Kredi Yayınları etiketiyle okuma şansına sahibiz!

2 Ekim 2018 tarihiyle orijinal basımlarının satışa çıktığı Ozan Beedle’ın Hikâyelerigünler sonra Amerikan versiyonu kapağıyla dilimizde de yayımlanıyor. Kitap 19 Ekim itibarıyla raflardaki yerini alıyor.

Çeviriler artık Harry Potter denince akla gelen iki isme, Sevin Okyay ve Kutukhan Kutlu’ya ait. Kitabı resmeden isim de üç defa Kate Greenaway Madalyası’na layık görülmüş olan Chris Riddell.

Tanıtım yazısına göz atalım:

Harry Potter serisinin olmazsa olmaz ek kitaplarından “Ozan Beedle’ın Hikâyeleri”muzırlık ve sihirle fokurdayıp taşıyor, tabii bir parça mizah da dahil bu karışıma. Profesör Albus Dumbledore’un muzip ve zekice yorumlarının eşlik ettiği beş büyüleyici masaldan oluşan bu kitaba, üç kez Kate Greenaway Madalyası’na layık görülmüş pek yetenekli bir Muggle olan Chris Riddell’in muhteşem, rengârenk resimleri eşlik ediyor.

15. yüzyılda parşömene ilk kez aktarıldığından beri cadılar ve büyücüler tarafından nesiller boyu çok sevilen “Ozan Beedle’ın Hikâyeleri”, her yaştan Harry Potter hayranları ve Muggle’lar için de mükemmel bir eser.

Eh, her gülün bir dikeni vardır. Bu güzel kitapçılardan edinmek için ödemeniz gereken ücret 120 TL. İnternet üzerinden kitap satış siteleri aracılığıyla bu koleksiyonluk eseri %20-25 gibi indirimlerle satın alma imkânı ise her zaman mevcut.

Şimdiden tüm koleksiyoncu Potterheadlere keyifli okumalar diliyoruz!

Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları’ndan Çok Özel Tanıtım Videosu

$
0
0

Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçlarına bir aydan az zaman kaldı ve yapımdan yeni tanıtımlar gelmeye devam ediyor. Ancak bu seferki video oldukça heyecanlı! Hem fragmanda daha önce görmediğimiz bir Credence sahnesi hem de J.K. Rowling, Jude Law, Eddie Redmayne, Dan Fogler, Alison Sudol gibi isimlerden ekstra açıklamalar var!

Grindelwald’ın Suçları’nın yayınlanan son fragmanı oldukça doyurucu ama bir o kadar da merak uyandırıcıydı. Şimdi, filme sayılı gün kalmışken yapımdan yeni bir tanıtım videosu yayınlandı. Hem J.K. Rowling’i hem de ana karakterlerden az da olsa açıklamalar duymak harikaydı.

Sözü uzatmadan sizi yeni tanıtım filmiyle baş başa bırakalım:

Yeni Credence Barebone sahnesini siz nasıl buldunuz? Özellikle Rowling’in söyledikleri gerçekten de dikkate değer!

16 Kasım’da vizyona girecek Grindelwald’ın Suçları’nı büyük bir merakla bekliyoruz!

Büyücülük Dünyasında Yapılan En Önemli 6 Hata

$
0
0

Hatasız kul olmaz – ve bu isterseniz dünyanın en bilge büyücüsü olun ister Sağ Kalan Çocuk ya da Karanlık Lord, hepimiz için geçerli. Ama büyücü dünyası için en yıkıcı olan hatalar hangileriydi? Gelin Pottermore‘un hazırladığı bu listeye hep birlikte göz atalım.

1. Cornelius’ın Hagrid’i Azkaban’a Göndermesi

Sihir Bakanı Cornelius Fudge kesinlikle bir kariyer politikacısı, prensipleri olmayan bir zorba ve kendinden başka herhangi bir şeyi nadiren düşünen bir adamdı. Harry Potter ve Sırlar Odası’nda Hagrid’i Azkaban’a götürmek için Hagrid’in kulübesine geldiğinde onun ayırt edici özelliği olacak olan aşağılık bir bürokrasi ve kendini koruma tavırları sergiledi: “Büyük baskı altındayım. Bir şeyler yaptığımı görmeleri gerekiyor,” demişti Hagrid’i Sırlar Odası’nı açmak ve Basilisk’i serbest bırakmakla suçlarken.

Aslında yaptığı şey, şimdiye kadar duyduğumuz en dehşet verici yer olan, mahkûmların ölümüne mutsuzluğa mahkum edildiği, Ruh Emiciler tarafından korunan bir açık deniz cezaevi Azkaban’a, masum bir ismi göndermekti. Bu, Hagrid’in serbest bırakıldıktan sonra toparladığı güçlü karakterinin bir kanıtıdır. Hatta bir keresinde Harry, Ron ve Hermione’ye bu deneyiminden bahseder:

“Ve yaşamanın anlamı kalmıyor. Ben hep uykumda ölsem diye ümit ederdim…”

Günahı senin boynuna Fudge.

2. Voldemort’un Snape’i Mürver Asanın Efendisi Sanması

Mürver Asanın yüzyıllara dayanan uzun ve kanlı bir tarihi ve Antioch Peverell’den Gaddar Emeric ve Gellert Grindelwald’a kadarki sahipleri, asanın sadakatini kazanarak ölüm ustaları olmaya çalıştılar. Voldemort bunu biliyordu ve asaya kendi çıkarları için ihtiyaç duyuyordu. Bu nedenle Dumbledore’u öldürdüğünde Snape’in asanın yeni efendisi sandı. Ama yanılıyordu: Dumbledore’a ölümünden hemen önce silahsızlandırma büyüsü yapan Draco Malfoy asanın yeni sahibiydi.

Bu yüzden Karanlık Lord, Nagini’ye Snape’i öldürmesini emrettiğinde, ölümsüzlük hayaline yakın bile değildi. Ve sonunda bu hata Hogwarts Savaşı’nda Öldüren Lanet, Mürver Asadan geri teptiğinde Voldemort’un sonunu getirdi.

Ev ödevi: Harekete geçmeden önce araştırmanı yap.

3. Barty Crouch Jr.’un Oğlunu Azkaban’dan Kaçırması

Karanlık İşaret’i erken yaşta edinen ve Lord Voldemort’a fanatik bir destek veren Barty Crouch Jr. beş para etmez biriydi. Babası Barty Sr. Büyü Yasaları Konseyi’nin bir üyesi olarak onu Seherbaz Frank ve Alice Longbottom’a işkence yapmak suçundan Azkaban’a gönderdi, ancak ona bile ana yüreği el vermedi ve annesi, kocasını Çok Özlü İksir kullanarak hapishanedeki oğluyla yer değiştirmesine izin vermeye ikna etti. Büyük hata. Barty Sr. bir süreliğine oğlunu Imperius laneti ve Görünmezlik Pelerini ile zapt etmeyi başardı ancak o Ateş Kadehi’nde Quidditch Dünya Kupası’nda kaçmayı başardı ve Voldemort adına yeniden sağa sola zarar vermeye başladı.

Zarar ama ne zarar- Alastor Moody’nin kılığına girdi, yaşı tutmayan Harry’yi Üç Büyücü Turnuvası’na gönderdi ve Cedric Diggory’nin ölümüne sebep oldu.

Barty Sr. biliyoruz, sonuçta senin oğlundu. Ama onu olduğu yerde bıraksan daha iyi olurmuş sanki.

4. Harry’nin Yersiz Cesareti Sirius’un Ölümüne Sebep Oldu

Harry’nin zihninin Lord Voldemort’un manipülasyonlarına ne kadar yatkın olduğunu bilen Dumbledore, Zümrüdüanka Yoldaşlığı‘nda Profesör Snape’i ona kendisini savunmak için Zihinbend öğretmeye ikna etti, ama boşuna. Harry, Esrar Dairesi’nde ne olduğunu çok merak ediyordu, bu nedenle rüyalarında oraya yolculuk yaptı ve Voldemort tarafından kandırıldı. İlk defa değildi ama Harry sevgili vaftiz babasını kurtarmak için kendini ortaya attığında cesaretini takdir ettik; yine ilk defa değildi ama Harry yanıldığını kanıtladığında şaşırmadık. Ama yine de fazlasıyla onurlu davrandı. Bu, eylemlerinin ölümcül sonuçlarıyla mücadele ederken Harry için büyük bir teselli olmuş olabilir – kendisine yakın birini kaybetme acısını yeniden yaşadı, bu sefer daha önce hiç olmadığı kadar güçlü bir şekilde.

5. Dumbledore’un Marvolo Gaunt’un Yüzüğünü Takması

Büyü tarihini bilenler Diriltme Taşı’yla uğraşılmaması gerektiğini de bilir. Bir efsaneye göre – bu taş bizzat Ölüm tarafından yapılmıştır. İlk sahibi Cadmus Peverell’i intihara sürüklemiştir. Tom Riddle Jr.’un kendi ailesinin yarısını öldürdükten sonra çaldığı altın bir yüzüğe yerleştirilmiştir. Korkunç gücünü bilmesine rağmen, Dumbledore, Ölüm Yadigarları‘nda ailesini tekrar görmenin ümidiyle kendini onu takmaktan alıkoyamadı, ki bu da bu kadar bilge ve dünyevi bir insanın bile, yaşamımızın tümünde yüzleştiğimiz baştan çıkarıcı duygulara bağışıklığı olmadığını kanıtlıyor.

“Ben… aptaldım,” dedi. Hayır, Dumbledore sadece insandın.

6. Sirius Black’in Peter Pettigrew’u Sır Tutucu Yapması

Lily ve James Potter, Birinci Büyücü Savaşı sırasında Fidelius Büyüsü altında Godric’s Hollow’a saklandıklarında, sırlarını ruhunda saklayacak birine ihtiyaçları vardı. Mükemmel bir seçim olan Sirius Black, Voldemort’un onu bulduğunu düşündü, bu yüzden sorumluluğu Peter Pettigrew’a verdi. Kesinlikle mükemmel bir seçim değil.

Zaten çoktan Voldemort için Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nda casusluk yapan Pettigrew, Potterlar’ın nerede olduğu hakkında efendisine derhal haber verdi. Karanlık Lord tarafından katledildiler ve Harry yetim kaldı. Bu ihanet olmasaydı Harry, Dursley’lerle hiç yaşamazdı, düzinelerce suçsuz büyücü ve Muggle ölmezdi ve daha fazla savaş olmazdı.  Peter, bu şekilde olmak zorunda değildi. Boyun posun devrilsin.

