Harry Potter kariyerinden sonra yeni filmlerde görmeye alışık olduğumuz Daniel Radcliffe, bu sefer başka bir projeye katılıyor. Filmin adı ise We Do Not Forget (Unutmayız). Filmde ise Daniel, Zachary Quinto ile birlikte rol alacak. Haberin detaylarına Muggle.Net aracılığıyla hep birlikte bakalım!

Daniel Radcliffe’ı son filmi Imperium’da gizli bir ajan olarak görmüştük. Şimdiyse, yeni projesinin taslak detayları açığa çıktı. Şimdilik We Do Not Forget isimli filmde Daniel’i bir başka gerçek hikayede oynarken göreceğiz. Hikayenin kaynağı ‘hacktivist’ organizasyon Anonymous ve Meksika uyuşturucu karteli Los Zetas arasındaki gerçek bir savaş.

Daniel, son Strak Trek filmlerinden Spock ve Heroes dizisinden Sylar olarak bilinen Zachary Quinto ile birlikte rol alacak. Filmin senaryosu Zech Helm tarafından yazılacak. Deadline sitesi ise filme aktarılan hikaye hakkında biraz daha bilgi sunuyor:

Söylentilere göre, Anonymous adlı grup  Zeta üyeleri ve onların iş bilgileriyle alakalı Meksika Devleti’ne ait 25.000 adet e-postayı açığa çıkardı. Organizasyon, üyelerinden biri kartel tarafından kaçırılınca belgeleri kamuoyuna sunmakla tehdit etti. Alınan karar yüzünden Anonymous üyeleri güçlü karteli kızdırdı; içten içe,  gruba ithaf edilen zorbalık seviyesini düşünürsek anlaşılabilirdi. Kartel güvenlik uzmanlarını hackerları bulmak için kiraladı ve kimliği açığa çıkanı öldüreceğini belirtti. Hackleme çalışmaları, #OpCartel olarak adlandırılıyordu, askıya alındı ve bazı bilgiler işin ne kadar ciddiye gittiğini gösterdi.

Film hakkında daha fazla detay bulunmazken, Daniel’in rolü hakkında daha fazla bilgiyi öğrenmeyi heyecanla bekliyoruz!

Konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Daniel’i oynarken görmek isteyeceğiniz tipte bir film mi? Düşüncelerinizi bizle paylaşmayı unutmayın!

Geçtiğimiz günlerde Pottermore’da yayınlanan bir söyleşide, Fantastik Canavarlar filmlerinde Credence’ı canlandıran Ezra Miller, aynı anda iki dev yapımda oynamanın nasıl bir şey olduğunu anlatıyor! Bildiğiniz gibi 2018 yılında Ezra’yı The Flash filminde de başrol olarak göreceğiz!

Pottermore muhabirinden dinliyoruz!

“Ne kadarını söyleyebileceğim konusunda emin değilim…”

Ezra Miller kariyeri hakkında fısıldayarak konuşuyor sanki daha yüksek sesle konuşursa bir rüyadan uyanabilirmiş gibi. Özellikle Fantastik Canavarlar ve Nerede bulunurlar filmindeki Credence karakteri hakkında konuşurken…

“Rolü duyduğumda… Küçük yaştan itibaren Harry Potter serisinin bir fanı olarak, bu dünyanın bana sonsuza kadar kapandığını düşünmüştüm. O dünyadan alabileceğimiz her şeyi aldığımızı ve bu işin bittiğini düşünmüştüm. Filmlerde oynayamamanın, o dünyanın içinde olamamanın hezimetiyle yıllarımı geçirdim. İngiliz aksanı ile konuşabileceğime ikna edebilirdim…”

Bu arada Ezra Miller gerçekten de İngiliz aksanı ile konuşabiliyor. Eddie Redmayne’nin aksanını çok düzgün ve güzel bir biçimde taklit edebiliyor.

“…Ve sonrasında J.K. Rowling’in büyücülük dünyasını genişlettiğini ve bu rolü duydum. Neredeyse inanamadım.”

Ezra Miller karakter hakkında okuduğunda elinde bir senaryo yoktu.

“Doğaçlama bir şekilde karakteri oynadım ve iki gün sonra David Yates beni aradı. O zamana kadar Credence’e o kadar çok bağlanmıştım ki eğer kasetlere de bakarsanız çoktan Credence karakterine büründüğümü görürsünüz. O gün, bana gelen ve Credence olarak yaptığım çok fazla şey var.”

Ve tabi ki Ezra rolü almıştı. Öyle bir şekilde “Bu rolü tüm benliğimle istemiştim.” diyor ki devamında kötü bir şey geleceğini seziyorum.

“O sıralar çoktan ‘The Flash olmayı kabul etmiştim ve ciddi bir program çakışması sorunu vardı. Bir süre bu filmi yapamayacakmışım gibi gözüktü.”

Ezra Miller bu büyülü dünyada oynamayı o kadar çok önemsiyordu ki iki tane büyük film çekiminin aynı anda olması bile onu durduramazdı.

“Karakter hakkında düşünüyorum ve hayal ediyorum da… o karakteri istiyorum ve içten içe bu karakter için yapamayacağım hiçbir şey olmadığı biliyorum. Warner Bros.’a mail atmaya başladım. Ve dedim ki ‘Humphrey Bogart’a bakın!’ (Ve bununla birlikte arkama, Leavesden Stüdyolarındaki kafeteryanın arka duvarındaki Bogie filminin büyük siyah-beyaz fotoğrafına bakıyor) Casablanca (1943), Bogart’ın  stüdyo ile on yıl içinde on birinci filmiydi. Artık bunu yapmıyoruz. Artık aktör ve stüdyo arasında bir ilişki kurmuyoruz. Artık böyle bir sadakat yok. Bu maillerde onlarla böyle bir ilişki istediğimi söyledim. Credence ve The Flash’ı istediğimi söyledim.”

Hikâyenin sonunu bilsem bile bir merak sarıyor.

“Herhangi bir şekilde olmazı oldurdular ve dağları oynattılar.” diyor Miller hala inanamaz bir şekilde. “Büyük, kocaman dağlar oynatıldı ve bu işi hallettik.”

Ezra Miller’ın uğruna dağların oynatılabileceği bir film starı olması beni etkiliyor.

Görünüşe göre Ezra Miller tuttuğunu koparan ve aynı anda iki büyük filmi aynı anda yürütebilecek yetenekte olan bir oyuncu ve çok şey vadediyor. Sizlerin bu oyuncu hakkındaki düşünceleri neler? Bizlerle paylaşmayı unutmayın!

Ufak bir gripten ölümcül hastalıklara, göz bozulmasından gözün kaybına kadar sakatlıklara karşı büyücüler neler yapıyor? Eh, endişelenmeye gerek yok! J.K Rowling bu konu hakkında oldukça detaylı düşünmüş. Gelin hep beraber büyücü dünyasında hangi hastalık ve sakatlıkların gelip geçici, hangilerinin ise kalıcı veya düzeltilemez olduğuna dair yazıyı inceleyelim.

Harry’nin dünyasını yaratırken daha ilk başlarda hastalık ve sakatlık konularına kafa yormuştum. Büyücüler grip olur muydu? Muggleları şaşkına çeviren hastalıkları iyileştirebilirler miydi? Engelli büyücüler mevcut muydu? Büyü tıbbının sınırları var mıydı yoksa her şeyi düzeltebilir miydi?

Bu sorulardan bazıları hikayenin kalbine gömüldü çünkü ölüm olgusu her Potter kitabı cildinde işleniyor. Büyünün ölüleri canlandıramamasına karar verdikten sonra – Diriltme Taşı bile ölüleri yaşama gerçek anlamda döndürmez – nelerin bir büyücüyü öldürebileceğini belirlemek zorundaydım; ne tür hastalıklara yakalanabilirler; hangi yaralar iyileştirilemez; ve hangi türleri iyileştirilebilir.

Genel olarak konuşursak, büyücüler ‘büyüsel olmayan’ doğayı düzeltmeyi ve yeniden ayarlamayı sağlayabilirler fakat ‘büyülü’ doğaya karışamazlar. Bu yüzden, bir büyücü herhangi bir Muggle’ın yakalanacağı hastalığa yakalanabilir fakat hepsini iyileştirebilir; bir Muggle’ı öldürecek güçte bir akrep sokmasından rahatça sağ çıkabilir, fakat bunun yanında Zehirli Dokunakula tarafından ısırılırsa ölebilir. Aynı şekilde, düşmeler ya da yumruk kavgaları gibi büyülü olmayan olaylarda kırılan kemikler büyü ile onarılabilir, fakat lanetlerin ya da geri tepen büyülerin sonuçları ciddi, kalıcı ya da öldürücü olabilir. Bu Gilderoy Lockhart’ın, kendi bozuk Hafıza Büyüsü’nün kurbanının, kalıcı hafıza kaybı olduğunu; zavallı Longbottomların büyülü işkence tarafından kalıcı olarak hasar aldığını ve Deli-Göz Moody’nin büyücülerin savaşında onarılamayacak şekilde yara aldığı için tahta bir bacak ve büyülü bir göz taktığını; Luna Lovegood’un annesi, Pandora’nın deneysel büyülerinden biri yanlış gidince öldüğünü ve Bill Weasley’nin Fenrir Greyback ile karşılaşmasından sonra iyileşmeyecek şekilde yaralandığını açıklıyor.

Büyücülerin griple uğraşırken veya herhangi bir ciddi sakatlığı iyileştirirken kıskanılacak bir şekilde hayata bizden önde başladığı gibi görünebilir. Fakat bunun yanında geri kalanın asla yüzleşemeyeceği problemlerle uğraşmak zorundalar. Muggle dünyasının Şeytan Kapanı ve Patlar Uçlu Keleker gibi tehlikelerle hiçbir zaman karşılaşmayacağı gibi, Gizlilik Kararnamesi Ejderha Hastalığı (Dragonpox) – isminden de anlaşılacağı gibi, aslen Peru Zehirdişlisi ile yakın temasta bulunan büyücülerde görülür – ya da Sıvaserpil (Spattergroit) – bir çeşit tehlikeli büyücü hastalığı – gibi hastalıkları yayacak büyücülerin Mugglelarla etkileşimini sıfırlıyor.

Remus Lupin’in ızdırabı HIV gibi görülür izi olan, kan yoluyla aktarılan hastalıklara bilinçli bir gönderme oluyor. Snape’in hazırladığı iksir ise bu durumun Lupin’i tamamen etkileyen bir hastalık olmasını engelleyen bir çeşit antiretroviral*. (Antiretroviral, HIV’in sebep olduğu AIDS hastalığı tedavisinin temel ilacıdır.) Bu kronik hastalığın yönetiminin kurbanlarında yarattığı dışlanmışlık hissi Lupin’in karakterinin önemli bir parçasıydı. Öte yandan, Deli-Göz Moody en çetin Seherbazlardan biriydi, ve önemli sakatlıklarını rağmen çok önemli bir adamdı.

Rowling’in yarattığı bu detaylı hastalık ve sakatlık kriterleri oldukça mantıklı görünüyor. Sizler bu konuda neler düşünüyorsunuz? Bizlerle paylaşmayı unutmayın!

Sihir tarihinin en önemli –ve biri de genellikle görünmez olan- üç objesini  hayata taşırken destek ekip kesinlikle ellerinden gelenin en iyisi yaptı. Hadi o tasarımlara daha yakından bakalım!