Siz ne düşünüyorsunuz? Sizce bunlar dışında yapılan en büyük hatalar nelerdi? Yorumlarınızı bekliyoruz!


“Doctor Who”nun Başyazarı Dizide J.K. Rowling’le Çalışmayı Çok İstediğini Açıkladı

$
0
0

Harry Potter dünyasıyla Doctor Who evreninin takipçilerinin yer yer ortak bir kümede kesiştiğini söylemek mümkün. Belki de sebebi ikisinin de İngiliz kültüründe önemli bir yer tutmalarıdır. Peki bizi müjdeleyici bir haber bekliyor mu? Henüz ortada bir şey olmasa da Doctor Who’nun 11. sezonunun başyazarı Chris Chibnall’ın düşüncelerine hep birlikte bir göz atalım.

New York ComicCon’unun son günü Doctor Who tarihi için de yeni bir başlangıçtı. Yeni bir ekip, yeni bir başyazar, yeni oyuncular ve 13. Doktor olarak da ilk kadın Doktor, BBC dizisi Doctor Who’nun yeni macerasını başlattı. MuggleNet, yapımcı Matt Strevens, başyazar Chris Chibnall ve 13. Doktor’u oynayan aktris Jodie Whittaker’la sohbet etme fırsatı yakaladı. Yeni sezonla ilgili düşüncelerini, kadın bir Doktor’un olmasının önemini ve genel olarak temsil edilen şeylerle birlikte Harry Potter’a olan sevgileri hakkındaki düşüncelerini paylaştılar.

Jodie Whittaker, Harry Potter’la ilgili pek bir şey bilmediğini kabul ederken yeni sezonda çalışmak ve dünya çapındaki kızlara rol modeli olmak hakkında hislerini dile getirdi:

“İnsanlar sizin gibi görünüyor olsa da olmasa da onlara özenebilirsiniz çünkü bütün yaşamımız boyunca bizden beklenen bu. Ama bence muhteşem olan şey Whovian dünyasındaki hayranların o dünyada çok özel olması. Daha kimsenin ekranlarda görmediği yeni bir Doktor olarak bu kadar hoş karşılanıp benimsenmek özellikle duygusal hissettiriyor çünkü Doktor olarak herkes kostüm giyinebilir ancak şimdi genç kızlar da Doktor gibi giyinip ona uyum sağlayabilirler.”

Emsali olan ekip arkadaşlarından bahsederken Jodie, bu rolün paylaşılmış bir çaba olduğundan onların da etkinlikte yanı başında durmalarından memnun olacağını ifade etti. Aynı zamanda, Doctor Who’yu çekmek yaklaşık sekiz ay sürdüğünden sette bu kadar iyi uyumlarının bulunmasının çok yardımcı olduğuna dikkat çekti. İlk bölümden açık olduğu üzere Jodie, başrolü oynasa bile TARDIS takımının daha ön planda olduğu ortada ki bu da izleyicinin kendilerini diziyle bağdaştırmasını sağlıyor. Ayrıca, bu kadar çeşitli ekibin bulunması insanların kendilerini dizide görmesinde yardımcı oluyor ve Doctor Who’yu günümüz dünyasıyla birleştiriyor. Ekip, yalnızca farklı etnikleri ve kadın liderliğini temsil etmekle kalmıyor aynı zamanda engelli insanları da içine katıyor.

Başyazar Chris Chinbnall’la konuşurken onun büyük bir Harry Potter hayranı olduğu ve sadece J.K Rowling’le çalışmayı değil aynı zamanda onun dizi setini ziyaret etmesini de çok istediği açıkça belli oluyor.

“Eğer J.K. Rowling Doctor Who ile alakadar olmak istiyorsa lütfen ona direkt telefon numaramı verin. Bence o yaşayan en harika yazarlarımızdan. Bence Harry Potter kendini aşkın bir çalışma; tiyatro oyunu ve Fantastik Canavarlar’la da öyle olmaya devam ediyor. J.K. Rowling tam bir dahi. Eğer olur da sadece Doctor Who setinde neler yaptığımızı görmek isterse ona benim yerime deyin ki kapılarımız daima açık.”

Aynı zamanda Chris, bunun Doctor Who için yeni bir dönem olduğunu belirtirken başlangıca dönüp aynı Harry Potter’dakiler gibi temel ve ilişkilendirilebilen karakterler yaratmak istediğini söyledi. Ve ilişkilendirilebilen karakterler ve problemlerle büyülü dünya tarifi J.K. Rowling için çok işe yaradıysa da Doctor Who’nun yeni sezonu, farklı geçmişlere, etniklere ve cinsiyetlere sahip olan karakterleriyle bu adımı takip edip daha da ileri götürüyor.

“Bu, dizinin orijinal, 1963, haline kadar dayanıyor. Üç yoldaş vardı -iki öğretmen ve bir de öğrenci. Bu yüzden de onlar gerçek ve ilişkilendirilebilen karakterlerdi. Ve bizim yaptığımız da karakterlerimizi gerçek dünya karakterleri haline getirmek. Bizim için önemli olan ise seyircinin kendilerini ilişkilendirebilecekleri bir şeyi izliyor olması ve bunun gerçek olması ve büyülü dokunuşun da Doktor olmasıydı.”

Daha sonradan soru cevap kısmında Chibnall daha da ileri gidip çeşitlilik hakkında konuşan iki beyaz adamdan özür diledi fakat bunun da yeni sezonu yaratma sürecinin bir parçası olduğunu söyledi. Ayrıca Ryan Sinclair karakterinin -dispraksi (beyinden iletilen mesajların vücuda doğru iletilmemesinden kaynaklı fiziksel harekette zorlanma) hastası olup ilk bölümde savaş sahnesinde gösterilen karakter- bu konuda mücadeleye devam edeceğini ancak bu özelliğin Ryan’ı niteleyen birçoğundan sadece biri olduğunu açıkladı.

Potter hayranları olarak aslında biz, böyle kusurlarıyla onlarla kendimizi ilişkilendirmemizi sağlayan değişken karakterler görmeye alışkınız. Doctor Who’nun kadın bir başrol oyuncusuyla ve daha çeşitli karakterlerin odak noktası olarak ilerlemesi yalnızca gelecek sezon hakkında değil sinemanın geleceği hakkında da daha olumlu bakmamızı sağladı.

Peki sizce bu yazı üzerine Rowling, Doctor Who’nun bir parçası olur mu? Belki de en azından seti ziyaret etmeye karar verir. Yine de Rowling’in gelecek planları her ne olursa olsun önümüzdeki uzun yıllar boyunca Fantastik Canavarlar serisinin öncelikli olarak gelmeye devam edeceği aşikâr.

ÇEKİLİŞ: “Ozan Beedle’ın Hikâyeleri Resimli Özel Baskısı” Kitabını Hediye Ediyoruz!

$
0
0

FantastikCanavarlar.com ve Yapı Kredi Yayınları ortaklığında, siz değerli okurlarımıza toplamda 5 adet “Ozan Beedle’ın Hikâyeleri Resimli Özel Baskısı” kitabını hediye ediyoruz!

Facebook, Twitter ve Instagram hesaplarımız üzerinden yapacağımız çekilişlerle sahiplerini bulacak hediye kitapları kazanmak için aşağıdaki bağlantıları kullanabilirsiniz!

TÜM ÇEKİLİŞLER İÇİN SON KATILIM TARİHİ: 31 Ekim 2018 – 23.59

Twitter çekilişine katılmak için TIKLAYIN.

Facebook çekilişine katılmak için TIKLAYIN.

Instagram çekilişine katılmak için TIKLAYIN.

Başka çekilişlerde görüşmek üzere, tüm okurlarımıza bol şans!

Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları’ndan Yeni Televizyon Reklamları Yayınlandı

$
0
0

Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları‘nın vizyona girmesine 3 hafta kaldı. Biz  hayranlar olarak son fragmandan sonra yayınlanacak yeni TV reklamlarını da merakla bekliyorduk. Çünkü her zaman, daha fazlası vardır.

Yayınlanan son televizyon reklamları da bizleri yanıltmadı. İçinde kimi yeni görüntü ve seslerin de  bulunduğu videolara şöyle sırayla bir göz atalım:

1.

2.

3.

4.

5.

6.

7.

Heyecan dozu iyice yükselirken bizler de yavaş yavaş asalarımızı hazırlamaya başlıyoruz. Yeni spot’ları siz nasıl buldunuz? Filme hazır mısınız?

J.K. Rowling’in Kaleminden Quidditch Dünya Kupası Tarihi

$
0
0

J.K. Rowling’in Kaleminden yazı dizisinin belki de en görkemli bölümüne hoş geldiniz. Kitaplarda keşke daha fazla bahsedilse dediğimiz Quidditch sporunun en büyük organizasyonu olan Quidditch Dünya Kupası‘nın tarihini, Rowling’in usta anlatımıyla dinleyelim!

Resmi Quidditch Dünya Kupası Kılavuzu’na göre; Quidditch Dünya Kupası, Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu Quidditch Komitesi’nin oluşturmuş olduğu bir etkinliktir. Turnuvaya katılmak için alınması gerekli olan ve birçok büyücünün 39 Galleon gibi saçmalık derecesinde pahalı bulduğu biletlere ise büyü dünyasının tanınmış herhangi bir kitapçısında ulaşmak mümkün. Turnuva 1473 yılından bu yana her dört yılda bir düzenlenmektedir. Bu makale, büyü dünyasının en önemli spor karşılaşmasına dair çok sayıda bilgi içerse de, bu bilgilerin tümünün doğruluğu kanıtlanmamıştır.

İlk kez 15. ve 16. yüzyıllarda yalnızca Avrupalı takımlar arasında oynanan Quidditch Dünya Kupası’nın, yedi kıtaya yayılması 17. yüzyılda gerçekleşmiştir. Ayrıca, turnuvanın bazı tarihi kaynaklarının doğruluğu konusunda hâlâ hararetli tartışmalar sürmektedir. Maçların ardından yapılan analizlerin büyük bir kısmı, tartışmalı sihir pozisyonlarından, gerçekleşen ya da gerçekleşmesi beklenen pozisyonlardan ve maç sonucu tartışmalarından oluşmuştur.