Ölüm Yadigarları’nı ilk kez Felsefe Taşı’nda Dumbledore Harry’ye Görünmezlik Pelerini’ni verdiğinde gördük. Pelerinin pek çok versiyonu, kadife kumaş üzerine gezensel ve simyasal sembollerin kabartmaları yapılarak yaratıldı.

Bu versiyonlardan biri yeşil ekran malzemesiyle kaplandı. Harry’nin kaybolması gereken sahnelerde Daniel Radcliffe, Pelerin’in yeşil-ekranlı kısmını ters çevirip üzerine geçirdi ve özel efektler sayesinde vücudunun arka planla karışmasını sağladı.

Dumbledore’un eline –ve en sonunda da hayatına- mal olan ve Diriltme Taşı’nı – Yadigarlar’ın ikinicisini- içinde bulunduran yüzük seyirciye gösterilmişti. Tasarımcı ekibin şansına, son kitap işlerini bitirmeleri gereken zamandan önce çıkmıştı piyasaya, böylece son tasarım için çok önemli bir detayı ekleme fırsatı bulabildiler.

Hattie Storey’nin de hatırladığı gibi, “Ölüm Yadigarları’nın sembolünün, Taş’ın üzerine dağlanmış olması gerektiğini öğrendik”. Ölüm Yadigarları Bölüm 2’de Taş, Harry’nin yakaladığı ilk Altın Snitch’in içine gizlenmiş ve kullanışlı bir mekanizmayla ortaya çıkmıştı.

Son Ölüm Yadigarı, Dumbledore’a ait olduğu ortaya çıkan Mürver Asa’ydı.  Bu ise, tasarıcımların daha önceden tasarladıkları bir şeyin sonradan önem kattığını fark ettikleri başka bir olaydı.

Neyse ki, Dumbledore’un asası halihazırda oldukça belirgindi. Sapı, üzerine eski Germen yazısı kakmalı bir gövdeden oluşan İngiliz meşesinden yapıldı. “Asayı tanınır yapan şey, her 5 ya da 6 santimdeki çıkıntılı nodüllerdi.” diyor tasarımcı Pierre Bohanna.

Sizler yadigarların tasarımı hakkında neler düşünüyorsunuz? Ve sizce hangisi en iyi şekilde ekrana yansıtılmış? Görüşlerinizi bizlerle paylaşmayı unutmayın!

Haftanın Büyüsü köşemizde iki hafta önce başladığımız Affedilmez Lanetler‘in sonuncusunu bugün ele alıyoruz. Büyücülük dünyasının gördüğü en şeytani ve güçlü lanetlerin sonuncusu olan Avada Kedavra’yı, yani Ölüm Laneti’ni, detaylı bir şekilde incelerken bu lanetin bizlerden aldığı karakterleri düşünüp tekrardan üzülmenizi istemek de bu son Affedilmez Laneti de sizlerle paylaşıyoruz! Hazırsanız ve yakınlarınızda gözyaşlarınızı silebileceğiniz bir peçeteniz varsa hemen başlayalım!

Öldüren Lanet olarak da bilinen Avada Kedavra laneti, Karanlık Sanatlardan olan Affedilmez Lanetlerden biridir. Canlı bir insana veya yaratığa yapıldığında bu lanet acısız bir ölüme sebep olur. Ölen canlının vücudunda hiçbir şiddet izi görünmez. Bu lanete karşı yapılabilecek tek şey kendini kurban ederek diğer bir canlıyı korumaktır, bu da sevginin büyüsünü kullanmak olmaktadır. Avada Kedavra lanetinden korunmak için fiziki bir şekilde koruma kullanılabilir veya Priori Incantatem durumundan faydalanılabilir. Eğer büyü bir canlı dışında bir hedefe yapılırsa sonuç olarak yeşil bir ateş veya bir patlama ortaya çıkabilir.

Avada Kedavra laneti, yapan kişinin asasından çıkan ses ve parlak yeşil ışıktan tanınabilir. Lanet yapıldığında hedefi anında öldürmektedir, ancak nasıl olduğu hiçbir zaman açıklanmamıştır. Ancak bu lanet Voldemort’a geldiğinde ve biyolojik olarak ölümüne neden olduğunda Voldemort bunu ruhunun bedeninden sökülmesi gibi olduğunu söylemişti. Çoğu cadı ve büyücü bu laneti Lord Voldemort’un imzası olarak görmektedir. Bu laneti başka bir büyüyle kesiştirme yoluyla durdurmak mümkündür, ancak bunu yapması inanılmaz derecede zordur.

Bu laneti başarılı bir şekilde yapmak için çok fazla yetenek gerekmektedir. Alastor Moody kılığına girmiş olan Barty Crouch Jr, 1994 yılında, eğer sınıftaki bütün öğrenciler kendisine Avada Kedavra laneti yaparsa büyük ihtimalle hiçbir şekilde etkilenmeyeceğini söylemiştir. Ancak bu sözlerinin ne kadar doğru olduğunu tabii ki bilemiyoruz. 1997’de de Severus Snape, bu laneti yapmanın çok fazla cesaret ve yetenek gerektirdiğini söylemiştir. Bu laneti sözsüz olarak uygulamak da mümkündür ki bu durumu Bellatrix Lestrange bu laneti kullandığında görmüştük. Ancak sözlü olarak söylenmemesi bir dezavantaj olabilir. Ancak, Dumbledore ile düello yaparken Voldemort bu laneti birçok kez sözsüz bir şekilde kullanmıştı. Öldüren Laneti yapabilmek için çok yoğun bir konsantrasyon gerekmektedir, bu nedenle saldırma büyüsü olarak Ölüm Yiyenler tarafından sıklıkla kullanılmamaktadır.

Lanetin hedefi olan kişiler lanet üzerlerine vurdukları anda hiçbir biyolojik neden olmadan ölür ve ölen kişi son derece normal görünür, tabii ki ölü olmasının haricinde. Lanetin öldürdüğü kişilerde hiçbir fiziksel ize rastlanamaması Muggle’ların kafasını oldukça karıştırmaktadır, bu nedenle Sihir Bakanlığı Avada Kedavra lanetiyle ölen kişileri gören Muggle’ların anılarını değiştirmektedir.

Hedef olan kişi anında öldüğünden büyük ihtimalle Ölüm Laneti kurbanın acısız ölümüne neden olmaktadır. Ancak, Harry Potter Avada Kedavra’nın hedefi olduğunda lanetin metal bir şeyden yumruk yemek gibi olduğunu söylemişti, ama bu içindeki Voldemort’un ruhunun parçası yok olduğundan olmuş da olabilir.

Ölüm Laneti, fiziksel olarak bir obje kullanarak engellenebilir. Bunu, Esrar Dairesi Savaşı’nda Dumbledore Harry Potter’ı Voldemort’tan korumak için objeler yarattığında görmüştük. Ancak Avada Kedavra bir kez kurbanı vurduğunda neredeyse hiçbir kurtulma şansı yoktur. Karşıt bir büyüsü yoktur, ancak bazı istisna durumlarda ölümden kurtulmak mümkündür. En etkili korunma yolu kendini kurban etme yoluyla başka bir kişiyi korumaktır. En kuvvetli büyü olan sevginin kuvveti ile bir insan kendini kurban ederse koruduğu kişi kurtulur. Bunu da Lily Potter Harry’yi bu şekilde kurtarıp lanetin Voldemort’a geri tepmesini sağladığında görmüştük. Harry, bir yara dışında hiçbir şekilde etkilenmeden lanetten kurtularak Avada Kedavra’dan kurtulan tek kişi olmuştur. Öldüren Lanetten kurtulmanın bir diğer yolu ise önceden bir Hortkuluk yaratmış olmaktır. Ancak kurbanın ruhunun sadece bir kısmı yaşayabildiğinden kendini kurban ederek korumaktan çok daha az etkilidir. Tabii ki ruhun bir parçası kurtulmuş olsa da beden ölü durumdadır. Ruhun bir parçası hayata tutunmaya çalışır. Mesela Voldemort, Harry Potter ve Felsefe Taşı’nda bu durumdayken tek boynuzlu at kanı ile Nagini’nin zehrinden oluşturulmuş gelişmemiş bir vücutla hayata tutunuyordu. Voldemort’un ruhunun parçaları onun bir şekilde hayatta kalmasını sağlamış olsa da tamamen hayata dönebilmek için bir hizmetkarın iksir yaparak onu hayata döndürmesi gerekmişti.

Peki Avada Kedavra laneti nasıl engellenebilir? Bu çok zor olsa da birkaç durumda laneti durdurmak mümkündür. Bu durumlardan birisi, Priori Incantatem’dir. Aynı öze sahip iki asa birbiriyle savaşmaya zorlandığında ortaya çıkan bu durumda büyüler çarpışır ve asalar birbirine bağlanır, böylece Avada Kedavra’dan kaçınılmış olur. Harry Potter’ın dördüncü yılında Voldemort’la düellosu sırasında, Voldemort Öldüren Laneti Harry de Expelliarmus büyüsünü yapmıştı ve oluşan Priori Incantatatem sayesinde Harry’nin kaçması için zaman olmuştu. Anka kuşları da Avada Kedavra lanetini bir parça da olsa engelleyebilen canlılardır. 1996’da Dumbledore’a yapılmış bir Avada Kedavra lanetinin önüne bir Anka kuşu olan Fawkes geçmişti ve anında yanıp ölmüştü. Ancak, küllerinden yeniden doğmuştu. Bir diğer engelleme yöntemi ise Sersemletme büyüsüdür. Bu durumda Avada Kedavra ve Sersemletme büyüsü çarpışır, ancak ikisi de hedefe ulaşamadığından ikisinin de bir etkisi olmaz. Bu durum sadece Sersemletme büyüsüne mi özel yoksa bütün büyülerde mi aynı durum ortaya çıkıyor bilinmemektedir.

Bu lanetin detaylarını öğrendikten sonra Avada Kedavra kurbanlarına bir göz atalım, ne dersiniz?

İlk başta bakacağımız kurbanlar, Lord Voldemort tarafından yapılan lanete maruz kalanlar olacak. Bu kişiler tarih sırasına göre şu insanlar:

• Tom Riddle Snr – 1943
• James Potter ve Lily Potter – 31 Ekim 1981
• Frank Bryce – 1994
• Alastor Moody – 27 Temmuz 1997
• Mykew Gregorovitch – 2 Eylül 1997
• Gellert Grindelwald – 1998
• Griphook – 1 Mayıs 1998
• Lord Voldemort’un kendisi (lanetin geri tepmesi sonucu) – 2 Mayıs 1998

Diğer önemli kurbanlar ise Severus Snape’in 1997’nin Haziran ayında öldürdüğü Albus Dumbledore ve Peter Pettigrew’in 24 Haziran 1995’te öldürdüğü Cedric Diggory.

Bu sırada tabii ki Harry Potter‘ı da unutmayalım! Voldemort tarafından kendisine başarısız bir Avada Kedavra laneti yapılmış olsa da, Sağ Kalan Çocuk ismini bu başarısız lanet sonucunda almıştı!

Tarihi

Avada Kedavra lanetinin tarihi, geçtiğimiz iki hafta oldukça detaylı bir şekilde anlattığımız diğer iki Affedilmez Lanetinki ile tamamen aynı olduğu için bir daha tekrar etmek istemedik. İsterseniz diğer iki Affedilmez Lanete bakıp bu konuda daha çok bilgi edinebilirsiniz. Ancak, Avada Kedavra’nın tarihi hakkında eklemek istediğimiz bir detay var, Seherbazlar Ölüm Yiyenler ile olan savaş içerisinde bu laneti hiç kullandı mı bilemiyoruz. Bunun yanında, Hogwarts Savaşı sırasında Voldemort ve Ölüm Yiyenler dışında da herhangi birinin bu laneti kullanıp kullanmadığı hala bilinememektedir. Son eklemek istediğimiz şey ise, Avada Kedavra laneti eğer Imperius Laneti’nin etkisi altındayken bir cadı ve büyücü tarafından kullanılırsa bu cadı veya büyücü cezalandırılmamaktadır.

Etimoloji

‘Avada Kedavra’ büyüsü, Aramicede bir büyü olan ‘abracadabra’ kelimesinden gelmektedir ve ‘bir şeyin ortadan kaldırılmasına izin ver’ anlamına gelmektedir. Orijinal olarak burada bahsedilen ‘şey’ bir hastalıktır, ancak J.K. Rowling bu ‘şey’ kelimesini bir insan olarak düşünüp bu lanete bu ismi vermiştir. Ayrıca, ‘Kedavra’ kelimesi, ‘ceset’ anlamına gelen İngilizce bir kelime olan ‘cadaver’e oldukça benzemektedir.

Böylece üç adet Affedilmez Lanet’in sonuna geldik! Umarız üçünü de beğenerek okumuşsunuzdur. Sıradaki büyünün ne olmasını istersiniz? Yorumlarınızı bizlerle paylaşmayı unutmayın!

Hogwarts kadar ikonik bir mekanı büyük bir sinema filmi için görselleştirmek kolay bir iş değil – bunun için araştırma, hayal gücü ve bazen de birazcık hile gerekir.

Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu gerçek dünyaya aktarılmak zorundaydı. Yapım tasarımcısı Stuart Craig anlatıyor:

“İlk başta alınan karar okulun garip, masaldan çıkma bir kale gibi değil de ağır, dayanıklı ve gerçek bir görünüme bürünmesini sağlamaktı. Burada parasız resmi bir İngiliz okulundan bahsediyoruz, o yüzden elimizden geldiğince ona benzeyen bir şeyler yaptık.”

Ve böylece Craig ilk olarak İngiltere’deki en büyük iki üniversiteye baktı: Oxford ve Cambridge. Fakat Avrupa’nın devasa katedrallerine de gittik. Hogwarts’ın Ortaçağ’da gotik bir tarzda olmasını istedik. Yani sağlam ve dinamik bir havada olmalıydı, o yüzden her yerden biraz biraz bir şeyler kattık – üniversitelerin ve katedrallerin en iyi noktalarından seçip hepsini bir araya getirdik.

Dayanıklı görünmesi, o havayı vermesi için tasarlanmışsa da Hogwarts sekiz film boyunca hikâyenin gerektirdiği unsurları sağlayarak değişiklik geçirmiştir.

“Bu işe başladığımızda ilerlemenin tek yolu yedi kitabı adamakıllı okumaktı. Kanımca bu değişikliklerin ve eklemelerin bazıları filmlere farklı bir boyut kazandırdı. Bir şeylerin yerini değiştirdik, onları genişlettik, geliştirdik ya da tamamen ortadan kaldırdık.”

Peki ya sizler bu görkemli şatonun ekrana gerektiği şekilde yansıtıldığına katılıyor musunuz? Özellikle Harry Potter’ın o ilk okula kayıkla gidişinde gördüğü sahne çoğumuzun aklındadIR. Neler düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi bizlerle paylaşmayı unutmayın!

Severus Snape, nam-ı diğer Melez Prens‘in Harry Potter serisinde hepimiz için yeri ayrıdır. Evet, belki Harry’e bilerek çok kötü davranmış, ilk altı kitap boyunca sinirlerimizi zıplatmış ve Harry’le birlikte İksir dersine girerken bizleri de strese sokmuştur. Ama kaba tabirle yaptığı tüm bu ‘zorbalıklar’ yedinci ve son kitaptaki hareketi ile önemsiz kalmış, kendisine olan sevgimizi açığa çıkartmıştır. Harry’nin de dediği gibi Severus Snape, tanıdığımız en cesur adamlardan biri olmuştur.

Peki sevdiği kadın uğruna dünyanın görüp görebileceği en karanlık büyücüye dahi kafa tutmuş ve onu kandırabilmiş bu adamın en sevdiğimiz sahneleri hangisi? Fantastik Canavarlar Ekibi olarak bunları 10 başlık altında listeledik. Hadi gelin hep birlikte göz atalım!

1. Sayfa Üç Yüz Doksan Dört

Azkaban Tutsağı’nda Profesör Lupin’in “özel durumu” sebebiyle giremediği derste, Kurtadam konusunun işlenmesine inatla itiraz edilmesi üzerine o keskin, kan dondurucu sesi ve ifadesiyle üstüne basa basa “Sayfa üç yüz doksan dört” dediği sahne.

2. Melez Prens’in Kendisi Olduğunu Açıkladığı An

Dumbledore’u öldürdükten sonra kaçarken, büyük bir hiddetle onu kovalayıp Sectumsempra büyüsü yapmaya çalışan Harry’ye, “Benim icat ettiğim büyüyü üzerimde kullanma.” dediği sahne.

“Benim kendi büyülerimi bana karşı kullanmaya cüret ediyorsun ha, Potter? Onları icat eden bendim – ben, Melez Prens! Ve icatlarını benim üzerimde kullanacaksın, öyle mi, pis baban gibi? Hiç sanmıyorum…hayır!”

3. Düelloda Gilderoy Lockhart’ı Rezil Ettiği An

Sırlar Odası’nda savunma dersleri için örnek teşkil etmesi amacıyla Snape ve Lockhart düello yaparken, rezil olmaya meyilli Lockhart’ı kendine has üslubuyla, son derece havalı bir şekilde rezil rüsva ettiği sahne.

4. Umbridge Karşısında Kendini Tutmaya Çalışırken

Umbrigde’in öğretmenleri teftiş ettiği esnada, cool’luğundan ödün vermeden o sakin, tok sesiyle sabrının taştığını bize çok güzel gösterdiği sahne. İzlemesi çok ayrı keyifli bir sahne bize göre.

5. Arkadaşına Yardım Edemediği O Çaresiz An

Ölüm Yadigarları’nda Karanlık Lord, Snape’in iş arkadaşı Charity Burbage’i öldürmek üzere getirttiğinde, sözde boş bir ifadeyle baktığı ancak şüphesiz ki içten içe üzüldüğü o sahne.

6. Hayatının Aşkının Öldüğü An

İçine atıp kimseyle -neredeyse kimseyle- paylaşamadığı aşkının ölümünü gördüğü sahne. Yıllarca seven ve “her zaman” sevecek olan Severus Snape, bize gerçekten nasıl aşık olunur dersi verdi.

7. Hogwarts Savaşı’nda Beklediği Anın Geldiğini Anladığı Zaman

Ne Harry, ne McGonagall ne de diğerleriyle asla savaşamayacağını bilip “korkak” damgası yeme pahasına görevine sonuna kadar devam etmişti.

8. Gümüş Maral

Ölüm Yadigarları’nda Harry Snape’in anılarını izlediği sahne. Dumbledore’un, Snape’in Lily’ye olan hislerini sorguladığı esnada Snape asasını çıkarıp Patronus yaratmıştı. Gerçek aşk demiş miydik?

9. Harry ve Ron’a Vurmaya Hazırlanırken

Ateş Kadehi’nde gençlerimiz Noel Balosu’na kimi davet edeceğini tartışırken, yine ve yine o cool, kendinden emin havası ve kollarının yakasını edalı edalı çektiği sahne. Adamın ifadesiz bir ifadesi var, öyle ki lügatte tasviri yok, çok enteresan.

10. Ölürken Harry’ye Söylediği Son Sözler

Ah çilekeş adam ah… Sen yıllar boyunca Lily uğruna çabala, canını dişine tak, hayatını tehlikeye at, sonra öl. Hayatının son saniyelerinde kurabileceği en muhteşem cümleyi kurmuştu:

“Annenin gözlerini almışsın.”

Sırf ölümü bile gözlerimizde yaşlardan bir perde oluştururken bir de bu sözleri duygularımızın kabarıp taşmasına sebep olmuştu. Ne sahneydi be.

Peki ya sizin favori Snape sahneniz hangisi? Bizlerle paylaşmayı unutmayın!

İflah olmaz bir Severus Snape hayranı mısınız? Öyleyse bunlar da ilginizi çekebilir:

* “Severus Snape ve Çapulcular” Hayran Filmi İçin Tıklayın!

* Alan Rickman’ın Snape Karakteri Hakkında Hepimizden Önce Bildiği Küçük Sır İçin Tıklayın!

* Severus Snape’i Hepimize Sevdiren “O Bölüm” İçin Tıklayın!

* Snape’in “İyi Tarafta Olduğu” Gerçeği Çok Önceden Fısıldanmış mıydı?

Büyücü dünyasının en güvenilir yapısı, Gringotts Bankası‘nın sahibi, yöneticisi ve koruyucusu olan büyülü yaratıklar Cincüceler İngiltere’deki tüm büyücülerin mal varlıklarını korkusuzca bu bankada saklayabilmesi ise cincücelerin büyük bir başarısı. Bu küçük ama bir o kadar disiplinli halkın beyaz perdeye nasıl aktarıldığına bir göz atalım!

Gringotts Bankası cincücelerini yaratmak özellikle çok zordu. Fakat filmler ilerledikçe, maske teknoloji de onunla birlikte gelişti.

Harry Potter Page to Screen: The Complete Filmmaking Journey kitabından alınmıştır.

Harry’nin Gringotts’a ilk ziyareti Felsefe Taşı kitabında, ilk kez tanıştığı fantastik yaratıklardan biri olan büyücü dünyası bankası sahipleriyle oldu.

Yaratık efektleri yöneticisi Nick Dudman şöyle anlatıyor:

“Cincüceleri yaratmak çok zordu. İlk olarak, bilindik yaklaşımlardan kaçınmamız esastı; ikincisi ise teknoloji bize karşı duruyor gibiydi; ve son olarak onlardan çok, çok fazla vardı!”

Sorunun çözümü ilk olarak tüm cincücelerin birbirine benzemediğine karar vermekti. Dudman bu konuda şunları söylüyor:

“Konsept çizimlere baktıktan sonra en önemli özelliklerinin karakterleri olduğunu fark ettik. Bu yüzden ilginç bir karakter yaratıp onu cincüceleştirebilirdik, en az insanlar kadar farklı görünüşlerde olmalarını sağlayarak.”

Cincüce protez kulakları, çeneleri ve kulakları Felsefe Taşı’nda silikondan yapılmıştı, ki bu Dudman için ‘şüpheli’ bir materyaldi.

“Silikonun etkili olacağı konusunda tamamen ikna olmamıştım fakat risk almaya değerdi. O zamandan beri çok şey değişti. Şimdiye kadar gördüğüm kadarıyla modern silikon insan derisine en yakın şey. Hareket ediyor ve tam olarak bir et gibi davranıyor. Yapıştırıldıktan sonra, vücut sıcaklığına çıkıyor.”