Bu çekişmeli ve kargaşa dolu müsabakanın düzenlenmesi, Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu Quidditch Komitesi’nin feci talihsiz bir görevidir. Saha içi ve dışı büyülerle ilgili kararnamenin on dokuz maddeye kadar uzadığı söylenir. Kararnamede şu gibi maddeler bulunmaktadır:

  • Herhangi bir amaçla stadyuma ejderha sokmak yasaktır; ancak ve ancak takım maskotlarına, takım koçlarına ve su ısıtıcılarına sınır koymaksızın izin verilir.
  • Hakemin bedeninin herhangi bir bölümünün biçim değiştirmesi veyahut bizzat herhangi bir değişimi istemesi durumunda, hakem turnuvadan ömür boyu uzaklaştırılacak ve muhtemelen yargılanacaktır.

Bir dizi şiddetli anlaşmazlık, turnuvayı izlemeye gelenlerin güvenlik riski, sık sık karmaşa yaşanması ve yapılan protestolarla adından söz ettiren Quidditch Dünya Kupası, dünyanın en heyecan verici spor müsabakası olmasının yanında ev sahibi ülke için ise tam bir lojistik kâbustur.

Gizlilik Nizamnamesi

Büyünün ve büyücülerin varlığını gizleme sorumluluğu adı altında 1962 yılında kurulan Uluslararası Gizlilik Nizamnamesi, Quidditch Dünya Kupası’nı yükümlülüğü altına alarak bir dönüm noktası yaratmıştır. Uluslararası büyücüler komitesinden birçok üyenin de aralarında bulunduğu toplu hareket ve katılım sebebiyle Quidditch Dünya Kupası, Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu tarafından yüksek derecede güvenlik riski taşıyan bir etkinlik olarak görülmüştür. Bunun üzerine, Konfederasyona karşı yapılan tehdit ve protestoların ardından, yeni bir kurallar kitabı oluşturulmuştur. Bundan böyle Dünya Kupası, Quidditch Komitesi’nin bizzat belirlediği uygun yerlerde –genellikle uzak diyarlarda bulunan kırsal alan, çöl ve ıssız adalarda– oynanacak, (her maç yüz binlerce izleyicinin katılması sebebiyle) izleyicilerin ulaşımı komite tarafından sağlanacak ve oyunlar mütemadiyen denetlenecekti. Öyle ki, oyunların denetlenmesi, büyü dünyasının en lanetli ve zor görevi halini aldı.

Turnuvanın İşleyişi

Dünya Kupası’nda yarışmaya hak kazanan Quidditch takımları ve ülkeler, turnuvadan turnuvaya değişmektedir. Büyücü nüfusunun az olduğu küçük bir ülkede, takım için gerekli koşulları sağlamak güç bir iş olabilir. Ayrıca uluslararası anlaşmazlıkları veya hastalıkları kapsayan diğer faktörler de, katılım sayısının düşmesine neden olabilmektedir. Bununla birlikte, final maçının yapılmasının ardından on iki ay içinde her ülke yarışmaya katılma hakkına sahiptir.

Takımlar, altışar gruplara ayrılır ve her takım birbirleriyle iki yıllık bir zaman diliminde geriye altı kazanan takım kalana dek oynar. Grup aşamalarında, oyuncuların yorulmasının önüne geçmek adına, oyunlar arasında dört saatlik dinlenme süreleri verilir. Kaçınılmaz surette, bazı grup oyunlarında Snitch yakalama yoktur; onun yerine yalnızca atılan sayılar baz alınır. Gruplar arasında kazanan takımlara ikişer puan verilir. 150 puandan fazla kazanan bir takıma ek olarak 5 puan, 100’ün üzerinde kazanan takıma 3 puan, 50’nin üzerinde kazanan takıma ise 1 puan verilir. Tüm bu aşamalar baz alınarak, kazanan, maçlar esnasında Snitch’i en çok ya da en hızlı yakalayan takımdır.

Gruplar arası kazanılan puanlar ışığında on altı takım finale seçilir. En çok skoru toplayan takım, en az skoru toplayan takımla eşleştirilir. İkinci en çok skoru toplayan takım ise, en sondan ikinci takımla eşleştirilir. Ve diğer takımlar da bu şekilde eşleştirilerek karşılıklı müsabakalar düzenlenir. Teoride, en iyi iki takım finalde karşı karşıya oynamaya hak kazanan takımlardır.

Hakemler ise, Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu Quidditch Komitesi tarafından seçilmektedir.

Yüz Karası Turnuvalar

Karışıklıkların yaşanmadığı hiçbir Quidditch Dünya Kupası olmasa da, bazıları tarihe geçecek türden izler bırakmıştır. Adı kötüye çıkmış turnuvalardan birkaçı aşağıda verilmiştir:

Katil Orman Saldırısı

Romanya ile (bugünkü Meksika adı verilen) Yeni İspanya arasında geçen 1809 finali, bir oyuncunun en korkunç hallerine tanık olunmuş en utanç verici turnuvalardan biridir. Romanyalı Niko Nenad’ın takım arkadaşları, her ne kadar başından sonuna kadar Nenad’ın saldırgan tavırlarından rahatsız olmuş ve finalde Nenad‘ın yerine oynaması için takım kurucusunu ikna etmeye çalışmış olsalar da, ne yazık ki inatçı ihtiyar onları dinlemez. Oyunun ardından, Nenad’ın takım arkadaşı (bir facia esnasında hayat kurtarmasıyla Uluslararası Büyücülük Liyakat Nişanı’na layık görülen) Ivan Popa uluslararası bir soruşturmada şu sözleri söylemiştir:

Geçen haftalar boyunca, Niko’nun süpürgesiyle kendi kafasına vurduğuna ve bunalımlı bir anında ayaklarını ateşe verdiğine şahit olduk. İki hakemi birden boğduğu bir esnada onu durdurdum. Finale çıkmaya hak kazanmasaydık, daha neler yapardı kim bilir. Yani, bu çok açık, değil mi? O zaman da olanları görseniz aklınızı kaybederdiniz.

Nenad’ın, sapkın hayranlarından bir grup suç ortağının bulunduğu ve sonrasında o bölgenin Karanlık Büyücülerine yüklü miktarda para aktardığı kanıtlanmış olsa da, Batı Sibirya Ovalarını kaplayan koca bir ormanın tümünü nasıl ve ne zaman lanetlediği, hâlâ büyük bir merak konusu. Maçın ilk iki saatinin ardından, Romanya skorun gerisinde ve yorgun görünüyordu. Bu esnada, Nenad kasti olarak stadyumdan sahanın ötesinde bulunan ormana bir Bludger fırlatmıştı. Etkisi ani ve öldürücüydü. Ağaçlar canlandı, köklerini sertçe toprağın altından çıkardı ve topluca stadyuma doğru yürüdüler. Yollarına çıkan her şeyi ezip geçmiş, sayısız ölüme ve yaralanmaya yol açmışlardı. Quidditch maçı aniden insan-ağaç savaşına dönüşmüş ve yedi saatlik korkunç bir mücadelenin ardından neyse ki kazanan büyücüler olmuştur. Nenad ise, daha saldırının ilk dakikalarında vahşi bir çam ağacının saldırısıyla yaşamını yitirmesi sonucu yargılanamamıştır.

Kimsenin Hatırlamadığı Turnuva

Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu Quidditch Komitesi, 1473 yılından beri turnuvaların her dört yılda bir yapılmasını diretmektedir. Bu zamana değin oluşan her türlü savaş, beklenmedik hava koşulları veya Muggle müdahalelerine rağmen hiçbir büyücünün Quidditch oynamayı bırakmamış olması, komite için bir gurur kaynağı niteliğindedir. Ancak, 1877 yılında gerçekleşen turnuva gizemlerle doludur. Turnuva hiç şüphesiz ki planlanmıştı: turnuvanın gerçekleştirileceği alan belirlenmiş (Kazakistan, Ryn Çölü), tanıtım broşürleri hazırlanmış, biletler satılmıştı. Ağustos ayının o günü, büyü dünyası güne turnuvaya dair hiçbir şey hatırlamıyor gerçeğiyle uyanmıştı. Ne alınan biletler hatırlanmış ne de oyuncuların hiçbirinin hafızasında tek bir oyun dahi kalmamıştı. Hiç kimsenin hatırlayamadığı sebeplerden ötürü, İngiliz Vurucu Lucas Bargeworthy dişlerinin çoğunu kaybetmiş, Kanadalı Yakalayıcı Angelus Peel’in dizleri ters dönmüş, yarı-Arjantin takımı ise Cardiff’te bir barda bağlanmış halde bulunmuştur. Kısacası, turnuva esnasında gerçekleşmiş ya da gerçekleşmemiş hiçbir şeyin kanıtına ulaşılamamıştır. Cincüce Bağımsızlık Mücadelesi örgütü üyelerinin Toplu Hafıza Büyüsü yaptığı teorisi en yaygını olmakla birlikte (ki o zamanlar bu örgütün oldukça aktif olduğu ve muhalif anarşist büyücü sayısının gitgide arttığı zamanlardı), bilinen Sıvaserpil hastalığından daha vahim bir hastalığın peyda olup toplu kafa karışıklığı ve hafıza kayıplarına yol açtığı da söylenmektedir. Her halükârda, 1878 yılında turnuvanın yeniden düzenlenmesi uygun görülmüş ve , ‘1473 yılından bu yana her dört yılda bir’ gerçekleştirildiği söylenen cümle, gerçekliğini yitirmesinin ardından, ‘her dört yılda bir’ olarak değiştirilmiştir.