Gringotts’u Ölüm Yadigarları’nda tekrar ziyaret etme vakti geldiğinde, yaratık istasyonu hazırlanmıştı. Peruk yapımı, el ve yüz boyacılarından oluşan bir hat kurulmuştu. Saç çizgileri her seferinde tek bir saç telini yerleştirerek yaratıldı, ki bu Dudman için en yüksek derecede gerçekçiliği yaratıyordu ve hala yansıtıyor. Ayrıca, cincücelerin kaşları ise özel bir dikkat istiyordu. Dudman ise kaşlar ile ilgili konuşuyor:

“Çok kıvırcıklardı ve her defasında tek bir saç teli yerleştiriliyordu ve her zaman aynı açıyla konuyordu. Bu sayede bir karakterin herhangi bir günündeki hali ekrana yansıtılıyordu.”

Griphook Harry’ye çok yararlı bilgiler vermişti. Şahsi fikrim olarak cincücelere sıcak bakmamın tek yolu bu sanırım. Sizler bu büyülü halk hakkında neler düşünüyorsunuz? Bizlerle paylaşmayı unutmayın!

Wow wow wow yeni teori! Hem de interneti kasıp kavuran, yerinde duramayan, yayılma hızı Ateşoku’nun hızıyla kapışan bir teori! Hazır mıyız?

Son kitabın üstünden neredeyse on, filminse beş yıl geçmesine rağmen Ölüm Yadigarları bitince kapağını kapatıp hayatlarımıza kaldığı yerden devam etmedik elbette. Bilhassa bizim Harry Potter hikayesine bakış açımızı değiştirmeyi ulvi görevleri olarak gören Reddit Kullanıcıları, çeşitli fikir ve teorilerle karşımıza her daim çıkmaya devam ediyorlar.

İşte o olay teori: Harry Potter, Voldemort tarafından aslında öldürüldü, ancak Ölüm Yadigarları tarafından diriltildi.

Voldemort, Ölüm Yadigarları‘nın sonunda Harry’ye Öldüren Lanet‘i yaptığında hepimizin Voldemort’un Harry’nin içinde sıkışmış olan ruhunun parçasının öldüğüne inanmamız beklendi. Dumbledore Harry’ye,”Sanırım ikimiz de ölmediğin konusunda hem fikiriz,” demişti. Peki ya Dumbledore yalan söylediyse?

Reddit kullanıcısı WippitGuud Harry’nin o gece ormanda gerçekten de öldüğünü iddia ediyor.

Kitapta Dumbledore, Harry’ye Voldemort tarafından öldürülmeme sebebinin Karanlık Lord‘un bedenini yeniden yaratırken Harry’nin kanını kullanması olduğunu söylüyor.

“Senin kanını aldı ve kendi canlı bedenini onunla inşa etti! Kanın onun damarlarında Harry, Lily’nin koruması ikinizin de içinde! Kendi yaşarken seni de hayata bağladı!” şeklinde açıklıyor Dumbledore.

Ama Reddit kullanıcısı bunu yemedi.

Kanıtlar

WippitGuud kanıtını üç ana noktada yoğunlaştırıyor:

1. Harry bebekken laneti yediğinde lanet, Voldemort’a geri döndü ve onu öldürerek yeni bir beden yaratmasına sebep oldu. Bu ikinci kez olmadı.
2. Harry bebekken laneti yediğinde lanet, görünür bir iz bıraktı. Bu ikinci kez olmadı.
3. Bir Hortkuluk’u yok etmek için taşıyıcısının da yok olması gerekiyor.

WippitGuud diyor ki Harry ölmediyse o zaman Voldemort’un ruhunun parçası da hayatta kalmıştır. Ek bir ispat olarak da Harry’nin Hogwarts‘ta arkadaşlarına verdiği korumanın ölmesinden daha büyük bir kanıt olduğunu söylüyor:

Harry diğerlerini korumak için kendini feda ettiği için Hogwarts’taki insanlar, Lily’nin kendini feda ettiğinde Harry’nin sahip olduğu korumanın aynısına sahip oldular. Kitaptan:

“Annemin yaptığını yaptım. Onlara yaptığın hiçbir büyünün bağlayıcı olmadığını fark etmedin mi? Onlara işkence edemezsin. Onlara dokunamazsın.”

 Herkesin bundan gerçekten de etkilenmesi için Harry’nin tam olarak ölmesi gerekiyordu.

Peki ama öldüyse, nasıl geri geldi?

WippitGuud bunun Yadigarlar sayesinde olduğuna inanıyor. Harry Ölüm Yadigarları‘nın –Mürver Asa, Diriltme Taşı ve Görünmezlik Pelerini– efendisi olduğu için ölümden geri dönebildi.

Dumbledore’un Harry’yi korumak için ona öldüğünü söylemediğini ileri sürüyor:

“Dumbledore Harry’ye yalan söyledi. Muhtemelen onu korumak için çünkü Yadigarlar’ın efendisi olduğunu bilmek herkesi güç aşığı yapabilir.”

Karşıt Görüşler

Böyle sağlam bir iddianın sağlam bir tartışmaya yol açması oldukça normal. Reddit’e bu fırsatı sunduğu için 10 puan!

1. Harry Diriltme Taşı’na Sahip Değildi!

Diriltme Taşı’nın Harry’yi geri getirmede elinin altında olduğunu düşünebilirsiniz ama Harry onu ormanda düşürmüştü. Ona sahip değildi. WippitGuud’un dediği gibi, “Evet, ama onu yine de kullandı. Etkisi kalıcı olabilir.”

Bir başka Reddit kullanıcısı rj20876 bu açıklamanın “esnek” olduğunu söyleyerek cevap vermişti. Seri önceden de böyle çılgın esneklikler yapmasıyla biliniyor. Sonuç olarak olay büyücülük okuluna giden bir çocukla ilgili ne de olsa.

2. Dumbledore Harry’ye Yadigarlar’ın Efendisi Olduğunu Söylüyor. O Zaman Neden Yalan Söylesin?

Teori, Dumbledore’un Harry’ye ölmediğini söylemesinin sebebini onu güç aşığı olmaktan korumak olarak açıklıyor. Dumbledore’un kendisinin güç aşığı olduğu ve Potter’ın da Yadigarlar’ı yanlış zamanda eline geçirmesinden endişelendiği doğru. Problem şu ki Dumbledore Ölümün Efendisi olduğunu Harry’ye açık açık söylüyor.

Dumbledore:

“Sen ölümün gerçek efendisisin çünkü gerçek  efendi Ölüm’den kaçmanın yolunu aramaz. Ölmesi gerektiğini kabul eder ve yaşayanların dünyasında ölmekten çok ama çok daha kötü şeyler olduğunu anlar.”

Harry’ye ayrıca Yadigarlar’ın hak eden sahibi olduğunu da söylüyor. Sonuç itibariyle Harry ne ya da kim olduğunu biliyor. Neden onun aslında ölü ya da diri olduğuyla ilgili yalan söylesin ki?

3. Harry Aslında Ölmeden Kendini Kurban Edip Koruma Büyüsü Sağlayabildiğini Açıklıyor!

Voldemort’la olan son karşılaşmasında Harry, onun arkadaşlarını  öldüremeyeceğini çünkü kendisinin onlar için ölmeye hazır olduğunu söylemişti.

Voldemort, “Ama ölmedin!” dedi.

“Ölmeye niyetliydim, işte olan da bu sayede oldu. Annemin yaptığını yaptım. Sana karşı korumaları var.”  dedi Harry.

Demek oluyor ki ölmeden de bu tür bir koruma sağlayabilirsin. Bildiğimiz iyi oldu.

Pekala, sizler ne düşünüyorsunuz bakalım? Tartışmaya oldukça açık bir konu bu. Elbette kitap Harry’nin ölmediğini söylüyor ama bu yine de Dumbledore’un söylediği bir yalan olabilir. Konu Harry Potter oldu mu her şey bir muamma ayol! Siz yine de fikirlerinizi paylaşmayı ihmal etmeyin. Bir sonraki teoride görüşmek üzere!

J.K. Rowling bu Cumartesi (17 Eylül) Lumos Facebook sayfasında; yazıları, Lumos ve hayat hakkında sunucu, yazar ve komedyen Lauren Laverne ile bir sohbet gerçekleştirecek. Bu sohbette sorulacak sorulara siz de katkıda bulunabilirsiniz!

J.K. Rowling, Lauren Laverne ve Lumos, ülkemiz saatine göre 22:15’te gerçekleşecek bu etkinliği kendi resmi hesapları üzerinden duyurdu.

I’ll be speaking to @LaurenLaverne about life, @Lumos and writing, live at 8:15pm BST on the Lumos Facebook page https://t.co/hCBCNKv6Tq

— J.K. Rowling (@jk_rowling) September 13, 2016

Lauren Laverne ile, İngiltere saatiyle 8:15’te Lumos Facebook sayfasında hayat, Lumos projesi ve yazarlık hakkında sohbet edeceğim

Can't wait for this…join us live on Saturday! @jk_rowling @lumos https://t.co/lYHoCwNK1z

— Lauren Laverne (@laurenlaverne) September 13, 2016

Bu sohbeti iple çekiyorum… Cumartesi bizi yalnız bırakmayın!

This Saturday @jk_rowling will be live on Facebook to talk all things Lumos w @laurenlaverne https://t.co/6Xl8qqLVhj pic.twitter.com/CDUF3mUeqZ

— Lumos (@lumos) September 13, 2016

Bu Cumartesi J.K. Rowling Facebook’ta Lumos hakkında her şeyi Lauren Laverne ile konuşacak.

Rowling, bu etkinlikte yaklaşık 10 sene evvel çocuklar için kurmuş olduğu uluslararası topluluk hakkında konuşup başardıkları muazzam işleri anlatacak.

Siz de Rowling’e sormak istediğiniz bir soru varsa We Are Lumos Worldwide kampanya sitesine bu soruyu bırakabilir, biraz da şanslıysanız etkinlikte bu sorunun cevabını dinleyebilirsiniz.

Lumos’un açıklamaları bu etkinliğin, “farkındalık yaratma ve insanları kâr amacı gütmeyen bir kuruluşun karanlıklarda kalmış çocuklara ışık tutması ile onları birer aileye, yuvaya kavuşturmasına ortak etme” amacındaki We Are Lumos Worldwide küresel kampanyasının miladı olacağı yönünde.

Kampanya 18 Eylül’de Harry Potter ve Lanetli Çocuk tiyatro oyunu ile açılış yaparken bu oyun ile toplanacak tüm gelir dünya çevresindeki Lumos programlarına gidecek. Ayrıca devamında J.K. Rowling ve başrol Eddie Redmayne ile bir sohbetin gerçekleşeceği, 12 Kasım’da vuku bulacak bir Fantastik Canavarlar Nelerdir Nerede Bulunurlar filmi ön gösterimi yapılacak.

Ayrıca Lumos’un şunu da belirtiyor:

Bu farkındalık hareketinin bir parçası olarak ve bu hayatî çalışmalar hakkında daha detaylı bilgi edinebilmek amacıyla Harry Potter filmlerinin yıldızları ve Lumos elçileri Warwick Davis, Evanna Lynch ve Bonnie Wright Moldova ve Haiti’de ki programları ziyaret ettiler. Bu ziyaretlerde alınan görüntüler ilerleyen haftalarda verilecektir.

Cumartesi günü belirtilen saatte Lumos Facebook sayfasına bir göz atmayı unutmayın.

“İşte tam orada Harry, orada milyonlarca çocuğun kalbini kıracağız.”

Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı filminde gördüğümüz muhteşem düelloların mimarı, dans direktörü Paul Harris film hakkında az bilinen bazı gerçekleri anlattı!

Gişe rekorları kıran sekiz Harry Potter filminden bir favori seçmek oldukça zordur. Fakat Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı, Voldemort ve Dumbledore’un kalbimizin küt küt atmasına sebep olan düelloların hakkını veren nefes kesici asa düello sahneleri sayesinde fazladan takdir toplamıştır.

Avustralyalı Harry Potter hayranları işte bu şahane dans direktörü Paul Harris tarafından asa düello dersleri alma şansına sahip olacak. Bu güzel haber ve filmi anmak için EB Expo’ya yaptığı açıklamalarla Harris, Zümrüdüanka Yoldaşlığı filmi hakkında muhtemelen bilmediğiniz bazı gerçekleri anlattı!

Her büyücünün arkasında bir asayı doğru şekilde sallamasını öğreten uzman bir dans direktörü vardır.

1. Asa Düelloları Bale, Kung Fu ve Eskrim Hareketlerinden Geliştirilmiş

Harris önceki Harry Potter filmleri çoğunlukla çocukların büyü yapmasına odaklandığı için Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nın büyümüş bu büyücülerin tam gücünü sergilemek için bir fırsat olduğunu söyledi.

“Onların içsel güçlerini ortaya çıkarmak istedim. O yüzden oyunculara aslen bale, Kung fu ve eskrim türü hareketlerinin kombinasyonundan oluşan temel koreografi dersi verdim. Daha sonra karakterlerine uygun olan asalarıyla kendi hareketlerini oluşturmaları için onları teşvik ettim. Bu yüzden Jason Isaacs (Lucius Malfoy) asasını Gary Oldman’dan (Sirius Black) tamamen farklı bir şekilde kullanıyordu.”

Büyülerin pek çoğu geçmiş filmlerde çok az hareketle göz önünde olduğu için Harris belirli bir büyü için belirli bir hareket oluşturamadığını söyledi.

“O yüzden yaptığım şey saldırı ve savunma için bir dizi pozisyon yaratmaktı. Onlarla herhangi bir büyü uygulanabilir veya savunulabilirdi. Koreografiyi bu pozisyonlardan geliştirdim.”

2. Helena Bonham Carter Çekimler Sırasında Matthew Lewis’in Kulak Zarını Yırttı

Bir sahnede Helena Bonham Carter (Bellatrix), Matthew Lewis’i (Neville Longbottom) rehin almıştı fakat biraz fazla ileri gitti.

“Helena’nın yönetmene dönüp ‘Bellatrix ona işkence etmekten zevk almaya başlasa çok daha yerinde ve kötücül olmaz mıydı?’ diye sorduğunu hatırlıyorum. Daha sonra ucunu benim kulağıma saplamadan önce kışkırtarak asasıyla oynamaya başladı. Etrafta bir sürü patlamalar meydana geliyordu derken asa birden 2 cm kadar kulağımın içine girdi. Kulak zarımı yırttı ve çok çok acıdı – bir hafta boyunca hiçbir şey duyamadım ama ekranda çok iyi duruyordu.”

Bonham Carter Lewis’in çok ağrısı ve de kan içinde olduğunu itiraf etti. Daha sonra şöyle konuştu:

“Eh, böyle işkenceler olur. Affedersiniz! Ayy! Sadizmimi biraz abarttım sanırım.”

Bu yılın başında Orlando Florida’daki Universal Studios Harry Potter’ı Anma etkinliğine geldiklerinde Harris Lewis’le konuşma şansı bulduğunu söyledi. Harris 6000 kişinin önünde asa eğitmenlik dersi sundu ve Lewis hayranlarını şaşırttı. Harris  Matthew’in sağlığını da teyit etmekten geri kalmadı:

“Matthew’in artık iyi olduğunu ve gayet iyi duyduğunu söylemekten çok mutluyum.”

3. Düello Sahnelerine Koreografi Oluşturmak İki Ay Sürdü

Ne dedin? Böyle asa teknikleri zaman alır.

Neticede düello sahnelerini düzgünce çekmek için hazırlık ve provalar iki ay sürdü. Ayrıca hareketler son haline getirilirken Harris büyük ölçüde, oyuncuların yerini dolduran hem vücut hem normal dublörleriyle birlikte çalıştı.

“Daniel Radcliffe’in o kadar çok sahnesi vardı ki diğer oyunculara göre provalar için daha az zamanı bulunurdu. Bir yerden sonra onunla yaklaşık bir ay boyunca asa düello sahneleri çekmemiştik. Ve sonra birdenbire tekrar ortaya çıktı.”

4. Gary Oldman En İyi Asa Tutucuydu

Eski ahbap Bellatrix tarafından alt edilene kadar, bu… çok mu zamansız oldu?

Harris tüm oyuncuların kendilerini asa tekniklerini doğru şekilde oluşturmaya adadıklarını ve tüm dikkatini buna verdiklerini hissetmişti.

“Fakat asanın büyüsü ve gücü en çok da Gary Oldman’ın ellerinde hayat buldu. Gary öyle özgün bir oyuncu ki, tek kelimeyle harikaydı. Düelloları o kadar heyecan verici yapan unsur her asa hareketinin arkasındaki maksadın gücüydü.”

5. Devon Murray Sette En Çok Asa Kıran Oyuncu

>

Radcliffe’e göre Seamus Finnigan’a hayat veren oyuncu Devon Murray sette en çok asa kırma rekorunu elinde tutuyor  – film çekimleri sırasında 1o tane asa kırmış.

“Asalar çokça kötü kullanıldı, yine de ben oradayken hiç kimsenin asa kırdığını görmedim. Ama asaları havaya atar ve onları yakalamaya çalışırdık, ben sürekli bunu yapardım. Her zaman farklı asalar kullanırdık, herkesin bir prova asası bir de ekranda gördüğünüz asası vardı. Aslına bakarsanız filmdeki prova asamı EB Expo’da kullanmak için Avustralya’ya getiriyorum. Çünkü asamı salladığımda müthiş bir ses çıkarıyor.”

6. Harry ve Cho’nun Öpüşme Sahnesi 30 Kez Çekildi

Radcliffe (Harry Potter), Cho Chang’i canlandıran oyuncu Katie Leung ile olan büyük öpüşme sahnesinin hazırlığı için saatlerce sakız çiğnediğini söyledi. Fakat istenilen sahneyi yaratmak oldukça zaman aldı.

“Katie ve ben ilk başta biraz tuhaf ve gergin bir haldeydik, fakat alıştığımızda her şey normale döndü – bu sahneyi 30 kez çekmek zorunda kalmış olsak bile!”

Leung rahatlamak için Coldplay dinlediğini ama bunun pek işe yaramadığını söyledi.

“Bu sahneyi çekmeden önce herkes gelip bunu iple çekip çekmediğimi sordu. Bu beni gerçekten, ciddi manada gerdi ve kaç gece uykusuz kaldım. Ama sahneyi çektiğimde her şey iyi gitti ve Dan harikaydı. Kendisinin de gergin olduğunu söyledi. Fakat yönetmen [David Yates] gayet sakindi. Dan ve ben şuan çok iyi arkadaşız ama onu bir seferde saatlerce öpmek garip bir histi.”

Katie filmden sonra kıskanç hayranlardan nefret mailleri almıştı ancak o zamandan beri toparlandı.

7. Sihir Bakanlığı Patlama Tehlikesi Altındaydı

Sette telefon kullanmamıza izin verilmeseydi biz de aynı tepkiyi verirdik!

Sihir Bakanlığı’nı inşa etmesi 22 hafta sürse de ekranda 10 dakikadan az bir süre kadar göründü.

Bakanlık patlamaya donanımlı olduğu için çekimlerde oyuncuların telefonlarını yanında bulundurmalarına izin verilmiyordu. Telefonların patlamayı tetikleyebileceğine dair korkular mevcuttu.

8. Luna Lovegood Rolü İçin Yaklaşık 20.000 Kişi Seçmelere Katıldı

Luna Lovegood rolü için oyuncu bulmak samanlıkta iğne aramaktan farksızdı. Yapımcı David Barron, oyuncu yönetmeninin ilk başlarda okullarda yaklaşık 5,000 kişiye baktığını ama şansının yaver gitmediğini söyledi. Sonra da bunun için seçme düzenlemeyi düşünmüşler.

“5,000 veya 6,000 kişinin geleceğini düşündük. Fakat 15,000 kişi seçmelere gelmişti. Sonra bunlardan 400’ü kayda alınmıştı çünkü oyuncu yönetmeni onların gelecek vaat ettiğini düşünüyordu.”

İşte o kızlardan biri rolü alan Evanna Lynch’di. Evanna çok iyi hazırlanmıştı ve sekiz yaşından beri sıkı bir Harry Potter hayranıydı.

İşte böyle. Tüm bu detaylı açıklamalar için Potter dünyasının koreografi ustası Paul Harris‘e bir kez daha teşekkür ediyoruz!

Merhaba sevgili Fantastik Canavarlar takipçileri, bilin bakalım Fransa’da kimleri gördük? Üç Büyücü Turnuvası‘nın iki şampiyonu Fleur Delacour ve Harry Potter!

Fransa’da düzenlenen Deauville Film Festivali’nde Hollywood’un Yükselen Yıldızı ödülüne layık görülen Daniel Radcliffe‘in yolu eski rol arkadaşı Clémence Poésy (Fleur Delacour) ile kesişti. Bizlere de ‘gözümde canlanır koskoca mazi’ dedirten ikili, festivalde birlikte poz verdi. Poésy, Yükselen Yıldız ödülünü kendisine takdim etmeden önce, Radcliffe ve oyunculuğu hakkında birkaç güzel kelime etmeden de geçmedi. Radcliffe, son filmi Imperium‘un prömiyeri için zaten Fransa’daydı.

Ödül töreninden çok özel görüntüleri hemen aşağıdan izleyebilirsiniz:

Ve geceden fotoğraflar:

Peki siz ikilinin yıllar sonraki bu buluşması hakkında ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi bizimle paylaşmayı unutmayın!

Fantastik Canavarlar ve Nilüfer Baş ortaklığında başladığımız yeni video serisinin ikinci durağında Rowling’in seri bittikten sonra açıkladığı 17 Harry Potter Sırrı var!

Harry Potter dünyasına dair pek çok gizem, seri bittikten yıllar sonra bile çözülmeye devam etti. Fantastik Canavarlar ekibi olarak en büyük misyonumuz da bunları sizlerle buluşturmaktı.

Rowling’in bu zamana kadar sosyal medya ya da Pottermore aracılığıyla okurlarıyla paylaştığı gerçekleri sizler için derlemiştik. Şimdiyse sırada sevgili Nilüfer Baş’ın sitemizle ortaklaşa hazırladığı bu harika video var.

İyi seyirler!

Eğer bu video hoşunuza gittiyse, lütfen Nilüfer’in kanalına abone olmayı unutmayın!

Sıradaki videolar için de önerilerinizi bekliyoruz!

Bu hafta sizlere bir değil iki iksir takdim ediyoruz. Birincisi huysuz Cinperileri kovmaya yarayan Doxycide. İkincisi ise yine bir kara büyü eseri: İlkel Beden İksiri.

Cinperi Kovma İksiri (Doxycide)

Cinperilerini kovma iksiri ilk olarak Zygmunt Budge tarafından, okuldan ayrılıp inzivaya çekildiği Hermetray adasında bu yaratıklardan korunmak için üretilmiştir. Daha doğrusu üretilmeye teşebbüs edilmiştir. Zira Budge iksiri tam olarak becerememiş ve ilk denemesinde Cinperilerini ateşli yaratıklara çevirmiştir. Burada Veela tarzı ateşli olmaktan bahsetmiyoruz elbet, tam olarak ateşli, öfkeli, yakıcı yaratıklara dönüşmüş bu periler.