Royston Idlewind ve Dissimülatörleri

1971 yılında Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu Quidditch Komitesi’ne Uluslararası Yönetici olarak Avustralyalı büyücü Royston Idlewind atanmıştı. 1966 Dünya Kupası’nı kazanan takımın eski bir oyuncusu olan Idlewind’in, Avustralya’nın yıldız Kovalayıcısı olduğu günlerde birçok uğursuzluk büyüsüne maruz kalmış olması, şüphesiz ki tutumunu etkilemiş ve giriş kontrolünde kalabalığa zor anlar yaşatmıştı. Tüm bunlardan sebep, Uluslararası Yönetici koltuğuna oturması da tartışmaları beraberinde getirmişti. Idlewind, bu tavrını açıklarken, kalabalığı ‘Quidditch’te tek sevmediğim şey’ olarak ifade etmesiyle hayranlarının bir hayli tepkisini çekmişti. Makamına gelir gelmez getirdiği acımasız kurallar gereği, hayranlarının ona olan duyguları açık bir nefrete dönüştü. En kötüsü ise, Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu Quidditch Komitesi yetkililerinin dışında, stadyuma giren herkesin asalarına el koydurması oldu. 1974 yılı Dünya Kupası’nda birçok hayranı tarafında protesto edildi. Ancak tribünlerin boşalması Idlewind’in asıl gizli amacı olduğu için protestolar hiçbir sonuç vermedi. Protestocu kalabalık dağıldıktan sonra turnuva usulünce başlatıldı ve yeni tasarlanmış bir müzik aleti olan dissimülatörlerin görüntüsü maç boyunca tüm sahayı aydınlattı. Dissimülatör denilen boru şeklindeki aletin etrafa saçtığı rengârenk ışıklar ve sesler tezahüratlarla birlikte şekilleniyor, milli takımların renklerinde dumanlar saçıyordu. Turnuvanın ilerleyen saatlerinde, turnuvanın coşkusu da kalabalıkla birlikte giderek arttı. Suriye- Madagaskar maçının finali geldiğinde, tribünler ellerinde dissimülatör taşıyan yığınla büyücüye ev sahipliği yaptı. Royston Idlewind’in önemli kişilerin ve üst düzey bakanların bulunduğu locada görülmesi üzerine, yüz binlerce dissimülatör gürültülü bir şekilde yuh çekip başından beri dönüştürüldükleri asaların biçimini aldılar. Çıkardığı hayvan yasası sebebiyle kitlelerce kınanmasının ardından Royston Idlewind aniden görevinden istifa etmişti. Bunun üzerine, kaybeden Madagaskar takımının destekçileri bile gecenin ilerleyen saatlerine kadar kutlama yapmaktan çekinmemişti.

Karanlık İşaret’in Belirişi

Şüphesiz ki, Quidditch Dünya Kupası tarihinin en yüz karası finali, 1994 yılında İngiltere Dartmoor’da gerçekleşen İrlanda-Bulgaristan maçı oldu. İrlanda’nın zaferinin ardından yapılan kutlamalarda, Lord Voldemort’un müritlerinden oluşan bir grup, emsali görülmemiş bir şekilde baş gösterdi; önlerine gelen her büyücüye saldırdılar, Muggle’ları yakalayıp işkence ettiler. On dört yılın üzerine ilk kez Karanlık İşaret’in gökyüzünde görülmüş olması, geniş çapta bir kaosa sebep olduğu gibi, kalabalık içinde çokça yaralanmalarla da sonuçlanmıştır. Olayın ardından Quidditch Komitesi, Sihir Bakanlığı’nı sert bir dille eleştirmiş ve Birleşik Krallıkta şiddete eğilimli safkanların varlığının bilinmesine rağmen yetersiz kalan güvenlik önlemlerini kınamıştır. Royston Idlewind ise emekliliğinin ardından Gelecek Postası’na verdiği bir röportajda: “Asa yasağı artık hiç de aptalca görünmüyor, öyle değil mi?” demiştir.

Quidditch Dünya Kupası (1990-2014)

1990

Kanada 270 – İskoçya 20

İskoçya’nın ağır mağlubiyetiyle sonlanan maçta, İskoçya’nın Arayıcısı Hector Lament Snitch’i milimetrik bir farkla kaçırmıştır. Maç sonrası verilen röportajda, Hector herkesin tanıdığı babası ‘Güdük’ Lament’ın ona daha uzun parmaklar vermemiş olmasından yakınmış ve babasına lanetler yağdırmıştır.

1994

İrlanda 170 – Bulgaristan 160

Maç sırasında çıkan olaylar yüzünden saha içi taktikler oldukça gölgede bırakılmıştır. Bulgaristan’ın genç Arayıcısı Victor Krum’un Snitch’i muhteşem yakalayışı, Bulgaristan’ın itibarını kurtarmış olsa da takımının kazanmasına yetmemiştir.

1998

Malavi 260 – Senegal 180

Dünya Kupası tarihinde ikinci kez sadece Afrikalılardan oluşan bir final maçı olma özelliğini taşır. 1994 yılında çıkan kargaşaların ardından yapılan bu ilk Dünya Kupası finalinde güvenlik önlemleri daha önce hiç olmadığı kadar yüksek tutulmuştur. Senegal takımının maskotu olan Yumboların stadyumun dışında tutuklanması sebebiyle, takım oyuna çıkmayı neredeyse reddetmiştir. Yumbolar Afrika yöresine ait ev cinleridir ve gece boyunca sırf intikam olsun diye yakınlarındaki her parça yemeği çalıp ortadan kaybolmaları sebebiyle tutuklanmaları herkesin hayrına olmuştur.

2002

Mısır 450 – Bulgaristan 300

Bulgaristan’ın ikinci büyük yenilgisiyle sonuçlanmıştır. Victor Krum, Mısırlı Arayıcı Rawya Zaghloul’un önüne çıkmasıyla Snitch’i çok az bir farkla elinden kaçırmıştır. Maçın ardından, Krum gözleri dolu bir şekilde emekliliğini ilan etmiştir.

2006

Burkina Faso 300 – Fransa 220

Küçük bir Afrika ülkesi olan Burkina Faso’nun ses getiren galibiyeti ile sonuçlanmıştır. Arayıcıları Joshua Sankara, Burkina Sihir Bakanlığı’na atanmış, ancak Quidditch oynamayı tercih ettiğini söyleyerek iki gün sonra görevinden istifa etmiştir.

2010

Moldova 750 – Çin 640

Üç gün süren maça dair tartışmalar hâlâ hararetini korumaktadır ve bu yüzyılın gelmiş geçmiş en iyi Quidditch maçı olma yolunda adından söz ettirmektedir. Küçük bir ülke olan Moldova’nın, her daim mükemmel bir Quidditch takımına sahip olmasıyla birlikte, bu yıl antrenman alanında ortaya çıkan Ejderha hastalığı sebebiyle takımın yeterli performans sergileyemediklerini düşünen taraftarları, hayal kırıklıklarını gizleyememişlerdir.

2014

Bulgaristan 170 – Brezilya 60

Turnuvanın tarihinde ilk defa finale çok yaklaşan ABD, son eleme maçında Japonya’yla oynamış ancak oldukça kanlı ve acımasız bir maçın ardından Japonya’nın galibiyetiyle finale çıkmaya hak kazanamamıştır.

Patagonya Çölü’nde gerçekleşen turnuvanın en gözde takımı, hiç şüphesiz ki, Victor Krum’un dönmesiyle tekrar yıldızı parlayan Bulgaristan’dı. Arayıcı olmak için artık yaşlı kabul edilen 38 yaşındaki Victor Krum’un emekliliğini ilan etmesinin ardından takıma yeniden dönmesiyle heyecan doruk noktasına ulaşmıştı. Victor Krum, ‘ölmeden önce Dünya Kupası’nı kazanma’ hayalinden vazgeçmediğini daha önce verdiği bir röportajda belirtmişti. Sahalara geri döndüğü turnuvada eski formunu aratmayan Krum, Snitch’i 2 saat 45 dakika sonra yakalayarak takımına ilk defa Dünya Kupası’nı kazandırmış ve böylece en büyük hayalini de gerçekleştirerek Quidditch Dünya Kupası tarihine adını altın harflerle yazdırmıştır.

2018 yılı Dünya Kupası ile ilgili haberler son gelişmeler için beklemede kalın!


Dumbledore’un Ordusu Quidditch Dünya Kupası Finalleri’nde Tekrar Toplanıyor

Rita Skeeter Gizli Bir Dâhi mi?

$
0
0

Harry Potter karakterleri arasında en az sevilen ve en itici karakterlerden birinin Rita Skeeter olduğunda hepimiz hemfikiriz. Vicdansızlığı, her şeyi dramatize edişi ve Harry ile konuşma biçimi bizi daima sinirden delirtmiştir. Ancak Rita Skeeter’a ikinci kez baktığımızda, Rita‘nın sığ ve geveze doğasının altında kesinlikle bir dâhinin yattığını fark ettik. Bildiğimiz türden bir dâhilikten bahsetmiyoruz. Rita’nın istediği zaman bir hikâyeyle nasıl oynanabileceğini bilmek gibi olağanüstü bir hüneri var. Bunu da aslında harikulade sihir yetenekleri sayesinde başardığını söyleyebiliriz.

Öncelikle, Rita’nın bir Animagus olduğu gerçeğinden başlayalım. Rita Skeeter böceğe dönüşebilen ‘kayıtsız’ bir Animagus. Kitaplarda Animagus olduğunu bildiğimiz çok az sayıda karakter var: Profesör McGonagall, Sirius Black, James Potter ve Peter Pettigrew gibi. Animagus olmak, oldukça üstün sihir becerileri isteyen güç bir iştir ve Peter dışındaki tüm bu karakterler, olağanüstü başarı gösterdiği bilinen cadı ve büyücülerden oluşmaktadır. Peter Pettigrew ise, birkaç yetenekli arkadaşının yardımları sayesinde Animagus olmayı başarmış bir büyücüydü. Böylesine güçlü bir büyüyü gerçekleştirebilmek için birbirlerine yardım eden Çapulcular bir yana, Rita Skeeter bunu tek başına başarmıştı.

Biraz düşününce, Rita Skeeter’ın yapabildiği tek karmaşık büyünün bu olmadığını görebiliyoruz. Rita’yı bu kadar muzır yapan bir parçası ise, onun meşhur Tez-Tekrar Tüyü. Öyle ki, bu tüy onun yerine makale yazabilecek, gerçekleri ve söylenenleri başına buyruk bir şekilde çarpıtabilecek enteresan bir yeteneğe sahip. Şimdi, karşılaştırma yapmak için, kitaplarda bahsi geçen diğer büyülü tüy kalemlere bir göz atalım: Yazmak için mürekkebe ihtiyaç duymayan tüy kalemler, yazım ve dil bilgisi yanlışlarını otomatik düzelten tüy kalemler, hatta soruları kendi kendine cevaplayan tüy kalemler. Ron’un bu sihirli tüy kalemlere olan gülünç tepkilerine bakacak olursak, bu tüy kalemlere yapılan büyüler çok uzun ömürlü olmayıp kısa sürede içindeki sihri kaybedebiliyorlar. Bu durumda, Rita’nın Tez-Tekrar Tüyü tüm bunlardan çok daha karmaşık bir büyü içeriyor demektir. Yalnızca söylenileni yazmakla kalmıyor, kurgu da yaratabiliyor. Üstelik bu kurgulara, okuyucularını eğlendirecek düzeyde ses, karakter, görüntü ve güçlü duygular da ekleyebiliyor. Aslında tüm bunlar, Rita’nın kendisinde bulunan yeteneklerin bize yansıyan başka bir formu.

Tez-Tekrar Tüyü’nün mucidinin Rita Skeeter olduğunu düşünecek olursak, bu yetenek de onun ta kendisine ait. Peki ya, Rita’dan başka bu türden büyülü bir kalem kullanan başka bir gazeteciye rastladık mı? Hayır. Zaten bu türden bir kalem gazeteciler arasında yaygın olarak kullanılıyor olsaydı, muhtemelen onur kırıcı yayın yapma sebebiyle hukuken yasaklanırdı. Rita Skeeter, Harry ile röportaja başlamadan önce Tez-Tekrar Tüyü’nü kullanabilmek için Harry’nin iznini almıştı. Elbette ki, bu türden bir kalemi hayatında hiç görmemiş bir kişi, neye onay verip vermemesi konusunda fikir sahibi olmadığı için sorusunun da bir anlamı yoktu. Tez-Tekrar Tüyü’nün mucidi Rita’nın kendisi olduğu için, röportaj yaptığı kimselerin tüye anlamsızca baktığını tahmin edebiliyoruz. Kendi sesi ve gazetecilik yetenekleriyle yönetip yönlendirebildiği bu kalem, oldukça sıra dışı bir sihir becerisinin göstergesidir.

İş, iyi bir hikâye yazmaya geldiğinde ise, Rita Skeeter’ın insanları gerçeklerden uzaklaştırmak için yazılarını uzun uzadıya detaylandırdığı iyi bilinir. Biliyoruz ki Rita, Dumbledore’un biyografisini yazarken Bathilda Bagshot’a Veritaserum vererek sorularına cevaplar almıştı. Ama Snape’in de bize öğrettiği bir şey var ki, Sihir Bakanlığı’nın Veritaserum kullanımı konusunda çok katı kuralları var. Rita Skeeter kullandığı Veritaserum’u çalmış olabilir veya yakalanmamak için kendisi bir Veritaserum hazırlamış olabilir. Veritaserum hazırlanması öyle zahmetli ve zor bir iksirdir ki, tamamlanması yaklaşık bir ay sürmektedir. Özetle, sıradan bir büyücünün yapamayacağı bir iksir olmakla birlikte, gelişigüzel kullanılamadığı da açıkça ortadadır.

Rita Skeeter’ın ne denli sinsi ve şeytan bir cadı olduğu su götürmez bir gerçek; ancak onun ne kadar yetenekli bir cadı olduğunu konusunda da hakkını vermek gerekir. Rita’nın bir Animagus olduğunu biliyoruz. Ayrıca Rita’nın bir mucit ve iksir ustası olma ihtimalini de unutmayalım. Belki de gizli bir dâhidir. Neden olmasın?

Kaynak: MuggleNet


* Rita Skeeter’dan Peter Pettigrew’a Kayıtlı Olmayan Animaguslar Rehberi

* Rita Skeeter’ın Yazmış Olmasını Dileyeceğimiz 7 Esaslı Haber

Felsefe Taşı’ndaki Seçme Töreni Diğer Yıllara Göre Neden En İyisiydi?

$
0
0

Seçme Töreni her büyücü için daima özel bir deneyim olmuştur, ancak açıkça belli ki şahit olduğumuz ilk tören, diğerleri arasında en iyisiydi. Törene katılmak birinci sınıf öğrencileri için üst sınıflara nazaran çok daha “eğlenceli”ydi.

Kim “Önemli olan yolculuktur, varış değil,” demişse birinci sınıfların Hogwarts’a yolculuğunu göz önünde bulundurmamış. Elbette ki Harry yolculuğun Hogwarts Ekspresi kısmından hoşlanmıştı, zira arkadaşlar iyi kötü ayarlanmıştı, kaçak kurbağalar yakalanmış ve birçok, ama gerçekten çok sayıda tatlı mideye indirilmişti. Ancak bu yolculuk aynı zamanda Hagrid refakatinde gölden geçerek okula varılan sırılsıklam bir bot macerasını da içeriyordu ki Hagrid’in birinci sınıflara “özel” bir muamelede bulunduğunu hepimiz biliyoruz.

Seçmen Şapka Tam Formundaydı

Seçmen Şapka her yıl için yeni bir şarkı besteliyor olabilir ama Harry’nin seçmesinde söylemiş olduğu şarkı kalabalığın ilgisini tam anlamıyla çeken türdendi ve Büyük Salon’dan sonuna kadar hak edilmiş dopdolu bir alkış aldı. Bir şapka için göz doldurucu bir gurur anı.

 “Bu şapka, dersiniz, çirkin mi çirkin!

Ama öyle hemen karar vermeyin.

Toz olurum varsa benden güzeli,

Eşsizim kendimi bildim bileli.”

Harry Potter ve Felsefe Taşı

İlerleyen yıllardaki Seçmen Şapka şarkıları giderek daha kasvetli bir tona büründü, gelecek olan tehlikeli zamanlara karşı uyarı içeriyordu, hatta öğrencilerin tamamen birbirlerinden kopacağıyla ilgili yas tutan sözleri de vardı. Lakin geriye döndüğümüzde ilk kitaptaki o eğlenceli bestenin dört binayı mükemmel bir şekilde tasvir ettiği ve tüm anlaşmazlıkları şapkaca bir espri anlayışıyla tuz buz ettiği yadsınamaz bir gerçek. O zamanlar her şey daha basitti.

Karakterlerimiz Hakkında Pek Çok Bilgi Verdi

Harry’nin ilk Seçme Töreni’nde, seçilmiş oldukları binalardan bağımsız olarak öne çıkan karakterlerle ilgili oldukça fazla bilgi fısıldandı. Ukala Draco’nun milletin önünde nasıl da kasılarak yürüdüğünü hatırlıyor muyuz? O anda onun tam bir Slytherin olduğunu anlamıştık. Peki Neville’ın hala şapkayı takar şekilde sandalyeden düşüşü? İkircikli ve hantal yapısına rağmen Şapka onu bir nedenden dolayı Gryffindor’a koymuştu ve biz de Neville’ın bu binaya seçilmesini hak eden özelliklerini görmek için sabırsızlanmıştık. Törendeki ziyafet ise bize karakterlerin ailelerinin içyüzünü öğrenme şansı verdi. Seamus Finnigan bize “yarı melez” olduğunu söylemişti, Neville büyük amcası Algie’nin içindeki büyüyü ortaya çıkarmak için “zorlu” çabalarını yeniden hatırlamıştı -bu arada, küçük bir çocuğu iskeleden Karagöl’e atmak hiç de hoş bir hareket değil.  Tüm bunlar olurken Hermione’nin aklı fikri derslerdeydi. Çünkü, bilirsiniz işte, o Hermione.

Harry Daha Erkenden Büyük Bir Karar Vermişti

Bilge ve yaşlı bir büyücü bir keresinde bizi biz yapanın yeteneklerimizden çok seçimlerimiz olduğunu söylemişti. O kişi Dumbledore’du elbette, ve bahsettiği şey de Harry’nin “seçim”iydi.

Muggle’lar elinde yetişmiş biri olarak Harry okula binalar hakkında çok şey bilir halde gelmemişti. Tek duyduğu şey Hufflepuff’ın beceriksizler ve Slytherin’in de sonradan karanlık büyücülere dönüşenlerle –ki bunlardan biri de Lord Voldemort’tu– dolu olduğuydu. Sıra Harry’nin Seçme’sine geldiğinde, kendisi biri hariç diğer tüm binalara dahil olmaktan mutluluk duyardı.

İnce ses, “Slytherin olmasın, ha?” dedi. “Emin misin? Biliyor musun, büyük usta olabilirsin sen, hepsi kafanın içinde, Slytherin de büyük ustalık yolunda çok şey kazandırabilir sana -hayır mı? Eh, öyle istiyorsun madem- GRYFFINDOR!”

Harry Potter ve Felsefe Taşı

İşaret fişeği tüm törenin en neşeli anı için parıldasın. Üzgünüz Slytherinler!

Dumbledore’un Konuşması Kısa Ve Sevimliydi

Hiç sıradan konular hakkındaki sıkıcı konuşmalardan bunaldınız mı, özellikle de tıka basa doymak için sabırsızlanıyorsanız? Endişelenmeyin, Profesör Dumbledore asla öyle bir şey yapmaz. Gecenin ilerleyen saatlerinde okul sınırlarında ölmemek için yapmak gerekenler gibi bazı önemli noktalara değindiyse de ziyafet öncesi konuşması kısa, tuhaf ve muhteşemdi.

“Hoş geldiniz!” dedi. “Hogwarts’ta yeni bir yıla hoş geldiniz! Şölen başlamadan önce bir şeyler söylemek istiyorum. Söylüyorum işte: Zırla! Tırla! İncik! Boncuk!”

“Teşekkür ederim!”

Harry Potter ve Felsefe Taşı

Yemek, Muazzam Bir Yemek!

Hogwarts’ın ziyafetlerde kısıtlamaya gitmediği aşikâr (son kitabın adının Harry Potter ve Elastik Zayıflama Bandı olmamasına şaşırmıştık), Felsefe Taşı’ndaki ilk ziyafet ağız sulandırıcı detaylar barındırıyordu. Harry’yle aynı neşeyi paylaşmıştık ki o, tüm hayatını açlığın sınırında geçirmiş biriydi ve bir sürü muhteşem yiyecek yemesi için önüne konmuştu.

“Sofrada, yemek isteyeceği hiç bu kadar şey görmemişti o güne kadar: kızarmış et, kızarmış piliç, pirzola, sosis, sucuk, biftek, haşlanmış patates, kızarmış patates, cips, mayonez, bezelye, havuç, salça, ketçap, bir de, her nedense, nane şekeri.”

Harry Potter ve Felsefe Taşı

Bu satırları okuyunca öyle acıkmıştık ki kitabı yiyesimiz gelmişti.

Çok Özlenen “Hogwarts Hogwarts Geldik Sana” Şarkısı

Harika bir geceyi müzikal bir kaos olmadan sonlandırmak olur mu hiç? Geri kalan öğretmenler standart bir tebessüm takınırken, Profesör Dumbledore herkesin kendine göre eşlik ettiği canlandırıcı bir marşı idare ediyordu. Oluşan çınlamayı ancak hayal edebiliriz.