Bunun üzerine hem Budge’ın kafasını soktuğu evini, hem de bununla yetinmeyip Hermetray adasını yakmışlar. Öyle ki Budge o geceyi denizin içinde küçük bir çubuktan bozma şnorkel yardımıyla nefes alarak geçirmiştir. Ertesi sonbahara kadar iksiri mükemmelleştiren Budge, bir sonraki karşılaşmalarında Cinperilerinin kökünü kurutmuş ve adayı temizlemiştir.

İlkel Beden İksiri (Rudimentary Body Potion)

Harry Potter ve Ateş Kadehi’inde Tom Riddle’ı uzun zaman sonra tekrar görme fırsatı bulmuştuk. Fakat bu kez adeta çelimsiz bir yaratık, nefes alıp verdiği bile şüpheli bir şey’di adeta. Şu eskiden annesini dövüp Kur’an yırtan çocuk diye resimleri çıkan, aslında Çin’de yapılmış balmumu heykeller, aynı bu bahsettiğimiz çirkin bedene benzemekte. Belki de daha çirkin.

Riddle’ın ruhunun kalan parçasını gücünü tekrar kazanana dek bir yerde tutması gerekirken bu iksir bir nebze de olsa bunu sağlamış. Hatırlarsanız ilk sene Kara Orman’da Riddle’ın bir Unicorn kanı içtiğine şahit oluyorduk. Gerçi o zaman bu yaratığın Riddle olduğunu bilmiyorduk tabii. Nerden oraya girdin derseniz bu İlkel Beden Çorbası’nın hazırlanabilmesi için tek boynuzlu at, yani Unicorn kanı ile yılan zehri gerekiyor. Normalde iksir malzemelerini, evde hazırlayıp küçük birer kara büyücü yetişmesin diye vermiyordum fakat zaten bu iksirin hazırlanması öyle Çok Özlü İksir kadar saf ve temiz bir olay değil. Malzemeler haricinde kara büyü ile Rowling’in bile telaffuz etmekten kaçındığı bir maddenin kullanılması gerekiyor. O yüzden risk yok.

Kitaplarda Riddle’ın bu hali ile alakalı tasvirlere bir göz atalım:

… Kılkuyruk bir taşı çevirmişti de altından çirkin, yapış yapış ve kör bir şey çıkmıştı sanki – ama bu ondan daha kötüydü, yüz kat daha kötüydü. Kılkuyruk’un buraya kollarında taşıdığı şeyin biçimi, çömelmiş bir insan çocuğunun biçimiydi, ama Harry hayatında çocuğa bu kadar benzemeyen bir şey görmemişti. Saçsızdı, pullu gibiydi, koyu, çiğ, kırmızımsı bir siyah renkteydi. Kolları ve bacakları ince ve güçsüz görünüyordu. Yüzü ise – yaşayan hiçbir çocuğun böyle bir yüzü olmamıştır – yamyassı ve yılansıydı, parıldayan kırmızı gözleri vardı…

Bu tasvirler ile ne kadar zayıf ve çelimsiz bir bedenden bahsettiğimi anlamışsınızdır. Her ne kadar böylesi güçsüz ve savunmasız dursa da, Riddle bu halinde iken normalde ki görünüşünden bir şeyler almış. Gözlerinin kırmızı olması, cildinin benzerliği yanında bu formda iken gücünün çoğunu da kaybettiği ortada. Bu formda kalabilmesi için birkaç saatte bir bu iksiri içmesi gerekmekte.

Bu haftaki köşemizde sizlerle iki iksiri paylaştık. Gelecek hafta hangi iksiri okumak istediğinizi yorumlarınızda belirtmeyi unutmayın.

Sihirle kalın!

Warner Bros. Harry Potter: The Exhibition‘ın bir sonraki durağının 2017’de, Hollanda’daki, Cinemec Utrecht olacağını duyurdu.

11 Şubat – 30 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek olan sergi için biletler www.harrypotterexpo.nl üzerinden, 16 Eylül itibarıyla satın alınabilecek. Sergi şu anda Belçika’nın Brüksel kentinde ziyaretçilerine açık.

Hollanda’daki Harry Potter fanları Harry Potter: The Exhibition sayesinde nihayet bir diğer sihirli deneyim için J.K. Rowling‘in büyülü dünyasına adım atma şansına sahip olacaklar. Chicago‘daki açılıştan beri, Boston, Toronto, Seattle, New York, Sydney, Singapore, Tokyo, Paris, Şangay ve Brüksel gibi birçok şehri gezen sergi 4 milyon ziyaretçi sayısına ulaştı bile.

Sergi, ziyaretçilerinin Harry Potter film setinden ilham alınarak tasarlanan alanı, kostümleri, replikalari, filmlerden benzersiz yaratıkları ve arkasındaki zanaatkarlığı inceleyip görebilecekleri 1400 metrekarelik alana kuruldu.

Ziyaretçiler sergi alanına girdikleri andan itibaren Harry Potter’ın dünyasına adeta dalış yapıyorlar. İlk girişte, bazı şanslı hayranların Hogwarts binalarına yerleştirildiği alanda karşılanıyorlar, hemen ardından Harry Potter filminin favori sahnelerine olan yolculukları başlıyor. Sergide filmlerdeki Gryffindor Ortak Salonu, yatakhane, İksir, Bitkibilim gibi sınıflar, Yasak Orman gibi popüler mekanlar ve içindeki binlerce replikalar, kostümler ve filmlerde yer alan yaratıklar bulunuyor.

Tüm bunlara ek olarak, Quidditch alanında Quaffle atmak, Bitkibilim sınıflarında saksılardan kendi adamotlarını çekmek, Hagrid’in kulübesinde gezip devasa boyuttaki koltuğuna oturabilmek gibi bazı interaktif etkinliklerde yer alıyor.

Umuyoruz günün birinde, serginin sonraki duraklarından birinin ülkemizde olacağını duyurabiliriz. Ancak şimdilik, gidecek olan şanslı Harry Potter hayranlarına iyi eğlenceler diliyor ve sizlerin de sergi hakkındaki görüşlerinizi bekliyoruz!

Neville Longbottom birçok karakterden daha fazla acı çekti ve daha fazla savaştı, yani kelimenin tam anlamıyla bir kahramandı. İşte Neville’in mutluluğu hak etmesinin sebepleri, gelin hep birlikte bakalım!

Neville ilk zamanlarda karmaşık ve zor durumlarda yüzümüzü güldüren bir karakterdi ve Hogwarts’taki ilk yıllarını kendini mümkün olabilecek tüm talihsiz durumların içine sokarak geçirmişti.

Bazen Harry, Ron ve Hermione bile onu ciddiye almıyordu. Ancak kitaplar ilerledikçe ve zaman geçtikçe Neville’in arkadaşlarının bile bilmediği kadar uzun süredir daha fazla trajedi ve hüzne katlandığı ortaya çıktı.

Ölüm Yadigarları’nda Neville güçlü arkadaşlıklar geliştirdi, Dumbledore’un Ordusu’nu yönetiyordu ve Voldemort’u alt etmek için de bütünleyici bir rol oynuyordu. Bununla birlikte Profesör Trelawney’nin “Karanlık Lord’u alt edecek güce sahip olan yedinci ay ölürken doğacak…” kehaneti de Harry kadar Neville’i de işaret ediyor olabilirdi bu yüzden Neville ‘diğer’ Seçilmiş Kişi olarak görülebilir.

Neville’in Hannah Abbott ile evlenip Hogwarts’ta Bitki Bilim profesörü olduğunu biliyoruz. Neville ve eşi Çatlak Kazan’ın yukarısında yaşıyor ve Neville sonunda hep hak ettiği mutlu sona kavuşuyor. İşte Neville’in mutluluğu herkesten daha fazla hak etmesinin sebepleri.

1. Her Zaman Doğru İçin Savaştı

Felsefe Taşı’nda çoğumuz (muhtemelen Neville’in kendisi de) Neville’in neden Gryffindor’a seçildiğini merak ettik. Ancak merakımız o tavrını ortaya koyup şimdilik Voldemort’a karşı olmasa da yanlış olanı düşündüğü şeyin karşısında durduğunu görene kadardı.

“Bana salak diyemezsin! Kuralların dışına çıktığın yetmez mi? Hem herkese karşı direnmemi söyleyen sen değil misin?” Ron’un sabrı tükenmek üzereydi. “Ama bize karşı değil,” dedi. “Ne yaptığını bilmiyorsun, Neville.” Bir adım attı; Neville Trevor’ı yere bıraktı, kurbağa da hemen ortadan yok oldu. Yumruğunu kaldırarak, “Hadi bakalım,” dedi Neville, “Sıkıysa gel de vur. Ben hazırım!”

Harry Potter ve Felsefe Taşı

2. O Yaşta Bir Çocuğun Katlanabileceğinden Daha Fazla Acı Çekti

Serinin baş kahramanı olarak Harry’nin üstesinden gelmesi gereken zorlukları ve taşıması gereken ağır yükleri olacağını biliyorduk. Ancak öteki tarafta esrarengiz bir şekilde Harry’ninkini yansıtan trajik geçmişiyle diğer karakter Neville vardı.

Harry ailesini hatırlamıyorken ilk büyücü savaşında Bellatrix Lestrange ve diğer birkaç rezil Ölüm Yiyen tarafından akıllarını yitirene kadar işkence gören Neville’in ailesi de onu hatırlamıyordu. Anne ve babasını St. Mungo’s’da ziyaret etmek hele kendilerinin çocuğu olduğunu bilmezlerken ziyaret etmek Neville için çok acı verici olmuştur.

“Harry pijamasını giyerken, Neville’in yatağına baktı. Dumbledore’a verdiği sözü tutmuş, Ron ve Hermione’ye Neville’in annesi ve babasından söz etmemişti. Harry gözlüğünü çıkarıp dört direkli karyolasına tırmanırken, insanın hâlâ yaşayan ama onu tanıyamayan bir annesiyle babası olmasının nasıl bir şey olacağını düşündü. Kendisi yetim olduğu için çoğu kez yabancıların sempatisini kazanırdı, ama Neville’in horultularını dinlerken, onun bu sempatiye kendisinden fazla layık olduğunu düşündü.”

Harry Potter ve Ateş Kadehi

3. Başkalarının Üzerine Yıkmaktansa Tüm Acıyı Kendisi Çekti

Voldemort’ın Ölüm Yiyenler’i Hogwarts’ın kontrolünü ele aldığında Neville okulda kalmayı tercih etti. Kaçmaya korktuğu için değil, kalmak ve tepki göstermek istediği için. Harry onunla tekrar bir araya geldiğinde Neville yara bere içinde, hırpalanmış ve her an harekete geçmeye hazır bir savaş kahramanı olarak çıktı karşımıza.

“Amycus adlı herif, bir zamanlar Karanlık Sanatlara Karşı Savunma olan, şimdilerde sadece Karanlık Sanatlar olan dersi veriyor. Biz, gözaltına alınan kişiler üzerinde, Cruciatus Laneti çalışmakla yükümlüyüz-” “Ne?” … “Evet,” dedi Neville. “Bu, bu yüzden oldu,” Özellikle yanağındaki depderin bir yarayı işaret ederek. “Yapmayı reddettim. Bazıları oldukça meraklıydı, sanırım; Crabbe ve Goyle bu işi sevdiler. Yanılmıyorsam, şimdiye kadar ilk defa herhangi bir derste sınıf birincileri oldular.”