“Ah, müzik,” dedi gözlerini silerken. “Burada yaptıklarımızın ötesinde bir büyü!”

Harry Potter ve Felsefe Taşı

Peki ama neden her ziyafette bir “HOGWARTS HOGWARTS GELDİK SANA” icrası duyamadık? Görünen o ki okul müdürünün bu şarkıyı yalnızca “Tamamen kaygısız” olduğu zamanlarda söylemek içinden geliyordu, dolayısıyla o gece de tam formundaydı. İlk Seçme Töreni’nin neden en iyi olduğuna bir kanıt daha, çünkü Dumbledore bir daha hiçbir zaman o geceki kadar kaygısız olamadı.

Siz en iyi seçim töreninin (hepsini yakalayamasak da) hangi yıl olduğunu düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi bizlerle paylaşmayı untumayın!

Minerva McGonagall, Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları Filminde Yer Alacak

$
0
0

Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları‘na 2 haftadan az bir zaman kaldı. Ve gelen haberlere göre, yeni filmde bir tanıdık isim daha bizleri bekliyor olacak! Eğer iddialar doğruysa Minerva McGonagall‘la tekrar buluşmaya hazır olun!

Film geçtiği zaman çizelgesi nedeniyle McGonagall’ı ne şekilde göreceğimizi pek kestiremedik. 1920’lerde geçen film, 1930’larda doğduğunu tahmin ettiğimiz Minerva’yı bize nasıl gösterebilir? Tartışmalar hâlâ sürüyor.

Ancak kesin olan bir şey varsa Brooklyn, Resident Evil ve This Is My Father gibi yapımlarda oynamış 35 yaşındaki aktrist Fiona Glascott’ın, McGonagall rolüyle Grindelwald’ın Suçları filmi kadrosunda yer aldığı.

McGonagall’ın doğduğu yılını Pottermore’daki biyografisi ve Zümrüdanka Yoldaşlığı kitabındaki bilgilerden yola çıkarak hesaplayabiliriz. 15. Bölüm’de Hogwarts’taki işine 1956 yılında, mezun oluşunun ardından, 2 yıl bakanlıkta çalıştıktan sonra geçtiği yazılıyor. Buna göre mezuniyeti 1954 yılına denk geliyor. Okuldaki ilk yılıysa 1947. Ekim ayında doğduğu ve Hogwarts’a 12 yaşında başladığı düşünüldüğünde doğum yılı aşağı yukarı 1935 senesi oluyor.

Fiona Glascott

Ortada bir Zaman Döndürücü mü var, yoksa Rowling karakterlerin yaşlarıyla mı oynamaya başladı bilmiyoruz. Nicolas Flamel, Albus Dumbledore, Nagini gibi eski yüzlerden sonra, bir de McGonagall’ı görecek olmak kesinlikle heyecan verici.


J.K. Rowling’in Yeni Kitabından “Minerva McGonagall Hakkında Bilinmeyenler”


Video: “Grindelwald Hakkında Her Şey”

$
0
0

Mösyö Taha ile ortaklaşa hazırladığımız Harry Potter videoları serimizin dördüncü adımında Grindelwald hakkında bildiğiniz bilmediğiniz her şey var!

Ve nihayet o heyecanla beklediğimiz ana, Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları filmine hızla yaklaşıyoruz. Bu ay içerisinde filmi izleme şansına erişeceğiz. Hatta artık sayılı günler kaldı. Ve bizler de bu süreçte sizlerle yeni bilgileri paylaşmaya devam ediyoruz. Bu sırada boş durmadık ve Mösyö Taha ile ortaklaşa bir video daha hazırladık. Bu videoda Albus Dumbledore’un yakın arkadaşı ve sonra düşmanı olan, Fantastik Canavarlar filmlerinde de kötü karakter rolünde gördüğümüz Gellert Grindelwald hakkında her şeyi masaya yatırıyoruz.

Hadi gelin Grindelwald‘ı bir de Mösyö Taha‘dan dinleyelim.

Eğer bu video hoşunuza gittiyse, Mösyö Taha’nın kanalına abone olmayı da unutmayın. Gelecek videolar için her zamanki gibi önerilerinize açığız!

Hepinize keyifli seyirler!

Mösyö Taha’ın sitemizle beraber yaptığı diğer Harry Potter çalışmalarına göz atmak için buraya tıklayabilirsiniz!

Fantastik Canavarlar: Grındelwald’ın Suçları Filminin Yeni Karakterlerini Tanıyalım

$
0
0

Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları filminin gösterimine sayılı günler kalmışken, tanışacağımız yeni karakterlerin bazılarına bir göz atalım. Elbette ki, Dumbledore’u ne kadar iyi tanıdığımız aşikâr. Peki ya diğer yeni yüzler? Gelecekte Harry Potter hikâyelerine nasıl dahil olacaklarını da bilmek hakkımız değil mi?

Leta Lestrange

Belki de yeni filmde en çok merak edilen karakterlerden biri olan, Zoë Kravitz’in canlandıracağı Leta Lestrange ile başlayalım. Leta’nın soyadı ilk filmde tüm izleyicilerin ilgisini üzerine çekmişti: Harry Potter kitaplarını birden fazla okuyanlarımız, Lestrange ailesinin kötü bir şöhrete sahip olduğunu zaten iyi bilirler.

İlk filmde Leta Lestrange’in bahsi yalnızca bir kez açılmış ve Newt’in yanında taşıdığı bir fotoğrafta eski bir arkadaş olarak gösterilmişti. Bu filmde ise Leta’yı Britanya’da Sihir Bakanlığı’nda çalışırken görüyoruz. Bildiğimiz bir diğer şey ise, Leta’nın Newt’in ağabeyi Theseus ile nişanlı oluşu. Newt’in Leta ile fotoğrafını yanından hiç ayırmadığı düşündüğümüzde, ağabeyiyle nişanlı olduğu bilgisi kulağa oldukça tuhaf geliyor.

Ne kadar Leta filmde iyi bir karakter gibi görünse de, Harry Potter okuyucuları Lestrange soyunun sütten çıkmış ak kaşık olmadığını iyi bilirler. J.K. Rowling’in verdiği bilgiye göre, Lestrange ailesi, büyü dünyasının safkan aileler listesinde ’Kutsal 28’lerden biri. Hemen hemen tüm safkan ailelerin Karanlık cadı ya da büyücülerle yakınlığı olduğu bilinir. Bu safkan aile üyelerinden herhangi biri, bir Muggle doğumlu ya da melez biriyle ilişki kuracak olursa şayet, işler onun için hiç de yolunda gitmez.

Lestrange deyince aklınıza gelen ilk ismin ne olduğunu biliyoruz: Bellatrix. Onu ilk kez Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nda tanımıştık. Aslında Bellatrix, çok sevip saydığımız Sirius Black’in de içinde bulunduğu başka bir safkan aile olan Black ailesinin bir üyesi. Sirius, safkan ailesinin yüzünü kara çıkarttığı ve onlara layık bir evlat olamadığı için, varlığı Black soy ağacından silinmişti. Bellatrix Black ise, kendisi gibi Ölüm Yiyen olan Rodolphus Lestrange ile evlenerek Lestrange soyadını almıştı (Rodolphus’un ağabeyi Rabastan da bir Ölüm Yiyen’di). Rabastan, Rodolphus ve Bellatrix, Neville Longbottom’ın ebeveynlerine işkence yapmaktan suçlu bulunup Azkaban’a gönderilmişti.

Leta’nın varlığını Lestrange aile soy ağacında hala koruduğunu düşünürsek eğer, hakkında pek de iyi düşünmediğimizi belirtelim. Ancak şu da bir gerçek ki, Grindelwald’ın Suçları 1920’li yıllarda geçiyor ve Rodolphus’tan çok çok öncesinde yaşadığı için Leta’nın nasıl biri olduğunu tam olarak kestiremiyoruz.

Yusuf Kama

Filmde William Nadylam’ın canlandırdığı Afrikalı-Fransız büyücü Yusuf Kama, kendi safkan ailesinin son erkek üyesidir. Bu da bize karakterin nasıl olabileceği konusunda bazı ipuçları veriyor.

Her ne kadar yayınlanan fragmanlarda bu karakteri çok görmesek de, onunla ilgili bildiğimiz birkaç şey var; çok daha iyi bildiğimiz bir karakterin izini sürüyor olması gibi: Credence (Ezra Miller).

Yusuf’u ilk kez Credence’ı yakalamak adına Bozulmaz Yemin’i ederken görüyoruz. Bozulmaz Yemin’i bilmeyen veya hatırlamayanlar için kısaca bahsedelim: Gerçekleştirmek adına ettiğiniz bu büyülü yemini bozamaz, bozarsanız ölürsünüz. Bu büyüye ilk kez Harry Potter ve Melez Prens’te tanık olmuştuk: Severus Snape, Draco Malfoy’a Albus Dumbledore’u öldürme planında yardım edeceğine ve onu koruyacağına yemin etmiş ve Bozulmaz Yemin’i etmişti. Gördüğünüz gibi, Bozulmaz Yemin ancak ve ancak ciddi durumlar söz konusu olduğunda kullanılan bir büyüdür ve şakası yoktur. Bu hiç de, birine kahve ısmarlama sözü vermekle aynı değildir.

Ayrıca yeni filmde Yusuf’un Leta Lestrange ile bir bağlantısı olduğunu görüyoruz. Acaba Yusuf aslında Leta’nın üvey ağabeyi olabilir mi? Nasıl mı? Biyografisine bakılırsa, Yusuf’un annesi, Corvus Lestrange adlı şeytani bir büyücü tarafından alıkonulur ve ondan da bir çocuk sahibi olur – Leta. Peki, Credence’a olan takıntısı neden dersiniz?

İlk filmden Credence ile ilgili bildiğimiz tek şey, yetim olduğu. Belki de, Yusuf’un Credence’ın peşine düşmüş olması bir aile meselesidir, kim bilir?

Nagini ve Skender

Yayınlanan üç fragmanda da, Arcanus Büyücü Sirki’ni görüyoruz. Herkesin merakla beklediği Claudia Kim karakterinin, yani yıllar sonra Lord Voldemort’un yanından hiç ayırmadığı yılan dostu olacak Nagini’nin ortaya çıktığı sahneler burada geçiyor. Bununla birlikte, Grindelwald’ın Suçları filminin geçtiği dönemde Nagini henüz insan formunda. Bu karakterin ne yazık ki bir Meladictus olduğunu biliyoruz; yani taşıdığı kan laneti sebebiyle bir gün kalıcı olarak hayvana dönüşecek. Bu filmde Nagini daha çok bir Animagus‘u andırıyor; ancak 12 yıl boyunca hayatını bir fare olarak geçirdikten sonra insan formuna geri dönen Peter Pettigrew’un aksine, anlaşılan Nagini’nin bir daha insan formuna dönme gibi bir şansı hiç olmamış.

Ardından, sirkin eğitmenini görüyoruz: Skender. Skender’ı filmde Ólafur Darri Ólafsson canlandırıyor. Anlaşılan o ki, Nagini’nin durumundan faydalanıyor ve ona acımasızca davranıyor. Dileriz hak ettiği cezayı bulur.

Theseus Scamander

Önemli bir karakter olduğu görülen Newt’in ağabeyi Theseus Scamander’ı Callum Turner canlandırıyor. Öncelikle, Theseus takdir edilen bir savaş kahramanı ve Sihir Bakanlığı’nda Seherbazlar Bürosu Başkanı. Leta Lestrange’in de Bakanlık’ta çalıştığını bildiğimiz için nasıl tanışmış olabileceklerini az buçuk tahmin edebiliyoruz. Kardeşi Newt ile arasındaki gerilimli ilişkiyi hesaba katmazsak, Theseus’ın hayatında her şey yolunda görünüyor. Dikkat ettiyseniz, üçüncü fragmanda, Tina’nın Theseus’ı bağladığı sahnelerde Newt’in yüzünde neşeli bir ifade var ve o anı, ‘hayatının en mutlu anı’ olarak tanımlıyor. Newt’in fantastik canavarlarla mutlu olduğu bir hayatı varken, Theseus’ın yüksek mevki sahibi biri olması aralarındaki uçurumu da gözler önüne seriyor.

Peki, bu iki kardeşin arasındaki buzlar eriyecek mi? Newt’in Leta’ya karşı duyguları mı var? İlk filmde Queenie, Newt’in zihnini okumuştu ama yine de aralarında ne geçmiş olduğundan pek de emin değiliz.

Grindelwald’ın Müritleri

Manyak bir Karanlık Büyücü’nün arkasından gidecek birileri mutlaka bulunur. Lord Voldemort’un Ölüm Yiyenleri varken Gellert Grindelwald (Johnny Deep)’ın ise kendi küçük bir grubu var – ve bunların bazıları aslında çok tanıdık gelen isimlerden oluşuyor: Carrow (Maja Bloom), Krafft (Simon Meacock), Krall (David Sakurai), Nagel (Claudius Peters) and Vinda Rosier (Poppy Corby-Tuech) gibi isimler Grindelwald’ın müritlerinden birkaçı. Ve aralarında ilk filmden hatırladığımız bir karakter daha var: Kevin Guthrie tarafından canlandırılan Abernathy. Şaşırdınız mı? Abernathy, MACUSA’da müdürdü ve anlaşılan radikal bir kararla safını belirlemiş görünüyor.

Gelelim diğer tanıdık gelen soy isimlere: Rosier ve Carrow. Bu her iki soy isim de ‘Kutsal 28’in bir parçası ve Ölüm Yiyen lakabını alan birkaç isimden birileri.

Rosier

Öncelikle Rosier’lere bir göz atalım. İşin komik tarafı, mitolojik kaynaklara göre Rosier ismi anlam olarak şeytana dönüşen düşmüş meleğe deniyor. Görünüşe bakılırsa, bu ailede de birkaç düşmüş melek mevcut.

Harry Potter kitaplarında hakkında bir şeyler duyduğumuz bir Rosier var: Evan Rosier. Lord Voldemort’un ilk müritlerinden biri olduğunu ve Voldemort’un düştüğü büyücülük savaşının olduğu yılda öldürüldüğünü biliyoruz. Ayrıca Black aile soy ağacında görülen önemli bir Rosier daha var: Druella Rosier. Neden mi önemli? Çünkü kendisi Bellatrix Lestrange’in annesiydi; aynı zamanda Narcissa Malfoy ile Andromeda Tonks’un da. Görüldüğü gibi, safkan aileler birbirleriyle çoğu zaman akrabalar. Buna hiç şaşırmıyoruz çünkü Muggle’larla ilişki kurmuş her aile üyesini dışladıkları için sayıları çok az.

Bu filmde ise Vinda Rosier’i göreceğiz. Ama nasıl ve ne şekilde göreceğimize dair bir fikrimiz yok. Belki de kendisi Rosier’lerin karanlık geleceğini etkileyecek kişi olabilir.

Carrow

Filmde Maja Bloom’un canlandıracağı yeni bir Carrow ile karşı karşıyayız. Harry Potter ve Ölüm Yadigarları’nda, iki sevimsiz Carrow kardeşle tanışmıştık: Alecto ve Amycus. Lord Voldemort’un ikinci yükselişinin ardından Hogwarts yönetiminin ele geçirilmesiyle Hogwarts’ta Müdür Yardımcısı olmuşlardı. Ayrıca Dumbledore, ölümünde de yanında olan Carrow’ları ‘büyüleyici’ olarak tanımlamıştı. (İroni yaptığını biliyoruz, Dumbledore!)

Aslında Carrow’ların başardığı bir şey varsa o da, Hogwarts’ı birçok öğrenci için cehenneme çevirmiş olmalarıydı. Ancak Hogwarts Savaşı’nda Ravenclaw kulesinde çok geçmeden yakalandılar. Şimdi ise, Grindelwald’ın müritleri arasında bir Carrow daha duruyor. Bu hiç de iyiye işaret değil… Peki, tüm Carrow’ların kötü olduğu gibi kesin bir çıkarımda bulunabilir miyiz? Her ne kadar armut dibine düşse de Sirius Black’in bize öğrettiği gibi, bütün safkan aileler çürümüş olamaz.

Bahsettiğimiz tüm bu karakterlere bakıyoruz da, anlaşılan yeni filmde büyü dünyasının tarihi hakkında öğrenecek çok şeyimiz var. 16 Kasım’da gösterime girecek Grindelwald’ın Suçları filmiyle ilgili sizin bir teoriniz var mı? Bizimle paylaşmayı unutmayın!


Newt Scamander ve Hermione Granger Arasındaki 5 Büyülü Ortak Özellik

$
0
0

Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları filmi gösterime girmeye bu kadar yakınken, başrolümüz Newt Scamander ve Harry Potter serisinin en önemli karakterlerinden olan Hermione Granger arasındaki benzerlikleri fark etmek önemli gibi.

Filmi izlerken Hermione’nin davranışlarını Newt’te de görmek güzel olabilir. Bu benzerlikleri görmek için, Pottermore tarafından hazırlanmış ve sizin için Türkçe’ye çevirdiğimiz bu yazıya göz atabilirsiniz!

Bu iki büyücü ve cadı farklı zaman dilimlerinde yaşamış olabilirler fakat bu ikilinin birtakım ortak noktaları olduğunu fark etmiş miydiniz?

Kim ciddi bir zeka düzeyine, büyülü bir çantaya ve amansız bir sadakate sahip? Eğer ‘Hermione Granger‘ dediyseniz, doğru noktaya parmak bastınız. Öte yandan ‘Newt Scamander‘ dediyseniz, yine doğru yoldasınız. Gördüğünüz gibi Newt ve Hermione aynı kahramansı kumaştan biçilmişler. En azından ikisi de düşmanı şaşırtmak ve kötülüğü yok etmek için aynı sırlarla dolu gizli bir rehber kitaba sahip.

Hermione, Hogwarts yıllarında Harry ve Ron’un hayatta kalması konusunda pek de sır olmayan bir şekilde ün kazanmıştı. Aynı zamanda Newt Scamander da tarihin en karanlık büyücülerinin planlarını bozmak konusunda eşsiz yeteneklerini kullanıyor. Ayrıca bu yolda kanatlı arkadaşına verdiği sözü de tuttu. İkilinin bu tarz maceraları arasında on yıllar olsa da, hayatta kalma ve yeteneklerini geliştirme konusunda bazı ortak noktaları olduğunu söyleyebiliriz.

1. Yeni Yolların Başlangıçları

Hermione ile Felsefe Taşı kitabında, Hogwarts Ekspresi’nde tanıştığımızda, kendisi Muggle dünyasından yeni çıkmıştı. Yine de baştan aşağı Hogwarts kıyafetleri içindeydi ve kırık gözlükleri şimdiden tamir edebiliyordu. Bilinmedik bir dünyanın kıyısındaydı ve Neville’in kayıp kurbağasını arıyordu.

Newt ile de benzer durumlar altında tanıştık: İngiltere’den gelen bir gemiden yeni inmişti ve New York tarzına ayak uydurmaya çalışıyordu. Muggle’lara layık bir kıyafeti vardı, çantası da o kadar büyüsüz görünüyordu ki bir No-Maj’ın çantasıyla karışmıştı. Yine de olduğu gibi görünmeye kararlıydı…

2. Olağan dışı Çantalar

Newt’in deri çantasından söz açılmışken bu ikili arasındaki paralellikleri gözardı edemeyiz. Bu paralelliklerden biri de üstün paketleme tarzları. Hermione’nin minik boncuklu çantası taşınabilirlik ve boyut (içinde minik bir kütüphane, bir çadır, Phineas Nigellus Black’e ait bir portre, iksirler, kıyafetler, erzak ve akla gelebilecek her türlü şeyle dolu) konusunda efsaneviydi. Kabul edelim, bir çoraba ya da bir çeşit kumaşa sığabilen bu çantanın içinde bu kadar şeyi taşımak ve düzenlemek oldukça etkileyici.

Öte yandan Newt’in deri çantası, büyülü çantalar arasında altın standartlarda görülmeli – içinde her çeşit canavarın yaşayabilmesi için konulmuş koskoca barınaklar ve yaşam alanları var. Oldukça havalı.

3. Kastan Önce Kıvrak Zeka

Hufflepuff ve Gryffindor için, Newt ve Hermione kesinlikle güçlü Ravenclaw yatkınlıklarına sahipti. Hermione sınıfta sorulan bir soruyu cevaplamaktan asla geri kalmazdı, ayrıca iflah olmaz bir kitap kurdu olması üçlüyü zor durumlardan sıklıkla kurtarmıştı. Şeytan Kapanı? Hermione gerekli büyüyü biliyordu. Mantık bilmeceleri? Tamam. F.Y.B.S düzeyindeki iksirleri ikinci sınıftayken yapmak? Problem değil.

Aynı şekilde Newt de daima bir bilim insanı olarak, New York’tayken beladan uzak durmak ve güvende kalmak konusunda bir çanta dolusu canavarını ve zekasını kullandı. Yaramaz bir Burnuk? Newt onu nasıl kontrol edebileceğini biliyor. Onlardan önce gelen Albus Dumbledore gibi, bu tarz yaratıcı düşünenler kesinlikle bir stile sahip.

4. Sonuca Varmak ve Sezgi

Newt ve Hermione’nin zekaları, onlara her zaman doğru cevapları doğruca vermedi. Fakat ortak bir şekilde meraklı doğaları, ikisini de iyi bir detektif yapmıştı. Hermione’nin hızlı bir şekilde Profesör Lupin‘in kurtadam olduğunu anlaması, Newt’in Queenie‘nin bir zihnefendar olduğunu keşfetmesi ve ayrıca Credence’e ulaşabilmek için başka bir Obscurus hikayesini paylaşması gerektiğini fark etmesi gibi. Yine de bunlar ortamda bulunan kanıtlar üzerine kurulu hızlı çıkarımlardı. Gerçekten etkileyici detektiflikleri daha büyük boyutta görülüyor.

Hermione, Slytherin’in canavarı hakkındaki gerçeği, okulda dolanan bilgiler ve kütüphanedeki biraz kaliteli zaman dışında hiçbir şey olmadan ortaya çıkarmıştı. Vardığı sonuçlar sayesinde kendisinin ve Penelope Clearwater’in Basilisk‘in ellerinden (ya da pullarından?) gelen kesin bir ölümü engellemişti. Ayrıca Ron ve Harry’nin her şeyi anlamasına yardımcı olmuştu.

Newt ise, kurnaz ve yakalanması oldukça zor olan canavarlarla dolu olan bir çantanın izini hiç bilmediği bir şehirde sürmeyi başardı. Tina gibi bir müttefiki vardı, fakat kendini hayvan dostlarının yerine koyabilme kapasitesi ona rehberlik etmişti. Büyüyü önce, mantığı sonra kullan gibi bir anlayışın olduğu bir dünyada Hermione ve Newt başka bir yolu seçmişti.

5. Bir Amaç Uğruna Savaşmak

Newt Scamander’ın New York’a gitmesi ufak bir zevkli gezintiden öteydi. Bunun yerine, tehlikeli (ve muhtemelen yasadışı) olan bu yolculuğu yapmasının amacı arkadaşı Frank‘i, bir Şimşekkuşu’nu, doğal ortamı olan Arizona’ya götürmekti. Newt, Frank’i Mısır’daki kaçakçılardan kurtarıp gücüne kavuşmasını sağlamakla kalmamış, onu evinde ve güvende görebilmek için fırtınalı bir atmosfere girmeyi göze almıştı. Birçok büyücü kuşun özgür kalmasını iyi bir eylem olarak algılayıp yoluna devam etmeyi yeterli görürken, Newt konuşamayan bu yaratıklar için savaşmıştı.

Yıllar sonra Hermione ev cinlerine olan muameleyi görmüştü ve onların eşit haklara sahip olmamasını savunan görüşe karşı savaşmıştı. E.R.İ.T çok fazla takipçiye sahip olamasa da, Hermione’nin tutkusu kayda değerdi. Adil olmak gerekirse verdiği mesaj sonunda yerine ulaşmıştı, en azından Ron’a ulaştı.

Sonuç olarak: İki çok zeki büyülü insan, iki çok farklı zaman dilimi. Yine de Hermione’den farklı bir Büyülü Dünya karakterini, Newt Scamander’ı, kitap kurdu, zeka ve -en önemlisi olarak- nezaket sahibi biri olmak çok güzel.

Sizler bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? İkili hakikaten birbirine benziyor mu? Ya da aklınıza gelen başka benzerlikler var mı? Bizlerle paylaşmayı unutmayın!

Harry Potter Serisindeki En Acımasız 10 Karakter

$
0
0

Harry Potter evreni vefakar kahramanlar ve en kötü zamanlarda gösterilen cesaret gibi kavramlarla dolu olabilir. Ne yazık ki, birçok büyük karakter yanında, felaket kötü karakterler de mevcut. MuggleNet‘ten gelen, bu tarz kötü karakterlerin listesine hep beraber bakalım.

10. Severus Snape

Kendisi bir adet ikili ajan olabilir fakat bu öğrencilerine uyguladığı kesintisiz zorbalığa bir bahane olamaz.

9. Lucius Malfoy

Lucius kibirli ve Ölüm Yiyen olarak kendini diğer Muggle’lardan ve büyücülerden üstün görüyordu. Quidditch Dünya Kupası sırasında Muggle’ları dehşete düşürmüştü, Dobby’yi her fırsatta cezalandırıyordu ve Arhur Weasley ve ailesini küçümsüyordu. Ayrıca Ginny’ye Tom Riddle’ın güncesini vererek yanlışlıkla Sırlar Odası’nın açılmasına sebep olmuştu. Yine de Harry Potter ve Ölüm Yadigarları‘nda ailesini kötülük yapmaktan önde tutmuştu. Bu yüzden en azından %100 kötü sayılmaz.

8. Nagini

Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları filminde ayrıntılarına ulaşmak için sabırsızlanıyoruz. Nagini ve Voldemort arasındaki ilişkiyi tam olarak bilmesek de kendisinin Harry Potter serisinde birçok insanı öldürdüğünü biliyoruz. Bu da onu oldukça kötü biri yapıyor.

7. Fenrir Greyback

Greyback sadistik bir yaratıktı. Bu dünyadaki var oluş sebebinin en kötü taraflarından zevk alıyordu. Kurtadam içgüdülerini bastırmak yerine yaptıklarından memnundu, buna Lupin’i kurtadam yapmak ve diğer masum çocukları ısırmak dahil.

6. Amycus Carrow

Öğrencilere işkence etmek ve Cruciatus Laneti’ni birbirleri üzerinde kullanmaya zorlamak bir yana, McGonagall’a tükürmüştü. Sonuncu madde bile ilk ona girmesine yeter.

5. Barty Crouch, Jr.

Ortalıkta olmayan bir babası olabilir fakat bu Ölüm Yiyenlere katılmak, anneni hapishanede ölüme terk etmek, babanı öldürmek, Moody’yi kaçırmak ve Voldemort’un geri dönüşü için herkesi manipüle etmek için bir sebep olamaz.

4. Gellert Grindelwald

Kendisi hakkında çok ayrıntılı bilgilere sahip olmasak da biliyoruz ki kendisi Muggle’ları yöneten bir dünya kurmak istiyordu. Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları filmi vizyona girdiğinde yaptıkları hakkında daha fazla bilgiye sahip olacağız. Kendisi Harry Potter evrenindeki en gaddar kötü olabilir.

3. Bellatrix Lestrange

Bellatrix, birçok insana birçok hasar ve acı getirdi. Neville’in anne babasını delirtene kadar işkence yapması bir yana, Sirius’u öldürdü ve daha fazla insana işkence etti, buna Hermione dahil. En azından Molly, Bellatrix Ginny’ye kötü bir şey yapamadan onu yendi.

2. Voldemort

Voldemort bütün büyücü dünyasını yönetmeye çalıştı ve sayısız ölümden sorumlu. Yaptığı onca şeye rağmen bizim için serideki en kötü karakter değil.

1. Dolores Umbridge

Umbridge denen şahsiyeti Voldemort’tan daha kötü buluyoruz. Diğer insanların acı çekmesi için kendi statüsünü ve gücünü kullanan biri olarak, Hogwarts ve insanlığın başına gelebilecek en kötü şeyi temsil ediyor.

Sizce en kötü karakter kim? Listeye girmesi gereken kimler var? Ya da sıralama konusunda hemfikir misiniz? Yorumlarınızı yazmayı unutmayın!

“Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları” Basın Gösterimindeydik! İlk Yorumlarımız Sizlerle!

$
0
0

Bu sabah Warner Bros. Türkiye‘nin davetlisi olarak Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları filminin basın gösterimindeydik! Filmle ilgili ilk yorumlarımızı öncelikle Instagram hesabımızdan canlı olarak sizlerle paylaştık.

2016’nın Ocak ayında çıktığımız bu heyecanlı yolculuğun ikinci durağına ulaşmanın tatlı yorgunluğunu yaşıyoruz. İlk filmden bu yana anbean Harry Potter dünyasının yeni bebeğini birlikte yetiştirmenin lezzeti gerçekten de paha biçilemez. Fragmanlara, posterlere, oyuncu seçimlerine, söyleşilere, kısacası Büyücülük Dünyası’nın yeni macerasında her adımın izine birlikte atıldık. Şimdiyse arkamıza yaslanıp keyfini çıkarma zamanı… demek isterdik, ama işler elbette pek öyle değil! Grindelwald’ın Suçları’na dair spoiler’lı ve spoiler’sız en özgün incelemelerle karşınızda olacağız.

134 dakikalık yeni maceranın basın gösterimi, bebeğimizin ilk adımları geride bırakıp koşmaya başlamasına şahit olmak gibiydi. Son derece güzel vakit geçirdiğimiz bu büyülü gösterimin ardından, Instagram’da yayınladığımız videonun kaydını kaçıranlar için hemen aşağıya bırakıyoruz.

Farklı farklı isimlerden duyduğunuz bu ilk yorumlar aslında sadece kısa bir fragman. Detaylı incelemeler yarından itibaren sitemizde yerini almaya başlayacak. Ortak bir görüş dillendirmekse oldukça zor. O yüzden kritikleri kaçırmamanızı tavsiye ediyoruz!

Her şey bir yana, Hogwarts’a dönmek, o harika dünyada iki saati aşkın bir yolculuğa atılmak paha biçilemezdi.

Bizleri harika şekilde ağırlayan Warner Bros. Türkiye ekibine ve bizleri yalnız bırakmayan yol arkadaşlarımız Hakan Tunç, Onur Selamet, Bahri Doğukan Şahin, Tuba Toraman ve Atakan Uçar’a sonsuz teşekkürler!

Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları 16 Kasım 2018′de vizyona girecek.

Filme ve Potter dünyasına dair her şey için, ziyaret etmeniz gereken sayfaları artık biliyorsunuz.


İNCELEMELER

Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları’na Spoiler’sız İlk Bakış

Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları Filmi Nasıldı?

Viewing all 1602 articles
Browse latest View live