Harry Potter ve Ölüm Yadigarları

4. Asla Sessiz Kalmadı

Neville’i tam olarak kısa ve öz cümleleriyle tanımıyoruz. Yani, küstahlaşmak için mantıklı bir sebebi olana dek.

“Alecto, Amycus‘un kız kardeşi, şimdi herkes için zorunlu olan Muggle Araştırmaları dersini veriyor. Onun, Muggle‘ların hayvanlar gibi aptal ve kirli olduklarını ve büyücülere karşı saldırgan davranarak, onları nasıl gizlenmeye zorladıklarını, doğal düzenin nasıl yeniden kurulmaya başlandığını anlatmasını dinlemek zorundayız. Ben bu yarayı,” yüzündeki başka bir kesiği gösterdi, “onun ve kardeşinin kanlarında, ne kadar Muggle kanı olduğunu sorduğum için aldım.”

Harry Potter ve Ölüm Yadigarları

5. Yardım Eli Uzatmaya Her Zaman Hazırdı

Neville, Dumbledore’un Ordusu’na katıldığı zaman ettikleri yemini çok ciddiye almıştı. Bu Neville için sadece arkadaşlarıyla takılıp yeni birkaç büyü öğrenmekten ibaret değildi. Bu karşı koymak ve savaşmak için bir eğitimdi. Bu hayatını ortaya koymak demekti.

“Hepimiz D.O.’daydık,” dedi Neville usulca. “Bütün amaç, Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen’le savaşmaktı, değil mi? Bu da gerçek bir şeyler yapmamız için ilk şansımız – yoksa hepsi bir oyun falan mıydı?” “Hayır – tabii ki değildi -” dedi Harry sabırsızca. “O zaman biz de gelmeliyiz,” diye noktayı koydu Neville. “Yardım etmek istiyoruz.”

Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı

6. Asla Pes Etmedi

Bellatrix Lestrange – ailesini mahveden kadın – tarafından saldırıya uğradığında bile pes etmedi Neville. Cruciatus Laneti’nin insanlara neler yapabileceğine bizzat şahit oldu Neville ve bu yüzden çoğu insandan daha çok korkması gerekiyordu bundan… Ancak o korkunun onu kontrol etmesine izin vermedi.

… Neville’e bakarken kendinden geçmiş, heyecanla canlanmış gibi görünüyordu. “Hayır, bakalım Longbottom annesiyle babası gibi çözülmeden önce ne kadar dayanabilecek… tabii, Potter bize kehaneti vermek istemiyorsa.” “SAKIN ONLARA BERME!” diye kükredi Neville, kendini kaybetmiş gibiydi, Bellatrix ona ve onu tutan kişiye asası havada yaklaşırken, tekme atıp kıvranıyordu. “SAKIN ONLARA BERME, HARRY!” Bellatrix asasını kaldırdı. “Crucio!”

Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı

7. Çok Çalıştı. Gerçekten Çok!

Hermione çağının en yetenekli cadısı olarak bilinirken ve savunma büyüleri Harry’ye doğuştan verilmiş bir yetenek gibi görünürken (Lord Voldemort’un ardı arkası kesilmeyen tehditleriyle bir alakası yoktur yani tabi, değil mi?) Neville başarıya ulaşabilmek için çok çalışmak zorundaydı ki bu da onun başarılarını daha çok etkileyici yapıyor.

Aslında Neville artık D.O. toplantılarında hemen hemen hiç konuşmuyor, Harry’nin onlara öğrettiği her yeni uğursuzluk büyüsü ve karşı-lanete yorulmak bilmeden çalışıyordu; dikkatini var gücüyle toplamaktan tombul yüzü buruşmuş halde, yaralanır ya da kazaya uğrar mı diye düşünmeden, odadaki herkesten fazla çaba harcıyordu. Ürkütücü bir hızla gelişiyordu…

Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı

 8. Neville’in Bu Cesareti Daha Fazlasını Görmek İstediğimiz Türden

Neville gerçek bir Gryffindor ve insan ırkının en iyilerinden biri. Neville’in bu cesaret sembolü elinde asa sallayarak koşmaktan ibaret değil, kendi mücadelesini kendisinin seçmesiyle alakalı. Neyin önemli olduğunu bilmekle ve bunun için savaşmayı gönülden istemekle alakalı. Özellikle belirli bir düşmana karşı…

“Sana ancak cehennem tamamen buz tuttuğunda katılırım,” dedi Neville. “Dumbledore‘un Ordusu!” diye haykırdı ve Voldemort‘un Susturma Büyüsü‘nün engel olamadığı kalabalıktan sevinç çığlıkları geldi.

Harry Potter ve Ölüm Yadigarları

Neville Longbottom hakkında siz ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi bizimle paylaşmayı unutmayın!

Ayrıca bu yazılar da ilginizi çekebilir:

* Neville Longbottom’un Gerçek Bir Gryffindor’lu Olduğunu Gösterdiği O Sahne

* Harry Potter ve Neville Longbottom Arasındaki 13 İlginç Benzerlik

* Diğer Seçilmiş Kişi

* Matthew Lewis’in Setteki İlk Günü

Hepimiz bu büyülü dünyanın ayrıntılarını daha fazla öğrenmek için her şeyi araştırıyoruz. Rowling ise bir hayır kurumu için Harry Potter doğmadan önceki bir olay hakkında ufak bir hikaye yazmış, hem de el yazısıyla! Gelin bu hikayenin ayrıntılarına bakalım ve tamamını sizler için çevirdiğimiz hikayeyi hep birlikte okuyalım!

J.K. Rowling tarafından yazılan bu Harry Potter öncesi hikaye 800 kelimelik bir yazı. Bir hayır kurumu için el yazısı ile yazıldı ve Waterstone’daki etkinlikte açık artırma ile 25.000 Pound’a satıldı. -Güncel kur ile yaklaşık 100.000 lira.- Online olarak ise 11 Haziran 2008’de yayınlandı. Hikaye Harry Potter’ın doğumundan üç yıl öncesini, Sirius Black ve James Potter ikilisinin başından geçen bir macerayı anlatıyor. Rowling o dönem şu şekilde bir açıklama yapmıştı.

“Yazıya başlamak için oturduğumda nükseden bir bağımlılık gibi hissetmeme rağmen, kelimeler kalemimden korkutucu bir kolaylıkla döküldü – fakat ASLA geçmişi anlatan bir kitap üzerinde çalışmıyorum. Aslında, kağıtta gözüktüğü gibi Waterstone için yazdım. Bunun iki adet çok değerli hayır kurumunun para bulması için en iyi yol olduğunu düşündüm sadece.”

Hikayenin Türkçesini sizler için çevirdik!

 * * *

Hızlı motosiklet, karanlıkta keskin köşeyi o kadar hızlı dönmüştü ki takip eden polis arabasındaki iki polis de sağlam bir, “Yuh!” çekti. Komiser Fisher devasa ayağını frenin üzerine yapıştırdı, yan selede oturan çocuğun tekerleklerin altına fırlayacağından kesinlikle emindi; şaşırtıcı bir şekilde, motosiklet dönüşünü üzerindekilere hiçbir şey olmadan tamamladı. Arka lambanın ışığı titreyerek parlarken, dar bir yan sokakta gözlerden kayboldu.

“Onları yakaladık!” diye haykırdı Anderson heyecanlı bir şekilde. “Bu bir çıkmaz sokak!”

Fisher direksiyonu sert bir şekilde kırdı ve vitesi neredeyse kırarcasına çekti. Dar yola takip için hızla dalarken arabanın yan boyasının yarısını söküp almıştı.

Kırk beş dakikalık bir kovalamacanın ardından, motosikletin farları tuzağa düşmüş bir şekilde hareketsiz duruyordu. İki sürücü yüksek tuğla bir duvar ve üzerilerine doğru çöken parlak gözlü bir avcı gibi duran polis arabası arasında kısılmıştı.

Arabanın kapılarıyla sokağın duvarları arasında o kadar dar bir yer kalmıştı ki Fisher ve Anderson araçtan çıkmak için çaba harcadı. Suçlulara doğru adım adım, bir yengeç gibi hareket ederken tüm saygınlıkları gidiyordu. Fisher devasa göbeğini duvar boyunca sürüklerken gömleğinin düğmelerini koparttı ve sırtıyla dikiz aynasını koparttıktan sonra serbest kaldı.

“Motosikletten inin!” diye böğürdü mavi ışığın tadını çıkarıp eğlenirken sırıtan gençlere.

Onlara söyleneni yaptılar. Kırılmış dikiz aynasından sonunda kurtulabilen Fisher, bir bakış fırlattı. Ergenliklerinin sonlarında görünüyorlardı. Motosikleti sürenin uzun siyah saçları vardı; küstah görünüşü hoş olmayan bir şekilde kızının gitar çalan serseri sevgilisini anımsattı. İkinci çocuk da siyah saçlıydı, fakat kısaydı ve her yöne dağılmıştı; gözlükleri vardı ve genişçe sırıtıyordu. İkisi de büyük altın bir kuşla süslenmiş tişörtlerini giyiyorlardı; amblem, şüphesiz, bir çeşit sağır eden uyumsuz bir Rock grubunundu.

“Kasklar yok!” diye bağırdı Fisher, gençlerin korunmasız kafalarını gösterirken. “Hız sınırını aştınız – dikkate değer bir miktarda!” (İşin gerçeği, belirlenen hız miktarı Fisher’ın herhangi bir motosikletin gidebileceğini düşündüğünden çok daha fazlaydı.) “Polisin dur emrine uymadınız!”

“Minik bir sohbet için durmayı çok isterdik,” dedi gözlüklü çocuk, “biz sadece – ”

“Çok zekisin – ikinizin de başı büyük belada!” diye homurdandı Anderson. “İsimler!”

“İsimler?” diye tekrarladı uzun saçlı sürücü. “Hmm – bir bakalım. Wilberforce var… Bathsheba… Elvendork…”

“Elvendork için güzel olan şeyse, kız veya oğlan çocuğuna yakışır,” dedi gözlüklü oğlan.

“Ha, BİZİM isimlerimiz mi demek istediniz?” diye sordu ilki, Anderson öfkeden tükürükler saçarken. “Söylemeliydiniz! Yanımdaki James Potter ve ben Sirius Black!”

“Etraf senin için bir dakikalığına kararacak, seni ufak yüzsüz -”

Fakat ne James ne de Sirius dikkat ediyordu. Av köpekleri gibi aniden tehlikeyi sezdiler, Fisher ve Anderson’ın arkasına bakıyorlardı, sokağın karanlık girişinde duran arabanın üzerindeki çatının üzerine doğru. Sonra, benzer kıvrak hareketlerle, ikisi birden arka ceplerine elini attı.

Bir kalp atımı süresince iki polis memuru silahların parıltısını görür gibi oldu, fakat bir saniye sonra motosikletlilerin elindekileri gördüler –

“Bagetler?” diye alay etti Anderson. “Bir çift şakacısınız, değil mi? Her neyse, sizi tutukluyoruz – ”

Fakat Anderson hiçbir zaman tutuklama sebebini söyleyemedi. James ve Sirius anlaşılmaz bir şeyler bağırdı, sonraysa farlardan gelen ışıklar titredi.

Polisler etraflarında döndü ve arkaya doğru yalpaladı. Üç adam sokağın üzerinde süpürgelerle uçuyorlardı – gerçekten UÇUYORLARDI –. Aynı anda, polis arabası arka tekerleri üzerinde şaha kalkmıştı.

Fisher’ın dizleri çözüldü; sertçe oturdu; Anderson ise Fisher’ın ayaklarına takılıp üzerine düştü. GÜM – PAT – ÇATIRT – süpürgeli adamlar şahlanmış arabaya çarptı ve açıkça duyarsız bir şekilde yere düştüler; süpürgelerinin kırık parçaları etraflarına dağılıyordu.

Motosiklet böğürerek hareketlendi. Fisher ağzı açık bir halde, arkasındaki gençlere bakabilmek için cesaretini topladı.

“Çok teşekkürler!” dedi Sirius motorun gürültüsünün arasından. “Size borçluyuz!”

“Evet, tanıştığımıza memnun oldum!” dedi James. “Ve unutmayın: Elvendork! Üniseks bir isim!”

Toprağı sarsan bir çarpışma oldu, Fisher ve Anderson birbirine korkuyla sarıldı; arabaları az önce büyük bir gürültüyle yere düşmüştü. Şimdi ise motosikletin gürüldeme zamanıydı. Polisler gözlerine inanamazken, motosiklet havalandı: James ve Sirius gece göğünde uzaklaştılar, arka lambaları sönen bir yakut gibi göz kırpıyordu.

* * *

İşte hikâyenin Rowling’in el yazısı versiyonu:

Kral Weasley olarak gönüllerimize taht kuran karaktere hayat veren Rupert Grint’in yeni dizisinin setinden görüntüler gelmeye başladı. Biz onu bu hâlde görmeye alışık olmasak da Harry Potter oyuncularından haber almak içimizi ısıtmıyor değil.

Ağustos’ta ilk olarak Rupert Grint’in Snatch adlı yeni bir dizide rol alacağını öğrendik ve dizinin çekimlerinin bu ayın başında başladığını biliyoruz. Grint’in yeni rolü ile ilgili daha fazla resim mi görmek istiyorsunuz? O zaman doğru yerdesiniz!

Suç/komedi türündeki dizi, aynı adla 2000 yılında Guy Ritchie tarafından yönetilen filmden uyarlanmakta. Rupert Grint gösterişli bir suçluyu canlandıracak. Setten Metro UK’nin yayınladığı birkaç fotoğrafa hep birlikte göz atalım!

Rupert’ı bu hâlde görünce bizim aklımıza gelen ilk cümle, “Ron Weasley’e ne olmuş böyle?” oldu. Sanırım bu haline alışmamız biraz zaman alacak. Siz Rupert’ın rolü gereği büründüğü yeni hâlini nasıl buldunuz? Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı unutmayın!

Sitemize özel çizilen temsili Garkenez. Çizim: Berra Sözeri

Garkenez / Grindylow

S.B.S.: XX

Ayın Canavarı köşemizde bu ay, karanlık sulara dalıyoruz! Nefesinizi tutun!

Evet sevgili Fantastik Canavarlar takipçileri, bu yazımızda Üçbüyücü Turnuvası’nda tanıştığımız ve yüreğimizi ağzımıza getiren o küçük, tuhaf yaratıklardan, yani garkenezlerden bahsedeceğiz. Garkenezler hastalıklı yeşil bir renge, yassı bir yüze, uzun, sıska parmaklara ve küçük sivri boynuzlara sahip bir çeşit su iblisi ve karanlık yaratıklardır. Bu küçük haylazlarla ilk defa Remus Lupin’in 1993 yılındaki 3. Sınıf Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersinde tanışmıştık. Zira Lupin derste incelemek için bir adet garkenez istemişti. Kendisi acı bir şekilde görevinden istifa ettiğinde, bu garkenezi de arkasında bırakıp okuldan gitmişti.

Bir yıl sonra, 94-95 yılında Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu‘nda düzenlenen Üçbüyücü Turnuvası‘nda, Karagöl’de yarışan öğrencilere saldırmışlardı. Hatırlarsanız Fleur Delacour‘un görevden çekilmesine sebep olmuş, sonra da Harry’e ecel terleri döktürmüşlerdi. Bu yaratıkların cadı, büyücü ya da Muggle demeden herkese saldırdıkları gözlemlenmiştir. Onları yalnızca deniz halkı evcilleştirebilmiştir. Genelde balık ve alg yiyen bu yaratıkların bazen de “insan” yedikleri görülmüştür. (Kötü garkenez!) Zaten karanlık yaratık olarak sınıflandırılma sebepleri de budur.

Yine de bunca kötü özelliğinde rağmen Sihir Bakanlığı tarafından yalnızca XX olarak derecelendirilmişlerdir. Bunun nedeni de en nihayetinde evcilleştirilebilir olmalarıdır. İngiltere göllerinin dibindeki ot yataklarında yaşayan bu yaratıklar söylentilere göre göl kenarında dolaşan çocukları yakalayıp, onları boğmak için dibe çekmektedirler. Ellerinden kurtulmanın tek yolu ise, sizi sıkı sıkı saran bu yaratıkların elinden bir şekilde kaçmanızdır. Bu iş için en uygun büyü ayırma büyüsü’dür. Çünkü bu büyü su altında yapıldığında etrafınıza kaynar su dalgaları yayar.

Garkenezler filmlerde hastalıklı yeşil olarak değil bej renginde, boynuzları olmayan ve dokungaçlara sahip bir yaratık olarak perdeye aktarılmıştır. Şu tatil sezonunda yüzen okurlarımızı şimdiden uyarmış olalım.

Çizim: Berra Sözeri

Profesör McGonagall’ın haşin tavırları aslında sımsıcak bir karakter ve hiddetli bir koruyuculuk saklıyor. İşte sevdiklerini gerçekten önemsediğini herkese ilan ettiği 6 duygusal an!

Sivri bir dil, sıkı bir topuz ve parıldayan gözlüklerin ardından bakan kısılmış gözler. Profesör McGonagall aptallara tahammülü olmayan mantıklı bir kadın. Ancak o sert doğası sımsıcak bir karakter saklıyor, hiddetli koruyuculuğundan bahsetmemize gerek bile yok zaten. Öğrendiğimize göre McGonagall Hogwarts’taki çocukları sadakatle önemsiyormuş (bazen biz görmesek bile).

1. Bebek Harry’yi Bir Kapının Eşiğine Bırakmaya Gönlünün El Vermediği An

Profesör McGonagall her zaman duygularının gün yüzüne çıkmasına izin vermez, özellikle meslektaşlarıyla olan profesyonel ilişkilerinde. Ancak söz konusu Privet Drive’daki o bildiğimiz an olduğunda, McGonagall’ın gözleri doluyor ve içindeki o anlayışlı, şefkatli kadın ortaya çıkıyor.

Profesör McGonagall bir dantel mendil çıkarıp gözlüğünün altından gözlerini kuruladı… Usulca eşiğe bıraktı Harry’yi, pelerininden bir mektup çıkarıp bohçaya tıkıştırdı, sonra da ötekilerin yanına döndü. Bir dakika boyunca üçü de orada durup küçük bohçaya baktılar; omuzları sarsılıyordu Hagrid’in, Profesör McGonagall öfkeyle gözlerini kırpıştırıyordu, Dumbledore’un gözlerinden fışkıran o parlak ışık ise bütün bütüne sönmüş gibiydi.

Harry Potter ve Felsefe Taşı

2. Harry ve Ron Profesör McGonagall’a Hermione’yi Hastane Kanadında Ziyaret Etmek İstediklerini Söyledikleri An (Yalan Söylüyor Olmalarına Rağmen)

Harry ve Ron’un Profesör McGonagall’ın nadir görülen duygularını manipüle ettiği gerçeğini bir kenara bırakırsak bu sahne aslında çok duygusal. Muhtemelen Harry ve Ron planlarının bu kadar iyi işleyeceğini beklemiyordu.

Profesör McGonagall hâlâ gözlerini dikmiş ona bakıyordu ve Harry onun ha patladığını ha patlayacağını düşünüyordu. Ama Profesör onun yerine, tuhaf, kısık bir sesle konuştu. “Tabii,” dedi. Harry şaşkınlık içinde, boncuk gibi gözünün kenarında bir damla yaşın parıldadığını gördü.

Harry Potter ve Sırlar Odası

3. McGonagall’ın Neville’ın Takımında Olduğu An

McGonagall, Neville’ı kendisinden beklenen o olmasa bile kendi yolunu takip etmesi konusunda cesaretlendirdi.

“Hıh,” diye homurdandı McGonagall. “Bakanlıkta o tüm yaşananlardan sonra büyükannenizin seninle gurur duymasının tam zamanıdır, yani en azından -gerçekte- neye sahip olmak istediğini düşünmektense.”

Harry Potter ve Melez Prens

4. McGonagall’ın Profesör Umbridge Yerine Harry’yi Desteklediği An

Yani McGonagall’ın Umbridge yerine Harry’yi desteklediği çok açıktı. Ancak bu McGonagall gibi işini ve özellikle kuralları çok ciddiye alan bir kadın için büyük bir adım.

“Profesör Umbridge’e bağırdığın doğru mu?”

“Evet,” dedi Harry.

“Ona yalancı mı dedin?”

“Evet.”

“Ona Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen’in döndüğünü mü söyledin?”

“Evet.”

Profesör McGonagall masasına oturarak Harry’ye kaşlarını çattı. Sonra, “Bir bisküvi al, Potter,” dedi.

“Bir-ne?”

 “Bir bisküvi al,” dedi sabırsızlıkla. Masasındaki kâğıt yığınlarından birinin üzerinde duran ekose desenli teneke kutuyu işaret etti. “Ve otur.”

Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı

5. McGonagall’ın Hepimizin Hissettiklerini İfade Ettiği An

Ve hepimizin tüylerini ürpettiği…

Bekledi. Her an uğruna ölmeyi denediği insanlar, açıkça ölü halde yatan onu göreceklerdi, Hagrid‘in kollarında.

“HAYIR!”

Çığlık olduğundan da korkunçtu, çünkü Profesör McGonagall‘ın böyle bir ses çıkarabileceğini asla ne ummuş ne de hayal etmişti.

Harry Potter ve Ölüm Yadigarları

6. McGonagall’ın Öğrencilerine İnandığı An. Öğrencilerinin Hepsine

Kişiliğinin merkezinde, Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nın bir üyesi veya sert bir insan olmasından önce McGonagall bir öğretmen. Öğrencilerinin içindeki yetenekleri eğitmek ve geliştirmek için Hogwarts’ta bulunuyor. Ve bu onlara inanmayı gerektiriyor ki McGonagall bu görevi eksiksiz biçimde yerine getiriyor. Sesindeki o sert tonu göz ardı edin yeterli.

“Ciddi uygulama, pratik ve çalışma olmadan,” dedi Profesör McGonagall çok ciddi bir sesle, “bir S.B.D.’den geçemezsiniz. Bu sınıftan herhangi birinin, emek verdiğinde Biçim Değiştirme’den S.B.D. alamaması için hiçbir neden göremiyorum.” Neville kederli kederli, inanmadığını gösteren bir ses çıkardı. “Evet, senin de, Longbottom,” dedi Profesör McGonagall. “Çalışmalarında özgüven eksikliği dışında hiçbir sorun yok.”

Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı